ÖZEL SEKTÖRDE MÜHENDİS MİMARLARIN ROLÜ
Mühendis eğitim hayatı boyunca öğrendiği teorik bilgiyi pratikte uygulanabilir hale getiren ve problem çözebilen kimsedir. Özel sektörde işverenlerin bir mühendisten beklentisi de problem çözebiliyor olmasıdır. O zaman özel sektörde çalışan bir mühendisin üretkenliği işverenin problemleri çerçevesinde şekilleniyor. Türkiye gibi yeni sömürge ülkelerde sanayi, emperyalizmin güdümünde cılız bir şekilde yol alırken mühendisliğin niteliği de bu üretim ilişkisi çerçevesinde şekilleniyor. Bu koşullar altında bir fabrika, şantiye veya başka bir işyerinde mühendisin rolü işverenine daha fazla kar ettirmekten öteye geçemiyor. Kapitalizmin mühendislere bu dayatması sanayisini oturtmuş emperyalist ülkelerde kendi çizdiği sınırlar çerçevesinde bilim yapma imkanı verse de Türkiye gibi montaj sanayinin olduğu ülkelerde bundan bahsedilemez.
Mimarlık ise ihtiyaçlar doğrultusunda insanlara yaşam alanları tasarımı işidir. Mimarlık mesleğini şekillendiren şey ise bu ihtiyaçların kimler tarafından belirlendiğidir. Burjuvazinin ihtiyacı daha az masraf daha çok kar. Burjuvazinin bu talebini hayata geçirebilecek en önemli mevkilerden biri mimarlıktır. Yani mühendisler gibi mimarlığın sınırlarını da belirleyen yine patronlardır. Ali Ağaoğlu’nun hiçbir mimarlık eğitimi almış olmamasına rağmen reklamlarda “yaşam mimarı” rolü ile yaptığı gösteri Türkiye’de mimarlık mesleğinin sınırlarını herkese gösteriyor.
Türkiye gibi yeni-sömürge, bilim ve teknik üretmeyen ülkeler emperyalizmin sunduğu bağımlılık politikalarını bilim teknik adı altında uygulamakla yükümlüdür. Bu süreci daha da hızlandırmak ve çelişkileri yumuşatabilmek için ara elemanların devreye girmesi gerekiyor. İşte Türkiye’deki mühendislik ve mimarlık anlayışı burada başlıyor. Peki, özel sektörde çalışan mühendis ve mimarlar patronun sorunlarını çözmekle yükümlüyken kendi problemlerini çözebiliyor mu? Mühendislik mesleğinin düzendeki yerini belirleyen temel sorulardan birisi budur. Çünkü her ne kadar bir mühendisin işyerindeki mevkisi idari kısım (beyaz yakalılar) olsa da işverene kar ettirebildiği kadar değerlidir. Yani özel sektörde çalışan mühendis mimarlar bilgisini, emeğini pazarlayarak hayatını devam ettirebildikleri için üreten sınıftır.
Yukarıda bahsedilen üretim ilişkileri ve ülkemizin durumu çerçevesinde özel sektörde çalışan mühendis mimarların sorunları şunlardır.
TMMOB’ye kayıtlı üyelerin % 80’inden daha fazlası ücretli çalışan veya işsiz mühendis mimarlardır. Fakat bu % 80’lik kısmın TMMOB içerisindeki temsiliyeti çok düşüktür. TMMOB, mühendis ve mimarlar için bir taban fiyat belirlemiş olsa bile bunun pratikte bir karşılığı olmamıştır. Şimdi patronların yönetiminde olan bu kurumun ücretli çalışan ve işsiz mühendis mimarlar için mücadele etmesi sözden ileriye gitmemiştir. AKP’nin odalara karşı saldırılarına dahi hantal ve bürokratik bir şekilde tepki veren TMMOB yönetimi mühendis mimarlar ve patronlar için bu derece önemli olan bir konuda ileri bir pratik öremez. TMMOB yönetimi mevcut hantal yönetim anlayışını bir kenara bırakıp asıl itici güç olan işsiz ve özel sektörde sömürülen mühendis mimarlara yüzünü dönmelidir.
Özel sektörde çalışan mühendis mimarların problemleri ve meslek örgütünün durumu ortadayken mühendis mimarlar ne yapmalı? Hem özel sektörde çalışan mühendis mimarların sorunları hem de TMMOB’nin durumu mühendis mimarların örgütsüzlüğünden kaynaklanıyor. Özel sektörde çalışan veya işsiz mühendis mimarlar TMMOB içerisinde karar verme yetkisinde olabilirse TMMOB burjuvaziye daha yoğun bir baskı aracı olarak kullanılabilir. Ayrıca mühendis mimarların haklarının gasp edilmesine karşı daha militan ve sonuç alıcı bir mücadele örülebilir. TMMOB’de bir söz hakkına sahip olabilmek ve mesleki problemlerimize bir çözüm getirebilmek için mühendis mimar meclislerinde örgütlenmeliyiz.
Özel sektörde çalışan mühendis mimarlar birlikte çalıştığı işçilerin yöneticisi konumundadır ama onlarla aynı sınıfa mensup olduklarını unutmamalıdırlar.