Hepimiz devrimci mücadeleye az veya çok düzenin tortularını üzerimizde taşıyarak adım atıyoruz. Mücadelenin içerisinde bilinçlendikçe, devrimcileştikçe ve kendimizle, eksik-zaaflı yanlarımızla mücadele ettikçe, bize ait olmayan tortulardan birer birer kurtuluyoruz.
Kendimizle bu savaşta, “ben” değil “BİZ” olmayı başarmak, pratiğimizde bunu göstermek, her koşulda kolektivizmi büyütmek önemlidir. Düzenin tüm bencil, bireyci, kendini düşünen olumsuz özelliklerinden ancak bu şekilde kurtulup mücadele edebiliriz. Ve ancak bu şekilde devrimciliğimizi büyütüp, düzene tüm kapıları kapatabiliriz.
–Ben Olmak Burjuvazinin Kültürüdür!
“Ben” ile başlayan her şey, her cümle sosyalist kültüre ait olmayan, burjuvazinin kültürünün dile ve giderek pratiğe yansımasıdır.
Eşitsizliğin, adaletsizliğin, gelecek kaygısının olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bireyciliğin, yaşamın her alanında anında tek tek insanların beyinlerini teslim alıp hayat bulması için, burjuvazi tüm olanaklarını seferber etmektedir.
Burjuvazi basın-yayını bu anlamıyla verimli kullanır. TV artık halkın her kesiminin evinde vardır. İnternet gittikçe yaygınlaşmakta, özellikle gençliği çepeçevre sarmaktadır. Burjuva TV, gazete, kitabı, interneti ile durmaksızın halka bireyciliği, bencilliği aşılamaktadır.
Elbette bu saldırıdan biz de muaf değiliz. Çünkü biz de bu düzende yaşamaktayız.
Burjuvazi, devrimci mücadelede “Biz” olmak yerine “Ben” olmayı tek tek insanların düzenden kalma alışkanlıkları üzerinden yeşertmeye çalışır. “Benim düşüncem”, “benim önerim”, “yalnız çalışınca daha verimli oluyorum”, “ne yapayım, ben böyleyim” vb. söylemlerle pratikte hep kendini dayatan ve ben olarak mücadelenin içinde kalmayı kabullendirmek isteyen bu yoz kültürün hayat bulmasını ister! Bu kültür ile burjuvazi, mücadele içinde “BİZ”i yok ederek, örgüt içinde örgütsüzlüğü savunan bireyleri yaratmayı hedefler. Ki, solda bunun çokça örneği vardır.
–Örgütlülük İçinde Birey Olmak, Bireyciliği Savunmaktır!
Örgütlü mücadele içinde birey olarak davranan kişinin; yaptığı tüm işlerde, çalışmalarda, tüm alışkanlıklarında sadece ve sadece kendisine ait doğruları yaşaması söz konusudur.
Bu kişiler, örgütlü yaşama mücadeleye kendini dayatıp beyninde yüreğinde örgütsüzlüğü yaşarlar.
Bir devrimci örgütlü mücadelenin neresinde olursa olsun, yaşamı ve pratiğinde bireyciliğin tortularının yerine “BİZ” olabilmeyi koymadıkça, bu tortularla barışık yaşadığı her an çürüme, gerileme; giderek devrimciliğin bitmesi söz konusu olacaktır.
Örgüt içinde birey olanlar, çalışma tarzlarını ve yaşamlarını bir statü haline getirirler. Statüleri onlar için değerlidir. Yapılan her müdahaleyi veya kolektif işleyişi bireysel özgürlük alanlarına müdahale olarak düşünür, kendi inisiyatiflerinin kırılması olarak gördüklerinden, statülerini her fırsatta örgütlü mücadeleye dayatırlar. Bu kişiler statükocu ve benmerkezcilerdir. Dünyayı kendi etraflarında dönüyor sanırlar. Mütevazı değillerdir.
Örgüt içinde birey olmak, kendi başına iş görmek, tek başına iş yapmak ideolojik bir tercihtir. Devrimciliğin doğasında olan örgütlü çalışma tarzının karşısına, bireyci çalışma tarzı tercih edilmesidir. Bireycilik ise burjuvazinin kültürüdür.
Burjuvazinin kültürü ile yaşamını şekillendiren, yön veren statüler oluşturan bir devrimci, kimseye bir şey öğretemez, öğretme çabasında da olmaz. Kitlelere taşıyacağı tek bir kültür vardır; o da burjuvazinin kültürüdür. Ki, orada da ne örgütlenme çıkar, ne de mücadelenin büyütülmesi.
–BİZ Olmak Sosyalizmin Kültürüdür!
Farklı alanlarda, illerde, ülkelerde BİZ olmak örgütlü olmaktır; örgütlü düşünüp, örgütlü yaşamaktır! Aynı şeylere sevinmek, öfkelenmek, kinlenmektir. Örgütsel disiplini, işleyişi, kültürü hayata geçirmektir.
Her şeyden önce bu ideolojik birlik, ruhsal şekilleniştir. Bizler Marksist-Leninist’iz! Bize yön veren ideolojimiz budur! M-L olabilmek, hayatın her alanında “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” kararlılığıyla hareket etmektir. Bedreddin’in deyişiyle, “Yarin yanağından gayrı, her şeyde, hep beraber” olabilmektir!
İşte bunun içindir ki; sosyalist kültürde bireycilik, bencillik, bir tek kendisini düşünme, kendi doğrularıyla hareket etme yoktur! Bütün bir ülkenin, bütün dünyanın kurtuluşu için mücadele edenler “Ben” değil “BİZ” olanlar olmalıdır.
BİZ olmak; kolektivizmi mücadelenin her alanında içselleştirmek, her koşulda hayata geçirmektir.
BİZ olmak; BEN olan tüm bireyci-bencil yanlarımızı, statülerimizi yıkıp denetime, eleştiri-özeleştiriye, disipline açık olmak; örgütlü yaşamı-kuralları benimseyip, içselleştirip yapmaktır.
BİZ olmak; mütevazı, alçak gönüllü, verdiği sözü tutan olmaktır.
BİZ olmak; halkın ileri kültür, gelenek ve değerlerine sahip çıkmak, onları yaşatmaktır.
BİZ olmak; sosyalizmi bugünden kendi yaşamımızla, pratikte yaptıklarımızla, politikalarımızla halka taşımaktır.
BİZ olmak; burjuvazinin “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Babana bile güvenmeyeceksin” kültürü karşısında kolektivizmi, yaptığımız tüm işlerde kitlelere taşıyarak sosyalist kültürü yaygınlaştırmaktır.
–Kolektivizm, Bencilliğin-Bireyciliğin Panzehiridir!
Biz olmak için önce kendimize bakacağız. Nasıl düşünüp nasıl yaşıyoruz, hedeflerimiz, amaçlarımız neler, öfkelendiğimiz, sevindiğimiz, kinlendiğimiz şeyler neler?
Tüm bunlarda örgütlülüğün büyütülmesi, halkın ve vatanımızın kurtuluşu yoksa, beynimizde düzeni yaşıyoruz demektir.
Birbirinden bağımsız, başıbozuk, denetimsiz, örgütlü bir yapının işlemediği bir örgütte, örgütlü yaşam yoktur. Burjuvazinin kültürü olan bireycilik, BEN vardır orada. BİZ yoktur.
Örgütlü düşünüp örgütlü yaşayarak, kolektivizm mümkün olur ancak.
Kolektivizm, ortaklaşmaktır. Birlikte hareket etmek, birlikte yapmak, birlikte üretmektir.
Kolektivizm, zorluklar karşısında çözüm yolumuzdur. Tek başımıza bir hiçiz! Zorlukların altından ancak ve ancak kolektivizmi orada yaşatarak başarılı olabiliriz.
Kolektivizm, bugünden yarına kuracağımız sosyalist toplumu yaşamaktır.
Kolektivizm, bencilliğe, bireyciliğe vurulmuş bir darbe, tüm bunların panzehiridir.
Kolektivizm, BİZ demektir. Kolektivizm, tek tek su damlalarını bir araya getiren, onları birleştiren bir bütünlük sağlayarak önüne çıkan tüm engelleri aşan bir ruh ve coşku halidir.
“İnsanların tecrübe ve birikiminden yoksun olmaları, yeterli siyasi eğitimden geçmemiş olmaları vb. konulardaki yetersizlikleri, ancak kolektif örgütlenme içinde aşılabilir.
Kolektif örgütlenmeye gidilmediği sürece, insanları daha yakından tanımak, yetenek ve kapasitelerini gözleyebilmek, eksiklerini tespit ederek gidermek mümkün değildir” (Yolun Neresindeyiz)
Kolektivizm, bizi bir adım öne taşıyan, yeni insanları tanımada, onların kendilerine olan güvenlerinin, kapasitelerinin açığa çıkarılmasında bir nedendir.
Yaptığımız her işte hareketin bir parçası olduğumuzu görmemizi, hissetmemizi sağlar kolektivizm.
Bunların hepsini yapmamız, kolektivizmi yaşamımızda hayata geçirmemiz için önümüzde hiçbir engel yoktur. Üretimlerimizi kolektif bir şekilde planlayıp her aşamasında bunu hayata geçirdiğimizde, içeriği zenginleşecek, daha farklı ürünler elde edebileceğiz.
“Birlikten kuvvet doğar” der halkımız! Birlikte yaptığımız her işte birbirimizin bilgisinden, deneyimlerinden faydalanırken, bilmediklerimizi de hızlıca öğreneceğiz.
Birlikte hareket ettiğimizde; örgütsel bütünlüğü, ruhu, coşkuyu, heyecanı, öfkeyi, kini, sevinci, sevgiyi, bağlılığı yaşar, bizi biz yapan her şeye sahip oluruz. Birlikten doğan gücümüzle karşımıza çıkan tüm engelleri aşarız. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” kararlılığıyla hareket etmiş oluruz. Birlikte tek vücut halinde hareket ettiğimiz için Güler Zere’yi zulmün elinden çekip aldık. Daha onlarca, yüzlerce zaferler kazandık.
Kolektivizm BİZ olmaktır.
Kolektivizm, yüzlerce, binlerce Parti-Cepheli yüreği; yüzlerce, binlerce Parti-Cepheli beyni birleştirmektir. Binlerce beynin aynı hedef için çalıştığını, binlerce yüreğin aynı hedefe ulaşmak için attığı büyük bir güçtür BİZ olmak.
–Milyonları Örgütlemek İçin BEN Değil, BİZ Olacağız
Milyonları örgütleyerek, milyonları savaştırarak devrim yapacağız. “BEN” yanlarımızla bırakalım milyonları örgütlemeyi, yanı başımızda yoldaşlarımıza dahi bir faydamız olmaz. Sadece kendisini düşünen, kendisini dayatan, geri yanlarını meşrulaştıran vb. bencil-bireyci bireyler, örgütlenmenin önündeki ilk ve en büyük engeldir.
Bu engeli BİZ olabildikçe yıkıp geçeceğiz. Attığımız her adım, kurtulduğumuz her tortu, bizi biraz daha güçlendirip devrim yürüyüşümüzü hızlandıracak.
Her şey dönüp dolaşıp BİZ’de düğümleniyor. Tekrar tekrar dönüp kendimize bakacağız. Bildiğimizle asla yetinmeyeceğiz. Eğitimin sürekliliğine inanarak yaptığımız her işte, her şeyden öğrenen bir öğrenci oldukça, BİZ olacağız.
Devrimcilik bir yanıyla sürekli bir öğrencilik, öğretmenliktir. Milyonlardan öğrenirken, milyonlara sosyalist yaşamı, sosyalizmi bugünden yaşamımızla öğreteceğiz.
Evet, mücadeleyi ancak ve ancak BİZ olabilenler sürdürür.
Biz olabilenler halkı komitelerde, meclislerde örgütleyebilirler.
Biz olabilenler; halkın geri yanlarını değiştirip düzenden kurtuluşlarını sağlayabilirler.
Biz olabilenler; milyonları örgütleyip, Bağımsız, Demokratik ve Sosyalist Türkiye yolunda emin adımlarla yürüyebilirler.
Bu yolda BİZ olarak, kalarak yürüyüp, Devrimci Halk İktidarını kuracağız!
Örgüt içinde birey olmak, kendi başına iş görmek, tek başına iş yapmak ideolojik bir tercihtir. Devrimciliğin doğasında olan örgütlü çalışma tarzının karşısına, bireyci çalışma tarzı tercih edilmesidir. Bireycilik ise burjuvazinin kültürüdür.