14 yaşındaki Berkin Elvan ve Haziran Ayaklanması’nda katledilen 7 kişi için “talimatı ben verdim” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bebek katilidir!
Uğur Kaymaz 12 yaşında 13 kurşunla katledildi… Fatih Tekin (3), Abdullah Duran (9), Enes Ata (8), Mahsum Mızrak (17), Emrah Fidan (17), İsmail Erkek (8) Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla askerler ve polisler tarafından katledildi. Ceylan Önkol 2009 yılında askeri karargahtan atılan havan mermisi ile kuzu otlatırken katledildi!
İki devrimci, bir pankart… AKP’nin tüm riyakarlığını, sahtekarlığını, yalanlarını, öyle süslü laflarını, böbürlenmelerini, efelenmelerinin altında yatan korkularını ortaya çıkarıverdi…
İki devrimci, bir pankart ve iki kişinin koca salonu kaplayan sloganları…
“Berkin Elvan’n Katili Tayyip Erdoğan…”
Nevri dönüyor birden katil Erdoğan’ın…
Yine mi Berkin?..
Evet, yine Berkin… Burada da buldu seni…
Katliam emrini verdiğin 14 yaşındaki çocuklarımız yakanı bırakmayacak. Nereye gitsen karşında Berkinler’i bulacaksın…
Kimi zaman bir pankartla çıkacak karşına, kimi zaman bir duvar yazısı, kimi zaman elinden sapanıyla dikilecek karşına Berkin Elvanlar…
Yavuz Bingöl gibi ruhunu, onurunu satmış devşirme sanatçılar, katliamcı yüzüne maske olamayacak… Katliamlarının üstünü örtmeye yetmeyecek…
14 Aralık Pazar günü Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Mevlana’nın Vuslat Gecesi adı altında yapılan “3. Şeb-i Arus” İstanbul etkinliğinde yalanların, riyakarlığın, sahtekarlığın ortasına iki devrimcinin açtığı pankart bomba gibi düşüverdi…
Daha ilk slogan ağızlarından çıkar çıkmaz leş kargaları gibi atladılar iki devrimcinin üstüne..
Ne yapıp edip susturulmalıydı iki devrimci…
Çünkü ağızlarından çıkan o slogan; yalanların, riyakarlığın, sahtekarlığın karşısında tank kadar güçlüydü… Ezip geçiyordu AKP’nin riyakarlığını… Tayyip’in efelenmelesine, böbürlenmesine izin vermiyordu… Yüzündeki maskeyi yırtıp atıyordu… Onun için hemen susturulmalıydı iki devrimci… Onlarca leş kargasının eli uzandı slogan atan devrimcilerin ağzını kapatmak için. Karga tulumba alıp dışarıya atmak istediler…
Ancak boşunaydı artık leş kargalarının saldırısı, o pankart açılmış, sloganlar haykırılmıştı: BERKİN ELVAN’IN KATİLİ TAYYİP ERDOĞAN…
İki devrimcinin ağzını kapatarak, karga tulumba gözaltına alarak gerçeklerin üstünü örtemezsiniz Tayyip Erdoğan.
BERKİN ELVAN katledilen çocukların sembolü olmuştur. Tayyip Erdoğan’ın bizzat verdiği talimatlarla onlarca çocuk katledilmiştir.
28 Mart 2006 yılında katledilen PKK gerillalarının cenaze töreninde bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır” talimatı üzerine polis ve askerler tarafından katledilen 14 kişiden 6’sı 3 ila 17 yaşındaki çocuklardı…
Tayyip Erdoğan Mevlana’nın hoşgörüsünden bahsediyor: Ne hoşgörüsü? Tayyip Erdoğan bebek katilidir!
Katliamcı devletin mirasını en iyi sürdüren başbakan ve cumhurbaşkanıdır.
Katliamlarının yanına kar kalacağını sanıyorsa aldanıyor Tayyip Erdoğan.
Berkin Elvan katliam emrini verdiğin bütün çocuklar için adalet mücadelesi olmuştur.
Nereye gidersen git Berkin Elvan’dan kaçamayacaksın Tayyip Erdoğan… Katliam emrini verdiğin bütün çocuklar için yakana yapışacak Berkinler…
***
Oligarşi İçi Çatışma Sürüyor! 14 Aralık Operasyonu Sadece Fethullahçıları Değil, Halkı Sindirmeyi Hedeflemektedir!
Fethullahçılarla AKP arasındaki iktidar savaşı kıyasıya sürüyor. Geçen yıl 17 Aralık’ta Fethullahçılar AKP’yi yolsuzlukları üzerinden yargı ve polisteki gücünü kullanarak iktidardan indirmeye çalıştı ancak başaramadı. Bir yıl boyunca AKP devlet içindeki Fethullahçı kadroları temizledi. Özellikle yargı ve polisteki Fethullaçıları temizleyip kendi kadrolarını yerleştirdikten sonra faşist iktidarını meşrulaştıracak yasal düzenlemelerini de yaptı.
Tayyip Erdoğan’ın aylardır meydanlarda “inlerine gireceğiz” diye savurduğu tehditler geçtiğimiz hafta tehdit olmaktan çıkıp fiili saldırıya dönüştü. Önce 1000’in üzerinde Fethullahçı’nın gözaltına alınacağı haberleri internetten yayıldı. Arkasından 14 Aralık’ta 13 ilde Fethullahçılar’ın Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV basılarak gözaltı kararı çıkartılan 32 kişi için operasyonlar yapıldı.
Fethullahçılar “demokrasiye, basın özgürlüğüne darbe” diye kendilerini savunuyorlar ve basın özgürlüğünü, demokrasiyi savunanların kendilerine destek vermelerini istiyorlar.
Öncelikle belirtelim; demokrasi, basın özgürlüğü mü var ki, bu saldırılar “demokrasiye, basın özgürlüğüne” saldırı olsun?
Birincisi; AKP iktidara geldiği 2002 yılından 2012 yılına kadar Fethullahçılar iktidarın koalisyon ortağı gibi halka yönelik her türlü zulümden, faşist terörden birinci dereceden sorumlu olmuştur. Yargıdan, polise, eğitimden sağlığa kadar devletin en önemli karar mekanizmalarında Fethullahçı kadrolar yer almıştır.
Ne basın özgürlüğü? 10 yıllar boyunca Fethullahçıların yayın organları halka ve devrimcilere karşı kontra yayın yapmış psikolojik savaş aracı olarak kullanılmıştır. AKP ile birlikte yönetirken yüzlerce gazeteci tehdit edilmiş, işten çıkartılmış, gazete dergi büroları basılmış, komplolar kurulmuştur. Devrimcilere yönelik düşmanlıkları ise bütün tarihleri boyunca hiç bitmemiştir.
AKP ile iktidar kavgasında ipler tamamen kopma noktasına gelene kadar Fethullahçılar halka ve devrimcilere karşı uygulanan her saldırıdan, komplolordan terörden, katliamlardan en az AKP kadar sorumludur.
Fethullahçılar, AKP iktidarı ile ekonomik ve siyasi olarak alabildiğince güçlenmiş, faşist diktatörlüğü oluşturan, demokrasinin de, özgürlüklerin de düşmanı oligarşik güçlerden birisidir.
Fethullahçıların demokrasiden, özgürlüklerden bahsetmesi ideolojik olarak güçsüz olan tüm İslamcılar gibi RİYAKARLIKTIR!
Halk düşmanları demokrasiden de, özgürlüklerden de bahsedemez.
İkincisi; gözaltına alınan Fethullahçılar “demokrasi mücadelesine devam edeceğiz” diyorlar… Bu da tam bir iki yüzlülüktür, riyakarlıktır. Fethullahçılar’ın tarihlerinde demokrasi mücadelesi verdikleri yoktur. Tarihleri boyunca iktidara hangi parti gelirse gelsin ona uşaklık yaparak ondan beslenmişlerdir…
Üçüncüsü; Fethullahçılarla AKP arasında demokrasi mücadelesi değil iktidar kavgası sürmektedir.
AKP her türlü iktidar olanaklarını kullanmakla birlikte siyasal olarak çok güçsüzdür. İktidarını ayakta tutabilmek için terörden başka politikası yoktur. En küçük bir muhalefete tahammülsüzlüğünün nedeni “Erdoğan’ın diktatör kişiliği”nden kaynaklı değil, güçsüzlüğünden kaynaklıdır.
Onun içindir ki AKP, devletin tüm kurumlarını tepeden tırnağa halka karşı savaşa göre donatmıştır.
Dördüncüsü; 14 Aralık operasyonu AKP-Fethullahçılar arasında 2012’den beri süren iktidar savaşının bir parçasıdır. Ancak tek hedefi Fethullahçıları tasfiye etmek değildir. AKP, Fethullahçılar üzerinden başta halkı, devrimcileri ve düzeniçi tüm güçleri de sindirmek istiyor.
Düzeniçi Hiçbir Güç AKP Faşizmine Karşı Direnemez! Halkımız! AKP Faşizmine Karşı Sadece Devrimciler Direnir! AKP Faşizmine Karşı Cephe Saflarında Birleşelim, Direnelim, Kazanalım!
AKP faşizmi de göstermektedir ki, faşizm kendinden başka herkese düşmandır. Ancak buna rağmen tarih kanıtlamıştır ki, faşizme karşı sadece devrimciler direnmiş, savaşmış ve faşizmi yenmenin onuruna sahip olmuştur.
Bugün oportünizm, reformizm, Kürt milliyetçileri, Alevi örgütlenmeleri, meslek örgütleri ve CHP gibi düzen içi muhalefe, hatta MHP gibi tescilli faşist bir parti bile AKP faşizminin saldırılarına maruz kalmaktadır. Ancak hiçbirisi AKP faşizmine karşı direnmiyor, hepsinin de tüm politikaları AKP’yi uzlaşılabilir bir çizgiye çekmektir.
AKP’nin faşist terörüne karşı direnen sadece biz varız. Sadece Cephe, AKP’nin halka karşı açtığı savaşa “savaş kabulümüzdür” diyor. Sadece Cephe halkı AKP faşizmine karşı savaşa çağırıyor. Çünkü Cephe, faşist düzenle uzlaşmak için değil yıkmak için savaşıyor. Çünkü Cephe halkın iktidarı için savaşıyor.
Faşizmi yıkıp, halkın iktidarını kurmak için Cephe saflarında Birleşelim, Savaşalım, Kazanalım!