53 yıldır, ABD Emperyalizminin Komplo, Ambargo ve Suikastlerine Rağmen
Küba’da Sosyalizm Yenilmediyse Emperyalist Politikalara Direndikleri İçindir
Sorunlarının Çözümü ABD ile İşbirliğinde Değildir
SOSYALİZMİN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ YİNE SOSYALİZMDEDİR!
17 Aralık 2014 günü ABD Başkanı Obama ve Küba Devlet Başkanı Raul Castro eş zamanlı olarak kameraların karşısına geçerek iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemek ve normalleştirmek için diplomatik görüşmelere başlayacaklarını duyurdular.
Açıklama, beş yıldır Küba’da tutuklu olan, CIA’nın paravan kuruluşu, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ajanı Alan Gross’un, Küba tarafından serbest bırakılmasının ardından geldi. ABD’de Küba ile varılan anlaşma çerçevesinde Miami’de tutuklu bulunan “Küba Beşlisi”nin kalan son üç üyesini serbest bıraktı. Böylece bir süredir, gözlerden uzak Kanada ve Vatikan’da, içinde Papa Françesko‘nun da olduğu arabulucularla süren ABD ile Küba ilişkilerini geliştirme girişimleri, karşılıklı tutsak takasıyla sonuç vermiş oldu. Obama, bunun için Küba’yla yakınlaşmada rol oynayan Papa Françesko’ya özel olarak teşekkür etti.
Bu diplomatik ve ekonomik ilişkilerde engellerin kaldırılması yönündeki anlaşmayla, ABD emperyalizminin yarım yüz yıldır tehdit, komplo, ambargo, terörist suçlamaları ve suikast girişimleriyle diz çöktüremediği Küba, Amerikan’ın Yeni Dünya Düzeni politikalarına bizzat kendisi kucak açmış oldu. Emperyalizmle ekonomik ilişkiye girmek, kapitalist restorasyonlara kapı aralamak demektir. Bu sosyalizme ihanettir. Küba’nın bu yolu seçmesine ve halkların düşmanı ABD’yle yakınlaşmasına gerekçe olarak, içinde bulundukları ekonomik kriz ve zorluklar, emperyalist abluka ve izolasyon gösterilemez. Çünkü bu sorunlara çare emperyalizmle ekonomik, siyasi ilişkiler geliştirmek değildir. Sosyalizmin sorunlarının çözümü yine sosyalizmdedir. Kapitalizme yönelen eski sosyalist ülkeler ve halk demokrasilerinin bugün geldikleri nokta, yaşanan ekonomik, siyasi ve kültürel kriz, yoksulluk, yozlaşma Küba’nın önünde duran ibretlik örneklerdir.
ABD, Ambargoyu Kaldırsa da Başka Politikalarla Saldırmaya Devam Edecektir
Küba-ABD arasında diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi konusuyla ilgili açıklama yapan Beyaz Saray sözcüleri, ABD Başkanı Barack Obama’nın Küba Devlet Başkanı Raul Castro ile iki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesi üzerine 45 dakika süren telefon görüşmesi yaptığını ve bu görüşmenin 1961’den bu yana iki ülke liderleri arasında yapılan en kapsamlı görüşme olduğunu ve ilişkilerin düzeltilmesi kararının Obama ve Castro tarafından birlikte alındığını açıkladılar. Küba’yı izole etmenin işe yaramadığını ifade eden sözcüler, ABD’li yetkililerin Ocak ayında Havana’ya gideceklerini ve Havana’da büyükelçilik açmak istediklerini, Küba Devlet Başkanı Raul Castro’nun da, Nisan ayında Panama’da Amerikalılar Zirvesi’nin de katılacağını, yumuşayan ilişkiler neticesinde ABD bankalarının Küba bankaları ile çalışabileceğini ve ticari kısıtlamaların da ciddi şekilde gevşeyeceğini söylediler.
Küba’ya yönelik politikalarında 50 yıldan uzun zamandır, bu kadar önemli bir değişime gitmediklerini belirten ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı açıklama, bir kez daha Amerika için her şeyin başında kendi çıkarları geldiğini gösteriyordu. Obama’nın “50 yıldan fazla süredir yaptığımız şeyleri yapmaya devam edip, farklı sonuçlar alabileceğimize inanmıyorum. Küba’yı yıkıma sürüklemek, Amerikan çıkarlarına da Küba halkına da hizmet etmiyor. 50 yıldır işe yaramadı ama yaradığını bile farz etsek, deneyimlerimizden biliyoruz ki, ülkeler, insanları kaosa sürüklenmediği durumlarda daha iyi ve kalıcı değişimlere yöneliyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik alanda gereksiz kısıtlamaları kaldırarak, Küba’ya 11 milyon nüfusu için potansiyelini kullanma fırsatı sunuyoruz. Bu nedenle, yardım etmek istediğimiz Küba halkına, ABD’nin yaptırımlarıyla daha fazla yük getirmemeliyiz.” sözleri iki ülke arasındaki ilişkileri “iyileştirme”nin, “yakınlaşma”nın ne anlama geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Obama, Küba-ABD ilişkilerinin gelişmesinin altında iyi niyet arayanlara açıkça “çıkarlarımız ambargoyu kaldırmayı gerektirdi, kaldıracağız, yakınlaşmayı, gerektirdi, yakınlaşacağız” diyor. Ambargo ve bugüne kadar uyguladıkları politikalarla sonuç almadığını söyleyen ABD emperyalizmi, başka politikalarla saldırmaya devam edecektir. Obama daha şimdiden hemen arka bahçesinde, sadece 145 kilometre uzakta olan Küba’nın 11 milyon nüfusluk potansiyelinin cazibesini anlatan, ambargo kalktıktan sonra Küba’ya seyahatin ve bu ülkede iş yapmanın Amerikalılar için daha kolay olacağının müjdesini vermeye başladı. Küba’da elçilik açmayı planladıklarını, Küba’nın ‘terörizmi destekleyen ülkeler” listesinden çıkartılmasının yeniden düşünülmesi için Dışişleri Bakanı John Kerry’e talimat verdiğini söyleyen Obama’nın cilalı, parlak sözlerin altında, düşmanlık dolu gerçek duyguları sırıtıyor. Kolay değişmeyeceklerine inanmasına rağmen Küba halkına Amerika’nın dostluk elini uzattığını, aksi halde Küba’nın yıkıma sürükleneceğini söyleyerek Küba halkını ve devrimi aşağılıyor.
Küba, Emperyalizmle Uzlaşarak Sosyalizmi Savunamaz ABD ile Uzlaşmak Demek Sosyalizmden Taviz Demektir
50 yılın ardından Amerika ve Küba arasında diplomatik ilişkileri yeniden kurmak için resmi adımlar atılırken, Küba Devlet Başkanı Raul Castro yaptığı açıklamada; ABD’nin ülkesine karşı 50 yılı aşkın süredir uyguladığı ticari ve ekonomik ambargonun kendilerine büyük zarar verdiğini ve sona ermesi gerektiğini söyledi. ABD ile ilişkileri normalleştirme sürecinde ülkesinin sosyalist prensiplerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayan Castro, Parlamentoda yaptığı konuşmada, “Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi sistemini değiştirmesi talebinde bulunmadığımız gibi, kendi sistemimiz için de saygı bekliyoruz” diyerek, zafere ulaştığı günden itibaren Küba devrimini yıkmak için akla gelmedik yöntemler uygulayan ABD’ye sosyalizme saygı çağrısı yaptı. Medeniyetten katletmeyi, işgal etmeyi, talan etmeyi anlayan, CIA ile Fidel Castro’ya karşı yüzlerce kez suikast planlayan Amerika’yla “aramızda temel farklılıklar olsa da ‘medeni bir şekilde’ yaşamayı öğrenmeliyiz” dedi. ABD emperyalizmi bugüne kadar sosyalizm düşmanlığından bir an bile vazgeçmemiştir, vazgeçmeyecektir. Saygı beklemek değil tam tersine saygısızlığının hesabı sorulmalıdır.
ABD emperyalizmi ile girilen bu ilişkilerin bütün dünyada yaratacağı kaygıyı ve üzüntüyü de gören Castro;“Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerin normalleşmesi adına Küba’nın, bir asırdan uzun süredir mücadele ettiği fikirlerden vazgeçeceğini kimse düşünmemeli” açıklaması yaptı. Fakat o kadar basit değil. Emperyalizmin iğnenin deliğinden girip büyük delikler açtığı deneyle sabittir. Bu nedenle Küba, Emperyalizmle uzlaşarak sosyalizmi savunamaz. ABD ile uzlaşmak demek sosyalizmden taviz demektir. ABD’nin “başka” saldırı politikalarına kapı açmak demektir. Castro’nun, sosyalizme saygı beklediği ABD’nin daha yakın zaman önce, CIA paravan kuruluşu olan Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracılığıyla, 2009 yılında, Küba’da Twitter’a benzeyen bir sosyal paylaşım sitesi kurduğu ve internet destekli bir planla ülkede ayaklanma başlatmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı. Bir yıl içinde, ABD emperyalizmiyle karşılıklı “medeni bir şekilde” yaşayacak kadar ne değişmiştir? Emperyalizmin karakterinde değişen bir şey yoktur. Değişmeye doğru yönelen Küba’dır. Öyle ki; ABD ile ilişkilerin kurulması görüşmelerine katkılarından dolayı Papa Francis, Vatikan ve Kanada’ya teşekkür eden Castro, Küba halkının baş düşmanı için “ABD Başkanı Obama’nın kararı halkımızın saygısını hak ediyor” diyerek övgüler düzen noktaya gelmiştir. Bu söylemler ve katil emperyalistlere methiye, dünya halklarının gönlünde taht kuran, “emperyalizme teslim olmaktansa adayı batırırız!” diyen Küba’ya yakışmaz.
Emperyalizmle Uzlaşmak “Zafer Kazanmak” Değildir
Bütün dünya medyası, ABD ile Küba arasındaki bu yakınlaşmayı, sevinç çığlıklarıyla karşıladı. “Sosyalizmin Son Kalesinin Çırpınışları”, “ABD-Küba Arasında Buzlar Eriyor”, “54 Yıldır Küs Olan ABD ve Küba Arasında Barış Rüzgarları Esiyor” diye verdiler. Küba cephesinde de ‘Küba Halkının Tarihi Zaferi’, “ABD’nin geri adımı” ve “Savaşı kazandık” şeklinde ifade edildi.
Obama’nın Küba ile diplomatik ilişkilerin gelişeceğini, ambargoyu kaldırılacağını açıklaması; emperyalizmle ve oligarşilerle uzlaşıp barış masasına oturan, silahlı mücadeleyi terk edip parlamenter yolu tercih eden Latin Amerika ülkelerinin liderleri tarafından sevinçle karşılandı. Onlar da Obama’ya övgüler düzmeye başladılar. Kendilerini devrim cephesinde görenlerle karşı devrimciler birlikte sevindiler. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, “Bu, Küba halkı için tarihi bir zaferdir” açıklaması yaptı. Maduro ayrıca Obama’nın bu kararını ‘cesaret isteyen bir jest’ olarak nitelendirdi.
Şili Dışişleri Bakanı Heraldo Munoz da iki ülkenin diplomatik çabalarını ‘Amerika’daki Soğuk Savaş’ın bitişinin başlangıcı’ olarak değerlendirdi. Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rouseff ise “Bu olay bize medeniyetimizdeki değişikliği gösteriyor. Uzun yıllar önce bozulmuş ilişkilerin tekrar düzelebileceğini görüyoruz” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, “İki ülke arasındaki gelişmeleri yürekten onaylıyorum. Haberler çok olumlu. Küba ve ABD’nin ilişkilerini normalleştirmesinin zamanı geldi” dedi. Vatikanlı diplomatların iki ülkenin görüşmesine yardımcı olduğunu belirten Papa Francis de, iki ülke arasındaki gelişmeleri kutladı.
Amerika, Sosyalizm Düşmanlığından Hiçbir Zaman Vazgeçmedi, Vazgeçmez!
Bugünkü noktaya birden bire gelinmedi elbette. Son yıllarda hem Amerika hem Küba tarafından ilişkilerin yeniden düzenlenmesi girişimleri bilinmekteydi. Obama sadece sürecin önünü açan, başlatan olmuştur. Diktatör Batista’nın devrilmesinden iki yıl sonra, ABD Ocak 1961’de Küba ile diplomatik ilişkilerini kesti. ABD şirketlerini kamulaştırmasına karşı başkan Eisenhower Küba’ya ekonomik ambargo uygulamaya başladı.
Küba devrimden bu yana emperyalizmin ambargosu altında yaşamaktadır. Amerika, 1961’den 2014’e, 53 yıl, halkın en temel tüketim ihtiyaçlarına ambargo uyguladı. Küba’yı “teröre destek olan devlet” olarak gördü, terörist ilan etti. İdeolojik ve fiili saldırılarını kesintisiz sürdürdü. Bu tavır, Kuzey Kore, Vietnam ve tüm sosyalist ülkeler ve Irak, Libya gibi emperyalizme boyun eğmeyen, direnmeye çalışan tüm ülkeler için de geçerlidir. Küba halkı tüm baskılara, yoksulluğa, zorluklara rağmen sosyalizmi sahiplendi. Bu sosyalizmin zaferidir. Sosyalizm Küba’da yenilmediyse emperyalist politikalara direndikleri içindir.
Bugün Obama diplomatik ilişki geliştirmek ve ambargoyu kaldırmak istiyorsa altında mutlaka büyük çıkarlar ve hesaplar yatıyordur. Aksi mümkün değildir. Aksi emperyalizmin doğasına aykırıdır. Amerika hiçbir zaman sosyalizme düşmanlıktan vazgeçmemiştir. Bugünkü yakınlaşmanın nedenleri bir yanıyla Küba’nın ekonomisinde kapitalizme ilişkilerin önünü açan “reform” paketlerine yönelmesidir. Latin Amerika ülkelerinde silahlı mücadele sürdüren örgütleri barış masasına oturtmasıdır. Diğer yanıyla uzun yıllardır, işgallere, katliamlara rağmen emperyalizmle cepheden çatışmaktan kaçınması, ulusal ve sınıfsal mücadelelere mesafeli duruşundandır. Dünya kan gölüne çevrilirken Küba ciddi bir tavır almamıştır.
Yakınlaşmanın nedeni, ABD emperyalizminin, Venezüella, Bolivya, Ekvador, Nikaragua ve Arjantin gibi halktan yana politikalar uygulayan Latin Amerika ülkeleri üzerine Yeni Dünya Düzeni planlarıdır. ABD’ye karşı gelişen tepkiyi azaltma ve onlarla da ilişkilerin gelişmesinin önünü açma düşüncesidir. Amerika da iyi bilir ki; Küba’nın Latin Amerika halklarının gönlünde önemli bir yeri vardır. Amerika’nın Küba’yla yakınlaşmasında Kolombiya’da önemli silahlı gerilla gücüne sahip FARC’ı Faşist Kolombiya oligarşisi ile “barış” masasına oturtmadaki başarısının da payı büyüktür.
Küba Devrimi 56’ıncı yılında dünya halkları nezdinde saygınlığını yitirmemişse, Küba halkının ve önderlerinin gericilik rüzgârlarına karşı taviz vermeden yürümesi, emperyalistlere karşı mücadeleyi hiç bırakmamasındandır. Bugün de Küba’dan beklenen budur. Küba’nın, sadece kendi halkına değil dünya halklarına da devrimi koruma borcu vardır.
Küba’nın önünde, sonuçlarından ders çıkarabileceği, emperyalizmin dümen suyuna girenlerin, kapitalist restorasyonlarla geri dönüş yaşayanların hazin sonuçları vardır. Eksiklerine ve eleştirilerimize rağmen Küba’nın, Fidel Castro’nun “Emperyalizme teslim olmaktansa adayı batırırız!” kararlılığından ayrılmayacağını umut ediyoruz.
Küba’nın emperyalizm karşısındaki direnişi, dünya çapında ideolojik bir öneme de sahiptir. Küba’nın, dünya halkları ve devrimci hareketi açısından bugünkü önemi, 1959’daki devriminden çok daha büyüktür. Küba’nın direnişinin önemi; “sosyalizm öldü” çığlıklarına karşı bir cevaptır.
Küba bu sorumlulukla hareket etmeli, yüzünü emperyalizme değil dünya halklarına dönmelidir. Sosyalizmin sorunlarına çözümü: emperyalizmde değil sosyalizmde aramalıdır.