Örnek Resim

Anasayfa > EMEKÇİLERDEN > Dayanışmayı Büyütmeliyiz

Dayanışmayı Büyütmeliyiz
Son Güncellenme : 21 Haz 2015 15:14

ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜ KULLANMAK YETMEZ DAYANIŞMAYI BÜYÜTMELİYİZ! 

Her direniş bir okuldur..
İşçi direnişlerinin ise biz devrimci işçilere bıraktığı deneyim çok daha önemlidir. Yaşanan deneyler, DİH’lilere sayısız ders, pratik bilgi bırakacaktır. Devrimci mücadelede her deneyim,  yapılan her değerlendirme geleceğe doğru atılan sağlam bir adım demektir.
Metal işçilerinin direniş süreci de bizlere sayısız deney ve ders bıraktı. Politikalarımızın mücadelenin içinde nasıl doğrulanabileceğini, eksiklerimizi, yapabileceklerimizi, direniş süreçlerini nasıl değerlendirmemiz gerektiğini gördük…
Kuşkusuz sözünü ettiğimiz konularda öğrenmeye de devam ediyoruz. Ancak en azından yakın sürecin bizlere öğrettikleri üzerinden sonuçlar çıkarmaya çalışmalıyız.
Metal işçilerinin direnişi, politik açıdan güçlü bir direniştir. Bu direnişte öne çıkan DOĞRULARIMIZ;
1-Patron sendikacılığına karşı direndik. Herşeyin tabandan yeniden örgütlenerek direnilebileceğini, hak alınabileceğini  gösterdik.
2-Patronlara karşı direndik.
3-Devlete karşı direndik. Anayasal hak olan grev hakkı iktidarlar tarafından “milli güvenlik” gerekçeleriyle fiilen gasp edilmekteydi. Sarı-patron sendikalarının tüm engellerine rağmen fiilen üretimden gelen gücümüzü kullanarak grev yaptık.
4-Pankartlarımızda “ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK” sloganlarıyla kararlılığımızı anlattık.
Bu slogan ancak bedel ödemeyi göze alarak, militan bir mücadeleyle hakların alınabileceğinin ifadesiydi.. Meşru çizgimizde ısrar ederek kazandık…
Öyleyse EKSİKLERİMİZ nelerdi?
1- Üretimden gelen gücümüzü kullandığımız bir direniş süreci yaşadık… Ancak sadece üretimden gelen gücü kullanmak yeterli midir?
Hayır yeterli değildir. Sendikaların ve devletin işçi sınıfını bölüp parçaladığı, birlikte mücadelenin ve sınıf dayanışmasının bilince çıkarılmadığı, direnişlerin sadece belli işkolları ile sınırlı kaldığı koşullarda tek başına üretimi durdurmak mücadelemizi ve haklarımızı büyütmez…
2- Direnişlerimizi daha politik bir zemine oturtmak zorundayız.
3- Direnişi politikleştirmek, bugünün koşullarında öncelikle DAYANIŞMAYI ÖRGÜTLEMEKTİR.
Patronlar-devlet-polis tüm gücüyle direnişi yalıtmaya çalıştılar;  diğer halk kesimlerinden, işçilerden tecrit etmeye özel bir önem verdiler. Direniş boyunca “provokatör korkusu”, “aralarına sızacak bozguncular”, “kesinlikle politik bir amaç olmalı” vb. ideolojik propagandalarla bir baskı ortamı yarattılar.
4- Düzenin direnişimizi tecrit etme, dayanışmayı engelleme çabalarını yeterince boşa çıkaramadık.
Direniş sürecinin en temel eksikliği de bu saldırıları boşa çıkaramamak olmuştur.
DİH’lilerin en çok deneyime dönüştürmesi gereken konu dayanışmanın örgütlenmesindeki eksikleridir.
Ve geleceğe aktarılması gereken ders, düzenin dayanışmanın önüne çektiği duvarları yıkmak, bu ısrarı göstermek olacaktır.
Düzen direnişi yalıtarak örgütsüzleştirmeye, örgütsüzlük içinde boğmaya çalışmıştır. İşte tam da bunun için salt üretimden gelen gücü kullanmak yeterli değildir. Direnişin soluk alabilmesi hayati önemdedir.
Bu soluğu almanın tek bir yolu vardır:  Diğer işçilerin, emekçilerin, halkın talepleriyle direnişi bütünleştirmek ve dayanışmayı büyütmek… Düşmanlarımız hangi saldırıda bulunurlarsa bulunsun, direniş varlığını koruyacaksa politikleşecektir; bu anlamda politikleşmek zorundadır…
Tek bir kişinin direnişi, az sayıda işçinin ya da halkın direnişi, büyük ya da küçük demeden, her yerde direnişlerle dayanışmak zorundayız. Her işçi kendi ekmeğine ve haklarına sahip çıkmak, çıkarlarını savunmak istiyorsa mutlaka bir diğer işçinin ekmeği ve hakları için de direnmek zorundadır…
Aradaki çizgi kesinlikle çok incedir.
Dayanışma bunun için hayati önemdedir.
Bunun için tek bir kişi bile olsak direnmek ve aynı zamanda tek bir kişinin direnişiyle bile dayanışmak zorundayız.
Her şey bir yana içinde bulunduğumuz tarihsel süreç içinde ekonomik demokratik, politik, az kişi, çok kişi demeden her türlü direniş desteklenmelidir. Emperyalizm ve işbirlikçilerinin halk güçlerini tam bir kuşatma altına aldığı; direnen her tür kişi ya da örgütü boğmaya çalıştığı bugünün dünyasında en küçük bir direnişin bile siyasal önemi büyüktür.
Dayanışmayı ve birliği örgütlemek, ortak sorunlar ve talepler etrafında güçleri biraraya getirme ve birlikte mücadele etme bilinci yaratmalıyız. Bu kendiliğinden olmayacaktır. Bunu yapacak olan devrimcilerdir.
Ne yapacağız…
1-Ülkemizin herhangi bir yerinde bir direniş başladığı zaman İLK ÖNCE BİR BASIN AÇIKLAMASI yapalım.
2-Hızlı harekete geçelim… Direnişin bulunduğu şehre gidelim… Direnişe destek verelim. Fiilen direnenlerin yanında olalım.
3-Direnişin bulunduğu bölgeye hiçbir şekilde gidemiyorsak, bulunduğumuz şehirde destek eylemleri, direnişler örgütlemeliyiz.
4-Her direnişe mail göndererek, telefon ederek, mektup yazarak…vb destek olalım.
Patronlar ve patron sendikacıları nasıl direnişleri, işçi ve halk desteğinden yoksun bırakmak; tecrit ederek güçsüzleştirmek ve yenilmesini sağlamak istiyorlarsa; biz de işçilerin ve halk kitlelerinin güçlü dayanışma örneklerini yaratmalı ve patron sendikacılarını tecrit etmeliyiz. Elbette bunlar birkaç günde çözülecek sorunlar değildir. Ancak örgütlenmede, ajitasyon ve propagandada  bu hedefi takip etmeliyiz.
Direniş ve grevlerle dayanışma bilinci yaratalım.
Her zaman olduğu gibi bu bilinci yaratmak için ilk önce kendi bilincimizi, kendi pratiğimizi örgütlemeyiz. İlk adımı kendimizden başlayarak atmalıyız.
DİH’liler direnişlerin bulunduğu işyerlerine, şehirlere mutlaka gitmeli ve orayı bir okul olarak değerlendirmelidirler.
Böylesi süreçler diğer zamanlarda yapılanlardan on kat daha zor olacaktır… Direnişin her anı, her adımı sayısız dersle doludur.
Bu dersler hem direnişlerimizi hem de örgütlülüğümüzü büyütecektir.


Yaşasın Nefa Zaferimiz!  Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer!
Devrimci İşçi Hareketi 10 Haziran’da Nefa Zafer Pikniği’ne Kuruçeşme halkını davet etti. Pikniğe davet ve direnişle ilgili yazı olan 200 bildiriyi halk pazarında Kuruçeşme halkına ulaştırdı. Ayrıca pazarda açılan masada 50 tane “Adalet İstiyoruz! Alacağız” bildirisini halka ulaştırdı. 12 Haziran’da ise mahallede sesli çağrı yapılarak halka direniş ve zafer anlatıldı, 100 adet bildiri dağıtıldı. Sonrasında tüm mahalle dolaşıldı ve meydanda basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamada Erkan Munar’ın 105 günlük direnişi örgütlü işçi olmanın gücü, devrimci işçi olmanın gücü halka anlatıldı ve Devrimci İşçi Hareketi olarak “İşçilere Kalkan Elleri Kıracağız, Patronlardan Katillerden Hesap Soracağız” denildi.
***
Maden İşçileri Dayanışma ve Mücadele Derneği  Mahkeme Çalışmalarını  Sürdürdü
Soma Katliamı’nın 15 Haziran’da yapılacak ikinci duruşması için Maden İşçileri Dayanışma ve Mücadele Derneği, çağrı çalışmaları yürüttü. Bu kapsamda 12 Haziran’da Kınık pazarında mahkemeye çağrı bildirileri dağıtıldı. Bir sonraki gün Elmadere Köyü’ne gidildi. Burada muhtarlıktan mahkemeye gitmek üzere 15 Haziran sabahı Kınık’tan otobüs kaldırılacağı duyurularak mahkemeye çağrı yapıldı. Daha sonra bir şehit annesiyle sohbet edildi. Aynı günün akşamı ise Köseler Köyü’ne gidildi. Köyde her sene yapılan geleneksel köy hayrının hazırlıklarının yapıldığı, hayır alanına gidilerek köylülerle sohbet edildi. Köylüler Pazar günü yapılacak hayrın çok kalabalık olacağını ifade ederek davet ettiler. 14 Haziran’da öğlen hayır alanına gidilerek sohbetler edildi. Mahkemenin takip edilmesinin önemi üzerine konuşuldu. 3-4 aile katılacaklarını söyledi. Bunun üzerine Maden İşçileri Derneği üyeleri alandan ayrıldılar.
***
Adaletsizliğe Boyun Eğmeyeceğim!  İşimi İstiyorum!
Nuriye Gülmen 10 Haziran’da üniversitedeki görevine son verilmesiyle ilgili Eskişehir’de Doktorlar Caddesi girişinde imza masası açtı. “Adaletsizliğe Boyun Eğmeyeceğim! İşimi İstiyorum!” pankartının önünde açılan imza masası bir buçuk saat boyunca açık kaldı.

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.