Örnek Resim

Anasayfa > HABER > Seçim değil Savaş; 170’i HDP’ye 200 saldırı…

Seçim değil Savaş; 170’i HDP’ye 200 saldırı…
Son Güncellenme : 14 Haz 2015 15:37

Seçim değil Savaş; 170’i HDP’ye 200 saldırı 

HALKLARIN FAŞİZMLE BARIŞI ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR!..

– Adana ve Mersin’de HDP il binalarına yönelik bombalı saldırı gerçekleştirildi.
– Bingöl’de HDP seçim aracının şoförü Hamdullah Öge katledildi. Üzerinden 30 mermi çıktı…
– Erzurum’da HDP minibüsünün şoförü Aydın Taşkesen de minibüsünün içinde araçla birlikte yakıldı.  Şoför ölümden kıl payı kurtarıldı ve ağır yanıklarla hastaneye kaldırıldı…
– HDP’nin İstanbul Küçükçekmece, Ankara Keçiören, Bursa Yıldırım ilçesi ve Muğla Milas’taki seçim bürolarına saldırılar düzenlendi.
– Seçimden iki gün önce ise en büyük kontrgerilla saldırısı Diyarbakır’da yapıldı… Miting alanında kitlenin içinde patlatılan iki bomba ile 3 kişi katledilirken yüzlerce kişi de yaralandı…

Seçim öncesi süreçte HDP’ye yönelik saldırıların olmadığı bir gün geçmedi neredeyse…
Kimi zaman büroları basıldı, talan edildi, taşlandı, kimi zaman ise daha boyutlu saldırılar gerçekleştirildi… Bu saldırılar elbette ilk saldırılar değildir ancak seçim gibi bir sürece girildiğinde ve esas olarak bu amaçla gerçekleşen saldırılar olması yanıyla çarpıcıdır.
İşte son süreçte HDP’ye karşı yapılan yüzün üzerinde saldırılardan bazılarını yanda aktardık.
AKP’nin örgütlediği tüm bu saldırılar düzenin seçim gibi yasal ve meşru bulduğu çalışmalar sırasında gündeme geldiler. Ve tüm bu süreçte silahlı mücadele anlamında tek bir tane silah bile sıkılmamıştır. Kürt milliyetçi hareket bu konuda düzene açık teminat vermiş ve buna uygun da davranmıştır.
Ancak düzen bu teminatlara rağmen saldırmıştır. Buna rağmen katliam boyutunda saldırılara girişmiştir. Diyarbakır’da yüzlerce insanın ölmesini hedefleyen bir saldırı gerçekleştirmiştir AKP… Orada yüzlerce insan yaşanacak izdihamdan ölmemişse, bu kitlenin örgütlü hareket etmesindendir.
Peki, tüm bu saldırıların nedeni nedir ve HDP’nin bu konudaki yaklaşımlarına nasıl bakmalıyız?
İlk önce AKP’nin bu saldırganlığının nedeni nedir ona bakmak gerekiyor…
AKP saldırıyor, çünkü AKP ele geçirdiği iktidarı sonuna kadar elinde tutmak için tüm güçlerini harekete geçirmiş durumdadır… İktidarını kaybetmemek için elinden geleni yapıyor… Yalandan, iftira atmadan, kumpas kurmaktan komplolara kadar her türlü yöntemle kendine muhalif olan, kendisi için tehlike olarak gördüklerine saldırıyor. Bunların yetmediği yerde katliamlara başvuruyor. Kontrgerilla yöntemlerinde sınır tanımıyor…
Bu konuda AKP oldukça sınıfsal yaklaşıyor soruna… Kendi sınıfsal çıkarlarının gereğine uygun olarak hareket ediyor ve sınıf iktidarını kaybetmemek için çırpınıyor… Basit bir seçim çalışması olarak ele almıyor, iktidar savaşı olarak değerlendiriyor ve kendi politik iktidarını kaybetmemek için tüm güçleriyle, hem de hiçbir yasa kural tanımadan harekete geçiyor… Kendi işi olmamasına ve hem yasalara hem de oligarşinin bugüne kadar olan tüm geleneklerine aykırı olarak Cumhurbaşkanı doğrudan seçim çalışmasının bir parçası olabiliyor… Saldırıların hem önünü açan ve hem de dolaylı olarak arkasında duran bir tavır sergileyebiliyor.
Bu yanıyla AKP açısından aslında belirsiz ve karmaşık olan hiçbir şey yoktur. AKP’nin kafası açık ve net… Savaşı da buna göre net ele alıyor ve düşmanlığını ortaya koyuyor…
İkinci olarak ise HDP’nin tavır ve yaklaşımlarını ele almak gerekiyor…
AKP’nin HDP’ye yönelik yaptıkları seçim sürecinde ve PKK’nin tek bir silah dahi sıkmadığı bir dönemde gerçekleşmiş olması AKP’nin ve düzenin Kürt milliyetçi hareketine ne kadar özgürlük ve legal çalışma alanı açacağını da gösteriyor.
Çünkü faşizm gerçeği budur ve değişmez. Siz kendinizi ona göre değiştirmeye çalışsanız da; sadece düzen içi “politika yapmaya” kalkışsanız da değişmez. Ve yaşanan tüm saldırılar da bunu ortaya koyan gerçeklerdir…
Fakat buna rağmen HDP’nin yaklaşımı tam terstir… HDP saldırıların yaşandığı bir süreçte “itidalli olma” politikası güdüyor. Dahası Diyarbakır saldırısından hemen sonra Demirtaş şöyle bir açıklama yapıyor:
“Seçim kampanyasının başından beri şunu tekrarlıyoruz. Bizim Türkiye’de barışa ihtiyacımız var. Ekmekten sudan daha fazla ihtiyacımız olan barış için mücadele ediyoruz. Buradan partililerimize sesleniyorum. Hiçbir yerde gerilim ve provokasyona mahal verilmesin… Türkiye’de artık herkes bu tür tahriklerin olmaması için dua ediyor. Biz de bunun için elimizden geleni yapacağız. Bu ülkeye barış lazım.”
Seçimlerden sonra ise şunu söylüyor: “Koşullar ne olursa olsun barışı destekleyeceğiz” (CNN İnternational’e verdiği demeçte)
Faşizm koşullarında, katliam ortamında vb. ne olursa olsun barış desteklenecek… Kiminle, nasıl bir barış sorusunu artık tartışmıyoruz, çünkü Demirtaş’ın ve anlayışının sözünü ettiği barışın oligarşi ile gerçekleştirilmek istenen bir barış olduğunu artık çok net biliyoruz.
Evet, barışı hala daha faşizm ile AKP ile sağlayabileceğini umut ediyor Demirtaş. Oysa seçimle de barış gelmez, faşizmle de barış olmaz. Tarihin hiçbir döneminde ve dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir örnek yoktur, olamaz… İlk örneği biz yaratacağız deniyorsa kendilerini aldatıyorlar. Çünkü faşizmin olduğu bir ülkede çelişkiler keskindir ve egemenler uzlaşmadan daha çok hasımlarını yok etmek için uğraşırlar. En küçük bir muhalefete bile tahammül gösterebilecek güçleri olmadığı için faşizmle yönetmektedirler.
Bu nedenle faşizmle uzlaşma arayışlarını sürdürmek, barışacağı hayalleri kurarak kendini düzene kabul ettirme uğraşı içinde olmak halklar için barış ve demokrasi getirmez. Burjuva düzeninde bile faşizmle demokrasi yan yana, birlikte durabilen kavramlar değildir. O halde faşizmi yok etmeden demokrasi beklentisi içine girmek ve kitleleri bu beklentiye sokmak halkı aldatmaktan başka bir anlama gelmez.
Faşizmi gerileteceğiz deniyorsa o zaman bunun yolu da parlamenter mücadele kanalları değildir. Faşizm halkın silahlı güçleri tarafından değiştirilebilir ve faşist terör ancak bu şekilde engellenebilir…
Bu bakış açısına sahip olmayanlar, buna uygun politikalar geliştirmeyenler faşizm karşısında asla başarılı olamazlar.
Ki son seçim süreci de bunu ortaya koymaktadır. HDP kuyruğuna taktığı tüm güçlerle birlikte AKP faşizmine karşı sandığa gitti. Sandıktan belli bir sayı da elde ettiler. Ancak faşizmi geriletmiş değillerdir. Tersine oligarşi sadece kendi iç çatışmalarının ürünü olarak ele aldığı AKP’nin güçlü veya zayıf olması noktasında yaşanan bir iç çatışmadan çıktı… Faşizm biraz daha zayıflamış bir AKP veya başka bir koalisyon hükümeti ile devam ettirilecektir… Kırmızı kitapla yönetilen bir ülkede hükümetlerin belirleyiciliği ve iradesi yoktur. Çünkü esas olarak faşizmin kurumsallaştığı bir yapı olan devlet eliyle faşizm devam etmektedir.
Halkların faşizme, sömürüye ve emperyalizme karşı mücadelesinin sürmesi için tüm koşullar mevcuttur. Emperyalizmin varlığına ve sömürüye son vermeden, faşizmi yok etmeden bu ülkede ne barıştan ne de demokrasiden söz edilebilir.
Sonuç olarak;
1- AKP faşist devlet eliyle seçim gibi bir süreçte bile saldırganlıkta sınır tanımadı… Kendi iktidarı için tehlike olarak gördüğü HDP’yi seçimde geriletebilmek için her türlü saldırı ve komployu tertipledi.
2- AKP bunu yapmakla nasıl bir sınıf bakışına sahip olduğunu ve kendi ikdidarı için yapmayacağı hiçbir alçaklığın olmadığını gösterdi… Yani kendi karakterine ve sınıf çıkarına uygun bir tavır sergiledi.
3- AKP’nin bu kendi sınıf çıkarlarına uygun politikalarına karşılık HDP cephesinden gelen yaklaşım burjuva düzen sınırlanını aşan ve halkların yanında tavır belirleyen bir yaklaşım olmadı. Tersine “koşullar ne olursa olsun” denilerek oligarşinin her türlü saldırısına rağmen onlarla uzlaşmaktan vazgeçmeyecekleri mesajı verildi. Yani HDP koşullar ne olursa olsun faşizmle uzlaşmaktan va “barıştan” vazgeçmeşeceğini açıklamaktadır.
4- Oysa tarihsel ve toplumsal bir gerçektir faşizmle barış olmaz… Oligarşinin temel taşı olan seçimlerde bile demokrasicilik oyunu oynamak yerine seçim süreci boyunca kontra saldırıların devrede olması bunun bir kez daha kanıtlanmasıdır…
5- Halkların kurtuluşu ve faşizmin geriletilmesi halkın silahlı mücadelesi olmadan mümkün değildir. Halktan yana olduğunu söyleyenler, Kürt, Türk tüm Türkiye halklarını çıkarını temsil ediyoruz diyenler bu gerçeğe uygun hareket etmedikleri sürece lafta ne söylerlerse söylesinler gerçekte egemenlere hizmet etmektedirler.


 

“KARANLIK GÜÇLER” DEĞİL, KONTRGERİLLA DEVLETİDİR! IŞİD DEĞİL, AKP’DİR!

AKP kontra saldırılarına devam ediyor. Seçimlerin hemen ardından Diyarbakır’da İhya-Der Başkanı Aytaç Baran “kim olduğu bilinmeyen” kişilerce silahlı saldırıda öldürüldü… Saldırı PKK’nin üstüne atılmaya çalışıldı. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş kesin bir dille saldırının PKK tarafından yapılmadığını açıkladı.
Aytaç Baran’ın öldürülmesinin hemen ardından aynı mahallede Licelilere ait bir kahve otomotik silahlarla rastgele taranarak iki kişi  katledildi. Yine aynı yerin yakınlarında bir binanın 5. katında bir daire basılarak 1 kişi daha  katledildi.
AKP medyası tarafından 4 ikşinin öldürülmesi “PKK Diyarbakır’da infazlara başladı” diye manşet yapıldı.
Oysa kahvehanede ve 5. kataki dairede katledilen 3 kişi HDP’li idi… HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş katledilen üç kişinin HDP’nin üyesi olduğunu açıklayana kadar tüm haberlerde öldürülenlerin Hak-Par’lı, öldürenlerin de PKK’li olduğu şeklinde verildi.
“Karanlık güçler” söylemi devletin, AKP’nin sorumluluğunu gizlemektir. HDP yaptığı açıklamalarda katliamların “karanlık güçler” tarafından yapıldığını söylüyor.
Ne dün, ne bugün… “karanlık güç” diye bir güç yoktur. Karanlık olan devletin kendisidir. Bu devlet kontrgerilla devletidir. Dönem dönem kayıpların, infazların, katliamların az olması devletin niteliğini değiştirmez… Devlet kontrgerilla devletidir. Katliamlar, infazlar, işkenceler olmadan bu devlet yönetemez…
Hele ki bugün devletin tüm kurumlarını denetimi altına alan AKP, devleti kendi devleti haline getirmiştir. Seçim öncesi HDP yönelik tüm saldırılar, bombalamalar da, seçim sonrası yapılan katliamlarda bizzat AKP’nin tezgahıdır.  HDP yine bu saldırıları da IŞİD’in saldırısı olarak açıklamaktadır.
Kimdir IŞİD? IŞİD=AKP’dir…
Suriye’de, Irak’ta katliamlar yapan IŞİD’e TIR’lar dolusu silah gönderen de AKP’dir, onları ülkemizde eğiten, besleyen, silahlarla donatan da AKP’dir… AKP’den bağımsız bir IŞİD yoktur ülkemizde… Devlete rağmen bir IŞİD’ten sözetmek AKP’nin suçunu gizlemektir… Bu söylemlerin temelinde AKP ile, devlet ile çatışmayan uzlaşmacılık vardır…
Nedir “karanlık güçler”?  Karanlıkta olan ne var… Diyarbakır’da 3 HDP’li katlediliyor, AKP medyasının manşetleri katillerin kim olduklarını söylüyor…
Her şey bu kadar açıkken “karanlık güçler” demek herkesin bildiği suçluyu gizlemektir…


 

HDP Mitinginde Patlayan Bombalar Katil Devletin Gerçek Kimliğidir!

KATİL DEVLET HALKA YAPTIĞI BÜTÜN SALDIRILARIN HESABINI VERECEK!

4 Haziran Perşembe günü Erzurum’da,  HDP mitingi öncesi HDP’nin seçim minibüsüne saldıran faşistlerin aracın şoförünü dövmeleri ve araçla birlikte yakmaya çalışmaları sonucu Aydın Taşkesen ağır yaralandı.
Bu saldırının öncesinde ise Bingöl’ün Karlıova ilçesinde HDP’ye ait seçim minibüsünün şoförü Hamdullah Öge işkence yapılarak öldürülmüş olarak bulundu. Vücudundan tam 30 kurşun çıkarıldı.
Bugünkü Diyarbakır HDP mitinginde ise yüzbinlerce insanın ortasında ard arda iki bombanın patlaması sonucu birçok insan ağır yaralandı. Yapılan açıklamada ilk patlamanın alanın Ofis kolunda meydana geldiği, ikinci patlamanın ise miting alanına yerleştirilen seyyar el arabasında gerçekleştiği söylendi.

Kontrgerilla Görev Başında!
Kontrgerillayı 1 Mayıslardan, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, Mehmet Ağar döneminde yapılan 1000 operasyondan, kaçırılan, kaybedilen ve toplu mezarlara gömülen insanlarımızdan, çok iyi tanıyoruz. Kürdistan halkı da çok yakından tanır kontrgerillayı.
Tanıdığımız kontrgerilla devletin ta kendisidir!
18 Mayıs’ta Adana ve Mersin’de HDP’ye yapılan bombalı saldırıları da arsızca devrimcilerin üzerine atmaya çalışmış, saldırılarını devrimcilere saldırmanın da bir aracı haline getirmişlerdi. İşte haftalardır süren saldırılar asıl sorumluları ayan beyan ortaya seriyor. HDP’den gelen açıklamaya göre ülke çapında HDP ye yönelik 160’ın üzerinde saldırı gerçekleşti.
Halkın İçinde Patlatılan Bombalar Devletin Halka Ne Kadar Düşman Olduğunu Bir Kez Daha Kanıtlamıştır.
Katil Devletin Katlettiği İnsanlarımızın Yakınlarına Başsağlığı Diliyor, Günlerdir Saldırılara Maruz Kalan HDP’ye Ve Kürt Halkımıza Da Geçmiş Olsun Diyoruz.
Halka Kalkan Elleri Bir Bir Kıracağız!
Katil Devlet Hesap Verecek!
Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz!
Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz!
HALK CEPHESİ
5 Haziran 2015

 

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.