Fethullahçılar’ın Yayın Organları “Özgür Basın”ın Değil, Kontranın Sözcülüğünü Yapmıştır!
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Samanyolu Televizyonu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile bir grup medya çalışanı, AKP’nin tasfiye operasyonlarıyla gözaltına alındılar. Zaman Gazetesi’ne yönelik baskınlardan sonra Zaman gazetesi ve Samanyolu küçük burjuva aydınları dahil çeşitli kesimlerin dilinde “Özgür basın” oluverdi… Bütün iktidarların işbirlikçisi olan Fethullahçılar adeta ‘demokrasi’ savunucusu oldular…
Yine kimi reformistler, küçük burjuva aydınları “demokrasi” adına Fethullahçılar’a sahip çıkıyorlar… Hasan Cemal’den İhsan Çaralan’a, Yılmaz Odabaşı’ndan Kemal Burkay’a kadar hepsi “özgür basın”ı hedef alan it dalaşını protesto eden yazılar yazdılar. Devrimci basına yönelik saldırılar olduğunda çıkarmadıkları sesleri, burada en gür haliyle duyar olduk.
Fethullah Gülen’in Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu yıllardır kontrgerillanın sözcülüğünü yaptılar. Bütün İslamcılar gibi onlar da düzene kendilerini kabul ettirmek için önce devrimcilere saldırdılar. Kontrgerillanın gönüllü sözcülüğünü yaptılar. AKP iktidara geldiğinden bu yana -aralarındaki çıkarların çeliştiği geçen seneye kadar- sürekli halka, devrimcilere saldırmış, devrimcilere her türlü iftirayı atmış, karalamış bir gazetedir Zaman Gazetesi. İslamcısı, laikçisiyle tüm burjuva basının, ilerici, devrimci, demokrat güçlere karşı iftiralarla, karalamalarla dolu yaptığı saldırılarda, halka karşı yürütülen psikolojik savaşta Zaman ve Samanyolu hep en önde yer almışlardır.
Hasan Cemal, Fethullahçılar’a yönelik operasyonun ardından akşam saatlerinde Zaman Gazetesi’ni ziyaret etti, “destek” ziyaretinde bulundu. Darbe dönemlerinde yaşadıkları olaylardan örnekler anlatan Hasan Cemal, Zaman çalışanlarına tavsiyede bulunarak, “Daha iyi, daha dolu gazete yapacaksınız. Böyle günlerde daha keyifle gazete yapılır, dayanışma içinde” diye konuştu.
Yılmaz Odabaşı “Bir gazete yaptığı yayınlarla, siyasal iktidar muhaliflerinin elini güçlendirmiş olabilir; kamuoyunu bilgilendirme, haber ve bilgi iletme, medyanın asli görevidir ve herkesin siyasal iktidarın dümen suyuna gitmek gibi bir yükümlülüğü olamaz” diye yazdı.
Kemal Burkay da yaşanan gözaltıların, basın özgürlüğüne önem veren iç ve dış çevrelerde haklı olarak endişe yarattığını yazdı. “Ben, bu tür uygulamalara da zaman zaman bizzat hedef oldum. Örneğin bu ülkenin medyası, özellikle 12 Eylül döneminde, şu son yıllara kadar benimle ve başında bulunduğum örgütle ilgili haberlere sansür koydu, onları çarpıtarak verdi. Kürt sorunuyla ilgili haberler uzunca bir dönem MİT’in süzgecinden geçerek ya da onun servis ettiği biçimde verildi” dedi.
Evrensel Gazetesi yazarı İhsan Çaralan ise yazısında, cemaat medyasının, AKP’nin basın özgürlüğüne yönelik sayısız saldırılar karşısında sessiz kalmaktan da öte, bu saldırıların savunucusu, destekçisi olmasını dile getirmesine rağmen yazısının sonunda şöyle diyor: “Ama bütün bunlara karşın, hükümetin bu son operasyonunu basın özgürlüğüne bir saldırı olarak görüyor, lanetliyoruz!”
Devrimci basına yönelik saldırılar hiçbir dönem eksik olmamıştır. Devrimci basın alanında yayın faaliyetlerine başladığımızdan beri baskınlar, toplatmalar, tutuklamalar, katliamlar hiç eksik olmamıştır. Bürolarımızın kapıları, pencereleri, kırılarak içeri girildi, duvarları yıkıldı talan edildi…
Dergimiz, yıllardır gece yarıları basılıyor, çalışanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bunun dışında toplatılıyor, dergimizi dağıtanlar sokak ortalarında vuruluyor, felç bırakılıyor, hapishanelerde işkencelerle katlediliyor. Bunları ne kadar gördünüz, ne kadar yazdınız?
İhsan Çaralan ve bütün olarak EMEP çevresi birgün gelip geçmiş olsun demedi, basın özgürlüğünü savunmadı. Zaman Gazetesi gibi kontra bir yayın organını savunmak “basın özgürlüğü”nü savunmak değildir.
AKP iktidarı ile koalisyon ortaklığı yaparken Fethullahçılar yüzlerce gazetecinin işten atılmasından doğrudan sorumludur. Kurulan komplolardan doğrudan sorumludur. Halka yönelik yapılan her saldırıdan en az AKP kadar Fethullahçılar da sorumludur. Saldırıların ortağıdırlar.
Fethullahçılar da oligarşiyi oluşturan halk düşmanı kesimlerden biridir. Fethullahçılar’ın özgürlüğünü savunmak, halk düşmanlarının özgürlüğünü savunmaktır.
Bu ülkede devrimcilere demokratlara hala saldırılar sürüyor. Hala devrimciler sokak ortasında katlediliyor. Hala insanlar basın açıklaması yapmak istedikleri için biber gazlarıyla, coplarla gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyor, tutuklanıyor. Bu saldırıların en baş destekçileri de Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV oldu.
Fethullahçılar’a yapılan saldırıları kınayanlar devrimcilere yapılan saldırılarda ortalarda görünmezler…
AKP’nin faşist terörüne karşı çıkmak için, lanetlemek için halk düşmanı Fethullahçılar’ı sahiplenmeniz gerekmiyor.
Bir yıl önce Halk Cephesi’ne yönelik saldırılarda “11 çelik kapı” yalanı ile kontra basının başını çekenlerden birisi Fethullahçılar’ın yayın organlarıydı.
Hangi basın özgürlüğünden, hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Zaman Gazetesi de, Samanyolu Televizyonu da AKP kadar halk düşmanıdır. AKP’nin yolsuzlukları ile ilgili ortaya çıkan Wikileaks belgeleriyle ilgili en çok demagoji yapan, üstünü örtmeye çalışan Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu’ydu.
Yine Deniz Feneri yolsuzluğunun üstünü örtmeye çalışan gazete ve televizyon yine Zaman ve Samanyolu’dur. Hırsızlıksa en az AKP kadar Fethullahçılar da hırsızdır ve hırsızların hamisidir… Bugün AKP ile aralarında süren kavganın özünde yatan da kimin daha çok çalacağı, yağmalayıp talan edeceği konusunda çıkan anlaşmazlıktır.
AKP, iktidarının 3. döneminde medyaya yönelik en büyük saldırıları yöneltirken, çok sayıda gazeteciyi gazete ve televizyonlardan kovdurturken, tutuklanan gazeteci sayısı yüzlerle ifade edilirken, Zaman ve Samanyolu AKP’nin bizzat ortağıydı. AKP’nin en büyük destekçisi Fethullahçılar’dı.
Sonuç Olarak,
1- Zaman Gazetesi de Samanyolu Televizyonu da yıllar boyunca muhbirlik yapmışlar, kontranın sözcüsü olmuşlardır.. Aralarındaki iktidar kavgasıdır, çıkar kavgasıdır.
2- AKP ile Fethullahçılar arasında yaşanan çatışma, oligarşi içi iktidar kavgasıdır. Halkın kavgası değildir. İkisi de birbirinden kirlidir, hırsızdır, halk düşmanıdırlar.
Fethullahçılar ile AKP arasında yaşanan iktidar kavgasında “insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi” adına taraf olmak oligarşi içinde yaşanan “iktidar kavgası”nın üstünü örtmeye hizmet eder.
Basın özgürlüğü temelinde Fethullahçılar’ın yanında saf tutmak oligarşi içi çatışmada bir tarafa yedeklenmektir.
3- AKP’siyle, Fethullahçılar’ıyla bütün olarak faşizme karşı çıkmadan basın özgürlüğünü savunamazsınız.
4- Basın özgürlüğünü sahiplenmek için önce devrimci basına sahip çıkmalısınız.
Kurtuluş Gazetesi satarken sokak ortasında katledilen İrfanlar, sokak ortasında vurulup felç bırakılan Ferhatlar, Yürüyüş Dergisi sattığı için gözaltında ve hapishanede işkencelerle katledilen Enginler var.
5- Halkımız oligarşi içi çatışmada şunun ya da bunun yanında değil, devrimcilerin yanında yer almalıdır… Çünkü gerçekleri yazan da, savunan da sadece devrimcilerdir…
18 Ocak 2013’te Yürüyüş Dergisi, İdil Kültür Merkezi, Halkın Hukuk Bürosu, Gençlik Federasyonu ve çok sayıda demokratik kurum kapıları, duvarları kırılarak basıldı. Zaman gibi kontranın sözcüleri “11 Çelik Kapı” demogojisi ile baskınları meşrulaştırmaya çalıştılar. Bugün Zaman Gazetesi aralarındaki it dalaşından dolayı “özgür basın”ndan bahsediyor.
HADİ ORDAN KONTRANIN SÖZCÜLERİ SİZ KİM ÖZGÜR BASIN KİM!