EN DEĞERLİ MADEN EMEKTİR!
MADENLERDE KÖLECE ÇALIŞMAYA KARŞI
TEK GÜCÜMÜZ ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZDÜR!
Çalışma Bakanlığı’nın 2014 Ocak ayı verilerine göre madencilik ve taş ocakları iş kolundaki çalışan işçi sayısı 190 bin 346.
Yine aynı verilere göre madencilik ve taş ocakları iş kolunda sendikalı üye sayısı ise 38 bin 492’dir.
Madenlerdeki Yüz Binlerce İşçi Örgütsüzdür, Örgütsüzlük Kölece Çalışma Demektir!
Çalışma Bakanlığı verilerine göre sendikalı işçilerin sendikalara göre dağılımı şöyle:
Türk-İş’e bağlı Türk Maden-İş: 27 bin 251 üye (yüzde 14.32),
Türk-İş’e bağlı Genel Maden-İş: 10 bin 992 işçi (yüzde 5.77),
DİSK’e bağlı Dev Maden-Sen: 174 üye (yüzde 0.09),
Hak-İş’e bağlı Öz Maden-İş: 74 üye (yüzde 0.04),
Bağımsız Tüm Cevher-İş: 1 üye (yüzde 0).
Resmi verilere göre tablo böyledir. Kaçak ve kayıt dışı çalışma düşünüldüğünde maden ve taş ocaklarında çalışan işçi sayısının 190 binlerin çok üzerinde olduğu açıktır. Kayıt dışı çalışan işçiler de hesaba katıldığında sendikalı oranı yüzde 10’lar civarındadır.
Özelleştirme ve taşeronlaşma ile sendikalı işçi sayısı giderek azalmıştır. Buna karşılık sendikasız örgütsüz çalışan sayısı artmıştır.
Sendikaların niteliği ise bilinen bir gerçektir. Türk-İş, Hak-İş ve onlardan çok da geri kalmayan DİSK işçisine sahip çıkmayan, işçilerin deyimiyle “koltukçu”, patron ve düzen sendikacılığı anlayışıyla madenlerde sömürünün, iş cinayetlerinin sorumlusu durumundadır.
Yüzbinlerce maden işçisi örgütsüzdür. Patronlar ve onların iktidarları hükümetler bu örgütsüzlüğümüzden güç almaktadırlar.
Devrimci işçiler örgütsüzlüğe karşı sendikasız ve örgütsüz yüzbinlere ulaşmayı hedeflerken bir yandan da patron sendikacılığına karşı mücadele etmek durumundadır.
“Soma Gerçeği” Biz İşçilere Örgütlenin ve Mücadele Edin Diyor
13 Mayıs 2014’de Soma’da Türkiye madencilik tarihinin en büyük katliamı yaşandı. Soma Maden Katliamı başta madenlerde çalışma koşulları olmak üzere, taşeronlaşmayı, devletin sorumluluğunu, sendikaları bir kez daha tartışma gündemine getirdi.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın “Soma Faciası Ön Raporu”, Soma gerçeğini ortaya koymaktadır.
Katliamın yaşandığı maden ocağı bir kamu kuruluşu olan Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ)’ne ait olmasına rağmen “hizmet alım sözleşmesi” kapsamında özel bir firmaya ihale edilmiştir. Bu taşeronun varlığı demektir.
TKİ ile yüklenici firma arasında yapılan sözleşmede; ocaktan yapılacak üretimin, projesine uygun şekilde 1,5 milyon ton olacağı, ancak yüklenicinin isterse bundan daha büyük miktarlarda üretim yapabileceği belirtilmiştir. Sonuçta “üretim zorlaması” katliam riskini büyütmüştür.
Madenlerdeki işletme yöntemleri işçi güvenliğini değil, daha ucuz ve düşük maliyeti esas almaktadır.
Metan içeren ve yangına elverişli kömür damarlarının bulunduğu ocaklarda çalışanların, çalışma süresince yanlarında karbonmonoksit maskeleri taşımaları zorunludur. İşçiler için olası bir tehlikede koruyucu donanım eksikliği ortaya çıkmıştır.
Facianın yaşandığı yeraltı ocağında iş güvenliği denetim sorumluluğu; asıl işveren TKİ, alt işveren Soma Kömür AŞ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı/Maden İşleri Genel Müdürlüğü (ETKB-MİGEM) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı/İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda (ÇSGB-İTK) olup, denetimlerin bu kuruluşlar adına TKİ kontrol teşkilatı, İş Güvenliği Uzmanları, Teknik Nezaretçiler, MİGEM personeli ve İş Müfettişleri tarafından yerine getirilmesi gerekir. 307 işçinin katledildiği madenlerde bu denetçilerin hiçbirisi tarafından herhangi bir sorun tespit edilememiş olması, madenlerdeki denetim gerçeğini gözler önüne sermiştir.
Kurtarma çalışmalarının organizasyonu ölümlerin engellenmesinde birebir önemli olmasına karşın Soma madenci katliamındaki organizasyonsuzluk işçiye, onun can güvenliğine hiçbir önem verilmediğini göstermiştir.
İşçi Komiteleri ve Meclislerini Örgütlemeliyiz!
Maden işçilerinin ağır çalışma koşulları, sendikaların düzen içi, patron yanlısı politikaları madenlerde örgütlenmenin zorluklarının başında geliyor. Ancak bu gerçeklik aynı zamanda örgütlenmenin de zeminidir.
Yoğun sömürü gerçeği sınıf bilincinin de zeminidir. Bu bilinci alan maden işçisi üretimden gelen gücünün farkına varmakta ve büyük direnişlerin de yaratıcısı olmaktadır.
Hiç kuşkusuz bu bilinci kendiliğinden kazanamaz. Maden işçilerinin sınıf bilincini kazandığı yer örgütlülüğü ve mücadelesidir.
1990 Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü’nden Soma Katliamına uzanan süreç başarı ve başarısızlıkların, yenilgi ve zaferlerin, çalışma koşullarının, iş cinayetlerinin nedenlerini göstermektedir.
Maden işçilerinin kendi iradelerini ortaya çıkaracak örgütlenme ihtiyacı vardır. Kendi kararlarını alıp kendisinin uyguladığı örgütlenme ihtiyacı vardır. Sendika bürokratlarının, işbirlikçi, sarı sendikacıların ayak oyunlarından uzak kararların ortak alındığı örgütlenme ihtiyacı vardır.
Bu örgütlenmeler İşçi Komiteleri ve İşçi Meclisleridir.
En değerli maden emektir dedik. Emeğin gücünü hiçbir güç yenemez. Gücümüzü örgütlülüğümüzde, mücadelemizde göstereceğiz.
Bitti