AKP’nin Mafya ve Çetelere Yönelik Operasyonları; Denetimi Dışına Çıkanları Hizaya Getirmek veya Onların Hakimiyet Alanlarını Ele Geçirmek İçindir!
AKP 34 ÇETE LİDERİNDEN 22’SİNİ SERBEST BIRAKTI!
Devlet, katliamdan talana, haraçtan ihaleye adının geçmesini istemediği tüm pis işlerinde mafya ve çeteleri kullanır. Ancak bazı dönemler, devlet ipin ucunu kaçırdığında, “temiz eller”, “çeteler temizleniyor”,“Türkiye bağırsaklarını temizliyor”, “bu sene şu kadar çete ortaya çıkartıldı” nakaratlarıyla, mafya ve çetelere çeki düzen vermeye yönelik operasyonlar yapılır. Bu operasyonlar, devletin gerçek yüzünü ve onun oyunlarını göremeyen bazı çevreleri de yanıltmaktadır.
Bazen oligarşi içi çatışmanın sonucu, bazen mafya düzeni içindeki pastanın paylaşımı nedeniyle ve bazen de denetim dışına çıkmak isteyenleri tasfiye etmek veya hizaya getirmek için ya da hakimiyetini güçlendirmek adına, devlet, zaman zaman, mafyaya yönelik operasyonlar yapar. Bu operasyonlar bazen sırf kamuoyunu yanıltmak amaçlı şov niteliğinde de yapılabilir. Mafya şeflerini büyük gürültü ile tutuklar, sessiz sedasız da tahliye eder. Her ne vesile ile olursa olsun, birkaç mafya liderinin tutuklanıp yargılanması ya da gücünün kırılıp tasfiye edilmesi, mafya ve çetelerin devletin suç örgütü olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bu operasyonlar, mafya ve çetelerle devletin işbirliğine son vermeye, tasfiye etmeye yönelik operasyonlar değildir. Trilyonluk mafya piyasasında, parlamento, polis, ordu içinde kurdukları ilişkilerle ekonomik olarak büyük güç elde eden fakat buna rağmen daha büyük pay isteyen, artık denetlenemez duruma gelmiş olan mafya ve çeteleri bir biçimiyle hizaya getirme, disipline etme operasyonlarıdır bu operasyonlar. Susurluk’tan bu yana sürdürülen ve içinde klasik olarak askerlerin, polislerin, mafyacıların, işadamlarının ve bir kaç bürokratın yeraldığı gruplara yönelik operasyonlar, çete edebiyatı, devletin ve oligarşinin rolünü gizlemek içindir. Çeteler, oligarşinin çetesidir. Oligarşinin hizmetindeki ve korumasındaki örgütlenmelerdir. Döneme ve koşullara göre, bunların da biçimlenişi değişebilir ama bu özünü değiştirmez.
Halkın ulusal ve sınıfsal taleplerine, devrimcilere karşı oluşturulmuş herhangi bir mafya ya da çete oluşumunun şu veya bu kurum, şu veya bu general, hükümet yetkilisi, polis şefi tarafından kurulup kurulmaması önemli değildir. Onlardan doğrudan açık talimat alıp almaması önemli değildir. Kapitalist düzen; politikalarıyla, ideolojisiyle, kurumlarıyla, yargısıyla, hükümetiyle, polisi ve MİT’iyle, Genelkurmay’ıyla bunları üretiyor ve koruyor. Siyasete müdahale etmek isteyen, gayri meşru piyasada pay kapmak isteyen tüm gerici, faşist çeteler, faşist devletin geleneksel yöntemleri komplo ve provakasyonu kullanıyor.
AKP İktidarı Mafya İktidarıdır, Mafyanın Bütün Alanlarına El Atmıştır
AKP, uyuşturucu, kumar, fuhuş, çek-senet tahsilatı, arazi mafyacılığı, haraç kesme ve tehdit, şantajcılık, şikecilik vb. mafyanın faaliyet alanına giren bütün alanları kendi denetimine almış ve kendisi yapar durumdadır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde, ancak bir mafyaya ya da çetelere atfedilen bu suçları AKP iktidarı tarafından nasıl işlendiğini yazacağız.
AKP, iktidara geldikten kısa bir süre sonra, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyerek birçok mafya ve çete liderine operasyonlar düzenlendi. 2 Haziran 2006 tarihli hemen hemen bütün gazetelerde “14 çete hakkında araştırma-soruşturma yürütüldüğü” haberleri manşetlerden verildi.
AKP iktidarı, içlerinde 2 emniyet müdürü, 2 subay ve 2 astsubayın bulunduğu Atabeyler, Sauna operasyonu, Bufalo operasyonu, Sedat Peker’in tutuklanması, Çakıcı’nın önce kaçırılıp sonra yurtdışından getirilmesi, Ergenekon gibi çok sayıda uyuşturucu ve fuhuş operasyonları yapıldı. 30’un üzerinde mafya ve çete liderini tutuklattı.
AKP, bu operasyonların, “mafyaya, çetelere karşı mücadele” olduğu propagandasını yaptı. Halkta “çeteler tutuklanıyor, AKP faili meçhul cinayetleri çözüyor” izlenimi yaratmaya çalıştı. Oysa AKP’nin amacı, kendi iktidarını güçlendirmek, mafya ve çeteleri kontrol altına almak ve kendilerine bağımlı kılmak, denetimleri dışında bir şey yapamaz hale getirmekti. Asıl olarak da; mafyanın hakimiyet alanlarını kendi eline geçirmek, yani kendi mafyasını ve çetelerini kurmaktı. Operasyonlar, egemenlik hesaplaşmalarıydı. Nitekim öyle de oldu. AKP, 13 yıllık iktidarında, kendisi yasal mafya oldu. Dünya ölçeği de dahil olmak üzere, en popüler, en güçlü mafyalara taş çıkartacak düzeyde; eşine ender rastlanan arazi, ihale, zimmete para geçirme, hırsızlık, tehdit-şantaj mafyacılığına soyundular, çetecilik yaptılar.
“Çeteleri Bitirdik” Diyen AKP; Rüşvet, Yolsuzluk, Altın Kaçakçılığı, Arazi Yağmacılığı, Hazine Hortumculuğu Yapan Kendi Çetelerini Oluşturdu
Bir dizi operasyon sonrası, 2009 yılına gelindiğinde, o dönem başbakan olan ve yolsuzluk, rüşvet, ahlaksızlık… her türlü suçun başında olan Tayyip Erdoğan her gittiği yerde: “Türkiye’de mafya çete ayağını çökerten bir iktidarız biz. Çeteler, mafyalar bizim dönemimizde olması gereken yere gittiler’’,“AK Parti, birileri gibi, çetelerin partisi, çetelere kol kanat geren, çetelere avukatlık yapan bir parti değildir. Görüyorsunuz bazı partilerin rotasını çeteler, mafya belirliyor ama AK Parti’nin rotasını çeteler değil millet çizmiştir” nutukları atmaya başladı. Yalancının şahidi, Devlet Bakanı Arınç, Erdoğan’ın sözlerine; “Biz Türkiye’de bir çığır açıyoruz. Mafyayı çökerttik, çeteleri bitirdik, Ergenekon’u tepeledik. AK Parti bunu yapıyor” diyerek destek verdi.
2011’in Kasım ayında da; Emniyet Genel Müdürlüğü, “çete” ve “çek-senet mafyası” diye bilinen organize suç örgütleri konusunda hazırladığı raporda; “1990-2000’li yıllarda çek-senet tahsilatından cinayete, haraç almaktan adam kaçırmaya kadar birçok suça karışan “mafya” ülke gündeminden düşürüldü. 2006 ile 2011 yılları arasında organize suç örgütlerine yönelik 829 operasyon gerçekleştirildi. Gözaltına alınan 12 bin 722 çete üyesinden 5 bin 604’ü tutuklandı. Yapılan etkin mücadele sonucu ulusal ve bölgesel bazda faaliyet gösteren organize suç örgütleri bir bir çökertildi” deniliyordu. Organize suç örgütlerine karşı mücadelenin CMK’da sayılan tüm “modern” soruşturma tedbirleri ile yapıldığına vurgu yapılan raporda; Alaattin Çakıcı, Sedat Peker, Sedat Şahin, Yakup Kürşat Yılmaz, Yaşar Öz, A.Tekin Baykal, Ayvaz Korkmaz, Erol Evcil, İsmail Hacı Süleymanoğlu, Süleyman Çakır, Gannemoğulları, Beşoklar ve Babatlar gibi örgüt liderlerinin cezaevine konulduğu ve bunların yerine yenilerinin oluşmasının engellendiğini, artık organize suç örgütlerinin ulusal olmaktan çıkıp, bölgesel hatta yerel hale getirilerek büyümelerinin önlendiği açıklanıyordu.
Yine bu rapordan, AKP’nin operasyon yaptığı mafya ve çetelerin mal varlıklarını ve paralarını mali ve finans birimleri inceleme ve denetim organlarıyla birlikte nasıl gasp ettiği de; “Mafyayı besleyen finans kaynaklarının kurutulması da hedeflenmiştir. Finans kaynaklarının kurutulması ve önlenmesi için tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde, suçtan elde edilen mal varlığı değerleri soruşturulmaktadır” açıklamasından anlıyoruz.
Başbakan da dese, Devlet Bakanı da dese, Emniyet Müdürleri de dese, çeteler bitmemişti. AKP, denetim dışına çıkan bütün çeteleri hizaya getirip bünyesine katmış, trilyonları da başta başbakan ve ailesi olmak üzere AKP’li bakan ve milletvekillerinin kasasına koymuştur. AKP’ye operasyon yaptığı mafya ve çeteleri denetim altına almak yetmedi. Kendi rüşvet ve yolsuzluk çetelerini kara para aklayıcılarını, altın kaçakçılarını, kutucuları, kasacıları, arazi yağmacılarını, hazine hortumcularını oluşturdu.
İçlerinde gerçekten çete olanlar da vardı belki, ama bu bahane ile kendilerine rakip gördüklerini, kendisine yönelik girişimlerde bulunanları, tehlike gördüklerini, muhalif olanları toplayarak piyasa hakimiyetini sağladılar. AKP iktidarı bu operasyonlarla çetelere; “Hrant Dink’i öldürebilirsiniz, linç saldırıları tezgahlayabilirsiniz, şu veya bu kesime yönelik başka provokasyonlar, katliamlar düzenleyebilirsiniz, haraç kesip yolunuzu bulabilirsiniz ama bize yönelirseniz, iktidarın ve devletin güçleri ve yetkileriyle sizi silerim” mesajı verdi. Mafya ve çetelerin gücünü büyük oranda kırdıktan ve liderleriyle anlaşma sağlandıktan sonra tutuklu mafya şeflerinin tahliyeleri başladı.
AKP, “Bitirdik” Dediği Çeteleri Tahliye Etti, İstanbul Mafyanın Hesaplaşma Arenasına Döndü
AKP faşizminin sözcüleri; “Mafyayı çökerttik, çeteleri bitirdik, Ergenekon’u tepeledik” derken AKP’nin polisi de “Son 5 ylıda yeraltı dünyası gündemden düştü. Liderleri hapse giren suç örgütleri dağıldı” diyordu. Son 15 günkü gelişmeler çetelerin bitmediği, mafyanın çökmediğini gösteriyor. İstanbul mafya ve çetelerin hesaplaşma alanına döndü. İstanbul’un göbeğinde yaşanan mafya infazları karşısında AKP iktidarı çaresiz kaldı.
Günlerdir gazetelerde, televizyonlarda “çetelerin hesaplaşması” üzerine konuşuluyor, yazılıp çiziliyor. Milliyet Gazetesi’nden Tolga Şardan da, 29 Aralık günü; “Yasal değişiklikler, infaz hesaplarına yönelik düzenlemelerin de etkisiyle, Türkiye’nin genelinde faaliyet gösteren 34 organize suç örgütünün 22’sinin en önemli isimlerinin tahliye olduğunu” yazdı. AKP’nin sokaklara saldığı katiller hemen iş başı yapıp hakimiyet ve rant kavgasına ve eskiden yarım kalan hesapları görmeye başladılar
-Mafyalar arasındaki çatışmalar, geçmişte Saral grubunun üyesi Hacı Osman Sezen ile Hikmet Aktemur, Küçükçekmece’deki bir restoranda 22 Aralık günü, silahla vurularak öldürülmesiyle başladı.
-İki gün sonra, 24 Aralık günü, uyuşturucu mafyasının tanınmış adamlarından, Sen Gayrimenkul Danışmanlık Kuyumculuk Menajerlik İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi olan ve aynı zamanda galericilik de yapan Hollanda doğumlu Ali Ekber Akgün’ün, Sarıyer’de otomobiliyle trafik ışıklarında vuruldu. NTV’nin haberine göre; Ali Ekber Akgün’ün ölüm emrini, Hollandalı uyuşturucu mafyası Dino Soerel ile “Gerger grubu“ olarak bilinen Adıyamanlı uyuşturucu çetesinin liderinin verdiği iddia edildi.
-Aynı günün gecesi, 9 saat sonra, İstanbul’un mafya babalarından Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin, Nişantaşı’ndaki evinden çıktıktan kısa süre sonra kaleşnikoflu saldırıya uğradı ve koruması Ferdi Topal ile birlikte öldürüldü. Nişantaşı’ndaki çatışma çete hesaplaşması çıktı. Vedat Şahin’in, 10 yıldır kan davası güttükleri Saral’ın 2 adamına misilleme olarak vurulduğu öne sürüldü. Hüseyin Saral, tahliye olduktan sonra 31 Ocak 2005 günü Roma’da. Sedat Şahin’in adamları tarafından sokak ortasında öldürüldü ve mafyanın en kanlı kavgası, Sedat Şahin ve Hüseyin Saral grubu arasında yaşandı. Çatışmalarda 6 kişi öldü.
AKP’nin Eli Kanlı Çeteleri Soyguna, Katliama Kaldıkları Yerden Devam Ediyor
Vedat Şahin’in abisi Sedat Şahin de kendisi gibi mafyadır. İstanbul’da 2005 yılında “Lale Operasyonu” kapsamında tutuklanan Vedat Şahin’in, ağabeyi Sedat Şahin ve adamları hakkında hazırlanan polis fezlekesinde; İstanbul’un gece hayatını kontrol altına aldığı ve ayrıca İstanbul’a gelen bir Rus bakanın Şahin’i ziyaret etmek istediği, 2005 yılında Yargıtay ve Emniyet’te adamlarının olduğu ve bunlar vasıtasıyla davalarını takip ettiği bilgisi vardı.
Sedat Şahin, çete kurmak ve yönetmek, soygun, haraç alma, adam yaralama, sahtecilik gibi suçlardan yargılanırken, 2011 yılında, “tutuklulukta 5 yılı aştığı” gerekçesiyle AKP’nin tahliye ettiği mafyacılardandır. 2012’de bir kez daha aynı suçlardan tutuklanıp hakkında açılan Sedat Şahin, tutuklu kaldığı süre gözönünde bulundurularak bir kez daha tahliye edildi.
Basında, Sedat Şahin’in, kardeşi Vedat Şahin’in katillerini belirlemek için 25 kişilik ekip kurarak, Hollanda ve Türkiye’de istihbarat topladığını yazdı gazeteler. Bu demektir ki; AKP’nin eli kanlı çeteleri kanlı hesaplaşmalarına devam edecek. Tabi bununla da kalmayıp halkın kanını emmeye devam edecekler. AKP’nin polisi, savcısı, milletvekil de payını alacak.
-İstanbul’da son 10 günde uyuşturucu mafyasının infazlarına bir yenisi daha eklendi. Sultangazi’de, ormanlık alanda bir ceset bulundu. Polis, çenesinin altından başının üst tarafına doğru ateş edilerek tek kurşunla öldürülen kişinin, 28 yaşındaki Mehmet Paksoy olduğunu, daha önce uyuşturucu satıcılığı yaptığını, tutuklandığını ve denetimli serbest bırakıldığını açıkladı. AKP, uyuşturucuya, fuhuşa, yozlaşmaya karşı mücadele eden devrimcileri tutuklayıp onlarca yıl ceza veriyor, uyuşturucu mafyalarını, onların maşası torbacıları çocukları, gençleri zehirlesin diye serbest bırakıyor. Çünkü AKP faşizmi, halk düşmanı politikalardan, mafya ve çetelerden besleniyor. Çünkü mafya ve çeteler, AKP’nin suç örgütüdür. Onlarsız yaşayamaz.
Son bir aydır yaşanan mafya, çete infazları AKP’nin “Türkiye’de mafya çete ayağını çökerten bir iktidarız biz. Çeteler, mafyalar bizim dönemimizde olması gereken yere gittiler” demagojisini çürütmüştür. Çeteler bir yere gitmemiştir, AKP kendisi de çete olmuştur.
Adaleti Kendi Ellerimizle Sağlayacağız Bizden Korkun!
Türkiye’nin en büyük tekellerinden olan Koç grubuna ait ve tekellerin para deposu olan Yapı Kredi Bankası 7 Ocak’ta Cepheli İşçiler tarafından bombalandı. Cepheli İşçilerin bununla ilgili yaptığı açıklamada: “..Cani patronlar işçileri katletmeye devam ediyorlar. Her gün onar yüzer işçileri katlediyorlar. Katiller ortadayken AKP iktidarı onların korumalığını yaparak adaletsizliği sürdürüyor. Ama artık rahat uyuyamacaklar. Çünkü artık adaleti saraylarda ceylan derisi koltuklarda oturan patronlar değil, Cepheli işçiler sağlayacak! Soma’da 307 işçi, Ermenek’te 18 işçi, Torunlar ‘da 10 işçi katledildi… Ve katliamlar bunlarla sınırlı değil. Her gün birer, ikişer, onar yüzer katlediliyoruz ve katiller AKP iktidarındaki sömürü düzeninde koruma altındalar. Tüm patronları uyarıyoruz: Yaptığınız her katliamın hesabını soracağız! Sizlerin devleti, polisi, yargısı varsa, işçilerin de Cepheli İşçileri var. Halk düşmanları sizleri de unutmadık! Berkin’in, Hasan Ferit’in, Uğur’un hesabını soracağız! Çocuk katilleri olan sizler, ellerinizi, kollarınızı sallayarak geziyorsunuz. Ama artık gezemeyeceksiniz. Adalet saraylarda dağıtılmaz. Adaleti halk sağlayacak. Halkın olduğu her yerde onun adaletini göreceksiniz. And olsun ki AKP’den ve tüm katillerden, işkencecilerden, işbirlikçilerden hesap soracağız! Hesabımız mahşere kalmayacak!” denildi.
Hasan Ferit’in Katilleri Hesap Verecek!
İzmir Halk Cephesi tarafından, Karşıyaka Çarşı girişinde, 6 Ocak’ta Hasan Ferit Gedik davasının görüldüğü gün bir eylem yapılarak, mahkemelerin adaletsizliği teşhir edildi. Eylemde yapılan açıklamada; “Hasan Ferit’in ölümü basit, nedensiz, rastgele bir ölüm değildir. Burjuvazi, kendilerine rant için uygun gördükleri mahallelerden yoksul insanları kovar ve kendi binalarını diker. Kovamadığı halkı çetelerle, uyuşturucuyla teslim alıp direnmelerini engellemek ister. İşte Hasan Ferit bir mahalleyi uyuşturucuya karşı savunurken şehit düştü” vurgusu yapıldı.