AKP faşizmi iktidara geldiği günden itibaren her alana karşı baskı ve tehditleri oldu ve devam ediyor. Amacı Türkiye’deki her kurum, kuruluş her alanı ele geçirmek. Kendi borusunu istediği gibi öttürmek istiyor. İstiyor ki herkes kafa sallasın ona, verdikleri ile yetinsin istiyor. Vatanı babalar gibi satsın ve kimsenin sesi çıkmasın istiyor. Halkın sağlık hakkını, eğitim hakkını, konut hakkını gasp etsin kimse sesini çıkarmasın istiyor.
Halktan yana sanat, gerçekleri halka gösteren filmler, şarkılar, resimler istemiyor. Yalanın ve ahlaksızlığın propagandasının yapılmasını istiyor.
Aydın ve sanatçılar bir halkın aydınlık yüzüdür aynı zamanda. Aydın demek halka doğruları göstermektir, halkın önünden gitmektir. Sanat gibi güçlü bir silahla halka doğruları anlatabilmektir. İşte AKP bu gücün büyüklüğünün farkında.
AKP faşizmi bunu biliyor ve bu yüzden halkın safında yer alan az çok kıyısından köşesinden mücadeleyi tutan sanatçılara saldırıyor.
Kimini uyuşturucu operasyonu altında aşağılamaya, halkın gözünde değerini bu şekilde düşürmeye çalışıyor. Kimisini halkın en hassas olduğu din konusunda yalan ve demogoji haberler yaparak karalamaya, halkın gözünde yok etmeye çalışıyor. Fazıl Say’a bu konuda yapılanlardan da biliyoruz.
Kimilerine direk terörist diyor. Gezi eylemlerine katıldığı için Barış Atay gibi sanatçıları gözaltına alıyor.
Devrimci sanatçılar, zaten onlar AKP’nin baş düşmanı, onlar her türlü baskı işkenceye maruz kalıyor.
Son olarak bunlardan nasibini Fazıl Say aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) yıllık programını dünyaca ünlü Fazıl Say’ın yer aldığı iki haftayı değiştirerek onayladı. Say’ın konserlerinde seslendireceği “İstanbul Senfonisi” ile “Su Piyano Konçertosu” ve “Yunus’un Sırtındaki Çocuk-Hermiyas”a sansür getirildi. Bakanlık sansür iddialarını yalanlarken, Say’ın babası, müzik eğitimcisi ve yazarı Ahmet Say, “Herhalde dünyada sözsüz bir müziğin yasaklanması ilktir. Bu yasak, Fazıl’ın muhalif kişiliği nedeniyle yaşanmıştır. Fazıl’ı müzik adamı olarak Türkiye’den kovmak istiyorlar, ancak başaramayacaklar. Kimse Fazıl’ı bu ülkeden kovamayacak” sözleriyle sansüre tepki gösterdi.
Fazıl Say’ın babası “oğlumu kovmak istiyorlar” diyor. Fazıl Say kovulunca ya da ülkesine terk edince o vatan haini olur, öyle söyleyecektir AKP. Niye Nazım Hikmet “vatan haini” değil miydi burjuvazi için. Ya da Yılmaz Güney. Ahmet Kaya yaşamlarını sürgünde yitirdiler.
Faşizm her zaman halkın yanında saf tutan sanatçıları cezalandırmak istemiştir. Halka doğruları gösteren, güzel şeyler öğreten onu geliştiren zenginleştiren bir sanat istemez. O arabesk gibi uyutan, kendini jiletlemesini sağlayan müzikler, filmler yapılmasını ister.
Evet faşizm saldırıyor, daha da saldıracak. Artık AKP’nin saldırıları sürpriz yada şaşılacak bir olay değil. Şaşırılması gereken buna karşı hala çok örgütsüz olmamızdır. Sanatçılar eğer güçlerinin farkına varırlar ve biraz cüretli olurlarsa yıkamayacakları duvar, aşamayacakları dağ yoktur. Çünkü sanat gerçekten güçlü bir silahtır. Yüzyıllar sonra dahi halkın dilinde umut olur özlem olur, güç olur.
Sanat Cephesi de bu gücü ortaya çıkarmak için kurulmuştur. AKP faşizmine karşı büyük bir sanat cephesi oluşturmak için halkın içinde sanat yapılabilineceğini göstermek için kurulmuştur. Sokaklar tiyatro salonlarımızdır, her ev bir film sahnesidir, her çocuk potansiyel bir sanatçıdır. Seyirci de, oyuncu da halkın içindedir. Bu yüzden AKP faşizmine en büyük direniş halkın içinde olarak ayakta kalarak en büyük cevap verilir.
Fazıl Say’ı kovmak istiyorlar demiş babası, onlar sizin oğlunuzun boyun eğmesini istiyorlar dertleri budur. Onlar vatansever ama gerçekleri söyleyen sanatçılar vatan haini, terörist ilan ediliyor ülkemizde. Sözü Nazım’a bırakalım ve Nazım gibi başımız dik ve gerçekleri halkımıza anlatan, mücadele eden bir aydın olalım.
“Evet, vatan hainiyim,siz vatanperverseniz,siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarındagebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızıiçmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
NAZIM HİKMET