Bu ülkede yaşıyoruz… Bu halkın çocuklarıyız… Ezilen, sömürülen,
katledilen bir halkın çocuklarıyız… Bu halkın kavgasında biz de varız!
LİSELİ DEV-GENÇ’LİLER! ÖRGÜTLEYECEĞİMİZ KOSKOCA BİR DÜNYA VAR…
ÜLKEMİZ DE DEĞİL SADECE, BİZ CEPHELİ GENÇLER OLARAK TÜM DÜNYA BİZİ BEKLİYOR!
TEK SEÇENEK BU DÜNYADA BİZİZ! BU YÜZDEN
Neden mücadele etmeliyiz?
6 Kasım boykotundan tutalım da önümüzde bizi bekleyen kurultayda, daha da önümüze koyacağımız çalışmalarda neden meclisleri örgütlemeliyiz?
Neden öğrenci meclisleri?
Neden boykot?
Neden kurultay?..
Yani özcesi neden örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz…
Çünkü biz Liseli-Dev-Gençliler için açık elbette…
Çünkü gençliğin başka bir çaresi yoktur… Sömürüyü, zulmü ve yozlaşmayı bize kimsenin anlatmasına gerek yok, biz bizzat yaşadıklarımızdan öğreniyoruz. Evimizde, okulumuzda, mahallemizde sömürünün alâsını yaşayarak iliklerimize kadar hissederek sonuçta Liseli-Dev-Genç saflarında yerimizi aldık…
Ama yeter mi bizim kendi yerimizi almamız?.. Yeter mi bu düzeni değiştirmeye?.. Yeter mi açlığa ve zulme son vermeye?.. Yeter mi yozlaşmaya karşı direnmeye?.. Yetmiyor, yetmeyecek, yetmez…
Bizim şu andaki görevimiz işte bu noktada örgütlenmeyi büyütmek, bu safları genişletmek ve ortak çıkarlarımız için gençliği komitelerle örgütleyip öğrenci meclislerinde birleştirmektir… Her Liseli Dev-Genç’li birken iki, ikiyken üç-beş olmalı… milyonların yolunu açmalıdır.
GİDECEK BAŞKA BİR YER,
BAĞIMSIZ TÜRKİYE DIŞINDA BİR SEÇENEĞİMİZ YOK…
NE YAPACAKSAK KENDİ ÜLKEMİZDE YAPACAK,
DEMOKRATİK LİSELERİ KURACAĞIZ!
Kapitalizmden önceki toplumlarda eğitim belli bir azınlığın, yani köle sahiplerinin, feodal beylerin, kralların, aristokratların hakkı olarak görülmüştür. Eğitim egemen sınıflar için diğer sınıflara ideolojik olarak nüfus etme aracı olarak kullanılmıştır. Bu toplumlarda egemenlere boyun eğme, ibadethanelerde şükretme, yetinme, savaşlarda efendileri için ölmenin eğitimini alıyordu insanlar.
Kapitalist sistemle birlikte üretimden doğan nitelikli iş gücü ihtiyacından, eski toplumu eleştiren, yeni bir eğitim felsefesiyle birlikte yaygın eğitim kurumları ortaya çıkmıştı. Eğitim kurumları ve eğitim sistemi mevcut kapitalist üretim biçimi ve ilişkilerinin sürmesine hizmet edecek tarzda şekillendirilir. Eğitim kitleselleşmiştir ve işlevi de kapitalizme biat eden ve kapitalistlerin kalifiye eleman ihtiyacını karşılayacak bireyler yetiştirme, sömürü düzeninin devamı üzerinde kurulmuştur.
Kapitalist sistemde eğitim, halk yararına bir üretimi geliştiren ve halkın sorunlarını çözen, bilimsel gelişimi halk yararına sunan bir muhtevaya sahip değildir. Çıkarları için üretimde bilimsel gelişmelerin nasıl, ne kadar, ne zaman kullanılacağına kadar kapitalizm belirler. Teknoparklar örneğinde olduğu gibi gençliğin üretimine, becerilerine, yeteneklerine, beynine hükmeder.
Temelinde insan olmayan kapitalist eğitim, kendi sınıfına hizmet eder sadece.
Eğitim yaygınlaşmıştır ama, eğitimin kalitesi, niteliği de toplumun tüm kesimlerine aynı oranda verilmemiştir. İnsanlar sınıfsal konumlarının sınırlarına göre eğitim alabilmiştir. Eğitimin paralı oluşu ile sınıfsal konumlarına göre şekillenen okullar ortaya çıkmıştır. Kapitalizmin hüküm sürdüğü ülkelerin yoksul mahallelerinde, gettolarında veya bizdeki gibi işçi, emekçi vd. halkın oturduğu gecekondularda eğitimin kalitesi ile özel okullardaki eğitimin kalitesi her yanı ile farklıdır. Ve aralarında uçurum vardır.
Kapitalizm öğrenciye de bir meta olarak bakıyor. İşleyebileceği, kâr edeceği, kendi çıkarına uygun insan yaratmada eğitim sistemi fabrikanın yerini alıyor. Halkın ihtiyaçları ve çıkarları üzerine kurulmayan kapitalist eğitim sisteminde günün koşullarına, ihtiyaçlarına göre değişiklikler yapılır ama yapılan bu değişiklikler kendi iç değişiklikleri olup eğitimin (kapitalist) özünü, niteliğini değiştirmez, fabrikada bozulan bir parçanın değişmesi gibidir, yapılan değişiklikler. Bozulan parçadan dolayı üretim düşer, kar kaybı yaşanır. Eğitim sisteminde de bunun yaşanmasının önüne bu şekilde geçilmiş olur kapitalizmde. Kapitalist eğitim sistemindeki müfredat, kapitalizmin çıkarlarına uygun, yoz kültürünü eğitimin her aşamasından yayan, egemen sınıfların faşist, ırkçı ideolojisini dayatan şekildedir. Genç beyinler daha ilk adımını attıkları eğitim sisteminde birer heykel gibi yontulmaya ve eğitimin ileriki aşamalarında da kapitalizmin ihtiyacı olan birer kalifiye eleman, kapitalist sömürünün devamına uygun bireyler haline getirilmeye çalışılırlar. Eleştirilmeyen, sorgulanmayan, üretmeyen, bireyci, yoz, tek tip insanların yaratılmasını amaçlıyor kapitalist eğitim sistemi…
Avrupa, Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde kapitalizmin krizleri sonrası eğitime ayrılan bütçelerin azaltılması, eğitimin özelleşmesi, dershaneler, özel okullar, artan harç paraları ve eğitim masrafları, öğretmen, okul açığı kronikleşti. Kapitalizmde eğitim hakkı yoktur. Ve eğitim sistemi her yanıyla halklardan uzak, kapitalizm gibi çürümüş, kokuşmuştur.
Bugünün Dünyasında Eğitimdeki Durum
Okuma yazma bilmeyenlerin sayısı dünyada çoğu kadın olmak üzere 800 milyon yetişkin okuma yazma bilmiyor.
Benin, Burkina, Fas, Etiyopya, Gambia, Gine, Haiti, Mali, Nijer, Senegal, Sierra Leone ve Çad’da yetişkinlerin yarısından çoğunun okuma yazma bilmediği ortaya çıktı. Haiti dışındaki ülkeler Afrika kıtasındalar. Yüzyıllardır süren sömürünün ortaya çıkardığı bir tablodur bu.
Afrika’daki çocukların % 41’i okul yüzü, eğitim görmeden çalıştırılıp sömürülmektedir.
Dünyada 100 milyon kız çocuğu okuldan alınıp en kötü işlerde çalıştırılıyor.
Fransa: Fransa’da 2004-2005 eğitim yılından üniversiteye kayıt yaptıran öğrencilerin % 30.3’ü entellektüel ve mesleki olarak üst düzey ailelerin çocuklarıdır. %14.3’ü orta gelir grubundan, %12.2’si memur çocuğu, %9,9’u işçi ailelerinin çocuklarıdır. Öğrencilerin yöneldikleri alanlar toplumsal konumlarına paralel bir farklılık göstermektedir. İşçi ailelerinin çocukları teknisyen diplomalarına yönelirken, üst düzey ailelerinden gelen çocuklar tıp, hukuk ve siyasi bilimler alanalarına yönelmektedir.
Almanya: Son yıllarda Almanya’nın yüksek öğretim politikalarında önemli değişiklikler yapılmaya başlandı. Eğitim “dünya pazarında rekabet edebilir bir ürün” öğrenciler ise birer “müşteri”olarak görülmeye başlandı.
2005 yılında Federal Almanya Mahkemesi tarafından eyaletlerin harçların önünü açan kararından sonra pek çok eyalette harçlar arttı ve özel üniversiteler bir bir kuruldu.
Almanya’da “uyum”adı altında, göçmen çocukların en temel hakları gasp ediliyor. Dilini yasaklayarak düşünmesi engelleniyor. Asimilasyon politikası uygulanıyor
Buna örnek olarak; Stutgart’taki Nec Kar Real Schul’e de okuyan göçmen öğrencilerin tenefüste ve okuldaki boş zamanlarında ana dillerinde konuşmaları yasaklandı. Gerekçe olarak “öğrencilerin Almancaları gelişsin” denildi.
Almanya’da Türkiye’li öğrencilerin durumu; 495 bin civarında Türkiyeli öğrenci var. 165 bini ilk okula, 112 bini dereceli okula, 60 bini Lise ve dengi okullara, 28 bini engelli okullara (Türkiyeli öğrenciler engelli okullarına Almancası yeterli olmadığı için gönderiliyor, engelli oldukları için değil) 77 bini meslek okullarına, 35 bini üniversiteye gidiyor. Almanya genelinde herhangi bir eğitim kurumunu diploma olmadan terkedenelerin oranı %73, Alman vatandaşları arasında % 20’nin üzerindedir.
22-35 yaş grubundakilerin % 5.6’sının mesleki eğitimi yok. Göçmen kökenliler arasında bu oran % 34 civarında, Türkiyeliler arasında ise % 40’ın üzerindedir.
“Uygar Avrupa’da” asimilasyon politikalarıyla halklar kendi dil ve kültürlerinden uzaklaştırılmaktadır. Almanya’da asimilasyon öğrencilerin “Almancası gelişsin” denilerek sürdürülmektedir. Almancası yoksa engelli olarak görülüp toplumdan dışlanılmaktadır.
Amerika: İlk ABD’de oluşturulan sonra diğer emperyalist ülkelerde kullanılmaya başlanan teknoparklar kapitalist yatırımların oluşmasını ve sermayelerini geliştirmeyi sağlar. Teknoparkların asıl amaçlarından biri de öğrencilerin yaratıcılığını ve üretkenliğini kullanıp emperyalist tekellere yeni teknolojiler üretip geliştirmektir. Bu yüzden de üniversiteler emperyalistler için karlı bir alandır.
Yine ABD bütçesinden halkın eğitimine çok yetersiz bir bütçe ayrılmaktadır. 1949 yılında savaş için ayrılan miktar eğitim için ayrılan miktardan 72 kat daha fazladır. Kapitalizmin halkın eğitim hakkını hiçe saydığına bir örnektir sadece.
Ülkemizde: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 2000 nüfus sayımına göre, ilk öğretimin zorunlu olduğu ülkemizde ilkokul yaşını doldurmuş 4 milyon 640 bin kişi hiç okuma-yazma bilmiyor.
Her sene “Haydi kızlar okula vb.” kampanyalar ile okullar açılırken, öğrencilerin en temel ihtiyaçlarının hiç biri karşılanmadan eğitim sisteminin kara dayalı olmasıyla sömürülmektedir.
Ülkemizde; 3 milyon 730 bin 533 kadın okuma yazma bilmiyor. Ülkemizin de bulunduğu 16 ülkede 5-14 yaş arasındaki kız çocukları tarımdan sanayiye kadar en ağır işlerde çalıştırılıyor.
BOYKOT, MEŞRU BİR EYLEMDİR!
BOYKOT HAKKIMIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN
6 KASIM’DA DERSLERİ BOYKOT EDELİM!
Liseli gençlik, düzenin emir eri değildir. Her yıl değiştirdikleri eğitim sistemlerinin kobayları olmak istemiyoruz.
Ailelerimizin, eğitim masraflarımızın altında ezilmesini istemiyoruz.
Okullara sokulan uyuşturucularla, böcek ilaçlar gibi bizi yok etmelerini istemiyoruz.
Biz öğrenciyiz. Vatanımız ve halkımız için bağımsız, özgür, açlığın yoksulluğun olmadığı bir gelecek kurma görevine hazırlanmak istiyoruz. Buna engel olan, bizi gericiliğe mahkum eden, haklarımızı çalan eğitim sistemini, iktidarı tanımıyoruz.
Bunun İçin 6 Kasım’da Boykota Gidiyoruz
Tüm gençliği, iktidar üzerinde bir baskı oluşturmak üzere boykota çağırıyoruz.
Boykot Nedir? Neden Boykot?
1- Boykot, pasif bir direniştir. Bir hakkı kullanıp kullanmama üzerine verilen iradi karardır.
2- Boykot, iktidarın yöneticiliğini tanımamaktır. “Ben seni ve senin düzenini kabul etmiyorum” demektir.
3- Boykot, düzenin bozukluğu karşısında halkın en basit siyasi tavrıdır.
4- Boykot, haksızlıkların düzeltilmesini sağlamak için iktidar üzerinde baskı yaratmak için yapılır.
5- Ben uymazsam eğer, senin yasalarının, kurallarının, yönetiminin hiçbir hükmü yok demektir.
6- Boykot, gençliğin kendi gücünü gördüğü önemli bir eylemdir. Birlik olunduğunda, gençliğin gücü gösterildiğinde okul idaresinin nasıl geri adım attığını gösteren denenmiş bir eylemdir.
7- Boykot, iktidarı tecrit etmek demektir. Gençlik üzerinde hiç bir hükmü kalmayan bir okul idaresine, iktidara, senin yönetimini kabul etmezsek biz, sen hiç bir şeysin demektir.
8- Boykot, yönetememe krizini derinleştirmek için bir araçtır.
9- Boykot, emre itaat etmemek, kurallara uymamak, yasaları tanımamaktır.