BAKAN ÇOCUKLARI, BU DÜZENDE ADALET OLMADIĞINI OLAMAYACAĞINI GÖSTERDİ!
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararı ile Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Kara ve Mehmet Yüzgeç isimli dört savcı görevden alındı.
Savcıların görevden alınması, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının aklanması konusundaki siyasi ve yargısal operasyonun bir adımıdır. Olağanüstü usüllerle yapılan yasa değişiklikleri, HSYK’da yapılan değişiklikler, yeni hâkim ve savcıların alınması, yer ve görev değişiklikleri, yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verilmesi, el konulan paraların iadesi, dört savcının savcılık görevinden alınması ve meclis komisyonunun bakanları yüce divana göndermeme kararı, kısa bir zaman sürecinde arka arkaya yaşanan gelişmelerdi. Son olarak meclis komisyonu ses kayıtlarının silinmesine de karar verdi. Soruşturmayı yürüten polisler gibi adı geçen savcıların da tutuklanabileceği bekleniyor.
Gazeteler bu dört savcının görevden alınması ile ilgili HSYK raporunun bazı bölümlerini öne çıkararak haberler yaptılar. Görüyoruz ki, bu savcıların görevden alınmasının tek sebebi başbakan ve bakan çocukları ile başlayıp bakan ve başbakana uzayan operasyonlardır.
Savcı Celal Kara hakkında alınan kararın gerekçesi olarak; 17 Aralık soruşturmasında gözaltına aldığı kişilere savunma hakkı tanımaması gösteriliyor. Savcının 17 Aralık soruşturmasına ilişkin fezlekeyi incelenmediği de ekleniyor.
Savcı Celal Kara’nın büyük kabahatlerinden biri de bakan çocukları Salih Kaan Çağlayan ile Barış Güler’in ifadelerinin kısa sürmesi ve bu bakan çocuklarına savunma için yeterli imkânı vermemesi. İfadelerin kısa sürmesi şüphelilerin savunma hakkının engellemesi olarak yorumlanmış.
Vay vay vay!.. Ne zamandan beri şüphelilerin ifadelerinin kaç dakika sürdüğü tutanaklara yazılıyor? Ne zamandan beri ifadenin kısa sürmesi savunma hakkının kısıtlandığına delil oluyor? Dahası ne zamandan beri bir şüphelinin savunma hakkını kısıtlamış olmak bir savcıyı HSYK’da sorgulanmaya götürüyor?
Örneğin savcı Zekeriya Öz açık isimleri ile dosyada şikayetçi sıfatına sahip kişileri hile yaparak bir de gizli tanık olarak dinlemiş bir savcıdır. Bu yaptığı iş kesin bir hukuksuzluktur ve savcı HSYK’ya şikayet edilmiştir ama ne fayda; gören duyan olmamıştır.
Dubai tatilinin masrafını Ali Ağaoğlu’na ödettirdiği için soruşturuluyor Zekeriya Öz. Ödettiren cezalandırılıyor da ödeyenin hiç mi suçu yok? Bakalım Ali Ağaoğlu’nu yargılayabilecek mi bu hukuk?
Görevden alınan savcılardan en çok tartışılan biri de Muammer Akkaş idi. Onun suçlarından biri yürüttüğü soruşturma dosyasında delil bulunmaması ve delillerin toplanmaması, soruşturmanın eksik olması idi.
Bu karara göre aramalarda ele geçirilen malzemelerin konulduğu ağzı mühürlü delil torbaları açılmadan gözaltı kararı verilemez. Verilirse soruşturmaya uğrayabilir ve işten atılabilir. Bu demek oluyor ki, bu ölçüler ile Türkiye’de savcılık yapacak kimse kalmayacaktır.
“Bunlarla ilgili hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan, alelacele kişilerin mağduriyetlerine yol açabilecek bir şekilde gözaltı işlemleri yapıldı” diyor rapor.
Yine “Hukuk, keyfi hareket eden Cumhuriyet Savcısının elinde bir koz hatta silaha dönüşür” sözü elbette doğru bir söz gibi görünüyor. Ama bu güne kadar bakanlarla ilgili şikayetler dışında HSYK bu sözleri hiç hatırlamadı, bir daha da hatırlayacağa benzemiyor.
Savcılıktan atılan isimlerden Mehmet Yüzgeç için de benzer suçlamalar söz konusu olmuş; somut bilgi ve belge olmadan gözaltı işlemi yapmış olan savcı, bir de malvarlıklarına el koyma kararı almış. Savcı hukuka uygun davranmak yerine polisin karar ve değerlendirmelerine uymuş.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak raporun bütününden anladığımız şu; HSYK bir hakimin ve savcının nasıl davranmaması gerektiğini biliyor ancak bunu hiçbir zaman uygulamıyor. Bu da demek oluyor ki savunma hakkı vardır; ama patronların bakanların ve bakan çocuklarınındır bu hak. Türkiye’de hukuk vardır ama egemenlerin hukukudur bu. Türkiye de savcı vardır, hakim ve savcılar soruşturulmaktadır, denetlenmektedir ama eğer iktidara dokunacak işler yaparlarsa.
Şimdi sorulmaz mı Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na; bu savcılar eksik soruşturma yaptılarsa, polisin etkisi altında hukuktan, kanundan uzak kararlar verdilerse bunu bir tek bakanların, bakan çocuklarının soruşturulduğu dosyalarda mı yaptılar? Bunlar hep aynı polisler ile çalışıyorlardı. O halde yürüttükleri bütün soruşturmalar usülsüzdür, hukuksuzdur.
Sonuç olarak;
1 – HSYK kararı bu savcıların yürüttükleri tüm soruşturmaların yeniden yapılmasının gerekli olduğunu göstermektedir.
2 – HSYK kararı bakanları ve bakan çocuklarını bir mahkeme gibi davranarak beraat ettirmiş, aklamıştır. Daha sonra da bakanların yüce divana gönderilmemesi kararı alınmıştır.
3 – HSYK kararı göstermiştir ki yargı tamemen AKP’nin elindedir,
Halka karşı onlarca suç işlenir, katiller aklanır, Haziran Şehitlerinin katilleri bulunmaz… halka karşı suçları idare eden, oyalayan, geçiştiren savcılar ödüllenirken, AKP’ye karşı soruşturma yürüten savcılar görevden atılır.
Türkiye’de yargı ile adaletin sağlanamayacağının kanıtı budur.
İktidar dünyanın gözü önünde işlenen açık suçları yargılatmıyor bile… Üstelik buna teşebbüs edenleri görevden atıyorlar.
Dün bütün adliyelere, savcılara, polislere emir veren savcılar bugün iktidar mensuplarına dokunduklarında gözden çıkarılıp hedef tahtasına konuyor. Savcıların, başsavcıların bu kadar kolay görevden alınabildikleri ülkede yoksul halkımız nasıl adalet arayacak…
Bugün savcılar hala polislerin inisiyatifindedir. İşte Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcıya bakın; Berkin’in katillerinin kimlikleri açık olmasına rağmen savcıya cevap verilmiyor… Savcı müzekkere üstüne müzekkere yazıyor ama onu ciddiye alan yok. Peki, Berkin için adalet isteyenler kime gidecek? Savcı çaresiz, mahkemeler görevsiz, cumhurbaşkanı suçu üstleniyor “emri ben verdim” diyor. Bu durumda hakkını nerede arayacak Berkin Elvan?
Dolmabahçe eylemcisi Fırat Özçellik savcılıktaki ifadesinde Berkin Elvan’ın katillerinin kimliğinin belli olmasına rağmen isimlerinin bile verilmemiş olduğunu söylüyor ve Berkin Elvan’ın katillerini istiyordu.
Bu eylem bize göstermektedir ki, halk eğer hakkını arayacak bir mercii bulamazsa, adaletsizlikler devam ederse adalet istemekten vazgeçecek ve adaleti kendisi uygulayacaktır.
Saraylarınızı Başınıza Yıkacağız
Gazeteci Serdar Akinan; “Bu derin hukuksuzluğa tepki DHKP-C’den patlıyor. İsyanı haksız bulmak mümkün mü? Unutmayın: Bir yerde adalet yoksa orada ‘anarşi’ haktır”
Biz ‘anarşi’ demiyoruz. ADALET’in ta kendisidir o.
Bujuva hukukunun da kendi içinde bir işleyişi vardır. Kaldı ki, bujuva hukukunda var olan haklar için de emekçiler kan can pahasına bedeller ödemişlerdir.
Faşist AKP kendi hukukuna, yasalarına da uymuyor. Mahkemeler, yasalar, hukuk her şey AKP’nin hırsız, yağma, talan, soygun sömürü düzenini korumak için çalışıyor.
O zaman biz bu düzenin yasalarına niye uyalım?
Elbette tanımayacağız AKP’nin yasalarını.
570 gündür katilleri bilinmesine rağmen Berkin’in katilleri cezalandırılmıyor. Halk aç, onlar halkın paralarıyla kendilerine saraylar yaptırıyorlar. Biz açlıktan ölürken onlar bizim alınterimizle saltanat sürüyorlar. O zaman Halk da kendi yasalarını uygular! Kendi adaletimizi uygulayacak, halkımıza çektirdiklerini fitil fitil burunlarından getireceğiz