Faşizmi Yeneceğiz Zaferden Zafere Koşacağız!
BİLİYORUZ ÇÜNKÜ; AKP FAŞİZMİ İLİKLERİNE KADAR KORKUYOR!
ÇÜNKÜ AKP FAŞİZMİ MEŞRU DEĞİLDİR BİLİYORUZ ÇÜNKÜ; BİZ HAKLIYIZ!
Her zaman söylediğimiz bir gerçek vardır: Türkiye’de “anayasal düzen” dedikleri FAŞİZMDİR.
“Anayasal düzen”i yani faşizmi çeşitli biçimlerde “demokrasi şalı” ile örtmeye çalışsalar da çoğu zaman faşizmin kanlı ve baskıcı yüzü ortaya serilir..
Egemelerin yönetememe krizleri baskıyı, yasakları, katliamları gizleme olanağı tanımaz.
Faşizmin karşısında direnen; emeğinin karşılığını, hak ve adalet isteyen tüm halk kesimleri karşılarında faşizmin baskı ve şiddetini bulurlar.
Halka karşı açılan bu savaş yeni değildir.
Yıllardır devam eden bu savaşta cephenin bir tarafında Amerikan emperyalizmi ve işbirlikçileri diğer yanında emekçiler, yoksul köylüler, işçiler, gençler… kısacası tüm halkımız vardır.
Özellikle Haziran Ayaklanması’ndan bugüne AKP faşizmi olanca gücüyle saldırıyor. On yıllık AKP iktidarı kendi tarihinin hiçbir döneminde yönetememe krizini bu denli ağır yaşamamıştı. Halk ayaklanması düzenin krizini ve AKP’nin korkularını kat be kat arttırmış durumdadır.
Kriz artarak devam ediyor.
Buna bağlı olarak faşizmin baskıları ve yasakları büyüyor. AKP faşizmi “İç Güvenlik Reformu” adını verdikleri yasayı çıkartarak yeni bir saldırı hazırlığına girişti. Yasa maddelerinden her biri Cephe’nin öncülüğünde gelişen kitle hareketini bastırmaya yönelik birer adımdır.
Kolluk kuvvetine atılan tek bir taşın bile suç kabul edildiği; molotof kullanmanın silah kapsamına alındığı, eylemlerde yüzünü fularla ya da maskeyle kapatmanın suç kabul edildiği, vali yardımcısı ya da en üst güvenlik birimi amirinin dahi polise gözaltı yetkisi verebildiği, internete yasakların getirildiği… vb yasalarla mücadelenin önüne setler örülmek isteniyor.
Saldırı halkadır. Saldırı “Cephe tarzı”nadır.
Bazı tali maddeleri bir kenara bırakırsak “yasa paketi”nin iskeleti Cephe’nin mücadele anlayışına karşı saldırıyı içermektedir.
Bu saldırının nedeni AKP faşizminin “HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜYLE BİRLEŞMİŞ DEVRİMCİ ŞİDDET”ten duyduğu korkudur.
Halk örgütlülüklerimize; halkın taleplerini örgütlü bir güce dönüştüren hak alma mücadelemize; faşizmin halkı uyuşturan yozlaşma saldırılarına karşı oluşturduğumuz mevzilerimize; protestocu değil hak alan militan çizgideki kitle eylemlerimize; faşizmin saldırılarına karşı halka umut taşıyan devrimci şiddet anlayışımıza yapılan saldırıyı görüyoruz…
Düşmanımızı Tanıyoruz…
Bu nedenle saldırının arkasındaki sınıf bilincini de görüyoruz…
Çıkarları zedelenen, iktidarını ve geleceğini tehlikede gören burjuvazinin sınıf bilinciyle saldırıyorlar.
Çünkü Cephe saflarında tüm uluslardan ve inançlardan halkımız birleşebilir; bu düzenin yıkılmasından yana olan herkes savaşabilir.
Mahirler’den, Kızıldere’den bu yana oligarşinin içinden hiç çıkaramadığı bir korkudur bu…
Korku bugün Başbakan Davutoğlu’nun “bir TOMA yakarlarsa yerine beş on TOMA alırız” sözündeki pespaye tehditlerdedir.
Korku bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahte ve keskin pozlarla gizlemeye çalıştığı ucuz demagojilerindendir; yüzünü fular ile kapatan Berkin için söylediği “terör örgütlerinin maşası” deyişindedir.
Kendimizi Tanıyoruz…
Tarihimiz tanıktır. Halkımız tanıktır. Defalarca kez faşizmin saldırılarını püskürttük. Bizi kuşatma çabalarını boşa çıkardık.
Her çarpışmanın sonunda oligarşinin faşist güçleri ellerinde içi boşaltılmış işlemez hale getirilmiş yasalarıyla; bizleri “bitirme”ye yetmeyen silahlarıyla savaş meydanlarında kalakaldılar.
Yasaları alanlarda, eylemlerde, hapishanelerde işlemez hale getirdik. Saldırıları devrimci şiddetimizle cevapladık; halka moral olduk.
Bunun için her aldığımız hakkın kaynağında can, kan ve hapislik vardır. Ama yenilmezlik de vardır. Kendimizi yenilmezliğimizden tanıyoruz.
Biliyoruz ki, halk güçleri siyasi olarak teslim olmadıkları sürece yenilmezler.
“Halkın Örgütlü Gücüyle Birleşmiş Devrimci Şiddet” in yarattığı korkunun ve oligarşinin krizlerinin büyüttüğü saldırıları çok gördü halkımız…
1990 atılım dönemi ve anti-terör yasaları, ANAP iktidarı yasal düzenlemeleri, İstanbul gibi şehirlere “Devrimci Sol”u bitirmek üzere yeminle gelen emniyet müdürleri, Mehmet Ağar gibi kontra şefleri, Özal döneminin kanun hükmünde kararnameleri, ANASOL-D döneminin tecrit saldırılarının yasal düzenlemeleri…
Ve son olarak AKP döneminin HSYK düzenlemelerinden stadyum ve slogan yasaklarına; sadece çocuklar için yapılacak olan F tipi hapishanelerinden, üniversitelerdeki özel güvenlik yerine polis getirilmesine; sayısız torba yasalarına, MİT yasalarına vb kadar sayılabilir..
Oligarşinin son 44 yıllık tarihi içinde halka yönelik saldırılarını burada sayarak bitiremeyiz.
Ancak hepsinin ortak özelliği halkın mücadelesini bitirememiş olmalarıdır.
Oligarşi 12 Temmuz katliamlarıyla, “Haklıyız Kazanacağız” şiarının kitlelerle kucaklaşmasını;”susma hakkı”nın, direnmenin türküleştirilmesini; emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı verilen mücadelenin halkın bağrında kök salmasını engellemeye çalıştı.
Katliamlar direnilerek zafere dönüştürüldü. Ve yanıldıklarını anladılar…
17 Nisan katliamlarıyla; faşizmin yüzüne geçirdikleri demokrasi maskesini gerektiğinde bir kenara atacaklarını bir kez daha göstermişlerdi. “Yeni dünya düzeni” peşinde koşan Amerika her şeyin kendi arzusuna göre biçimlendiği bir dünya özlemiyle “çıban başı” olarak gördüğü güçlerin ezilmesini istiyordu. Çünkü devrimciler dünyadaki gelişmelerin aksine “sosyalizm bayrağını” yükseltmeye devam ediyorlar; teslimiyeti ve uzlaşmayı reddediyorlardı.
İktidarlar CIA ile işbirliği halinde, kontgerillayı halk güçlerinin, devrimcilerin üzerine saldılar. Ülkedeki tek hukuk “kontgerilla hukuku” idi. Amaç halka gözdağı vermek ve sindirmekti.
Ama başaramadılar… Sosyalizm bayrağı Çiftehavuzlar’da Sabolar’ın elinde yükselmeye devam etti ve o günden beri hiç yere düşürülmedi.
Kimi zaman 2000’lerde olduğu gibi düzenin krizi öyle bir noktaya geldi ki, devrimcileri tasfiye etmek kendisi için bir varlık yokluk sorunu haline geldi. Hapishanelerde tutsakları diri diri yakmadan önce “baskı yasaları”nı uygulamaya koydular. F tiplerini yasalaştırdılar.
Halkımızı “F tipi hapishanelerde çürütmekle” tehdit ettiler.
Yedi yıl boyunca süren büyük direnişle devrimciler tecrit ve sansüre meydan okudular. Devrimciler teslim olmadıkları için halkın mücadelesi ve umutları Anadolu topraklarından silinemedi.
Biz hiçbir zaman düşüncelerimizden ve inançlarımızdan vazgeçmedik. Hiçbir zaman “düzeniçi” olmadık.
Tarih faşizmin baskı ve yasaklamalarına karşı düşüncelerimizi ve mücadele anlayışımızı değiştirdiğimizi hiçbir zaman yazmadı.
Biz her zaman düşman gerçeğini gördük; sınıf mücadelesinin gereklerini yerine getirerek devrimci kalmaya devam ettik.
Gerçeği değiştirme mücadelesini verdik. Çünkü devrimciliğin nesnel gerçeği değiştirmek olduğunu hiç unutmadık.
Kimi “solcular”ın, reformistlerin, oportünistlerin yaptığı gibi faşizmin saldırılarına göre düşüncelerimizi ve çalışma tarzımızı değiştirmedik. Kendimize icazet sınırları çizmedik.
TARİHİMİZDEKİ VE SINIF BİLİNCİMİZDEKİ BÜYÜK GÜCÜMÜZ BUDUR.
Şimdi oligarşi, AKP iktidarı eliyle yeni bir saldırı hazırlığı yapıyor.
Biz buradayız.
Her zamanki Marksist-Leninist sandalyemizde; her zamanki mücadele alanlarımızda; mahallelerde, alanlarda, işyerlerinde, okullardayız.
Daha önce kazandık. Yine kazanacağız. Kazandığımızın kanıtı; yine AKP faşizminin yeni saldırı yasalarının kendisidir.
Bu yasalar Cephe’nin öncülüğünde gelişen halkın mücadelesinin geliştiğinin kanıtıdır.
Halkımız; örgütlenmeliyiz…
Faşizmin saldırıları karşısında halkın silahlı ya da silahsız her tür örgütlenme biçimiyle savaşması en meşru hakkıdır.
Faşizm yaşam hakkı tanımaz.
Faşizm özgürlüklerimizin, ekmeğimizin ve adaletin düşmanıdır.
Faşizme karşı direnmek bir halkın en meşru hakkıdır.
Bir yazarın dediği gibi “faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir.”
Biz halkız, haklıyız… Bunun için sloganlarımızla, taşlarımızla, eylemlerimizle, hak alma mücadelemizle… konuşmalıyız.
Cepheliler;
Sürekli faşizmin olduğu bir ülkede her koşulda ayakta kalabilecek yeraltı örgütlülükleri yaratmak zorunludur.
Demokratik alan örgütlenmesi, legalize olmuş örgütlenme demek değildir.
Her türlü saldırı ve operasyon hesap edilerek halkı örgütlemek, legal ya da illegal “halkın örgütlü gücü”nü büyütmek herkesin görevidir.
Dayı’nın söylediği gibi “Faşizm var oldukça ona karşı direnenler en sağlam halka” olacaklardır.
Biz en sağlam halkayız.
Üzerimize doğrultulan silahları etkisizleştirmek, geriye teptirmek için; düşmanı taktik planda ciddiye almalı, ilkeli ve kurallı davranmalı, yaratıcılığımıza ve moral gücümüze güvenmeliyiz.
Mao emperyalizm için “kağıttan kaplan” demiştir.
AKP’nin bir kağıttan kaplan kadar bile gücü yoktur.
Korkaktır. Çünkü faşizm yozlaşır, çürür… Çürürken, yok ederken aslında yok olur. Her baskı yasası, her katliamı, her TOMA’sı, her damla gazı… kendi boyunlarına asılmış birer prangadır.
Halkın yaratıcılığı, halkın örgütlü gücü karşısında acizdirler.
Savaşı başlatan biz değil, oligarşidir.
Tüm devrimciler, emekçiler halka karşı açılan savaşa karşı koymalı, birleşmeli ve mücadele etmelidir.
Kazanmak için savaşmaktan başka yolumuz yoktur.
Haklıyız kazanacağız.
Çünkü halkın iktidarı, halkın yönetimi için savaşıyoruz. Halkımızın örgütlü gücüyle birleşmiş devrimci şiddetimiz yenilmedi-yenilmeyecek.
Biz, insanların acı çektiği, çocukların yetim, eşlerin dul kaldığı, sömürü ve zulmün kol gezdiği, emekçilerin yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı bir düzen için değil; insanların acılarının son bulduğu, herkesin insanca yaşadığı, emeğinin karşılığını aldığı, hak ve adalet duygularının karşılığını bulduğu sosyalizm için savaşıyoruz.
Bu düzenin kurulmasına engel olan herkesi aşıp geçmek zorundayız. Milyonların çıkarı bunu gerektiriyor. Hiçbir güç, halkın kendi iktidarını kurma mücadelesini engelleyemez!
İKTİDARI UYARIYORUZ:
Hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, hangi baskılara başvurursanız başvurun, halkın mücadelesini engelleyemeyeceksiniz! Tarihten ders almayan size, devrimci mücadeleyi terörle boğamayacağınızı göstereceğiz!
Bizler ateş altında yürüyoruz. Çünkü faşizm hukuksuzluk demektir, faşizm terör demektir. Böyle bir ülkede devrimcilik ölümüne feda ruhuyla sürdürülebilir. 44 yıldır sürdürdükleri imha operasyonlarına rağmen başaramadılar. Biz umudun ve alternatifin var olduğunu göstermenin kavgasını veriyoruz.
Umut ve alternatif olma iddiası büyük bir iddiadır.
Bu iddia büyük bir sorumluluk ister, iddiayı savunmak cüret ve fedakarlık gerektirir.
Umut daha da büyüyecek..
Zafer daha da yakınlaşacak
Dilemiyoruz… İnanıyoruz.
Çünkü gerçekleştirecek olan biziz.
Halk Cephesi’nin, AKP’nin Yeni Baskı Yasalarına Karşı Eylem Programı
AKP, ‘Güvenlik Paketi’ adı altında çıkardığı yeni yasalarla halka yeni bir saldırı daha başlattı. İktidara geldiği günden beri çıkardığı hiçbir yasa, güvenlik önlemi yetmemiş olacak ki, yeni güvenlik önlemleri ve paketleri bir kez daha çıkıyor halkın karşısına.
AKP, yeni halk ayaklanmalarından korkuyor. Halkın büyüyen öfkesini baskıyla kontrol altına almak istiyor.
Çabaları boşunadır, bizim de yasalarımız var. Baskı ve yasakları yükselen mücadelemizle aşacağız!
7 Kasım Cuma: 7.30-8.30 Mecidiyeköy, Şirinevler, Uzunçayır, Edirnekapı metrobüs çıkışlarında bildiri dağıtımı
8 Kasım Cumartesi: 15.00-17.00 Kadıköy’ de toplu bildiri dağıtımı (Toplanma yeri: Eminönü İskelesi önü)
14 Kasım Cuma: 7.30-8.30 Mecidiyeköy, Şirinevler, Uzunçayır, Edirnekapı metrobüs çıkışlarında bildiri dağıtımı
15 Kasım Cumartesi: 15.00-17.00 Bakırköy’de toplu bildiri dağıtımı (Toplanma yeri: Bakırköy Cumhuriyet Meydanı)
16 Kasım Pazar: Sarıgazi’de yürüyüş
21 Kasım Cuma: 7.30-8.30 Mecidiyeköy, Şirinevler, Uzunçayır, Edirnekapı metrobüs çıkışlarında bildiri dağıtımı
22 Kasım Cumartesi: 15.00-17.00 Mecidiyeköy-Taksim toplu bildiri dağıtımı (Toplanma yeri: Mecidiyeköy Cevahir önü)
23 Kasım Pazar: Okmeydanı yürüyüş
28 Kasım Cuma: 7.30-8.30 Mecidiyeköy, Şirinevler, Uzunçayır, Edirnekapı metrobüs çıkışlarında bildiri dağıtımı
29 Kasım Cumartesi: 15.00-17.00 Kartal’da toplu bildiri dağıtımı (Toplanma yeri: Kartal Meydanı)
30 Kasım Pazar: Bağcılar yürüyüş
Halk Cephesi
AKP’nin Koyduğu Yasalar Mücadelemizi Engelleyemez İnancımızı Daha da Bileyler
Yeni baskı yasalarına karşı Halk Cephesi’nin eylemlilikleri devam ediyor. Halk Cepheliler, yeni baskı ve yasalarını yükselen mücadelemizle aşacağız diyerek, mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor.
İSTANBUL
1 Mayıs: 2 Kasım günü Halk Cepheliler, baskı yasalarıyla ilgili mahallede 2 pankart astı. “AKP’nin Yeni Baskı ve Yasalarını Yükselen Mücadelemizle Aşacağız/Halk Cephesi” imzalı pankartlar 3001. Cadde üzerine ve Mustafa Kemal Köprüsü’ne asıldı. Halk Cepheliler pankartları asarken halk alkışlarla destek verdi.
Gülensu: Gülensu Sondurak ve Hasan Ferit Gedik (Heykel) Meydanı’na 2 Kasım’da birer adet “AKP’nin Yeni Baskı ve Yasaklarını Yükselen Mücadelemizle Aşacağız/Halk Cephesi” imzalı pankartlar asıldı.
Beşiktaş: Halk Cepheliler, 29 Ekim’de saat 17.00-18.00 saatleri arası, AKP’nin yeni baskı yasalarına karşı, Beşiktaş Meydanı’nda bildiri dağıtımı yaptı. Yapılan eylemde 800 adet bildiri ve 500 adet kuşlama yapıldı. Halkın büyük bir kısmı bu yeni baskı yasalarına karşı olduklarını söyleyerek tepkilerini dile getirdiler.