MARAŞ’TAN 19 ARALIK’A KATLEDENLERİ UNUTMADIK, AFFETMEYECEĞİZ!
19-26 Aralık 1978’de Maraş’ta tarihe “Maraş Katliamı” olarak geçen vahşi bir katliam yaşandı. Devletin resmi ve sivil görevlilerinin el birliği ile gerçekleştirdiği bu katliam sonucunda resmi rakamlara göre 111 insanımız katledildi. Yine Alevilere ait olduğu tespit edilen 400’ün üzerinde ev ve işyeri yakıldı, yağmalandı. Yüzlerce işkence, eziyet, hakaret, tecavüz vakası yaşandı.
Yirmi üç yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza almış olmasına karşılık 1991 yılına gelinceye kadar bütün sanıklar tahliye edilmiştir. Bugün de halkı katleden polisler yargılanmaz ya da cezalandırılmazlar.
Katliamın gerçek sorumluları ise hiçbir zaman yargılanmamıştır. Sanıklar daha sonra da devlet görevlerinde bulunmuş hatta meclis çatısı altında milletvekili olarak atıp tutmaya devam etmiştir. Çünkü katliam bir devlet görevi olarak Başbakan Yardımcısı Alpaslan Türkeş yönetiminde planlanmış ve onun görevlendirdiği MİT mensuplarınca icra edilmiştir. CIA da bu suçun akıldaneliğini yapmıştır.
AKP’nin kurucu üyesi Abdülkadir Aksu’dan Mümtazer Türköne’ye uzanan organik bağı bir tarafa Maraş Katliamı’nı yapan mantık kendisine AKP’de vücut bulmuştur.
Katliamın yapılış sürecini izleyin; bugüne uzanan devlet geleneğinin aynı mantığın devam ettirdiğini göreceksiniz.
Katliamcılar halkı dinsel ve etnik temelde bölerler ve en gerici duygularını kışkırtırlar. Saldırılar sırasında kolluk kuvvetleri korkunç bir zafiyet içine girer ve hassas vatandaşlara engel olamaz. Katliamcılar yargılanmaz, es kaza yargılanacak olursa mahkemeler baskı altına alınır, deliller devlet sırrı denilerek gizlenir. Yasa değişiklikleri yapılır ve sorumlular cezalandırılmaz. 19 Aralık Katliamı’nın gerçek sorumluları yargı önüne çıkarılmadı bile. Yüzleri apaçık görünmesine karşılık, Berkin Elvan’ın katili olan polislerin isimleri gizlenmeye devam ediliyor.
O dönem Adana’da görülen mahkemeyi faşistler basmış ve hakimleri tehdit etmişlerdi. Şehit ailelerinin avukatları Av. Ahmet Albay, Av. Ceyhun Can, Av. Halil Güllüoğlu ise kontr-gerilla eylemlerinde katledildiler. Bugün de devlete karşı açılmış davalarda mahkemeler baskı altına alınıyor. Hatta iktidarın isteğinin tersini yapabilecek bir mahkeme yapısı bile kalmadı. Avukatlara işkence ediliyor ve tehdit edilip tutuklanıyorlar.
Gerçekler çarpıtılmaya ve tarihe yanlış geçirilmeye çalışılır. Devlet belgelerinde olayların sağ sol çatışması olduğu yazılır. Bugün 19 Aralık Hapishaneler Katliamı’nı bile “tutsaklar ayaklandı, bize silahlarla saldırıp ateş ettiler, silah kullanmaya mecbur kaldık” şeklinde açıklamaya çalışan, üniversitelerdeki satırlı bıçaklı faşist saldırıları “karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması” olarak anlatan zihniyet devam etmektedir. Oysa ki Maraş’ta Alevi halkımız faşistlerle silahlı çatışmaya girdiği için değil aksine kendini koruyacak ölçüde silahlanmadığı veya bir saldırıya karşı hazırlanmadığı için böyle katledilmişlerdir.
Bugün aynı zihniyetin hiç değişmeden devam ettiğini Haziran Ayaklanması sürecinde gördük. “İçki içenler camiye saldırdı, ayakkabıyla girdi, başörtülü bacımıza saldırdı…bunlar çapulcu, bunlar dinsiz…” benzeri söylemler en yetkili ağızlardan düşmedi. Suriye politikasını bile Alevi- Sunni ayrılığını körükleyerek yürüten bir başbakandan söz ediyoruz. Sık sık ana muhalefet partisi liderinin mezhepsel yapısından söz ederek siyaset yapan ve halkı bölmeye çalışan bu iktidar yapısı zerre kadar değişmemiştir. Her ne kadar Alevi açılımı yapıyorum, gerçek Alevi benim diye propaganda yapsalar da asıl olarak halkın ayrılığından beslendikleri ve güçlendikleri için Alevileri aşağılamaya devam ediyorlar.
Oysa Maraş’ta saldırdıkları ve yok etmek istedikleri devrimci mücadeledir. Mücadelenin büyüyeceğinden korktukları için kontrgerilla eylemleri örgütlemişlerdir. Maraş Katliamı sırasında saldırgan katiller, o dönemin örgütlü bütün güçlerini hedef almışlardır. DİSK, TÖB-DER, Pol-DER, CHP, TİKP, Tekstil Sendikası tahrip edilmiş yağmalanmıştır. Olayların başında öldürülen iki öğretmen de TÖB-DER’lidir.
AKP ‘nin Maraş Katliamı’na sahip çıktığını en somut nereden anlayabiliriz;
Olayları örgütleyen devlet görevlilerinin isimlerini açıklamazlar. Gizli devlet arşivlerini açmazlar. Dört MİT görevlisinin kim olduğu hala bilinmemektedir. Çünkü AKP bunu hala devlet sırrı olarak saklamaktadır.
Maraş Katliamı’nın protesto edilmesine ya da kaybedilen insanlarımızın anma programlarına da yasaklar konulmaktadır. AKP’ nin ildeki temsilcisi olan Maraş Valiliği; yıllardır Alevi halkının örgütlü güçlerinin Maraş’a girmesini yasaklamaktadır.
Yasaklar AKP’nin Korkusudur!
AKP ülke çapında Maraş Katliamı’nı anmak için yapılacak tüm eylemleri yasakladı. Yasaklamanın gerekçesi olarak ‘olası olayların bir kez daha yaşanmaması amacıyla’ izin verilmediğini açıkladı. Maraş olaylarını yaratan dinci-gerici faşist zihniyet devam ediyor. “Biz vatandaşımızın hassasiyetini hala koruyoruz ha, dikkat edin, ayağınızı denk alın” demektir bu. Burası Maraş buradan çıkış yok zihniyeti devam ediyor demektir. Yani iktidar 36 yıl boyunca Maraş’ta hâkim olan çarpık ve tehlikeli düşünceleri yok etmedik diyor.
Hayır, buna inanmadık inanmayacağız. Asıl halkı düşman gören ve bin parçaya bölmedikçe halkı kontrol edemeyeceğini düşünen, halktan korkan siyasi iktidardır. Bu yüzden Alevi- Sünni ayrılığı yaratmakta, faşizmini, dinci gericiliği besleyerek yürütmektedir.
Bu yüzden Maraş Katliamı anmalarını yasaklamaktadırlar…
Halktan korkuyorlar. Maraş Katliam anmasında halk katillerin kimler olduğunu çok iyi bilmektedir.
Halk, 36 yıl boyunca katliamı unutmadığı gibi katilleri de unutmadı.
AKP sorulacak hesaptan korkuyor. Bugün katilleri koruyan AKP iktidarıdır. Maraşları sürdüren AKP iktidarıdır.
Bugün AKP’yi oluşturan zihniyet o gün devrimci mücadeleyi engellemek için; halkları Alevi-Sünni diye bölen oligarşi tarafından tetikçi olarak kullanılıyordu, bugün doğrudan iktidarın başı olarak halkları katletmekte, zulmetmektedir.
Halkımız bunu biliyor ve AKP bundan korkuyor. Bunun için yasaklıyor Maraş anmalarını… Ancak yasakları halkın önünde engel olamadı.
AKP faşizmi halkın öfkesinin önünde duramadı. Maraş anmaları için koydukları kendi yasaklarını kendileri kaldırmak zorunda kaldılar. Maraş Katliamı’nı anmaya giden kitle önüne kurulan barikatlar aşılarak Maraş’a girildi. Katliam anması yapıldı ve katliamcılar lanetlendi.
Maraş’ta Katledilenleri ve Katledenleri Unutmadık!
Maraş Katliamı Alevilere yönelik saldırıların ne ilki, ne de sonuncusu oldu. Maraş’ta 19-26 Aralık 1978’de Alevilere yönelik katliamda yüzlerce Alevi öldürüldü. Doğmamış, ana karnındaki bebeklerin dahi kurşuna dizildiği bu katliam günlerinde dini inançlar öne sürülerek halkın ilerici kesimleri katledildi, Alevilerin onuru ayaklar altına alınmaya çalışıldı. Devrimci kurumlara saldırılar, yağmalamalar oldu. Saldırı yalnızca Alevi halkına değil, halkın ileri kesimlerine, devrimcilerine yönelikti aynı zamanda. Katliamı durdurmak için değil, Alevi halkının direnişini kırmak için 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi!
Aradan geçen 36 yılda Alevi halkı katliamları unutmuyor, suçluları aklamak için kurulan mahkemelerde adalet aramıyor artık. 36 yıl sonra 21 Aralık akşamı tüm illerden Halk Cephesi ve Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) bu katliamın hesabını sormak için Maraş’a yola çıktı. Faşizm yasa gücünü tekrar kullandı ve benzer bahanelerle Maraş’ı, katledilen canlarının hesabını sormaya gelenlere kapatmaya çalıştı. Maraş’a giden yolları kapatarak günü kurtarmaya çalışan iktidar Alevi canları 6 ayrı noktada durdurdu.
Maraş girişinde bekletilen Halk Cepheliler halaylar ve marşlarla tüm gün irade savaşı verdiler. Kitleyle jandarmayı karşı karşıya getiren valilik Alevilerin hesap sormasından, devrimcilerle beraber direnmesinden duyduğu korkuyla sıkıyönetim uyguladı adeta.
Saatlerce Narlı’ya girebilmek için Maraş girişinde bekletilen Aleviler, Pir Sultan Abdal derneklerinin ve milletvekillerinin yaptıkları görüşmeler sonucunda hiçbir sonuç alamayınca yolu trafiğe kestiler. Maraş’a girişte bekletilen 70 kişilik Halk Cephesi korteji yol kesme eylemine öncülük ederek tüm Alevileri de yanına topladı. Akşam saatlerinde yapılan yol kesme eylemi sonucu tüm gün süren irade savaşını kazanan Halk Cepheliler diğer kurumlarla beraber Narlı’ya geçti. Burada yapılan açıklamanın ardından tüm kitle şehirlere geri döndü.