Örnek Resim

Anasayfa > GÜNDEM > Kürdistan’da Tek Yol Devrim

Kürdistan’da Tek Yol Devrim
Son Güncellenme : 04 Oca 2015 7:31

AKP VE HDP’NİN   SEÇİM YATIRIMI:    ÇÖZÜM SÜRECİ

AKP de, HDP de ağızlarını her açtıklarında çözüm sürecinden söz ediyorlar… Bu konuda her iki taraf da kendi kitlelerine hitaben açıklamalar yapıyor. Fakat sözde ikili görüşmeler ve ortak düşünceler etrafında yürüyen “çözüm süreci”ne ilişkin iki tarafında yaptığı açıklamalar birbirini tutmuyor. HDP büyük oranda susturulmuş ve artık AKP’nin icazeti dışında bir açıklama yapamayacak bir halde olduğu için daha çok KCK tarafından açıklamalar yapılmaktadır. Bu açıklamalara karşı AKP’nin çıkışları ise oldukça küstah ve aşağılayıcıdır. “Çözüm süreci”nin kendisine baktığımızda ise ortada yürüyen, gelişen hiçbir şeyin olmadığı görülüyor. Ne AKP’nin ne de HDP’nin istediği gibi yürüyen bir süreç yaşanıyor. HDP veya KCK bir açıklama yapıyor AKP en sert ve üst perdeden “yok böyle bir şey” diyerek çıkış yapıyor. AKP’nin yaptığı açıklamalar karşısında ise Kürt halkı, “bu nasıl bir çözüm sürecidir” haklı sorularını sorarak tepkilerini ortaya koyuyor.

Kısacası bu konuda herkes körlerin fiili tanımlamasında olduğu gibi kendi cephesinden ve kendine göre bir “çözüm süreci” tanımlaması yapıyor. Fakat hiçbirinin yaptığı tanımlama, bu konuda yaptığı açıklama gerçeği bütün olarak yansıtmıyor. Bu haliyle bakıldığında bugün için “çözüm süreci”nin her iki taraf için de en güçlü seçim malzemesi olmasının ötesinde bir anlamı da kalmıyor.

Karşılıklı Atışmalar

KCK’dan, Murat Karayılan tarafından bir açıklama yapıldı. Kendi kitlesine verecek bir şeyi olmayan ve her geçen gün büyüyen Kürt halkının tepkileri karşısında gerçekte söyleyecek bir sözü olmayan Karayılan açıklamasında tehditle karışık şunları söylüyor:

“Çözüm Süreci” amacına ulaşırsa Abdullah Öcalan da 2015 Nisan ayında yapılacak kongreye katılacak…”

Böyle beklentilerle ve sorunun çözümüne dair çok şeyler olacakmış havası yaratarak başladığı konuşmasının devamında Karayılan aslında hiçbir gelişmenin olmadığını itiraf ediyor:

“Hükümet basın üzerinden çözümü istediğini söylüyor. Ancak şu ana kadar nasıl bir çözüm istediklerini açıklamadılar. Öcalan hakikatleri araştırma komisyonu, müzakere ve sekreterya kurulmasını ve bahara kadar bu konunun çözülmesini istiyor. Ancak şu ana kadar AKP bu konu üzerinde görüşünü açıklamadı. Öcalan heyete bu konunun gözardı edilmemesi için heyetin 10 gün içinde yanına gitmesini istemiş. Ancak, üzerinden 20 gün geçti. Şu ana kadar AKP hiç bir görüş belirtmedi. AKP hükümeti ve devletin bu konudaki yaklaşımını yetersiz buluyoruz.”

“AKP, 2015 seçimlerinin sakin geçmesini ve seçimlerden sonra tutumunu açıklamak istiyor. AKP, 2011’de yaptığını tekrarlamak istiyor. Buna fırsat vermeyeceğiz. Adım atılmazsa seçimlerden önce savaşa başlayacağız… Eğer AKP bu yaklaşımı ertelerse bu savaş anlamına gelir. Seçimden sonra bize karşı savaşacağı anlamına gelir. Yeniden bizi tasfiye etmek ve savaşla sorunu çözmek istiyorlar. Diyarbakır ve Hakkari’de iki gencimiz şehit edildi. Herkes bilsin ki Kürt gençleri sahipsiz değildir. Her şehit edilen gencimizin karşılığı verilir. Buna sessiz kalmayız.”

Hem yarattığı beklenti havasına ve hem de yağdırdığı tehditlere karşı AKP’nin açıklaması da gecikmedi… Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan, Karayılan’ın açıklamasının hemen ardından önce twitter mesajıyla aşağılayan bir açıklama yaptı. Şöyle diyordu Akdoğan:

“Kandil’den yapılan gerçek dışı, zamansız, yersiz, tahrik edici açıklamalar sürece yarar sağlamaz. Anakronik bir hal… Ya geçmişte takılıp kalıyorlar, ya afaki bir geleceğe veya hayale savruluyorlar. Her sabah düne uyananlar bugünü yakalayamazlar, zamanı yaşayamazlar…”

Akdoğan bu aşağılayıcı açıklamasını daha sonra Urfa’da yaptığı bir konuşmayla devam ettirdi. Oradaki konuşması Karayılan’ı ve Kandili adeta hiçe sayan bir içeriktedir.

“Onun bunun ne dediğinin bir önemi yok. Bizim ne dediğimizin önemi var. Yani sağdan soldan her yapılan açıklamayı muhatap alarak cevap vermek de doğru değil. Vatandaşlarımız hükümeti takip etsinler, meşru siyaset kurumunun ne dediğine baksınlar.”

Hem karşılıklı tehditler savruluyor ve hem de kendi kitlelerine mesajlarla yüklü açıklamalar yapılıyor. KCK, Öcalan bırakılacak beklentisi yayarak kendi kitlesine mesaj verirken Akdoğan ağır sözlerle, aşağılayarak cevabı veriyor ve kendi kitlesine KCK veya bir başkasının dediğine bakmayın bizim ne dediğimize bakın bizim dediğimiz geçerlidir diyor. Ve “onun bunun” diyerek aşağıladığı Karayılan’a söylediği de açıktır: Siz kim oluyorsunuz, biz Öcalan’la süreci geliştiriyoruz, onunla görüşüyor, onunla çözüyoruz diyerek Karayılan’ın sözlerini tamamen değersizleştiriyor.

Keza benzer şekilde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “iki yıldır diyalogtaydık, şimdi müzakere sürecine geçilecek” sözlerine karşılık olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Allah aşkına şimdi bunlar sadece bir algı oluşturmakla ilgili” diyor.

Kısacası ortada süren bir müzakere süreci de, Kürt halkının kazanımı anlamında bir “çözüm süreci” de yoktur. Karayılan esip gürlüyor, tehditler savuruyor ama o kadar, onun ötesine geçecebilecek bir iradeye de sahip değil. Akdoğan tam da bunu söylüyor zaten. Bakmayın siz “onun bunun” sözlerine diyerek Karayılan’ın sözlerine ehemmiyet vermiyor. Dahası aynı konuda HDP de adeta hükümet ile aynı bakış açısıyla hareket eder noktaya gelmiş. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Karayılan’ın Öcalan’ın çıkacağına ilişkin açıklamasını “tevatür” ve “Karayılan’ın bir dileği ve beklentisi olarak ifade edilmişti.” diyerek Akdoğan ile aynı paralelde bir yaklaşım içine girebiliyor.

Her Şey Seçim İçindir!

Bu durum da açıkça gösterilen tavırların seçime dönük olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Burjuva politikacılığının tutarsız, kitleleri aldatmaya yönelik, demagojik konuşmalarından farkı yok yapılan tüm açıklamaların… Her açıklama tutarsa misali yapılıyor, tutmayıp ters teptiği anda ise bu açıklama terk edilip bu kez farklı bir açıklamayla durum kurtarılmaya çalışılıyor.

Çözüm adına, müzakere adına yürüyen süreç gerçekte emperyalizmin ve oligarşinin denetiminde yürüyen bir süreçtir. Esas hedefi ise gerillanın emperyalizm ve oligarşi için tehlikeli olan boyutuyla silahların bırakılmasıdır. Bu nedenle yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmak yerine kitleye dönük demagojilerle dolu olması“çözüm süreci”nin gerek AKP ve gerekse de HDP açısından adeta bir seçim yatırımı olmanın ötesinde bir anlama ve öneme sahip olmadığını gösteriyor. İçi boş, kimseyi memnun etmeyen ve gerek AKP’nin gerekse de HDP’nin kendi kitlelerinin duymak istedikleri biçimde açıklamalarıyla süren bir durumdadır. Halkı boş bir “çözüm süreci” beklentisi içinde oyalayarak, aldatarak seçime girmek istiyorlar. Yapılan açıklamaların birbirini tutmaması, karşılıklı atışmalar biçiminde yürümesi bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Kaldı ki sürecin nasıl yürüdüğü ve yönlendirildiğini Cizre’de son yaşananlar da ortaya koymaktadır. Kontrgerilla yöntemleriyle halkı katleden ve gericileri bir kez daha devreye sokarak sindirme operasyonları yapan AKP iktidarını hedef alamayan HDP’liler, AKP ile aynı ağzı kullanarak “paralel yapı”nın provokasyonu olarak değerlendirmeler yapıyorlar.

Oysa gerçekleri Karayılan çok açık ortaya koymaktadır. 2011 yılında seçim öncesi yaşananların benzeri yapılıyor vb. diyerek tehdit ediyor. Ancak defalarca aynı şeyleri yaşadıkları halde göbekten bağlıymışçasına kopamadıkları AKP’nin bugün öncekilerden çok daha pervasız ve rahat olmasının dayanakları karşısında ise çaresiz kalmaktadır.

Sonuç olarak;

1- HDP ve AKP’nin karşılıklı açıklamalarının ortaya koyduğu temel gerçek “çözüm süreci” dedikleri sürecin çözümsüz olduğunu göstermektedir. Gerek AKP ve gerekse de HDP cephesi esas olarak kendi kitlelerini ikna etmeye dönük açıklamalar peşindedirler. Bu da demagojinin hat safhaya çıkmasına sebep oluyor.

2- AKP, HDP’ye göre çok daha rahattır. Çünkü esas olarak süreci kendisi yönlendirmekte, ve HDP’nin konuşmalarını dahi belirleyebilmektedir.

3- Karayılan gerçeği yansıtmayan ve AKP tarafından aşağılanan konuşmalarını süsleme dışında bir anlamı kalmayan tehditleriyle oligarşi üzerinde hiçbir etkide bulunamamaktadır. Dolayısıyla bu tür tehdit açıklamalarının da hedefi halktır, HDP kitlesidir. Onları oyalama, beklenti içine sokma amaçlıdır.

4- Tüm bunların ortaya çıkardığı gerçek: “çözüm süreci” adına söylenen her söz esas olarak önümüzdeki bahar yapılacak seçimler için bir yatırımdır. Oligarşinin parlamentosunda yer tutma kavgasının ürünüdür. Bu nedenle propaganda amaçlı açıklamalar yapılmakta, kitleler demagojilerle aldatılmaktadır. Gerçeği yansıtmayan propagandalar egemen güçlerin işidir.

5- Türk egemen güçleriyle birlikte seçim yarışı içinde kitleleri boş beklentiler içine sokmak, halkı aldatmakla HDP, sınıf mücadelesinde cephesini egemenlerden yana belirlemiş görünmektedir. Yaşanan ve AKP eliyle geliştirilen süreç tüm Türkiye halkı için olduğu kadar Kürdistan halkı için de daha fazla açlık ve yoksulluk getirmektedir. Hatta Kürdistan’da yaşanan ekonomik gerçekler açlığın ve yoksulluğun çok daha boyutlu olduğunu göstermektedir. Buna bir çözümü olmayan, ulusal haklar için ise kırıntı bile denemeyecek içeriğe sahip olan “çözüm süreci” bu yanıyla da egemenlerin elinde yalan ve seçim malzemesi olmasının ötesinde anlam taşımamaktadır.

6- Tüm bu gerçekler ortada iken yalan üzerine kurulu bir “çözüm süreci” ile halkımızı daha fazla kandıramayacaklar. Er veya geç halkımız sınıf mücadelesinin gerçekleriyle, açlık ve yoksulluğun yaratığı sonuçlarla egemen güçlerin ve egemenlerle kolkola giren milliyetçi, oportünist güçlerin karşısına dikilecek kendi kurtuluşunu sağlayacak, kendi iktidarını kuracaktır.

 

** Anakronik: zamana, o çağa uymayan… Olayın gerçekleştiği dönemden farklı bir döneme göre değerlendirilmesi.

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.