EMPERYALİZMİN VE İŞBİRLİKÇİ OLİGARŞİNİN, AKP’NİN KÖRÜKLEDİĞİ YOZLAŞMA!
UYUŞTURAN SADECE UYUŞTURUCU DEĞİL AKP’DİR!
“Uyuşturucunun kullanım yaşı 12’ye, ölüm yaşı ise 14’e kadar indi.”
Yıllardır, ülkemizin narkotik ticaretinde bir “transit” ülke konumunda olduğu söylenmektedir. Türkiye sadece transit bir ülke değil aynı zamanda uyuşturucu üretilen, ticaretinin merkezi olarak yapıldığı uyuşturucu baronlarının devlet tarafından korunduğu bir ülkedir.
Biz biliriz ki ülkemizde ne zaman resmi bir rakam yayınlansa gerçek rakam çok daha farklıdır. Aşağıdaki araştırmalar ve ifadeler devletin resmi ağızlarından çıkmıştır. Devletin resmi kurumlarının araştırmalarıdır.
Uyuşturucu nedeni ile yaşanan ölümlerin rakamları halkımızın içine çekildiği çürümenin acı bir tablosudur. Bunlar sadece sayısal rakamlar değil halktan ölen insanlardır… “Uyuşturucu nedeni ile 2008-2013 yılları arası 6 yılda; 925 kişi öldü. Uyuşturucu kullanımına bağlı; kaza, cinayet, kavga, kalp krizi, intihar gibi dolaylı olarak ölüm oranı ise, 2008 yılında 137 iken 2013’te 416’ya çıktı. Oransal olarak ise, uyuşturucudan doğrudan ölümler bir önceki yıla göre yüzde 43, dolaylı ölümler yüzde 155 oranında arttı. Bu rakamların 2014 yılı içerisinde kesin sonuçlar alınmasa da daha da büyük artış gösterdi…”
Uyuşturucudan kaynaklı ölümler Anadolu’nun tüm illerine hatta köylerine kadar yayılmıştır. Ama en çok ölüm yoksul insanlarımızın bin bir umutla yaşam mücadelesi verdikleri, göçle geldikleri büyük şehirlerde yaşanıyor. Kapitalizmin çarkı sadece ezerek öldürmüyor, gençlerin beyinlerini uyuşturarak, damarlarına girerek eziyor, öldürüyor.
Devletin resmi araştırma kurumu TÜİK’in araştırmasında “Türkiye’de uyuşturucu tedavisi gören en küçük bağımlının yaşının 13, en büyük bağımlının yaşının ise 65 olduğu, hastalardan yüzde 0,24’ünün 15 yaşın altında bulunduğu bildirildi.”
AKP ile artan sadece uyuşturucu kullanımı değil, fuhuş, kumar ve yozlaşmanın her bir türüdür.
2012 yılında Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in verdiği rakamlara göre, 2002-2010 yılları arasında fuhuş suçları yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçları yüzde 125 oranında arttı. Bunları AKP’li bakan kendi ağzı ile söyleyerek kapitalizmin yarattığı ve AKP’nin büyüttüğü bataklığı ifade etmiştir.
Uyuşturucudan kurtulmak için AMATEM’e başvuranların sayısı, 2004 yılından bu yana yüzde bin 781 arttı. Alkol kullanımı arttı… Bu artış Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın “Tekirdağ’da rakı fabrikası sayısını 2’den 18’e çıkardık” açıklamasıyla doğrulanmış oldu.
2004’te AMATEM’e başvuranların sayısı 40 bin iken, bu rakam 2012 sonunda 227 bini aştı…
Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile “Türkiye hamdolsun bir cazibe merkezi haline gelmiştir”… İşte Tayyip’in gençleri öldürerek, aileleri dağıtarak, kadınları fuhuş bataklığına iterek yarattığı “cazibe merkezi”
“Büyük Türkiye” nutukları atanlar, açıktan söylemeseler de bu başlıklarla da övünüyorlardır herhalde. Çünkü halkı yozlaştıran tüm bu bataklığı yaratanlar 12 yıllık AKP iktidarı ile övünenlerdir. ‘İslamcı’, ‘muhafazakar’ AKP iktidarı boyunca da fuhuş, uyuşturucu, kumar artmaya devam etti!
Uçucu kullanma yaşı 11’e, esrara başlama yaşının 12-13’lere, eroin, ecstasy gibi “ağır” maddeleri kullanma yaşının 14’e indiği bir ülkede yaşıyoruz. Ve yıllar geçip, kapitalizm yaşadıkça bu oranlar daha aşağılara iniyor. Hap, tiner, bali, esrar, eroin veya benzeri uyuşturucuları kullananların sayısının 5 milyona ulaştığı bir ülkeden söz ediyoruz.
Peki nasıl geldi bu ülke bu hale? Ülkemizi bu hale kim getirdi? Üç beş tane uyuşturucu mafyası mı? Hayır. Devlet eliyle, bizzat devletin, oligarşinin yöneticileriyle işletiliyor bu çark. AKP neredeyse Uyuşturucu Ticaretinden Sorumlu Bakanlık açacak. Neredeyse mahallelerimize girip insanlarımızı zehirleyen, silahlarıyla öldüren çetecilere madalyalar verecek.
Bu ülkeyi yönetenler, Cumhurbaşkanı’ndan, bakanına, TÜSİAD’ından, askeriyesine uyuşturucunun, fuhuşun ve kumarın ticaretini yapan, yaptıran ve bunlarla halkın kanını emenlerdir.
Oligarşi neden yozlaşmayı; uyuşturucu, fuhuş ve kumarı teşvik ediyor?
Yozlaştırma Politikasının 3 Ana Nedeni:
Birincisi; yozlaştırma, kitleleri apolitikleştirme politikasının olmazsa olmaz bir parçasıdır. Fuhuş, uyuşturucu, kumar ve benzeri pislikler yaygınlaştığı ölçüde, o halkın düzene karşı çıkma dinamikleri azalacaktır. Beyinleri uyuşturulan, düşünmeyen insanlar, kendisini yok eden düşmanına karşı da savaşmayacaktır. Bu nedenle, bir yandan medya aracılığıyla kitleler yozlaşmış yaşamlara özendirilmiş, insanı insan yapan değerleri ayaklar altına alınıp bireycilik, bencillik körüklenmiştir. Bencilleştirilen ve yoksullaştırılan kitleler ise, fuhuşun, uyuşturucunun bataklığına yuvarlanmaya hazır hale getirilmiş demektir.
İkincisi; fuhuş, uyuşturucu ve kumar, düzen içinde önemli bir rant kaynağıdır. Oligarşinin politik ve bürokratik kadroları, esas olarak bu rantla beslenirler. Kontrgerilla faaliyetleri de esas olarak bu kaynaklardan finanse edilir. Böyle olduğu içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının “uyuşturucu tırları polis otolarının eskortluğunda gidip geliyor” sözleri veya resmi raporlarda “uyuşturucuların panzerle taşındığı” gerçeğine yer verilmesi, bu ülkede doğaldır. Yaşar Öz gibi uyuşturucu kaçakçıları, bizzat bu ülkenin resmi görevlileri tarafından istihdam edilmiştir.
Üçüncüsü; özellikle uyuşturucu, Türkiye bütçesinin yazılı olmayan en önemli kalemlerinden biridir. Bir Mali Şube Müdürü, 1994 rakamlarıyla Türkiye’den geçen eroin miktarının piyasa değerinin 50 milyar dolar olduğunu, bunun 5-6 milyar dolarının “Türkiye’ye kalan para” olduğunu açıklamıştı. İşte bunun sonucudur ki, Türkiye uyuşturucu kaçakçılığının transit ülkesidir. Ne yarım milyonluk ordusu, ne yüzbinlerce personellik polisi, bu sevkiyata engel olmaktadır. Ki, son yıllarda Türkiye’nin sadece “transit” ülke olmaktan çıkıp, bizzat uyuşturucu üretiminin yapıldığı bir ülke haline geldiği de artık raporlarda sık sık belirtilmektedir. Başbakanı bile uyuşturucu ticaretiyle anılmış kaç ülke var acaba yeryüzünde?
Bu Yozlaşma Çarkının Dışında Sadece Devrimciler Var
Bir rapordan (Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nun raporundan) bir cümle daha: “Uluslararası Göç Örgütü, Türkiye’nin kadın ticareti ve fuhuşta merkez üs haline geldiğini ortaya koydu.” Hakkında böyle raporlar hazırlanan bir ülkenin yöneticilerinin utançtan yerin dibine girmesi gerek. Ama bu ülkeyi yönetenler, hiçbir şeyden utanmazlar. Tam tersine, gizli raporlarda, halkı nasıl yozlaştırdıklarıyla, nasıl apolitikleştirdikleriyle övünürler. Uyuşturucu, fuhuş ve kumar, yalnız ülkemizde değil, sosyalist ülkeler dışında, tüm dünyada emperyalistlerin himayesindedir. Afganistan çok çarpıcı bir örnektir; ABD ve Avrupa’nın Afganistan’ı işgaliyle birlikte uyuşturucu kullanımı ve fuhuş alabildiğine artmış, Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nun (INCB) 2004 yılı raporuna göre, “ülkenin neredeyse tamamına yayılmıştır.”
Dünya genelinde uyuşturucu bağımlılarının sayısı her geçen gün artarken, en çokda emperyalizmin sömürgesi olan ülkelerde artarken uyuşturucu ticaretinin ve politikasının emperyalizmden ayrı olduğunu düşünmek, bunun sorumlusunun emperyalizm olduğunu görmemek ahmaklık olur.
Bu pisliğin dışında yalnız devrimciler vardır. Böyle olduğu için de gazetelerde sık sık devrimci örgütlerin uyuşturucu ticareti yaptığına dair yalan, karalayıcı haberler çıkar. Hasan Ferit Gedik uyuşturucu çetelerine karşı mücadele ederken öldürülmesinin hemen ardından burjuva medya “uyuşturucuda rant kavgası” gibi başlıklar atarak haber yapmıştı. Amacı devlet eliyle beslenen çeteleri koruyup, uyuşturucuya, yozlaşmaya karşı halkın onurunu savunan devrimcileri karalamaktı.
Oysa gerçek ortadadır. Hem de AKP’liler kendileri araştırıp kendileri ifade etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en büyük ordularından birine sahip olduğu gibi, dünyanın en kalabalık polis teşkilatlarından birine de sahiptir. Polis teşkilatının neredeyse tamamı, “terörle mücadele” ve “halkın eylemlerini bastırmak” göreviyle istihdam edilmiştir. Polis çetelere eğitim verir, korur, kol kanat gerer, halkın üzerine ise silahı, TOMA’sı, gazı ile kan kusturur.
Yeşilayı, Diyanet Bakanlıkları, Sağlık Bakanlıkları, Adalet Bakanlıkları raporlar çıkarır, açıklamalar yapar, halkın doktorlarının ellerini kollarını bağlayıp, din görevlilerine görevler verir ama gelin görün ki uyuşturucu, fuhuş, kumar azalmaz tersine artar. Biz Uyuşturucu ile Savaş Merkezi açarız, gençlerimizi, insanlarımızı zehirleyen uyuşturucuyu, bataklığı kurutmaya çalışırız AKP’nin kurumları merkezimizi kapatmaya çalışır. Yozlaşmaya karşı çıkan devrimciler terörist olur uyuşturucu patronları bakanlarla, vekillerle oturur. AKP’nin büyüttüğü, Türkiye değil yozlaşmadır.
Emekle, Eğitimle Gençlerimizi Dönüştürecek, Hayata Kazandıracağız!
Bağcılar Yenimahalle’de Halk Cepheliler, 28 Eylül’de uyuşturucu maddeden kaynaklı yarı baygın haldeki gençler kendilerine geldikten sonra, kendileri ve aileleriyle görüşülüp el birliğiyle madde kullanımını bırakmaları konusunda konuşuldu. Bunun üzerine haftanın belli günlerinde bir araya gelme sohbet ve çalışma yapma programı konuldu. İlk olarak 15 Ekim’de Yürüyüş Dergisi’nde çıkan 10 Soruda Uyuşturucu başlıklı yazı okundu ve üzerine sohbet edildi. Tek bir insanımızdan bile vazgeçmeyecek, düzenin saldırıları karşısında çaresiz bırakmayacağız.