“Açlığa Ancak Açlar Son Verebilir! Yoksulluğa Ancak Yoksullar Son Verebilir!”
Öğleye doğruydu, yanımızdaki evden çocuk ağlama sesi geliyordu. İki sese dikkat kesilirim, bir çocukların ağlama sesi, bir de annelerin ağıtlar yakarak ağlamaları. İki sesi en derin uykularımda bile duyarım. Ağlayan bir çocuktu ve sesi iç yakıcı yakından geliyordu. Dama çıktım köy evlerini bilirsiniz alt katta ahır, samanlık ve hayat denilen yük eşyalarının konduğu yerler, üst kat ise ev olarak kullanılan yer olmak üzere iki bölümden oluşur. Eğer ev tek katlı ise yine bu bölümler avlu içinde yer alır. Dama çıkınca solumuzdaki komşunun damını duvar kapatıyor ilerisini göremedim. Sağımızdaki komşumuzun evi ise tek katlı, araba konulabilecek avlu içindeydi. Damdan onların evini, avluda kendilerini görebiliyorduk. Hatta aramızda bir duvara atlayınca komşunun damına merdivenlerden evine de geçilebilirdi. O güne kadar geçmemiştim. Çocuğun sesi de artarak devam ediyordu. İlk defa duvara atlayıp oradan komşumuzun evine aşağı indim. Gördüğüm manzaraya şaşkınlıkla baktım. Çocukta beni görmenin şaşkınlığı ile sustu bana bakıyor. Sarışın bir oğlan üç yaşlarında. Evin içinde yerde dokuma çaput kilim var o da yer yer açılmış, bir iki yastık var, ev boş başka birşey yok. Yerde bir bohça… Ekmek bohçası… Parça yufka ekmek, tabak, boş bir tabak. Çocuğa okşayıcı dille konuşarak sokuldum.
“Senin karnın mı acıktı?”
“Gel mutfağa bakalım.”
Mutfakta üç sıra rafta tabaklar, bardaklar dizili. Ortada bir masa, masanın altında tencereler, üstünde kaplar üstü bezle örtülü. Sergen bir dolap. Bizim oralarda peyniri, zeytini koyduğun, kalan yemekleri koyduğumuz dolaba sergen denir. Buzdolabı öyle her evde bulunmazdı. Sergen dolapta ağzına atabileceğin bir şey yok. Hemen damdan eve geçtim yiyecek ne buldumsa bir bohçaya koyup çocuğun yanına geldim. Çocuk birşeyler yemeğe oyalanmaya başladı. Susması kolay olmuştu. Eve aynı şaşkınlıkla bir daha baktım. Evin içinde acı bir koku, yanmamış kömürün duman, is kokusu sinmiş. Biz bu sokağa yeni taşındık komşumuzla tanışamamamıştık. Sabahın erken saatinde karı-koca, iki oğlu birisi büyük diğeri ondan beş yaş küçük evden çıkarlar, akşam geç vakit gelirler, pek göremezdik. Yakalanmamak için eve geçtim. Akşam geç vakit komşularımız evlerine geldiler. Kulağım sesteydi annemin “ayıp olur aşağı izlemeyin!” sözü aldırış etmeden aşağı bakıyorum. Kadın çocuğun gönlünü alıcı sesle, konuşuyor, okşayıp seviyordu. Sonra beni fark etti. Benim aşağı indiğimi fark etmiş olmalıydı.
“Bir daha aşağı inme!” dedi.
Bu olayın tüm ayrıntıları resim gibi bende canlı durur o zaman dokuz yaşındaydım. Liseye gelince bir öykü yazdım “yoksulluğun kokusu” adını verdim. Biz de yoksulduk ama onlar bizden daha yoksuldu. Yoksulluk içime kokusuyla yerleşmişti, genzi yakan bir koku açlığın kokusuyla birleşince ağır tokat gibi çarpıyor. Tam bunları düşünürken kadının “Bir daha aşağı inme!” deyişindeki ifadesini açıklayacak bir tanım bulamadım. Hatıramda derin bir saygı uyandırdı.
Bu hatıra yıllar sonra komşumuzun o günkü yaşını geçmişken yine aynı duruşuyla hatırladım. Mağrur bir duruştu. Yoksulların alınteri dökerek kimselere muhtaçlık duymadan, sefalete meydan okuyan duruşu. O mağrur duruşu tüm yoksullarda görebilirsiniz. Tertemiz alın teriyle yaşıyor olmanın gururunu taşır yüzleri. Ve haklı olmanın asilliğidir, başeğmeyen duruşları. Ve bu duruşumuzla son vereceğiz açlığımıza. Yoksulluğa boyun eğmeyeceğiz! Yoksulların bu günkü duruşları varılacak geleceği hatırlatır.
“Açlığa ancak açlar son verebilir!
Yoksulluğa ancak yoksullar son verebilir!”
Sınıf Kinimizin Ateşini Harlamak İçin Ateş Başı Sohbetlerinde Buluşalım!
İstanbul’un mahallelerinde artık süreklileşen ateş başı sohbetlerinin bu haftaki konusu 19-22 Aralık Katliamı oldu.
1 Mayıs:
Halk Cepheliler ateş başı sohbetlerine 18 Aralık akşamı devam ettiler. Şükrü Sarıtaş Parkı’nda biraraya gelen Halk Cepheliler 19 Aralık Katliamı’nı ve tutsakların ölümüne direnişini konuştular. Yürüyüş dergisinde 19 Aralık’la ilgili çıkan yazıların okunmasının ardından hesap sormak için daha çok çalışmak gerektiğini ifade ederek sohbetlerini bitirdiler. Sohbete 15 kişi katıldı.
Okmeydanı: Bu hafta ateş başı sohbet Sibel Yalçın Parkı’nda yapıldı. 19 Aralık günü ateş yakarak halaylar ve türkülerle başlayan çalışma 19 Aralık Katliamı ile ilgili sohbetle devam etti. Sohbette 19-22 Aralık 2000’de yapılan katliam ve Büyük Direniş anlatıldı. Okmeydanı’nda yapılan yürüyüşün değerlendirilmesinden sonra halaylar ve türkülerle ateş başı sohbet sonlandırıldı. Sohbete 46 kişi katıldı.
Dev-Genç’liler Tanışma Kahvaltısında Buluştular!
Trabzon Dev-Genç’liler, 20 Aralık’ta kahvaltıda bir araya gelerek tanışıp sohbet ettiler. Kahvaltıya 7 kişi katıldı.