Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yitirdiklerimiz
16 Kasım-22 Kasım
“Bilmiyorum ama öğrenir yaparım” Tülay Korkmaz
Ayhan Pektaş: 1962 Malatya doğumludur. Liseye başladığı yıl devrim kavgasına girdi. İzmir Liseli Dev-Genç’in yöneticilerinden biri oldu. Çalışkan, dinamik, yokluklardan, baskıdan yılmayan bir yoldaşımızdı. Faşist Teröre Karşı Silahlı Mücadele Ekipleri içinde yer aldı. Faşistlere ve emperyalistlere karşı gerçekleştirilen birçok eyleme katıldı. Cunta işbaşına geldiğinde en küçük bir tereddüt göstermeksizin, hiçbir kaygı duymaksızın mücadelesini sürdürdü, görevlerini eksiksiz yerine getirmeye devam etti. İzmir Alsancak’ta emperyalist bir kuruluşa karşı gerçekleştirilen bir eylem sırasında elinde bomba patlaması sonucu 22 Kasım 1980’de şehit düştü.
Hayrettin Eren: KAYBEDİLDİ
Kafkasya’dan Biga’ya göç etmiş Çerkez kökenli bir ailenin çocuğuydu. 1954 yılında Çanakkale’de doğdu. İstanbul, Hasköy ve Okmeydanı’nda anti-faşist mücadele içinde yer aldı. 12 Eylül faşist cuntası koşullarında da halka ve mücadeleye bağlı kaldı. 20 Kasım 1980’de İstanbul’da gözaltına alındı. İşkenceciler tarafından kaybedildi. Gözaltında kayıpların ilklerinden biriydi Hayrettin EREN.
Seyid Rıza: Seyid Rıza ve Yoldaşları
’38 Dersim isyanının önderleriydiler onlar. Zulme karşı ulusal hakları, kimlikleri ve gelecekleri için isyan bayrağı açtılar. Seyyid Rıza, Dersim isyanının önderlerindendi. İktidar, bir hile ile onu Erzincan’a getirttikten sonra tutukladı. 18 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanı’nda; içlerinde oğlunun ve kardeşinin de bulunduğu 11 yoldaşıyla birlikte idam edildi.
Enver Gökçe:
O direniş şiirleri, sosyalizm için yazan kalemi ve ödediği bedellerle tanınan, sosyalist şairlerimizdendi. “Dost Dost İlle Kavga” ve “Panzerler Üstümüze Kalkar” isimli şiir kitaplarını, devrimci sanatçı tavrını miras bırakarak 19 Kasım 1981’de aramızdan ayrıldı.
Halkın direnişini ve örgütlenmesini dağıtmak için İstanbul Küçükarmutlu’ya işgal güçleri gibi yerleşen, çocukların okulunu karakola dönüştüren polis işgalinde, okul bahçesindeki bir panzer tarafından 17 Kasım 1992’de ezilerek katledildi.
Tülay Korkmaz:
1976 İskenderun doğumlu. Kendisine sunulan burjuva yaşamı değil, 1995 Mayısı’nda devrimci mücadeleyi seçti. Tutsak düştüğü 1999 Kasımı’na kadar gençlik içinde başladığı mücadelesini farklı alanlarda sürdürdü. 4. Ölüm Orucu Ekibi’nde direnişe başladı. 19 Kasım 2001’de şehit düştü.
İmdat Bulut:
1966 Kars, Akyaka köyü doğumludur. Terekeme milliyetindendir. O, halktan biriydi. Ve bir Halk Kurtuluş Savaşçısı’ydı. Sömürenleri, zulmedenleri köyünde tanıdı. Büyük şehirlere çalışmaya gitti, sömürüye ve zulme daha yakından tanık oldu. Sadece ilkokulu okuyabilmişti; Kars’ta 1994’te devrimci hareketle tanıştı. Tanıştıktan kısa bir süre sonra gerillaya gitmek istediğini söyledi. Kısa süre sonra da bu isteğine ulaştı. Karadeniz dağlarında bir gerillaydı artık. Özgür bir ülke düşüyle dağlarda mücadele etti. 2000 Martı’nda tutsak düştü. 3 Haziran 2001’de 5. Ölüm Orucu Ekibi direnişçisi olarak ölüm orucu bayrağını şehit yoldaşlarından devraldı. Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde 19 Kasım 2002’de ölümsüzleşti.
Ayhan Pektaş Malatyalı Karayağız Delikanlı
Çınarlı Meslek Lisesi’nden Ayhan… Malatyalı karayağız delikanlı… Alabildiğine zayıf bedeninde kuvvetli bir irade taşıyan militan…
O ilk dönemlerde Çınarlı’da fazla taraftarımız yoktu. Ama Ayhan tek kişilik ordu gibiydi. Çınarlı Meslek’te arka arkaya gerçekleştirilen direnişlerin önderi, örgütleyicisi, ateşleyicisiydi. Gerçekten de kelimenin gerçek anlamında ateşli bir arkadaştı. Her zaman coşkuluydu. İzmir liselerindeki ilk birkaç Devrimci Sol’cudan biriydi. Pratikte içinde olduğu örgütlenmenin yaptıkları, onun yapılması gerektiğini düşündüklerinin gerisindeydi. Bu, Devrimci Sol’dan yana tavır almasına yetmişti. Ama onunla kalmamış, kısa sürede kendini teorik olarak da yetkinleştirmişti. Okulundaki DY’nin sorumlularından birini, ayrılığın üzerinden epey bir süre geçtikten sonra örgütleyip Devrimci Sol’cu yapması, onun okuldaki hem pratik, hem teorik etkisinin bir sonucu olmuştu.
Bir süre hareketten uzak kaldı, onun gibi coşkulu, heyecanlı biri için bu ağır bir ceza gibiydi. Uzaklaştırma cezasının süresi bittiğinde aynı coşkuyla görevlerinin başındaydı. Ayağından kurşunla yaralandı, birkaç ay yatağa mahkum oldu, ayağa dikildiği an, yine aynı coşku, yine aynı kararlılık. Güçlü iradesi, her zorlukta onun yeni bir atılım yapmasını sağladı. O kısa süreçte, bu kesintilere rağmen, Liseli Dev-Genç’in yöneticilerinden biri oldu.
Genç yaşta ülkesine, halkına karşı büyük sorumluluklar üstlenen, rüyaları, hülyaları bir liselinin çok ötesine taşan, sanki doğuştan savaşçıymış, doğuştan devrimciymiş gibi yaşayan liselilerden biriydi.
Çiğli’de soğuk bir ev, aç yatılan geceler, bir süre sonra aranma koşullarında daha da zorlaşan bir hayat; ama bir kez bile sızlanmayan ve bir kez bile cuntaya karşı savaşta tereddüte düşmeyen bir liseli… Belinde silah, cebinde savunma tipi el bombasıyla eylemden eyleme koşan ve o haldeyken bile, çıkış saatlerinde liselerin kapılarının yakınında dolanıp insanlarla görüşmeye, ilişki çıkarmaya, örgütlenme yapmaya çalışan bir Ayhan… Hem de cunta koşullarında…
Cuntadan sonra törensiz gömülen yoldaşlarımızdan biri oldu Ayhan. Fakat, cunta koşullarında savaşı sürdürüyor olmanın onuruyla gömüldü.
Erken öldü o. Çünkü o bir partizandı. Büyük şehirlerin kalabalık caddelerinde, ücra sokaklarında, meydanlarında ve kalabalık okullarında halkın sosyalizm kavgasını sürdüren bir militandı.
Çağdaş’a İlişkin Bütün Haberler Yalandır!
Çağdaş’ı Nasıl Katlettiniz, Açıklayın!
Elazığ Halk Cephesi 5 Kasım’da, Elazığ E Tipi Hapishanesi’nde 3 Kasım 2014 tarihinde katledilen Çağdaş Aktepe ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada; “Çağdaş’ın cenazesi bir gün sonra ailesine verilmiştir. Çağdaş’ın ölümünden sonra Elazığ yerel basınında ve burjuva medyada “Kaldığı hapishanede uzun süredir kanser tedavisi gören DHKP-C’li 37 yaşındaki Çağdaş Aktepe kaldığı hapishanede aniden fenalaşıp hastaneye kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi” şeklinde haberler yaparak olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Elazığ E Tipi hapishanesi idaresi neden bu kadar korkuyor? Henüz Çağdaş’ın otopsi sonucu bile çıkmamışken nasıl Çağdaş’ın kanser olduğunu söylüyor ve basına bu şekilde servis ediyor? Diyelim Çağdaş kanserdi, tedavisini neden yapmadınız, ailesine neden bilgi vermediniz, neden katlettiniz? Bunları açıklayın. Çağdaş’ın katili olduğunuzu çok iyi biliyorsunuz ve Çağdaş’ın katilerini koruma amaçlı yapılan haberlerdir, bu durumu devam ettirdikleri sürece Çağdaş’ın ölümünden kendileri de sorumludur” denildi.
Ayrıca, Elazığ Halk Cephesi 5 Kasım’da Elazığ E Tipi Hapishanesi’nde katledilen Halk Cephesi tutsağı Çağdaş Aktepe için eylem yaptı. Elâzığ Halk Cephesi yaptığı açıklamada; “Çağdaş Aktepe açık ve bilinçli bir şekilde katledilmiştir. Çağdaş’ın katili AKP iktidarı, Adalet Bakanı ve Elazığ E Tipi Hapishanesi idaresidir. Çağdaş’ı neden ve nasıl katlettiğinizi açıklayacaksınız. Çağdaş’ın hesabını soracağız sizden. Katlettiğiniz tutsakların hesabını soracağız sizden” denildi. Basın açıklamasından sonra Çağdaş’ın evine gidilerek ailesi ve mezarı ziyaret edildi. Eyleme 22 kişi katıldı.
Yozlaşmaya Karşı Mücadelede Şehit Düşen Birol Karasu Ölümsüzdür
İkitelli’de, yozlaşmaya karşı mücadelede bayraklaşan Birol Karasu’nun şehitlik yıldönümünde anma yemeği verildi. 2006 yılında Armutlu’da çeteler tarafından katledilen Birol Karasu’nun bu seneki yıldönümü, Alevi halkımız için isyanı simgeleyen 12 İmamlar’a denk geldi. Alevi halkımız için oruç açma saati olan 17.10’da İkitelli Cemevi’nde başladı. Alevi dedesi okuduğu duanın ardından, yemeğin İkitelli Özgürlükler Derneği tarafından Birol Karasu anısına verildiğinin duyurusu yapıldıktan sonra halk orucunu açtı.