Burjuva politikacıların aynı hafta içerisinde Dersim’i ziyaret etmeleri Dersim tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Önce Başbakan Ahmet Davutoğlu Dersim’e gitti, ardından Kılıçdaroğlu, kayınvalidesinin ölümü üzerine Dersim’e gitti.
AKP ile MHP arasındaki “ben giderim, sen gidemezsin” restleşmesi sonucu Faşist MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Dersim’e gitti.
Her gelen kendi siyasi propagandasını yaptı. Kendilerine siyasi malzeme olarak kullandıkları Dersim ve Dersim halkı, hiçbirinin umurunda değildir.
Ahmet Davutoğlu’nu Dersim’de Kürt milliyetçileri, oportünistler ve reformist sol karşıladı. Davutoğlu’na halk düşmanı AKP’nin propagandasını yapma olanağı sundular. Devrimci örgütler sokaklarda polisle sokak sokak çatışırken, gözaltına alınıp işkence görürken, saldırıya uğrarken Kürt milliyetçileri ve onunla hareket eden sol tepkisiz ve sessiz kaldı.
Peki ne kazandırdı Dersim halkına Davutoğlu’nun Dersim’e gelmesi?
Davutoğlu Cemevi’ne gitti fakat cemevlerinin ibadethane olması gerektiğinden bahsetmedi. Zorunlu din dersinin kaldırılacağının sözünü vermedi. Alevilerin talepleri olan diyanet işlerinin lağvedilesinden bahsetmedi. Dersim halkının kutsal saydığı yerlerini sular altında bırakan, doğayı katleden, yapımı süren 28 baraj ve HES projesinin iptal edileceği yönünde tek bir kelime dahi kullanmadı.
Kısacası Davutoğlu Dersim halkının hiçbir talebini gündemine almadı.
Davutoğlu Dersim’de yalan ve demagojiden başka birşey yapmamıştır. Dersim Katliamı’nı CHP’nin üzerine yıkarak sözde katliama karşı çıkıyormuş gibi CHP’yi karalayarak politika yapmaya çalıştı.
1938 yılında tek parti CHP’nin olduğu dönemde bugün AKP’nin ideolojik temelini oluşturan Celal Bayar, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes gibi politikacıların hepsi CHP’nin içinde ve katliamın doğrudan sorumlularındandır.
Dersim katliamını yapan devlettir. AKP katliamı CHP’nin üzerine yıkarak devleti de aklamaktadır…
Davutoğlu her yerde olduğu gibi Dersim’de de riyakarca bir dil ve uslup kullanarak halkı aldatmaya çalışmıştır.
Devlet Bahçeli ise devletin hakimiyetini ülkenin her köşesinde tecelli ettiğini göstermek için gitmiştir. Polis ve koruma ordusu içinde Dersim halkına yolları kapattırarak gelmiş, ancak bir saat durabilmiş ve panik halinde geri dönmek zorunda kalmıştır. Dersim halkı gereken cevabı Bahçeli’ye vermiştir.
Ancak ortada ciddi bir sorun durmaktadır. AKP ile MHP arasında sınıfsal olarak, ideolojik olarak ve işlevsel olarak özünde hiçbir fark yoktur. Her ikisi de düzen partisidir. Her ikisinin ellerinde yoksul halkın, devrimci, demokratların kanı vardır. Her ikisi de halkın değil, işbirlikçi tekellerin çıkarını savunur. Aralarındaki tek fark Davutoğlu riyakarca nabza göre şerbet verirken Devlet Bahçeli fikri ve zikrinde taşıdığı tüm düşmanlığını açıkça ortaya koymuş, kendini gizlememiştir…
İşte sorun tam da burada başlamaktadır. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 28 Kasım 2014 tarihinde yaptığı açıklamada “Bu konuda hiçbir sorunla karşılaşmamaları bizim temel dileğimizdir. Bütün siyasi partiler Türkiye’nin her ilinde siyasi çalışmalarını yapabilmelidir” dedi. Ve sorun olarak Devlet Bahçeli’nin kullandığı dili gösterdi. Bahçeli de Davutoğlu gibi iki yüzlü bir dil kullanmış olsaydı hiçbir sorun kalmayacaktı.
Ne AKP’nin ne de MHP’nin, değil Dersim’de, Kürdistan’ın hiçbir yerinde işi yoktur. Her ikisi de halk düşmanıdır. Bunu en yakın süreçte Kobane eylemlerinde katlettikleri insanlarımızla gördük. Ve bu düşmanca politikalarıyla her gün iç içe yaşıyoruz, sömürülüyoruz. Ancak Kürt hareketi ve onun peşinde sürüklenen sol Bahçeli’ye karşı gösterdikleri tepkiyi, AKP’ye karşı göstermemişlerdir. Devrimciler AKP’ye karşı eylemler yaparken onlar sessiz kalmışlardır. AKP’nin sömürü politikasının asimilasyon politikasının, Dersim’de propaganda yapmasına izin verilmiştir.
Soruyoruz, AKP ile MHP arasındaki fark nerededir? Hiçbir fark yoktur. Bugün Dersim’e kalekollar yapan, halka zulmeden MHP değil, AKP’dir. Çünkü iktidarda olan AKP’dir.
Halkımızın oluk oluk kanları akıtılırken sokaklarımızda öyle ellerini kollarını sallayarak ne Dersim’de ne de Kürdistan’da gezememeliler. Siyaset yapmalarına da, propaganda yapmalarına da izin verilmemelidir.
Demirtaş burjuva siyasetinin ideolojik etkisiyle MHP’nin de Dersim’de siyaset yapma özgürlüğünü savunur duruma gelmiştir. Tüm sorunu bir dil meselesine indirgemiştir.
MHP’nin ve AKP’nin sınıfsal, politik özünden bağımsız olarak ele alıp, yalnızca dil ve yaklaşım tarzında sorun görmek gerçeğe gözlerini kapamaktır.
Hayır, bizim olduğumuz, bedel ödediğimiz hiçbir yere hiçbir düzen partisini, halk düşmanı ya da işbirlikçilerin girmesine izin vermeyeceğiz. Bu özgürlüğü kimseye tanımayacağız. Hangi dili kullanıyor olursa olsun, bizler için temel olan hangi sınıfta yer aldığı, kimin çıkarlarını temsil edip koruduğudur. Dersim halkı bu oyunlara gelmeyecektir. Düşmandan dost olmayacağını iyi bilir. Seyit Rıza’nın kemiklerini dahi halktan saklayan ve bunu siyasi malzeme yapan burjuva partilerine izin vermeyecektir.