Emperyalizmin Yeni Dünya Düzeni, Esas Olarak Beyinleri Teslim Alma Projesiydi
Emperyalizm, 90’lı yılların başında, Sovyetler’in yıkılmasını ve karşı devrim dalgasının yükselmesini halklara karşı yeni bir ideolojik saldırının başlangıcı olarak değerlendirdi. Sosyalizmin sistem olarak çöktüğünü ve dolayısıyla dünyanın artık “Tek Kutuplu” bir dünya olduğunu söyleyerek “Tarihin Sonu”nu ilan etti. Burjuva ideologlar ve onların sol saflardaki hayranlarına göre de; emperyalizm artık değişmiş, sömürgen olmaktan çıkmış ve insan hakları için müdahale eder olmuştu! Tüm dünyada “barış dönemi” başlamıştı!
Oysa, emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni” dediği bu süreç; küreselleşme, globalleşme demagojisiyle ekonomik, politik, kültürel, askeri olarak ABD imparatorluğunun hakimiyetini sağlamlaştırıp tescillenmesi, kendini yeniden organize etmesiydi. ‘90’lardan bu yana, başta baş terörist ABD olmak üzere, emperyalizmin kanlı saldırılarının, işgallerinin, kendisine boyun eğmeyen halklara baskı ve sömürüsünün, katliamlarının katlanarak artması bunun kanıtı.
Emperyalizmin İdeolojik Bombardımanı, Reformist Solu, Küçük Burjuva Aydınları, Milliyetçileri İdeolojik Olarak Çürüttü
Küreselleşme, esas olarak, dünya halklarına yönelik ideolojik ve kültürel saldırıydı. Hedef; direnen örgütleri, ülkeleri, halkları biat ettirmek, beyinleri teslim almak ve emperyalizmin yenilmezliğini kabul ettirmekti. Halkları, kendi kültürlerine yabancılaştırıp emperyalist kültür hayranı yapmaktı. Ve bu yolda büyük yol kat etti emperyalizm.
Bu süreç, kendine ve sosyalist ideolojiye güvensizleşen birçok sol-sosyalist örgüt, parti ve grupları, küçük burjuva aydınları, sanatçıları, milliyetçileri ideolojik olarak çürüttü. “Emperyalizmin demokratikleşmeye başladığı” korosuna katıldılar. Halkların baş düşmanı emperyalizmi “kurtarıcı“ olarak görmeye başladılar ve emperyalist politikalara güç verdiler. Emperyalizmin yenilmezliğini ilan ettiler. Emperyalizme direnmemenin, halkların kurtuluşunun artık sınıfsal mücadeleyle olmayacağının teorisini yaptılar ve emperyalizme biatı telkin ettiler. Öyle ki, emperyalist işgallerinden “demokrasi”, “özgürlük” beklediler.
Bu ve benzeri teorilerinin hepsinin özünde birleştiği nokta; emperyalizme duyulan hayranlık, “Emperyalizmin mutlak ve yenilmez bir güç olduğu” düşüncesiydi. Bu saldırıdan, özellikle sınıf savaşımının keskinleştiği tarihsel dönemeçlerde, ülkemiz reformist, oportünist solu, küçük burjuva aydın ve sanatçıları, Kürt milliyetçileri de fazlasıyla etkilenmiş ve yüzlerini emperyalizme dönüp buna uygun örgütsel ve politik şekillenme ve tavır alış başlamıştır. Kürt milliyetçileri, emperyalistlerle ilişkileriyle, yaptığı çağrılarla, Yeni Dünya Düzenine uygun strateji ve taktikleriyle emperyalist çözüm politikalarına angaje oldular.
Devrime, halka, sosyalizme inancını kaybedenler, iktidar ve devrim hedefinden sapanlar, emperyalist politika ve ideolojik saldırılarla kuşatılınca pusulalarını şaşırdılar.
‘90’lardan bu yana “emperyalizmin değiştiğine” inanmaya başlayan sol ve küçük burjuva aydınlar, Kürt halkının kurtuluş mücadelesini hak kırıntılarına indirgeyen Kürt milliyetçilerinin dost-düşman kavramları, ittifakları birbirine karıştı. “Taliban gericiliğine karşı olmak” adına Afganistan’daki, “Saddam diktatörlüğüne karşı olmak” adına Irak’taki emperyalist işgale onay ve dolaylı destek verdiler. Emperyalizmin halklara yönelik her türlü baskı, katliam ve savaşlarına karşı halkları yalnız bıraktılar. Halkları umutsuz hale getirdiler. Yılgınlık ve karamsarlık yaydılar. Halkların emperyalizme tepkisini yatıştırmaya çalıştılar ve halkların kurtuluşunu düzen içi örgütlenmelere, emperyalist çözümlere mahkum ettiler. Değişen emperyalizm değil, kendileri oldu. Bu değişim “silahın devri bitti”, “şiddet çare değil” vb. teorilerle birçok silahlı örgütü silah bırakmaya, düzene dönmeye, emperyalizmden çözüm beklemeye, yardım istemeye kadar götürdü. Kendine güvensiz, emperyalizme karşı çıkmaktan korkan birçok küçük burjuva aydın, yazar, sanatçı da Yeni Dünya Düzeninin yarattığı bu cephede yerini aldı. Kürt milliyetçiliği, küçük burjuva aydınlar, reformist sol, emperyalistlere dayanarak politika yapmaya başladılar. Kürt milliyetçilerinin Amerika’dan Kürt sorununa çözüm istemesi, “Batı isteseydi sorunu çözerdi” demesi bu tablonun yarattığı sonuçtur.
İşbirlikçiler, Emperyalist Dayatmalara Direnemeyenler, İdeolojik Olarak Çürüyenler, Katil ABD’ye Teşekkür Yağdırıyor, Minnet Sunuyor, Yakarıyorlar
İşbirlikçi Barzani’den Kardavi’ye, Zebari’den Cemal Alber’e, Salih Müslüm’den Ahmet Kahraman’a kadar uzanan “Teşekkürler”, Ortadoğu halklarının katliamına ortak olmaktır. Obama’nın ordusuna IŞİD’i Irak’ta vurma yetkisi vermesi ve Erbil yakınlarına düzenlenen saldırıdan sonra, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yetkililerinden Halid Cemal Alber Obama’ya teşekkür ettiler. Pentagon basın sözcüsü John Kirby, saldırının Erbil’deki Amerikan personelini korumak amacıyla düzenlendiğini söyleyerek gerçek amaçlarını itiraf etti.
Amerikan işbirlikçisi Barzani, Almanya Savunma Bakanı Ursule Von Der Leyen ile birlikte Eylül ayında yaptığı basın toplantısında; Kobane için ABD’yi arayıp ‘Yetişin!’ diye yalvarıyor. Uşaklık ve işbirlikçilik Barzani’nin ruhuna öyle bir işlemiş ki;“Haber aldığımız anda ABD olsun diğer devletler olsun, hepsi ile iletişime geçtik. Sincar gibi bir katliamın yaşanabileceğini duyurduk. Duyduğumuza göre Kobane çevresindeki teröristler Koalisyon uçakları ile vurulmuştur. Eğer bizim isteğimiz üzerine vurduysalar teşekkür ederiz, değilse de gene teşekkür ederiz.” diyor. Ve hızını alamayıp; ordusunu göndermek isteyen ülkeleri geri çevirmeyeceklerini söylüyor. Almanya’dan Peşmerge’yi eğitmesini istiyor.
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Kobane’deki hava saldırılarından dolayı ABD’ye ve koalisyon üyesi ülkelere “sivilleri kurtardılar” diyerek teşekkürlerini sundu.
Sözde ABD karşıtı görünen, özde ise iyi işbirlikçi olan Uluslararası Alimler Birliği başkanı Yusuf El Kardavi de, geçen yıl, Suriye konusundaki tavrından dolayı defalarca Amerika’ya teşekkür etti. ABD’den “daha fazlasını”,“Diğer ülkelerden de daha aktif bir tutum” bekliyoruz diye yakarmıştı.
Emperyalizme Karşı Olmadan, Onunla Savaşmadan Halklar Özgür Olamaz!
Yeni Özgür Politika yazarlarından Ahmet Kahraman da Amerika’ya teşekkür edenler arasına katılanlardan. 11 Ekim 2014 Cumartesi tarihli köşesinde “TEŞEKKÜRLER AMERİKA!..” diyor ve “Kobanê, bebeği katleden, kadın, erkek Kürdün başını kesen katillerin muhasarasındayken, dünya uzaktan seyirciydi. Bunların yanında, “Hewar” sesine gelen tek ülke Amerika ve direnenlere verdiği destek paha biçilmez değerdeydi. Kimsenin değil, kendi adıma, “moral destek için teşekkürler Amerika” diyorum.” şeklinde devam ediyor. Ahmet Kahraman da, Kürt milliyetçileri gibi, emperyalistler destek vermezse Kobanê’nin IŞİD’e karşı direnme şansı olmadığını düşünüyor.
Kahraman, yazısının son bölümüne eklediği ek notta şöyle diyor; “Teşekkür derken, 1960’ların durağında uyuyanların, Osmanlı rüyalı IŞİD’çıların vandallığını örtme çabasındakilerin, “Emperyalizm” demelerini duyar gibiyim. Onlara, Kürtlerin canını yakan, yerlerini, yurtlarını başlarına yıkan asıl emperyalizmin kim olduğu cevabı bir başka güne…” diyerek kendisine yöneltilecek eleştirileri baştan bertaraf etmek için karşı saldırıya geçiyor ve eleştirecekleri “IŞİD’çıların vandallığını örtme çabasında”olmakla itham ediyor. Ahmet Kahraman, IŞİD’i yaratanın ve ona her türlü silahları verenin başta ABD ve tüm emperyalistler olduğu gerçeğini görmek ve kabullenmek istemiyor. Ne emperyalistler, ne de onun işbirlikçileri dünyanın hiçbir yerinde halkların kurtuluşunu sağlamadı, halklara hiçbir zaman özgürlük getirmedi. Tam tersine halkların özgürlüklerini ve hayatlarını çaldı. Tarih boyunca, özgürlükler, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine can bedeli yürüttükleri mücadeleleriyle kazanılmıştır. Ahmet Kahraman, okuyup, duyduğu tarih bilgisi dışında, yaşı itibariyle de dünyada bunun onlarca örneğini görmüş, tanık olmuş biridir.
Emperyalizm Çıkarları İçin Önce Destekler, İşi Bittiğinde Kendine Köle Yapar
Kahraman’ın teşekkür ettiği Amerika, Irak’ta, Suriye’de, Ortadoğu’da ve dünyanın birçok ülkesinde akan her damla kanın sorumlusu ve dünya halklarının baş düşmanıdır. Kahraman’ın teşekkür ettiği Amerika, IŞİD canavarını yaratandır. Evet, bugün Kobane’ye saldıran IŞİD’tir ancak onun iplerini elinde tutan emperyalizmdir. ABD, beslediği IŞİD’i halkların üzerine saldırtarak kendisine muhtaç hale getirme politikası izliyor, sonra da “kurtarıcı” rolüne soyunuyor. Ortadoğu halklarına ve işbirlikçi yönetimlere “Bizsiz hiç bir şey yapamazsınız, var olmanız bize bağlı” mesajı veriyor. Amerika bölgede, IŞİD eliyle yeni bir düzenlemenin peşindedir. IŞİD’e karşı olma perdesi arkasındaki gerçek niyet, büyük fiyasko ile sonuçlanan Suriye komplosunu tamamlamaktır.
Amerika için on binlerce Kürt’ün katledilmesinin hiçbir önemi ve değeri yoktur. “Kobanê düştü, düşecek, yardım edilmeli” çağrılarına, ABD Başkanı Obama, “Kobane’nin düşmesi öncelikli kaygılarımızdan değil”, “Biz peşmergeye ulusal çıkarlarımız için destek veriyoruz “ diye cevap verdi. Amerika’nın öncelikli derdi Ortadoğu üzerine yaptığı stratejik plandır. ABD’ye ve Avrupa emperyalistlerine teşekkür etmek, Türkiye’de IŞİD’le savaşacak muhaliflerin eğitilip donatılmasına onay vermektir. ABD emperyalizminin “kurtarıcı” maskesi altında Ortadoğu’da egemenlik kurmasını, Suriye’ye saldırılarını desteklemektir.
Afganistan’da, Irak’ta askerlerini karadan soktuğunda halkın gösterdiği direnişlerden boyunun ölçüsünü aldı. Bunun için artık büyük risk taşıyan yöntemlerden uzak duruyor. Kendi askerlerini karadan cepheye sürmüyor, işbirlikçilerini maşa olarak kullanıyor. Ahmet Kahraman ve milliyetçilerin teşekkür ettiği bu tablodur.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ABD’nin Ortadoğu için planladıkları jeopolitik stratejilerini açıklarken;“Washington’un IŞİD ile savaşmak için Sünni devletlere ihtiyacı var, çünkü ABD, bir daha asla Müslüman ulusların gözünde işgalci konuma düşmek istemiyor. Dolayısıyla IŞİD ile mücadele meselesi Sünni İslam devletlerine düşüyor.” şeklinde itiraf etti bunu. Yani halkları halklara kırdıracağız, dedi. Kahraman teşekkür ederek bunu destekliyor.
İki yüz yıldır, Guetamala, El Salvador, Kolombiya, Nikaragua, Honduras, Panama gibi onlarca Latin Amerika halklarıyla kontrgerilla yöntemleriyle savaşan, Kıta’daki yüzlerce askeri darbede doğrudan parmağı olan ve ellerinde ölüm mangalarıyla yaptıkları işkencelerin, katliamların, faşist diktatörlüklerin döktüğü yüz binlerce Latin Amerika halklarının kanı olan ABD’den Kürt halkını kurtarmasını istemek direnen halklara ihanettir.
Yeni sömürge ülkelerin ordularını kendi halklarına karşı iç savaş ordusu olarak eğiten, ölüm mangalarını, kontrgerillayı örgütleyen, özel kuvvetleriyle cinayetler işleyen, en vahşi işkenceleri yapan, halkları katleden ABD mi Kobane’yi, Kürt halkını kurtaracak?
Emperyalistlere teşekkür “daha fazla kan dökün, katledin, işgal edin” demektir!
On yıllardır Ortadoğu’yu kendine göre biçimlendirmeyi, hakimiyetini güçlendirmeyi planlayan emperyalistler, bölgede böl-parçala-yönet siyasetiyle halkları, ulus, milliyet, mezhep farklılıkları üzerinden birbirine kırdırıyor. Irak’ı bu siyasetle üçe böldü. Birbirine düşürdüğü halkları ayrı ayrı silahlandırdı. Gerçek bu denli açık ve netken Amerika’ya “müdahale et” demenin, silah talep etmenin, yardım istemenin tek bir anlamı vardır; emperyalizmin halkların baş düşmanı olduğu gerçeğini bilerek gizlemek, halkların umutlarını ve kurtuluşunu emperyalizme teslim etmektir. Emperyalistlerin yardımı, daha fazla sömürü ve açlık, daha fazla baskı ve işkence, daha fazla ölüm ve gözyaşıdır. Ahmet Kahraman bu gerçekleri kabul etmek zorundadır. Emperyalizmden medet ummayı, teşekkür etmeyi kendine yakıştırmamalıdır. Aksi halde tarih onu utandıracaktır.
Bu çağrı aynı zamanda Kürt milliyetçilerinedir. Zira PKK ve PYD de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne silah verilmesi kararından sonra IŞİD’e karşı savaşanların kendileri olduğunu söyleyerek emperyalistlerden silah istedi. Emperyalistler hiç bir ülkeye, örgüte karlı bir karşılığı olmadan yardım etmez. Emperyalistler halkların kurtuluşunu sağlayamaz. Emperyalizme karşı olmadan ve onunla savaşmadan özgürlük kazanılamaz. Tarih bunun en gerçekçi tanığıdır. Halkların katili ABD ve Avrupa emperyalistlerine teşekkür etmek ve yardım istemek “daha fazla kan dökün, katledin, işgal edin” demek, suça ortak olmaktır.