Örnek Resim

Anasayfa > GÜNDEM > CIA’nın Gizli İşkancehaneleri…

CIA’nın Gizli İşkancehaneleri…
Son Güncellenme : 21 Ara 2014 14:34

CIA’in Gizli İşkencehaneleri İtirafı ABD’yi Aklayamaz!

TÜM EMPERYALİSTLER VE İŞİRLİİLERİ İŞKENCECİDİR!

DÜNYA HALKLARININ KATİLİDİR!

İşkencelerle Katliamlarla Halkları Teslim Alamadınız

ALAMAYACAKSINIZ!

Amerikan Senatosu tarafından CIA’nın uyguladığı işkencelere dair bir rapor yayınlandı… 6 bin 200 sayfalık raporun sadece 528 sayfası açıklanmış olmasına rağmen ABD’nin halklara karşı işlediği suçlar Amerikan burjuva basınında dahi “tiksindirici yöntemler” olarak yer alıyor…

ABD’nin dünya halklarına karşı suçları ne ilktir ne son olacaktır. Aradan yıllar geçtikten sonra bu şekilde suçların ortaya konulmasına ilişkin farklı açıklamalar yapılıyor.

Kimi doğrudan veya dolaylı olarak yaşanan işkenceleri savunurken kimileri ise bunun çok kötü olduğu yönünde açıklama yapıyor.

ABD yönetimi ise ülkelerinin ne kadar demokratik olduğu savunması üzerinden işkencelerin üzerini örtme çabası içine girmiştir…

Fakat raporun en çarpıcı yönü ise tüm işkencelerine ve iğrenç yöntemlerine rağmen halkları teslim alamadıkları, işkencenin de, halkları boyun eğdirme aracı olarak bir işe yaramadığı gerçeğini ortaya koymasıdır.

 

CIA’in İşkencelerine Dair İtiraflar

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, tüm emperyalist, halk düşmanı güçlerin demagojideki ustalığının bir örneği bu konuda da yaşanıyor. En aşağılık yöntemlerin uygulandığı işkencenin adını CIA “Zorlayıcı (ya da güçlendirilmiş) sorgulama teknikleri” olarak koyuyor… Güçlendirilen bu sorgu tekniklerinin ne olduğu ve nasıl güçlendirildiğini Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yaşananları yansıtan fotoğraf karelerinde görmüştük. Ama bu teknikler çok daha vahşi biçimleriyle dünyanın dört bir yanında uygulanıyor. CIA eğitim odalarından çıkan ve dünyadaki tüm işbirlikçilerine öğretilen bu sorgu teknikleri ile dünyanın dört bir yanında insanlar katlediliyor, sakat bırakılıyorlar. Emperyalizme karşı, halktan yana olan herkes CIA’nın doğrudan veya eğittiği işkenceciler tarafından sistematik olarak bu tür işkencelere tabi tutuluyorlar.

CIA’nın işkence teknikleri arasında neler yok ki? Psikolojik işkence yöntemlerinden, en aşağılık cinsel işkence yöntemlerine kadar, ölüme yol açan tekniklerine kadar her tür teknik, yöntem uygulanıyor.

Ve bu işkence yöntemleri ve uygulamaları o kadar doğal ve sıradan hale gelmiş ki buna çok büyük yatırımlar yapıyorlar. Bu konuda iki psikologla anlaşma yapıp 81 milyon doların üzerinde bir para veriyorlar. Bu psikologlardan James E. Mitchell yaptıklarını savunacak kadar insanlık düşmanı bir karakterde. ABD’nin insansız hava araçlarıyla yaptığı katliamlarına gönderme yaparak “Sert tekniklerle de olsa şьphelileri hayattayken sorgulamak, onları, ailelerini ve komşularını цldьrmekten daha insanca” diyor… Ve uykusuz bırakma, waterboarding denilen suyla boğma gibi işkence yöntemlerini de açıkça savunuyor.

Bu işkence yöntemlerini açıklayan kurum ABD Senatosu İstihbarat Komitesi… Senatonun demokrat kanadı, yani Obama’nın partisi bunu açıklıyor… Obama iktidara geldikten iki yıl sonra bu sorgulama yöntemlerine son verdiğini açıklayarak prim toplamaya çalışıyor.

ABD Başkanı Obama; “CIA’nın faaliyetleri verimsiz ve değerlerimize aykırı olageldi. Bu nedenle başkanlık yetkimi, bu yцntemlere bir daha asla başvurmamamız iзin kullanmaya devam edeceğim” diyor… Ve bununla da demokrat bir görünüm sergilemeye çalışıyor. Sanki onun döneminde Suriye halkının başına bombalar yağdırılmamış, sanki onun döneminde CIA beslemesi IŞİD ve diğer işbirlikçi çeteler Irak ve Suriye’de halka karşı her türlü aşağılık yöntemleri uygulamamış ve katliamlar gerçekleştirmemiş…

Sanki Libya lideri Muammer Kaddafi’yi işkence ile katlettiren kendileri değil…

ABD’de hiçbir başkan, Demokrat ya da Cumhuriyetçi kendi başına politika üretemez ve hayata geçiremez. Bu Amerikan “Demokrasisi”nin gerçeğidir. Sözde ne kadar farklı şeyler söyleseler de gerçekte birbirini devam ettiren politikaları uygulamakla yükümlüdürler. Son açıklanan rapora konu olan işkence teknikleri konusunda CIA yetkilileri zaten bu yöntemlerden artık vazgeçtiklerini açıklıyorlar.

CIA yöneticisi John Brennan 11 Eylül 2001’den altı gün sonra bu işkence programının dönemin başkanı Bush tarafından onaylandığını, 2007 yılında ise kurum tarafından programın sonlandırıldığını açıklıyor.

Barack Obama’nın 2009 yılında göreve gelmesinden sonra başkanlık emriyle yasakladığını söylüyor. Yani zaten CIA’nın bu yöntemlerden vazgeçmelerinden iki yıl sonra Obama bunu yasaklıyor. Ve daha sonra da kurulan bir Senato komisyonunun yaptığı araştırmalar sonucu yapılan işkenceler bugün ortaya dökülüyor.

Ortaya dökülen işkencelerin ilk değil son da olmadığını, olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Ki Amerikan basını dahi bu kaçıncı dercesine açıklıyorlar CIA’nın yaptıklarını. Evet, CIA Amerika’nın gerçek yüzüdür. Tüm ABD yönetimleri CIA eliyle işlerini yaparlar ve CIA teknikleriyle kendi varlıklarını sürdürürler.

CIA’nın asıl ağırlığı ise sadece ülke içinde değil tüm dünyaya bu tekniklerini, işkencelerini yaymasıyla ortaya konulmak durumundadır. Ülke içinde sadece son birkaç ay içinde yaşanan, siyahi gençlerin katledilmesi ve bunun Amerikan yargısı tarafından aklanması gibi ırkçı yöntemleri CIA eliyle ülke içinde ve dünyada yayan bir ABD emperyalist yönetimi söz konusudur. Bu ABD’nin tüm kurumlarıyla çürümüş olması gerçeğidir…

Bu nedenle başkanların ne söylediği çok da önemli değildir. Zira mevcut başkan asla bunlara izin vermeyeceğim derken eski başkan kendi imzasını taşıması nedeniyle CIA sorgu tekniklerini açıkça savunmaktadır. Eski Başkan Bush CIA için onlar “vatansever” derken yardımcısı Cheney ise “onlara madalya verilmesi” gerektiğini söylüyor. Neden? Çünkü onlar bir çok saldırıyı engellediler, Amerika’yı korudular diyor.

Hem Obama ve hem de Bush tarafı yalan söylüyorlar!

Evet, Bush ve takımı 11 Eylül eylemleri sonrasında bu tür teknikleri uygulama yasalarını çıkarırlarken, bunlar eliyle kendi emperyalist yönetimlerini sağlama almayı hesaplıyorlardı. Bu sayede hem halkın öfkesi karşısında kendilerini daha güvende hissedebileceklerdi ve hem de dünyaya korku salarak egemenliklerini yaygınlaştıracaklardı.

Ancak “evdeki hesap çarşıya uymadı.” Uygulanan yöntemlerden sonuç alamadılar ve bunlar eliyle kendilerini daha güvende hissedebilecekleri bir dünya yaratamadılar. Bugün Bush takımı sonuç verdi dese de ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Direktörü John Brennan öyle olmadığını şu sözlerle açığa vuruyor:

“Şunu aзıklamama izin verin; şьphelilerden, gьзlendirilmiş sorgulama tekniklerinin mi faydalı bilgi elde etmemizi sağladığını henьz sonuзlandırmadık. Gьзlendirilmiş sorgulama tekniklerinin kullanımı ile tutuklulardan sağlanan yararlı bilgiler arasındaki sebep-sonuз ilişkisi, benim aзımdan bilinemez”.

Bilinmeyecek bir şey yok, bundan sonuç alsalardı ballandıra ballandıra anlatacakları açıktır. Yıllar geçmiş üzerinden ve hala daha sonucu bilmemesi mümkün değil. Bu cevap bunların hiçbir işe yaramadığını ortaya koymaya yetmektedir.

Kuşkusuz sadece bu da değil, 2001 yılında alınan ve uygulanan bu karar aslında ilk o zaman ortaya çıkmış bir karar değildir. Sadece yasal dayanağa kavuşmuştur. Yoksa CIA teknikleri ve katliamları çok daha eskilere dayanır. Fakat yasal bir dayanağa kavuşturulup yaygın bir şekilde uygulanmasına rağmen hiçbir sonuç alamamışlardır. Bunu halkların dünyanın dört bir yanındaki direnişleri ortaya koymaktadır. ABD direnen hiçbir güce boyun eğdirememiştir.

Bugün dünyanın dört bir yanında halklar emperyalizme direnmeye, savaşmaya devam ediyorlar. Ne CIA’nın işkenceleri ve ne de emperyalizmin ve işbirlikçilerinin katliam saldırıları halklara boyun eğdiremiyor. Bugün açıklanan CIA raporu aslında emperyalistlerin halkların direnişleri karşısındaki çaresizliğinin itiraf belgesinden başka bir şey değildir.

ABD’nin yeni yöneticileri, açıklamayı ne kadar “demokrasi” göstergesi gibi yansıtmaya çalışırlarsa çalışsınlar ya da eskiler ne kadar iyi bir şey yaptık diye savunmaya kalkarlarsa kalksınlar ortaya çıkan gerçek emperyalizmin çaresizliğidir.

Halkların direnişi ve savaşı karşısında emperyalizm sürekli başarısız olmaya ve çaresiz kalmaya mahkumdur. Zafer tüm işkence, katliamlara rağmen er veya geç direnen halkların olacaktır.


Raporda Geçen İşkence Yöntemleri

Basına yansıdığı kadarıyla aşağıdaki teknikler uygulanıyor. Ancak gerçekte bu tekniklerin çok daha ağırlarının olduğunu ve daha yaygın olarak kullandıklarını sadece ülkemizdeki teknikleri boyutuyla bile biliyoruz…

“Akli dengesi yerinde olmayan ve masum olduğu bilinen bir tutukluya işkence yapıldı. Acı çekerken ağladığı görülen videosu ailesine baskı yapılmak için kullanıldı.

En az bir tutukluya süpürge sapıyla tecavüz tehdidinde bulunuldu.

Birçok vakada saldırgan sorgu tekniklerine başvuruldu. Tutuklulardan bazıları 180 saat uykudan mahrum bırakıldı.

Bazılarına saatlerce elleri başlarının üzerinden zincirlenmiş şekilde, acı verici pozisyonlarda bekletildi.

Kafalarına kukuleta geçirilen bazı tutuklular çıplak halde koridorlarda sürüklendi, kırbaçlanıp dövüldü.

Bazı tutukluların dışkılarını atmalarına izin verilmedi. Bu esirler dışkılarıyla birlikte aynı alanda yaşamaya zorlandılar.

Bir tutuklu; idam sehpasına koyarak infazla tehdit edildi.

2000 yılında USS Cole gemisine bombalı saldırı düzenlemekle itham edilen Abdurrahman el Nasiri’ye, matkapla işkence yapıldı.

Bir CIA ajanı, tutukluya Rus Ruleti oynatarak bilgi almaya çalıştı.

Tutukluları aşağılamak için, acı verici ve gereksiz bir yöntem olan ‘Rektal beslenme’ye başvuruldu.

Bir tutuklu, betona zincirlendiği için ısı kaybından yaşamını yitirdi.

El Kaide zanlısı Ebu Zübeyde, waterboardinge uzun süre maruz kalınca tamamen tepkisizleşti. Ağzından köpükler çıkmaya başladı. Ebu Zübeyde ayrıca 266 saat tabut şeklindeki bir kutuda bekletildi.

11 Eylül saldırılarını organize ettiğini söyleyen Halid Şeyh Muhammed’e, 183 kez waterboarding yöntemiyle işkence edildi.

Bazı tutuklular ölümle tehdit edilirken, bazılarına işbirliğine yanaşmamaları durumunda, annelerine tecavüz edileceği söylendi.”

ABD Senatosu’nun soruşturmasını yürüten senatörler, CIA ajanlarının işkence metotlarını uyguladıkları sorgulamaları ya başka ülkelerin hava sahalarında devriye gezen özel uçaklarda ya da uluslararası sularda yüzen gemilerde yaptıkları gerçeğini de ortaya çıkarmıştır. Yerleşik durumda bulunan gizli hapishaneler ise Afganistan, Irak, Tayland, Fas, Romanya, Litvanya ve Polonya’da yer alıyor.


CIA İŞKENCECİLERİNİN İŞKENCESİNE UĞRAYAN PAKİSTANLI SAMİR GUANTANAMO’DA GÖRDÜĞÜ İŞKENCELERİ ANLATIYOR

İşkence Vardiyası

Hücre kapısı açılıyor. Yeni seans başlıyor, üst üste yapılan 100’üncü seans olsa gerek. Maruz kaldığım ilk sorgu periyodu sanırım, tam üç ay sürmüştü. İki ayrı sorgucu ekibi vardiyayla çalışıyordu, gece ve gündüz…. O kadar uykuya muhtaçtım ki başım sanki yüzüyordu. Bu odanın tüm duvarlarına fotoğraflar yapıştırılmıştı. Benden fotoğraftaki kişilerin kimliğini vermemi talep ediyorlardı, ama ben onları tanıyıp tanımadığımı kestirebilmek için bile zar zor odaklanabiliyordum. Bağrışlar ve hakaretler yükseliyor, ardından köşedeki bir adama başlarıyla işaret veriyorlar. Koluma bilmediğim bir maddeyi iki kez enjekte ediyor. Son bildiğim şey bu.

“Domuz Gibi Yerden Ye”

Tüm bu olanları protesto etmek adına bana getirdikleri azıcık yemeği yemeyi reddetmeye çalıştım. Sorgucu bana güldü, sonra sinirlendi, yüksek sesle küfretmeye başladı, Orada yemek tepsisini kafamdan aşağıya boşalttı. Köşedeki adama beni damardan beslemesini söylediler. Kanatana kadar iki farklı yerden koluma tüp taktılar.

Dondurucu soğuk hücre. Kapı açılıyor. Bu sefer gardiyanlar beni yere iterek sırtımda tepiniyorlar. Sorguculara artık yemek yememeye devam edemeyeceğimi söylüyorum. Yemeği yere atıyorlar ve bana bir domuz gibi yememi söylüyorlar. Tuvalete gitmeme izin vermiyorlar. Daha da acı verici hale gelmesini izliyorlar, çevirmen; altıma işersem bana nasıl tecavüz edeceklerini anlatırken, gülüyorlar.

Cinsel Taciz

Dondurucu soğuk hücre. Hücrenin kapısı açılıyor. Ayağa kalkıp Amerikan bayrağını selamlamaya zorluyorlar. Sinema odasını andıran bir yerdeyim, diğer mahkumların işkenceye uğradığını gösteren videolar izlemek zorunda bırakılıyorum. Sonra onlar için dans etmem gerektiğini söylüyorlar, onlar ayağımdaki zincirleri çektikçe daireler çizerek dolaşmamı istiyorlar. Her karşı koyuşumda en özel yerlerime dokunuyorlar. Dondurucu soğuk hücre…. Zincirlerle bağlı olduğum için yürüyemiyorum, beni bile bile çamurların içinde sürüklüyorlar.

Çırılçıplak Soyuluyor

Şimdi pornografi odasındayım. Her yerde korkunç fotoğraflar. Beni çırılçıplak soyuyorlar ve dinimi aşağılamak için sakalımı kesiyorlar. Pornografik kadın fotoğrafları gösteriyorlar. Farklı hayvanların seslerini çıkarmamı istiyorlar, reddettiğimde bana vuruyorlar. Seans, üstüme soğuk su dökmeleri ile bitiyor.

Saatler sonra hücremde beni neredeyse donmuş halde buluyorlar. Doktor, gardiyanlardan beni acilen kliniğe getirmelerini istiyor, orada battaniye ve tedavi veriliyor. Önümüzdeki saatler boyunca ısınırken beni gözlüyorlar. Sadece sorguya geri dönmeme izin verecekleri anı bekliyorlar.


BUNLAR DA CIA YETİŞTİRMESİ  OLİGARŞİNİN İŞKENCECİLERİNİN ESERİ

Ankara SSK Hastanesi’ne kaldırılarak serumla müdahalede bulunulmuş. Kendime geldiğimde açlık grevinde olduğumu belirttim. Seruma sulu gıda ve değişik vitaminler enjekte ettiklerini gördüm.

Serumu çekip attım. Bir hemşire çağırarak yeniden serumu koluma takmaya çalıştılar. Kolumun biri ranzaya kelepçeli durumda idi. Üç polis diğer kolumu sabitleyip serumu takmaya elverişli hale getirmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar ve vazgeçtiler. İsmimi söylememem halinde öldüreceklerini söylüyorlardı.

Hastaneden sedyeyle çıkarıldığımda; dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Canseven, üstüne doktor önlüğü giymiş halde yanıma gelerek; “Oğlum ismini söyle seni tedavi edeceğiz” dedi. Aklı sıra doktor kılığına girip, bu yöntemle ismimi öğreneceğini düşünüyordu. Cevaben zafer işareti yaptığımda üzerindeki önlüğü çıkararak fırlayıp gitti. Yeniden DAL’a götürüldüm. İşe elektrik ve haya burma ile başlandı. Manyetodan gelen kabloların vücudumda dolaştırılmadığı yer kalmadı. Meme uçlarından cinsel organıma, kulak memelerinden yüzüme ve vücudumun diğer yerlerine, tüm vücudumda gezdiriyorlardı. Bir yandan elleriyle ağzımı ve burnumu kapatıp beni soluksuz bırakırken diğer yandan da vücudumu tekmeliyorlardı.

Havasızlıkla birlikte, sanki patlayacakmış hissine kapılıyor, vücut direncimi hayli kaybettiğimi farkediyordum. Haya burma ve yaralı ayağıma yapılan işkence aynı anda devam ediyordu. Tüm bunları yaparken büyük bir zevk aldıkları her hallerinden anlaşılıyordu.

Ayağım parçalanmış olduğundan ayaktan verdikleri elektrik daha etkili oluyordu, elektriğin voltajı yükseldikçe vücudum kasılıyor ve sarsılıyordu. Bu işkence aralıklarla sık sık tekrarlandı. Beşinci günde tekrar hastaneye kaldırıldım. Merak edip görmek isteyen polislerin sayısı bir hayli fazla idi. Hepsinin de istisnasız yaptığı tek şey vardı: Yaralı olan ayak parmaklarımdan tutup sağa sola kurcalayıp fırlatıp atma! Tazyikli su sıkmak için götürdüklerinde iki kolumdan tutup sürüklüyorlardı. Kesilen kanama yeniden başlamıştı. Tazyikli su öncelikle açılan yaralara sıkılıyordu.

Selmani Özcan

***

20-25 kişilik bir polis grubunun ortasındaydım. Tekme, tokat ve silah dipçikleriyle linç etmeye çalışıyorlardı.

Resmi bir polis otosuna bindirip karakola götürdüler. Aynı şeyler orada da devam etti. Kısa bir süre sonra sivil bir otoya bindirilip, Adana Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüm. Yolda tabancalarını kafama dayayıp “seni yaşatmayacağız” diyerek tetik düşürüyor, ölümle tehdit ediyorlardı.

Yüzüm, başım, elbiselerim kanlanmıştı. Emniyette tehdit ve kısa bir işkence seansından sonra basına gösterildim. Sonra “seni öldürmeye götürüyoruz” diyerek sivil polis otosuna bindirdiler. Hastaneye götürdüler.

Başıma dikiş atıldı. Yüzüm ve tüm vücudum yara bere içindeydi. Tekrar emniyete götürdüler. Buz kalıbına yatırdılar, elektrik verdiler. Kaldırıp aşırı sıcakta beklettiler ve tekrar buz kalıbına yatırdılar. Bunu, birkaç kez tekrar ettiler. Daha sonra “buna alıştı” deyip askıya aldılar. İndirip tazyikli suya tuttular. Tekrar askıya alıp boynuma, ayaklarıma ağırlık yükleyip, askıda elektrik verdiler. Aralarda cinsel tacizde bulunuyor, tecavüzle tehdit edip, küfrediyorlardı.

Yukarda saydığım işkence biçimleri iki gün sürdü. Aynı yoğunlukla olmamakla birlikte işkence yapmaya devam ettiler.

Sevgi Saymaz

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.