“Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa.”
Aziz Nesin
Berkin Elvan 16 Haziran 2013 günü Okmeydanı’nda ekmek almak için evden çıktığında, polisler tarafından biber gazı kapsülü ile hedef alınarak başından vuruldu. Berkin küçücük vücudu ama devasa yüreğiyle 269 gün boyunca yoğun bakımda ölüme direndi. 11 Mart’ta yaşamını yitirdiğinde 15 yaşında ve sadece 16 kiloydu. Cenazesine 3 milyondan fazla insan katıldı. 15 yaşındaki Berkin bu ülkede adalet mücadelesi verenlerin simgesi oldu. Halkın adalet özlemi oldu.
Bugün Berkin Elvan’ın polisler tarafından vurulmasının üzerinden tam iki yıl geçti. İki yıl boyunca Berkin Elvan’ın katledilmesi emrini verenler ardı ardına açıklamalar yaparak, ölümü meşrulaştırmaya çalıştılar, açıkça katilleri korudular. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Polise emri ben verdim” dedi. 14 Mart 2014 tarihinde yaptığı konuşmada Berkin’i terörist ilan etti ve annesi Gülsüm Elvan’ı yuhalattı. 23 Mayıs 2014 tarihinde Berkin için “Ölmüştür, geçmiştir” diyordu.
Cumhurbaşkanı’nın da talimatıyla, katiller hakkında iki yıllık süre içerisinde hala dava açılmadı. Soruşturmada beş savcı değişti, savcıların hiçbirisi dosyada var olan fotoğraflar, kamera görüntüleri üzerine harekete geçmedi. Biz avukatların dilekçeleriyle dosyaya fotoğrafları giren polislerin, hiçbirisinin ifadesi alınmadı.
Berkin Elvan’ın katilleri, devletin başındaki Tayyip Erdoğan başta olmak üzere polisleri, savcılarıyla devletin bütün kurumları tarafından korundu.
Bir yandan Berkin’i katledenler hakkında hiçbir işlem yapılmazken, Berkin’e adalet isteyenler gözaltına alındı, tutuklandı. Berkin için basın açıklamasına katılan akademisyenler işten çıkarıldı, memurlar açığa alındı, avukatlar hakkında soruşturmalar başlatıldı.
Berkin’in katledilmesi nezdinde ortaya çıkan Türkiye faşizminin gerçeğiydi; faşizmin çocuklarımızın katili olduğu gerçeği! AKP iktidarı döneminde tam 241 çocuğumuz katledildi. Çocukların bir kısmı doğrudan devletin şiddetiyle, 13 yaşındaki Ahmet Yıldız gibileri ise “18 TL” için köle gibi çalıştırılırken katledildi. Küçük çocuk çalıştırma oranı %32 olan Türkiye, dünyada ilk 4 içerisinde… Faşizm kar hırsını doyurmak ve iktidarını kaybetmemek için çoluk çocuk demeden katlediyor. Katiller çocukları katlederek bu ülkeyi geleceksiz bırakmak istiyorlar.
Faşizm çocukları öldürmediği zamanlarda ise boş durmuyor; tam 298 çocuk okul çağındayken karakollara, hapishanelere dolduruldu. Tutuklanıp hapishanelere gönderilen çocuklar, devletin “koruması” altında tecavüze uğradı. Pozantı, Şakran ve daha bir çok hapishanede faşizme baş kaldırdıkları için çocuklar tecavüze uğradı, işkenceye maruz kaldı..
Bir ülkede adalet olup olmadığına bakmak için çocuklara yaşatılanları görmek yeterlidir. Berkin Elvan’ın katilleri tam 2 yıldır korunuyor. Top mermisiyle küçücük bedeni paramparça edilen Ceylan Önkol’un katilleri hakkında “takipsizlik” kararı verildi. Uğur Kaymaz’ı 13 kurşunla katledenlerin “meşru müdafaada” bulundukları gerekçesiyle haklarında “beraat” kararı verildi. 8 yaşındaki Enes Ata’nın katilleri hakkında soruşturma izni dahi verilmedi.
Yakın zamanda yaşamını yitiren üstad Eduardo Galeano’nun söylediği gibi : “Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye. Dünya, yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye…” Faşizm çocuklarımızın çöpe dönüşmesini istiyor. Çocukları katlederek bir ülkenin umudunu, geleceğini yok etmek istiyor. Tıpkı önceki faşist öncülleri Mussolini, Hitler gibi Tayyip Erdoğan da çocukların mutluluklarını esir almaya çalışıyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar adalet mücadelesi verenler oldukça, bu ülkenin umudunu yok edemeyecekler. Çocuklarımızın gökkuşağı rengindeki hayallerini karartamayacaklar. Bütün işkence gören, yoksulluğun altında ezilen ve geleceği çalınmaya çalışan çocuklarımız birgün “büyüyecek” ve “Tayyip’lerden” hesap soracak!
Berkin Elvan’ın vurulduğu gün, yani bugün bir kez daha ilan ediyoruz: “Yatıp kalkıp Berkin Elvan diyeceğiz”. En kıymetlilerimizin yoksulluk çekmediği, işkence görmediği ve katledilmediği günlerin gelmesi için adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir hukukçu, yaşadığı toplumdan, o toplumdaki halkın mücadelesinden ayrı düşünülemez. Klişeler, “adalet mülkün temelidir” diyen burjuvazinin hukuk düzeninin klişeleridir. Halk çocuklarını katleden bu “mülkü” ortadan kaldırana kadar mücadelemizi büyüteceğiz…
17.06.2015
HALKIN HUKUK BÜROSU
19 Aralık’ın Katilleri Korunurken, Katliama Uğrayan 399 Devrimci Tutsak Hakkında
Dava Açıldı. Yargılanan Tutsaklar 15 Yıl Sonra Beraat Etti.
KATLEDİLENLERE DAVA AÇAN FAŞİZMİN ADALETİDİR!
19 Aralık 2000 tarihinde yapılan Hayata Dönüş Hapishaneler Katliamı’nın bir tanesi de Ümraniye Hapishanesi’ydi.
Bu hapishanede uyguladıkları katliam planlarına “Bora” ve “Atmaca” isimlerini vermişlerdi. Burada yaptığı katliamda devlet Alp Ata Akçayüz, Ahmet İbili, Rıza Poyraz, Ercan Polat isimli dört devrimciyi öldürmüş, bununla kalmamış, malta koridorlarına jandarmalar her iki taraftan kurşun yağdırdıkları için, bir askeri de bulmuşlardı. Katliamı aklamak için hemen arkasından 399 tutsak hakkında “cezaevi idaresine silahlı ayaklanma, 6136 sayılı yasaya muhalefet, patlayıcı madde bulundurma ve öldürme” suçlarından dava açılmıştı. Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın 11.06.2015 tarihli duruşmasında savcı, “cezaevi idaresine silahlı ayaklanma, 6136 sayılı yasaya muhalefet, patlayıcı madde bulundurma” ve “kasten yaralama” suçlarından zaman aşımı sürelerinin dolduğu gerekçesiyle davanın düşürülmesini, “öldürme” ve bu suça iştirak suçundan ise atılı suçları işlediklerine dair delil bulunmadığı gerekçesiyle tüm sanıkların beraatına karar verilmesini istedi.
Bu dava 15 yıl önce sadece katliamı aklamak için açılmış, suçlarını örtmeye, tutsakları suçlu göstermeye dayalı açılan bir davaydı. Devlet suç işlemişti, kendi katillerini korumak istiyordu. Bunun için kendi askerlerini öldürmelerine rağmen, suçu tutsakların üzerine attı.
Oysa daha sonra ortaya çıkan adli tıp raporları öldürülen asker Nurettin Kurt’u tutsakların değil, jandarmanın vurduğunu gösteriyordu.
Ümraniye Hapishanesi’nde dört devrimci katledilmiş olmasına rağmen; askerler hakkında dava ancak 2004 yılında, 267 askeri personel hakkında açılabildi. Jandarmalar hakkındaki dava, askerin kendi açmış oldukları ateş sonucu öldüğü ortaya çıkınca açılabilmişti. Katliamın özel planlar hazırlanarak yapıldığı bilinmesine rağmen, katiller hakkında yapılan yargılama ilerlemiyor. Asıl sorumluları bulmak bir yana, göstermelik olarak bile dava yürümüyor. Sanıkların ifadeleri alınamıyor.
Bugün “Hayata Dönüş” Katliamı ile ilgili bütün gerçekler biliniyor. Davalar da düşmeye başladı. Suçlular ise, ya kendilerini gizlemeye, ya da karar MGK’da alındı diyerek sorumluluğu birbirlerine atmaya çalışıyorlar. Fakat katillerin sorumlulukları ise çoktan kesinleşti. Er ya da geç hesap verecekler.
Steve İçin; Halkın Hukuk Bürosu, Adliye Önlerindeydi!
Halkın Hukuk Bürosu avukatları İstanbul ve Ankara’ da adliye önlerinde 11 Haziran’da eş zamanlı basın açıklaması yaptılar. Steve ile dayanışmalarını ifade edip Steve için özgürlük istediler. Ankara ve İstanbul’da eş zamanlı yapılan açıklamada Steve’in kim olduğu neden tutuklandığı ve hakkında basın ve televizyonlarda yapılan kara propagandalara değinildi. Her iki şehirde de yaklaşık onbeş avukatın katıldığı açıklamalar Steve’in TV’lere yansıyan ” baskılar bizi yıldıramaz” sözleriyle bitirildi. Aynı gün Steve’in tutukluluk incelemesi günüydü. İstanbul’da basın açıklaması sonrası avukatlar tahliye dilekçesi verdiler.
Stephen Shah Kaczynski Serbest Bırakılsın! Komploya Son!
Liseli Dev-Genç’liler 15 Haziran’da hukuksuz bir şekilde İdil Kültür Merkezi’nden gözaltına alınan ve tutuklanan Stephen Shah Kaczynski ile ilgili açıklama yaptı. Açıklamada: Stephen Shah Kaczynski’ye ajan denilerek üzerine komplo kuruldu. Ve 5 Nisan 2015’de tutuklandı. O günden bugüne yaklaşık 2,5 ay geçti. 2,5 aydır neyle suçlandığı ve neden serbest bırakılmadığı belli değil. Bizler, Liseli Dev-Genç’liler olarak Steve’in suçunu biliyoruz. Suçu, tüm dünyada katledilen çocuklar için adalet istemekti. Türkiyeli devrimcilerle her platformda dayanışmak, onların sorunlarına bir Marksist- Leninist olarak kendi halkının sorunları gibi sahip çıkmaktı. Faşizmin yalanlarını ve kara çalmalarını çarşaf çarşaf ortaya dökeceğiz! Tüm adaletsizliklerin hesabını soracağız!” denildi.
Yoldaşlarıımızla Yan Yanayız! 19 Aralık Katliamı’nın Bir Yenisine İzin Vermeyeceğiz!
Bahçelievler Halk Cephesi 12 Haziran’da Bakırköy Hapishanesi önünde evlatlarını, yoldaşlarını sahiplenen TAYAD’lı Aileleri ziyaret etti. Ziyarete gelenler evde pişirdiği yemekleri TAYAD’lılarla birlikte yedi. Yapılan açıklamada: “Tutsaklarımızın üzerindeki kirli planlarınız ortadan kalkana kadar, halkımızla birlikte gece gündüz yoldaşlarımızın yanı başında olacağız” denildi. Katil polis sahiplenmeye tahammülsüzlüğünden dolayı çadırın yanına çevik kuvvet polislerini yığdı.