7’DEN 70’E TÜM HALKIMIZ, HER YAŞTA KENDİSİNİ GÜVENDE, EMNİYETTE HİSSETMELİDİR…
SEVGİ ERDOĞAN VEFA EVİ TAYAD’LI AİLELERİMİZE VEFA BORCUMUZDUR
Evlatlarının peşinde devrimcileşen TAYAD’lı Aileler, 30 yıldır kesintisiz mücadele ediyor. TAYAD’ın 30. yılında kurulan Sevgi Erdoğan Vefa Evi ile birlikte ailelerimizi sahiplenmek açısından önemli bir adım daha atıldı. Sevgi Erdoğan Vefa Evi, kurmak istediğimiz sosyalist düzenin bugünden atılan adımlarından birisidir. Düzenin, üretimin dışına düşen yaşlıları ölüme terk etmesine karşı, devrimciler kurdukları Vefa Evi ile yaşlıların deneylerinden yararlanma ve onları üretim ile dinçleştirme mücadelesi veriyor.
Yaşam içerisinde karşımıza çıkan her sorunun mutlaka devrimci bir çözümü vardır. Düzenin çözümsüz hale getirdiği her şeyi, sorunlarımızı ancak sosyalizmin ışığında bir çırpıda çözebiliriz. Bugün TAYAD’ın kurduğu Sevgi Erdoğan Vefa Evi de bunun bir örneğidir.
Hemen her bayramda kimsesi olmayan yaşlıların kaldığı huzurevlerinden haberler yapılır. “Onları da unutmayın” denir. Çünkü onları unutan bir düzende yaşıyoruz. Kapitalizm üretim ve tüketim sürecinde değerlendiremediği herkesi ve her şeyi yük olarak görür. Fiziksel olarak çalışamayacak ve sağlık harcamaları dışında harcama yapamayacak durumda olan yaşlılar özellikle en büyük yükü oluşturmaktadır. Ölse de kurtulsak diye düşünülür.
Diğer yandan Anadolu halk kültüründe yaşlılar ve yaşlılarla ilgilenme halkın en önemli, tartışılmaz görevlerinden birisidir. Anadolu halk kültürünün yaşatıldığı yerlerde neredeyse her evde bir yaşlı dede veya nine bulunur. Ölünceye dek ailenin büyükleri o evde yaşamaya devam eder. Her evde torunlarla dedelerin yani eski ile yeninin, geçmiş ile geleceğin, tecrübe ile merakın ilişkisine ait güzel anılar vardır. Evin tüm işlerini ve ekonomisini çeviren karı koca için anne babalarının o evde yaşıyor olmasının verdiği ekonomik yük, ya da onların bakımı için harcanması gereken emek, tartışılması ayıplanan bir konudur. Elbette ki evde şiddetli tartışmalar, geçimsizlikler, çatışmalar yaşanır. Bu çatışmalar bazen gelin-kaynana çatışması olur, bazen kayınpeder-damat çatışması şeklinde ortaya çıkabilir ama bu durum ev yaşamının tuzu biberi olmanın ötesinde asla ana babaların sokağa atılmasını gündeme getirmez. Çünkü ortada çok önemli bir değer vardır. O değer vefadır. Vefa, Anadolu kültürünün temel taşlarından birisidir. Yani özünde halkımızın değerleri arasında yaşlılarımıza sahip çıkmak vardır. Bugün yaşlılara bakışı yozlaştıran da düzenin, her şeyi para-kar olarak değerlendiren kafa yapısıdır.
Kapitalizmde vefa diye bir kavram yoktur. Hatta kapitalizm vefa kavramına düşmandır. Vefa kelimesi özü itibariyle sevgiden başka karşılığı olmayan bir emekten bahseder. Karşılıksız bir ilişki biçimidir. Ekonomik karşılığı olmayan emek, kapitalizmin özüne aykırı ve adeta yok edilmesi gereken bir virüstür. Kapitalizm için “Vefa, İstanbul’da bir semt adıdır” o kadar.
Meseleye bu açıdan bakınca biz sosyalistler nerede duracağız? Sosyalistler için vefa kavramı nedir? Neden Sevgi Erdoğan Bakım Evi değil de “Vefa Evi” ismi konulmuştur? Vefa, Anadolu kültürünün ilerici değerlerinden birisidir. Feodalizmin ekonomik olarak yok olmasıyla kaybolmaya başlayan vefa kavramını geleceğe taşıyacak ve toplumsallaştıracak olan biz sosyalistleriz. İddiamız insanın insanı sömürmediği, sevginin gerçek anlamda hesapsızca, çıkarsızca olduğu bir düzendir. Bizim düzenimizde insanı insan yapan yüksek ahlaki değerler toplumsal bir hakimiyet halini alacaktır. Kapitalizmin tahrip ettiği sevgi, onur, adalet, dürüstlük, bağlılık, özgürlük, vefa vb. değerler toplumun tamamında karşılık bulacaktır.
Peki neden bakım evi değil? Bakım, yani birisine bakmak anlam itibariyle güçlü ve sağlam olan bir tarafın muhtaç ve zavallı olan diğer tarafa “baktığı” yani “lütfettiği” anlamını barındırıyor. Onlara “lütfedip bakmak” bizim haddimize değildir. Diğer yandan “bakım işi” para karşılığı da yapılabilen bir iştir ki binlerce insan bu işi yaparak para kazanıyor. Fakat vefa para karşılığı yapılamaz, parayla satın alınamaz, vefanın ekonomik bir karşılığı yoktur, vefanın yalnızca yüksek bir manevi karşılığı vardır. Vefalı olmak yüksek ahlaklı olmanın ölçülerinden birisidir. Vefalı kişi, sağlam, değerli, güvenilir kişidir. Vefa; yıllarca çocuklarına emek harcamış, devrimci evlatlar büyütmüş, devrimcilere yemek pişirmiş, çamaşırlarını yıkamış, hapishane hapishane evladının peşinden koşmuş olan ana babalarımızın yanında olma biçimimizin tek adıdır. Bu ilişki biçimi esas olarak vefa gösteren tarafın insani yanlarını yükselten, olgunlaştıran, geliştiren bir biçimdir.
Sevgi Erdoğan Vefa Evi bu sebeple sadece “şehit ve tutsak ailelerimizi düzene bırakmamak” anlamını taşıyan bir kurum değildir. Sevgi Erdoğan Vefa Evi bir okuldur. Sevgi Erdoğan Vefa Evi kapitalist düzende bu düzenin hastalıklarıyla yetişmiş olan özellikle genç kuşak için bir eğitim kurumudur. Orada insan sevgisi, sabır, emekçilik, vefa öğretilmektedir. Vefa Evi yeni insanı yaratacak olan okullardan birisidir.
En Büyük Sigorta Şirketi Halk Sigortasıdır,
Yoldaş Sigortasıdır
Kendi kendine bakamayacak durumdaki yaşlılarımız düzende ölüme terk edilir. Maddi yük olan yaşlılar, kurtulunması gereken bir yük haline getirilmiştir. Kapitalizm ile sosyalizm arasındaki temelden farklar vardır. Kapitalizm sömürüyü-tüketimi-karı esas alır, sosyalizm insanı-üretimi-paylaşımı esas alır. Temelden farklılıklar pek çok konuda olduğu gibi yaşlıların bakımı konusunda da kendisini gösterir.
Sosyalistler bu konuyu yine halka giderek çözmüştür. Sovyetler Birliği anayasasında şu madde yer alır: “SSCB yurttaşları, yaşlılıklarında, hastalık ve çalışma gücünün kaybı durumunda bakım hakkına sahiptir. bu hak, işçi ve memurların sosyal sigortasının devlet tarafından ödenmesi, emekçiler için ücretsiz sağlık hizmeti ve emekçi halkın kullanabileceği geniş bir sağlık bakım evlerinin bulunması ile güvence altına alınmıştır.”
Bakım hakkı, temel haklardan birisidir ve devlet güvencesindedir. Çünkü, proletaryanın iktidarı vardır ve her şey halk için, devrim içindir.
Düzende yaptırılan bireysel, kişisel, özel vb. hiçbir sigortanın garantisi yoktur. Sağlık sigortası yaptırırsınız, bir hastalığın tedavisini karşılar, ötekini karşılamaz. Yaşlıların bakımı ise bir huzurevinde sevdiklerinden ve halktan kopartılmış biçimde, ölümü bekleme şeklinde ele alınır. Sosyalizm deneyinin ilk yaşandığı ülke olan Sovyetler Birliği’nde ise yaşlıların bakımı şöyle ele alınmıştır:
“Yaşlılık aylıkları, 25 yıldan az olmamak üzere hizmet gördükten sonra 60 yaşına ulaşan erkeklere ve 20 yıldan az olmamak üzere hizmet gördükten sonra 55 yaşına ulaşan kadınlara ödenir. Yaşlılık aylıklar; gerek bütçe masrafları içinde işgal ettiği pay, gerek talep hakkına sahip olanların sayısı bakımından en büyük kategoriyi teşkil eder. Bu aylıklar nakten ödenir… Ortalama yaşlılık aylıkları fiilen elde edilen kazançların % 40 ı ile % 60’ı arasında değişmektedir.
…Devlet ayrıca, emeklilere, devlet hesabına yaşayabilecekleri muayyen sayıda özel huzur evleri tahsis eder. Burada emekliler geçimlerine ilaveten emekli aylıklarının da cüz’i bir kısmını alırlar. Bu evlerin çoğunda bizzat emekliler tarafından işlenen tarlalar mevcuttur.” (SOVYET RUSYA’DA SOSYAL SİGORTALARIN FİNANSMANI VE KAPSAMI, Wladimir NALESZKÎEWÎCZ)
Bir insan yaşlılığında bakım hakkına sahip olmalıdır. Halkın kolektif yaşamı içerisinde bunu gerçekleştirmek mümkündür. Bugün TAYAD’lıların Sevgi Erdoğan Vefa Evi’nde yapmak istediği, yaşlılarımıza vefa gösterilmesini sağlamaktır. Çünkü HER İNSAN KENDİSİNİ SAFLARIMIZDA GÜVEN İÇERİSİNDE HİSSETMELİDİR.
DEVRİMCİLER, CEPHELİLER, YOLDAŞLAR EN BÜYÜK SİGORTAMIZDIR!
7’DEN 70’E TÜM HALKIMIZ, HER YAŞTA KENDİSİNİ GÜVENDE, EMNİYETTE HİSSETMELİDİR…
Nazım Hikmet, sosyalizmi anlattığı dayısının kızına seslendiği şiirinde diyor ki;
“Sosyalizm,
Yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,
yahut mesela,
-bu seni ilgilendirmez henüz-
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların,
ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü…”
Özürlüler ve emekliler, toplumsal yaşamın dışına itilemez, hakları ve toplumsal yaşama her düzeyde katılımları güvence altına alınır. Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde, iş kazası, emeklilik, hastalık, çalışma yeteneğini kaybetme gibi nedenlerle çalışamayacak duruma gelen emekçilerin ve tüm özürlülerin yaşamlarını en iyi şekilde sürdürmeleri sağlanır.
Çünkü, sömürü ve patronların daha fazla kar hırsı üzerine şekillenmiş önceki rejimde yaşlılık, sakatlık, emeklilik, işe yaramamanın ve toplum dışına itilmenin adı olmuştur.
Halk Cumhuriyeti emekliler için, topluma yıllarca emek vermiş insanların saygı ve sevgi gördüğü, ekonomik açıdan rahat ve huzurlu yaşadığı bir ortam yaratmayı; özürlüler için, toplumsal yaşama aktif olarak katılabilecekleri koşulları hazırlamayı toplumsal bir görev ve borç sayar.
Sevgi Erdoğan Vefa Evi bu ilke temelinde kurulmuştur. TAYAD’lılar bundan böyle her hafta Salı günlerini “Vefa Günü” olarak ilan etmiştir. Vefa günlerinde sanatçılar, öğrenciler, memurlar, avukatlar, yazarlar, işçiler Sevgi Erdoğan Vefa Evi’ne gelip ellerinden gelen şekilde, kurumda kalmakta olan ailelerimizle ilgilenebilirler ve böylelikle yeni insan olma mücadelesinde kendilerine yeni bir basamak yaratmış olurlar. Buradaki amaç Vefa Evi’nin işlerini biraz hafifletmek, paylaşmak değildir, ya da Vefa Evi’ndekilere güzel bir gün yaşatmak değildir temel olarak. Evet Sevgi Erdoğan Vefa Evi’ni kolektifleştirmek, orada kalanlara güzel vakit geçirecek etkinlikler yapmak da güzel şeylerdir. Ama “Vefa Günlerinin” temel amacı bunlar değildir, “Vefa Günlerinin” temel amacı yeni insan olma yolunda ilerleyen, bu iddiayı taşıyanlara bir olanak yaratmaktır. Bu sebeple Yeni İnsanı arayan tüm herkesi “Vefa Günlerinde” Sevgi Erdoğan Vefa Evi’ne bekliyoruz.
Vefa Evimiz bizi zaferimize götüren bir adım…
Zöhre KARAKÖÇEK
(Yaş: 56)
Vefa Evi Gönüllüsü
Yürüyüş: Vefa Evi ismi alışık olunmayan bir isim. Ne anlatmak istiyorsunuz bu isimle?
Zöhre Karaköçek: Bu işin gönüllü olmasından dolayı Vefa Evi diyoruz. Vefa; gönüllülük, bağlılıktır. Bu evi de TAYAD’lılar kurdu. TAYAD’lılara sevgimiz, saygımız büyük. Biz de mahalle sakinleri olarak şehit ailelerine, tutsak ailelerine sahip çıkıyoruz. Onlara gönül borcumuz var. Böyle bir yerin açılması geç kalınmış bir çalışma. Yıllar öncesinden yapılması gerekiyordu böyle bir kurumun. Biz büyük bir aileyiz. Büyük ailemizdeki tutsak ailelerine, şehit ailelerine sahip çıkmak çok güzel.
Şu an burada Yıldız’la, Mesude Ana kalıyor. Başka ailelerin gelmesi için yeni yer yapacağız. Bir kat daha çıkacağız. Üst kata da şehitlerimizin, tutsaklarımızın babalarını yerleştireceğiz.
Yürüyüş: Vefa Evi’nin işleyişi nasıl peki?
Zöhre Karaköçek: Sabah kahvaltıdan sonra genel temizlik yapıyoruz. Burada Şenay Gülsüman Halk Bahçesi var, oraya gidiyoruz. Bahçeyi suluyoruz.
Günlük nöbet tutuluyor. Buradaki düzeni, işleyişi denetlemek için oluşturduğumuz bir komitemiz var. Halktan gönüllü olarak nöbete gelen insanlar var. Benim işim olduğunda komşuları nöbete çağırıyorum. Komşularımız gönüllü olarak nöbete duruyor. Cuma günü etkinliklerimiz oluyor. Biraraya gelip zaman geçiriyoruz, paylaşımlarımızı artırıyoruz. İlk etkinliğimizi yaptık. Nadire ana, Mesude ana, Yıldız, Saniye… Vefa Evi’ne emek verenlerle sahile gidip dondurma yedik.
Yürüyüş: İnsanlardan nasıl tepki alıyorsunuz?
Zöhre Karaköçek: Komşularımızın sahiplenmesi çok güzel… Gönüllü nöbete gelenler oluyor. Komşularımızdan kimisi yemek yapıp getirdi evinden, kimisi bahçesinden topladığı meyveleri… Bir abimiz kullanmadığı tekerlekli bir sandalyeyi getirdi bize. Bugün de bir komşumuz su sebili getirdi buraya.
Yürüyüş: Vefa nöbetleri nasıl?
Zöhre Karaköçek: Bütün insanlara değerler temelinde çağrıda bulunacağız. Herkesin burayı sahiplenmesini sağlayacak, herkesi bu işleyişin içine katacağız.
Yürüyüş: Mesude ana senin için ne ifade ediyor?
Çok şey ifade ediyor tabii ki. Yüzüne baktığımda Mesude ananın 12 Eylül’den 19 Aralık Katliamı’na kadar yaşadıklarını düşünüyorum, hissediyorum. O bizim Pamuk annemiz.
Ben aslında sabırsız bir insanım. Kendi torunlarıma bile 2 gün bakamam… Mesude ananın yüzündeki o güzelliği, bizimle paylaşımı bizde saygı uyandırıyor.
Yürüyüş: Yer olarak neden Armutlu’yu seçtiniz?
Zöhre Karaköçek: Armutlu Mahallesi devrimcilerin kurmuş olduğu bir mahalle. Buranın her karışında şehitlerimizin kanı, teri var. Bu açıdan Armutlu bir vefa yeri olduğu için Vefa Evi’mizi Armutlu’da kurduk…
Songül ÇİMEN (YAŞ:52)
PSAKD YÖNETİCİSİ
Yürüyüş: Vefa Evi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Songül Çimen: Ben PSAKD’de yöneticiyim. TAYAD’lıların Vefa Evi’ni açmaları beni çok gururlandırdı. Halka gönül vermiş, halk için mücadele eden devrimcilerin ailelerine sahip çıkıyor Vefa Evi’miz. TAYAD’lı aileler tutsaklarımızın, şehitlerimizin ailesine “biz kendimiz bakarız, düzenin huzurevlerine, bakım evlerine bırakmayız onları” diyerek böyle alternatif yarattılar. Böyle bir şeye öncülük ettiği için TAYAD’lı ailelere teşekkür ederiz.
Bu ülkeye canını adamış, kendisini feda etmiş devrimcilerin ailelerine halkın bakması, ilgilenmesi çok güzel. O devrimciler hesapsız kitapsız canını halkı için ortaya koyduysa, o devrimcilerin ailesine sahip çıkmak da bugün herkesin boynunun borcudur.
Gönülsüz, zorla parayla yapılan bir şeyden hayır çıkmaz. Çünkü orada çıkar vardır, menfaat vardır. Oysa bizim Vefa Evi’mizde her şey gönüllülüğe dayanır. Biz Ahmet Arifin de dediği gibi Anadolu’dan geldik. Anadolu kültürüyle yetiştik. Bizim mayamızda vefa var, özveri var, bağlılık var. Bu Vefa Evi de sahip olduğumuz bu Anadolu kültürünün bir sonucu. Vefa Evi’nin bugün burada kurulmuş olması düzenin bizi kirletemediğini gösteriyor.
İnsanlar daha tam olarak tanımıyor burayı. Çocukları devrimcilik yapan ailelerde “çocuğumuzun başına bir şey gelirse bize kim bakacak” kaygısı var. Vefa Evi böyle düşünen ailelere güven ve ümit veriyor. Vefa Evi’mizin en güzel yanı bu işte. Mücadele eden çocuklarımızın ailelerine sahip çıkmak, onları kimsesiz bırakmamak. Şehitlerimizin gözü arkada kalmayacak. TAYAD’lı aileler Vefa Evi’ni açarak buna öncülük etti.
Yürüyüş: Kimler bu evde kalabilir? Herkese açık mı?
Songül Çimen: Şehit aileleri, tutsak aileleri başta olmak üzere mücadeleye omuz veren tüm ana babalarımız, vefalı, devrimcileri seven sahiplenen insanlarımız kalabilir Vefa Evi’mizde. Vefasız olanlarsa düzenin huzurevlerine gitsin.
Yıldız TÜRKOĞLU
TAYAD’lı
Yürüyüş: Vefa Evi size ne hissettiriyor?
Yıldız Türkoğlu: TAYAD çalışanıyım. Burada halkımızla iç içeyiz. İhtiyaçlarımızı halkımız karşılıyor. Tabelayı görüp merak edenler gelip soruyor. Kapımızın önünden geçen insanlarla sohbet ediyoruz, Vefa Evi’mizi anlatıyoruz. Vefa Evi’miz bizi zaferimize götüren bir adım.
Yürüyüş: Vefa Evi’nin şu an neye ihtiyacı var, eksikleri neler peki?
Yıldız Türkoğlu: Uydu anteni, bulaşık makinesi, kombi, saç kurutma makinesi, elektrikli süpürge (suyla çalışan), düdüklü tencere, ütü ve ütü masası ve tansiyon ölçme aletine ihtiyacımız var.
Yürüyüş: Vefa Evi’nde insanların birbirine yaklaşımı nasıl?
Yıldız Türkoğlu: Vefa Evi’nde sevgi hissediyorum. Burada birbirimize emek veriyoruz, birbirimizin olumsuz yanlarını değiştirmeye çalışıyoruz, Vefa Evinde herkesin kendi eksiklerine karşı hedefi var.
Yürüyüş: Bizde böyle bir kurum heyecan uyandırdı. Bu girişiminiz için teşekkür ediyoruz.
***
KÜFE
Çin’in kırsal kesiminde yaşam savaşı veren bir aile vardı. Dede, baba, anne ve çocuktan oluşan bu aile oldukça sıkıntı çekiyordu. Bir gün baba, yılların verdiği yorgunlukla bir köşede oturmaktan başka işe yaramayan dedeyi, pazar küfesine koyarak nehre doğru yola çıktı. Nehrin kenarında arkadaşlarıyla oynayan çocuk, babasına ne yaptığı sordu.
Baba: “Büyükbabanın bize yük olmaktan başka yaptığı bir şey yok. Onu bu küfe ile beraber nehre atmaya karar verdim” dedi.
Çocuk heyecanlanarak atıldı:
– Aman baba, küfeyi atma. Çünkü bir gün gelip sen de yaşlandığında o küfe bana lazım olacak.