Halk Düşmanı AKP Yürüyüş’ün Kapılarını Kırdı, Duvarlarını Yıktı, Eşyaları Talan Etti! Demokratik Kurumları Basıp Terör Estirdi!
AKP Demokratik Mevzileri Demokratik Kurumları Düşman Görüyor, Düşman Topraklarına Girer Gibi Giriyor!
DERNEKLERİMİZ, DERGİLERİMİZ HALKIMIZIN EVİDİR!
Halk Düşmanı Katilleri Sokmayacağız!
Demokratik Mevzilerimizde Direneceğiz!
AKP’nin polisleri, 3 Haziran gecesi Yürüyüş dergisinin teknik hazırlıklarının yapıldığı, İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki Ozan Yayıncılık’a saldırdı. Gece baskını bununla da sınırlı kalmadı. Aynı gece, aynı saatlerde katil polis 1 Mayıs Mahallesi’nde bulunan Anadolu Haklar Derneği, Bağcılar’da Karanfiller Kültür Merkezi ve Altınşehir Şahintepe’deki Berkin Elvan Halk Kütüphanesi’ne baskınlar düzenledi. Devrimci kurumlara ve Küçükçekmece, Başakşehir, Bağcılar, Bahçelievler, Esenyurt ve Bakırköy’de evlere yapılan baskınlarda toplam 23 Halk Cepheli gözaltına alındı.
Başta AKP medyası olmak üzere burjuva basın, AKP polisinin saldırısını “İstanbul’da helikopter destekli terör operasyonu” olarak verdi.
Operasyonun gerekçesi de her zamanki yalan ve demagojilerdendi. Kurumlarımız bugüne kadar yüzlerce kez basılmıştır. Bakın, karşılaştırın operasyonun gerekçesini, neredeyse satırı satırına aynıdır söylenenler: “Operasyon kapsamında; terör örgütü adına yasadışı gösteri, kamu binaları ile çevrede bulunan işyerlerine molotof kokteyliyle saldırı, vatandaşların yaralanması, darp edilmesi, tehdit eylemlerine katıldıkları ve gerçekleştirdikleri iddiasıyla…” derler açıklamalarında.
Onca abartı ve şaşalı söylem her zaman deyim yerindeyse fos çıkar. Bu son operasyonda bu gerçek bir kez daha yaşanmıştır. “8 ilçede büyük terör operasyonu” dedikleri gece yarısı ve helikopterli baskınları sonrası gözaltına alınan 23 devrimciden sadece 3’ü tutuklanmıştır. Kaldı ki hepsi de tutuklanabilirlerdi. Sonuç değişmezdi yine.
AKP için, oligarşi için onun soygun, sömürü, zulüm düzenini tehdit eden her şey, herkes “terörizmdir”, “teröristtir”. Hakkını arayan, emeği, alınteri için direnen işçi, eğitim hakkı isteyen öğrenci, demokratik hakkını kullanan herkes teröristtir bu düzene göre. Örneğin 1 Mayıs’a katılmak, Grup Yorum konserine gitmek, mezar ziyaretinde bulunmak, demokratik bir gösteriye katılmak, adalet istemek tutuklanma gerekçesidir. Yüzlerce, binlerce insan sadece bu nedenlerle tutukludur, hükümlüdür.
Adına terör, asayiş, huzur, uyuşturucu vb operasyonu denilerek yapılan baskın ve saldırılarla devrimcilere ve halka yönelik saldırılar meşrulaştırılmaya, olağan hale getirilmeye çalışılmaktadır. Halkın huzurunu, asayişini bozan da uyuşturucuyu ilkokullara kadar yayan da, yozlaşmayı körükleyen, halkımızı aç, yoksul bırakan da bizzat bu düzenin kendisidir, AKP’nin kendisidir.
Oligarşi Demokratik Mevzileri, Demokratik Kurumları Düşman Görüyor, Düşman Topraklarına Girer Gibi Giriyor
Akrep araçları, zırhlı araçlar, TOMA ve helikopterler…
Gaz bombaları ve silahlarla kuşanmış yüzlerce çevik, özel tim polisleri…
Gece yarısı gerçekleşen “şafak operasyonu”…
Ellerinde koçbaşları, yetmedi itfaiye araçları, kapıları, camları kırarak giriyorlar. Devrimci kurumlardaki insanlarımızın üzerine gaz bombaları, plastik mermiler sıkıyorlar.
Gözaltına aldığı ilk andan itibaren işkencelere başlıyorlar. Ölüm tehditleri savurmalar, küfür ve hakaretler.
Bu saldırılarda devrimci kurumlar yağma ediliyor. Kırılmadık eşya bırakmıyorlar. Bilgisayarları, TV’leri, kameraları, eşyalarımızı parçalıyorlar. Değerli gördükleri şeyleri de çalıyorlar.
Zorbalığın Sınırı Yok
Eşyaları yerlere saçıyorlar, duvarlara küfürler yazıyorlar. Kinlerini duvardaki şehit resimlerinden alıyorlar. Resimleri, pankartları parçalıyorlar, karalıyorlar.
Her polis baskınında yaşanan olağan durumun kısa bir tablosudur bu. Bu tablo oligarşinin demokratik kurumları düşman olarak gördüğünün resmidir. Adeta düşman topraklarına girmiş, bir toprağı zaptetmiş gibidirler. Savaşa gider gibi gelmektedirler demokratik mevzilerimize.
Tahammülsüzdürler. Korudukları faşist düzenleridir. Kinle doludurlar halka, devrimcilere karşı. Hak aranmasına, faşizme boyun eğilmemesine, direnilmesine düşmandırlar.
Yürüyüş Dergisi’nde Oda Oda Direniş! Demokratik Mevzilerimizde Direneceğiz
Faşist saldırganlığa, demokratik mevzilerimizin yağmalanmasına karşı Cepheliler yine direndiler, halka örnek oldular.
Biz söyleyelim, evet kapılarımız çeliktendir. Ve çelik kapıların ardında da başka çelik kapılarımız vardır. Kameralarımız da vardır. Kendi hukukunu tanımayanların, halk için adaleti olmayanların karşısına böyle çıkıyoruz ve bu sonuna kadar meşrudur.
Ancak faşizm karşısındaki asıl çelik kapılarımız irademizdir, meşruluğumuzdur, haklılığımızdır.
Oligarşinin polisi, medyası, sözcüleri yeni bir şey keşfetmiş gibi “çelik kapıları var”, “kozmik odaları var”, demokratik kurumlara “hücre evi” diyor. Böylece devrimcileri, demokratik mücadele ve hak aramayı suç göstermeyi amaçlarlar.
Gerçekte Basılan Yerler, Kurumlar Nedir? Ne Yapılır Buralarda?
Yürüyüş Dergisi, yasal bir kurumdur. Ancak kendisini faşizmin hukukuyla, yasalarıyla sınırlamaz. Halkın sesidir, umudun sesidir. Faşizmi teşhir eder. Halkın sorunlarını, bu sorunların nasıl çözüleceğini yazar. Medya tekelleri gibi sınırsız olanaklara sahip değildir. Kar amacı gütmez. Fiyatı neredeyse baskı maliyetine eşittir. Yürüyüş’ü okurları gönüllü olarak elden ele dağıtır. Mahallelerde, işyerlerinde, meydanlarda halka ulaştırırlar. Yürüyüş dağıtmak da suçtur. Katledilme, sakat bırakılma nedenidir.
İrfan Ağdaş, böyle katledildi.
Engin Çeber, Yürüyüş dağıtırken gözaltına alındı, işkence gördü ve katledildi.
Ferhat Gerçek, sokak ortasında Yürüyüş dergisi dağıtırken arkadan vuruldu, felç bırakıldı.
– Bağcılar Karanfiller Kültür Merkezi,
– Anadolu Haklar Derneği,
– Şahintepe Berkin Elvan Halk Kütüphanesi…
Bulundukları mahallelerde halkın sorunlarına sahip çıkan demokratik kurumlardır. Yozlaşmaya, hırsızlığa, uyuşturucuya, yoksulluğa, kentsel dönüşüme karşı mücadele eden demokratik mevzilerdir.
Katlederek, sakat bırakarak, gece yarıları basarak, gözaltına alıp işkenceden geçirerek, tutuklayarak… Susturmaya, sindirmeye çalıştığı işte bu kurumlardır. Halkın kurtuluş mücadelesidir.
Demokratik kurumlarımız şahsında saldırı halkın mücadelesinedir. İşte bu bilinçle direniyoruz kurumlarımızda. AKP iktidarı baskınlarla, operasyonlarla devrimci, demokratik kurumları kuşatma altına almaya çalışıyor. Direnerek bu kuşatmayı yarıyoruz. Katil polisleri kurumlarımıza sokmamak için oda oda direniyoruz.
Gece yarısı akrepler, zırhlı araçlar, helikopter desteğinde yüzlerce polise karşı böyle direnilmiştir. Katil sürüleri girdikleri her odada, adım attıkları her metrede barikatlarla, sloganlarımızla, marşlarımızla karşılandılar. Tahammülsüzlüklerini gaz bombaları, plastik mermiler sıkarak gösterdiler. Ancak gaz bombalarını, mermilerini de halaylarımızla karşıladık.
Derginin saldırıya uğradığını öğrenen Gazili Cepheliler de dışarıda direnişe geçtiler. Direniş küçük çaplı olmasına rağmen polisi korkutmaya yetmiş adeta apar topar dergiyi terk edip kaçmak zorunda kalmışlardır.
Hangi hakla, hangi kanunla derneklerimizi basıyorsunuz? Sizin kanunlarınız halka karşıdır halkın mücadelesini boğmak içindir.
Derneklerimiz, dergilerimiz halkımızın evidir. Halk düşmanı katilleri sokmayacağız. Onları bir daha, rahat rahat kurumlarımıza giremeyecek hale getireceğiz.
Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğünün Tek Savunucusu Devrimcilerdir Bunun İçin Savaşıyoruz
Bu ülkede faşizme karşı, adaletsizliğe karşı, hukuksuzluğa karşı kim direniyor?
Düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel insan hakları olarak kabul görülen demokratik haklara kim sahip çıkıyor?
Bu sorunun açık ve net tek cevabı vardır; devrimciler.
Faşist katillerin kurumlarımıza girmelerine izin vermiyoruz. Oda oda direniyoruz. Demokratik eylem ve faaliyetlerimizin suç olarak gösterilmesine karşı eylem ve faaliyetlerimizi savunuyoruz.
Bunun için bedeller ödüyoruz; katlediliyor, sakat bırakılıyor, işkencelerden geçiriliyor, tutuklanıyoruz.
Yaptığımızı savunuyoruz, söylediğimizi yapıyoruz. Faşizmle asla uzlaşmıyoruz. Ondan icazet dilenmiyoruz. Kendi meşruluğumuzdan güç alıyoruz. Tek dayanağımız halkımız ve haklılığımızdır.
Direnmeyi meşru görmeyenler, direnmemenin teorisini yapanlar, yaşananlara bir kez daha bakın. Direndiğimiz, savunduğumuz, uğruna bedeller ödediğimiz demokratik haklarımızdır; düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğüdür. Bunun için direnmeyenler, savaşmayanlar hiçbir şey için savaşamazlar.
Faşizmden aman dilemeyen, ona meydan okuyan, demokratik haklara sahip çıkan tek güç devrimcilerdir.
Nasıl direnileceğini, demokratik mücadele geleneğinin, direnme geleneklerinin nasıl yaratılacağını, yaratıldığını biz öğretiyoruz.
Cepheliler, Direnmek Meşrudur Direnmek Meşruluğumuzu Büyütür!
Dergimiz faşizmin kuşatmasını, yalanlarını, demagojilerini parçalamakta en güçlü silahlarımızdan birisidir!
Dergimizin halka ulaştırılması, sayısının arttırılması, halkımızın dergi satışlarına katılması faşizmin kuşatmasını parçalamak için çok önemlidir!
Derneklerimiz, kültür merkezlerimiz; demokratik kurumlarımız hak aramada mevzilerimizdir. Devrimci hareketin halka açılan pencereleridir.
Düzenin krizi koşullarında faşist düzen için en büyük tehlike örgütlü, devrimci bir gücün varlığıdır. Çünkü bu güç alternatif demektir. Bunun için devrimcileri hedef almaktadır. Saldırı ve baskınlarıyla, devrimcilerin halklarımız nezdinde, meşruluğunu kırmaktır amaçları. Halka devrimcilerden uzak durmaları, faşizme karşı direnmemeleri için gözdağıdır.
Cepheliler demokratik mevzilerini sahiplenmede önemli bir birikim ve gelenek yaratmıştır.
Faşist saldırılara karşı öncelikle yapılacak şey, bulunduğumuz her yerde saldırıyı direnişle karşılamaktır.
Faşist saldırıyı teşhir etmek, yaşananları kendi ağzımızdan halka duyurmak, destek ve dayanışma çağrısı yapmak için yazılı da olsa açıklamalar yapmak her alan ve birimin, kurumun bir tarzı haline gelmelidir.
Basılan kurumlarımıza gitmek, ihtiyaçlarını karşılamak, yazılamalarla, afişlerle, pankartlarla saldırıyı teşhir etmek, toplu ve tek tek dergimizi halka daha çok ulaştırarak faşist saldırıları boşa çıkartmalıyız.
Nasıl ki faşist saldırı meşruluğumuza yöneliyorsa, bizi halktan uzaklaştırmayı amaçlıyorsa, direnmek de meşruluğumuzu büyütecek, bizi halka yakınlaştıracaktır.
Direnmekte sınır tanımamak, yeni biçimler bulmak bu açıdan önemlidir.
Kurumlarımızın, mahallelerimizin her karışında, her tuğlasında, sokağında devrimcilerin emeği, akan kanları vardır.
Faşist polis kurumlarımıza, evlerimize, işyerlerimize, mahallelerimize, ellerini-kollarını sallayarak girememelidir. İstedikleri zaman, istedikleri biçimde baskınlar yapamamalıdır. Kurumlarımızın, mahallelerimizin güvenliğinin sağlanması faşizme karşı demokrasi mücadelesinin önemli bir parçasıdır.
Kurumlarımızı, mahallelerimizi halkla birlikte savunmanın hazırlıklarını yapmalı, bunun meşruluğunu kavratmalıyız.
Faşizmin tüm kurumlarıyla, baskı güçleriyle rahatlıkla hareket etmeleri faşizmin, zulmün, sömürünün dayatılmasıdır, meşrulaştırılmasıdır. Buna izin vermeyeceğiz.
Mahallelerimizde elinizi-kolunuzu sallayarak kurumlarımızı, halkın evlerini, işyerlerini basamayacaksınız! Kurumlarımıza saldıranların katil, hırsız düzenlerini yıkacağız!
Basın Emekçileri Can Dündar’ı Ziyaret Etti
Basın Emekçileri tarafından AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın saldırısına maruz kalan Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi’ne ziyaret yapıldı. 4 Haziran’da Cumhuriyet Gazetesi önünde buluşan Basın Emekçileri, Cumhuriyet Gazetesi çalışanları, yazarlarıyla bir araya geldi. Ardından Can Dündar’la bir görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmede destek mesajları iletildi. Ayrıca iktidarın saldırılarına karşı dik durmak gerektiği, böyle olduğu takdirde halkın, gazetecileri sahipleneceğini belirttiler. Can Dündar’da MİT TIR’larının görüntülerini yayınladıklarında direkt saldırıya maruz kaldıklarını, bunun üzerine ikinci defa başka görüntüleri yayınladıklarını ve bundan geri adım atmayacaklarını ve üzerine gideceklerini belirtti. Basın Emekçileri kendi çalışmaları ve hedefleri üzerine de bir konuşma yaptı. Daha sonra bir gün önce polis tarafından baskın yapılan ve tüm yayın malzemeleri tahrip edilen, çalışanları yerlerde sürüklenerek gözaltına alınan Yürüyüş Dergisi üzerine de konuşuldu. Karşılıklı dostluk ve dayanışma mesajlarının paylaşıldığı görüşmede, “Basına ve basın çalışanlarına yönelik bu tip saldırılarda topluca hareket etmek ve ortak bir duruş ve refleks sergilemek gerektiği üzerine konuşuldu. Basın Emekçileri, 7 Haziran seçimi sonrası ise Yürüyüş Dergisi’ne toplu bir ziyaret gerçekleştireceklerini duyurdular.