Burjuvazinin Adaletsizliğine Karşı Halkın Adaleti
Burjuvazi, sebep olduğu ve üzerinde yükseldiği eşitsizlik ve adaletsizliğe oranla, adliyelerini devasa hale getiriyor. Adaletsizlik ne kadar büyükse bu binaların mimarisi de adeta o kadar büyüyor. Fakat bu parlak görünümler, devasa binalar, yaldızlı açılışlar ve açıklamalar derinleşen, büyüyen adaletsizliği örtbas etmekte aciz kalıyor. Çünkü, halk parlak maskelerin, devasa binaların ardına gizlense de adaletsizliği hayatın içinde yaşıyor, biliyor, görüyor.
İşte bu yüzden halk ne kadar yaldızlı olsa da adaletsizliği değil; sade, somut ve net adalet istiyor.
Halk hakkını istedikçe burjuvazi halkın üstüne panzerler, uçaklar, coplar kaldırıyor. Halk, sömürü ve zulme boyun eğdikçe burjuvazi kendisini “uygarlık ve adalet” şampiyonu ilan eder. Ama ne zamanki halk, hak ve özgürlüklerini ister, istemekle de kalmaz “hak verilmez alınır” diyerek harekete geçer. İşte o zaman burjuvazinin gerçek yüzü olanca açıklığıyla çıkar ortaya.
Marx, burjuva düzeninin bu gerçekliği için şöyle der: “Burjuva düzeninin uygarlık ve adaleti bu düzenin köleleri ne zaman efendilerine karşı başkaldırırsa, kendi korkunç yüzlerini açıkça gösterirler. O zaman bu uygarlık ve adalet, maskesiz yabanıllık ve yasasız öc alma ereklerini açığa vurur.”
Burjuvazi hakkını isteyen halktan nefret eder. Çünkü halkın haklarını istemek demek, burjuvazinin haksızlığını açık eder.
Burjuvazinin bu sınıfsal nefretinin zirvesi ise devrimcilere yöneliktir.
Burjuvazi, “ayaktakımı” olarak gördüğü halktan iğrenir. “Ayaktakımı”nın hak ve özgürlüklerini istemesinden de nefret eder. Bu başkaldırıyı örgütleyip önderlik eden devrimcilere yönelik ise “kin” duyarak saldırıya geçer.
Burjuvazinin devrimcilere yönelik kinin nedenini Lenin şöyle açıklamıştır: “Burjuvazinin bize vahşi bir nefret duyması, bizim halka burjuvazinin egemenliğini yıkmanın doğru yolunu ve aracını gösterdiğimiz gerçeğinin en anlaşılır açıklamalarından biridir.” (Lenin Seçme Eserler-6, İnter Yayınları, syf 265)
Burjuva düzeninin bekçilerinin bize “Bir siz değişmediniz, hala aynı şeyleri savunuyorsunuz” demelerinin temel nedeni de “bizim halka burjuvazinin egemenliğini yıkmanın doğru yolunu ve aracını gösterdiğimiz gerçeği”dir.
Ve işte bu yüzden “kin” ile “nefret” ile saldırıyorlar.
Saldırsınlar; Mahir Çayan’ın dediği gibi “Varsın bütün oklar üstümüze yağsın, bizler doğru gördüğümüz yolda sonuna kadar yürüyeceğiz”
Değişmeyeceğiz, rotamızı asla değiştirmeyeceğiz ve halkımıza burjuvazinin egemenliğini yıkmanın doğru yolunu ve aracını göstermeye devam edeceğiz. Bu uğurda, burjuvazinin vahşi nefretinin karşısına amansız sınıf kinimizle halk düşmanlarının halka yönelik tüm saldırılarının karşısına devrimci adaletimizle çıkmaya devam edeceğiz.
Burjuvazinin bize karşı “kin ve nefret” duyması doğru yolda olduğumuzu gösterir. Burjuvazinin nefreti korkusunun, haksızlığının, alçaklığının ürünüdür. Bizim, halk düşmanlarına yönelik büyüttüğümüz hıncımız ise sorulacak hesaplarımızın dökülen kanlarımızın, haklılığımızın ve onurumuzun eseridir.
Halk savaşçısı Kahraman Altun’un dediği gibi burjuvaziyi “ayak takımı” deyip aşağıladıkları halkın ayakları altında ezeceğiz:
“Nasıl sen vurdukça kılıcını
taa ciğerlerime
Nasıl akacak kan
damarda durmadan
öyle ezileceksin ayaklarımın ltında
Kendi kamında boğacağım seni
Gün benim
Sen titre..”
Titresin oligarşi, çünkü halkın Kahramanlar’ı var sokakta, meydanlarda, patikada ve toprağın bağrında.. Ve büyütüyorlar halkın hıncını her tarafta…
DÜŞMANA..
Ey sürüngenler
asalaklar güruhu!
Ben ki korkusuz ve üretken ustaların
sınanmış kavgalarında bir damla yürek
bir damla beyin.
Ben ki o uçsuz bucaksız ordunun
sessiz sedasız bir ateş fitiliyim.
İçim öyle nefret dolu size,
yüreğim ateş çemberi.
Ben ki,
önümde kıvrılıp dolanan yola
Tırnak ile diş ile
yürek ile aşk ile düşmüşüm.
Ben ki
Milyonların asi gücü
dağ seli.
Alın yazınızı ben çizmişim
Yoldaşlarımın düşen başlarına
söz vermişim.
Yok başka yolu
Ben milyonlarla
milyonlarla beraber ben sizi
Kahraman Altun