Örnek Resim

Anasayfa > GÜNDEM > Seçim Oyunu Bitti, Düzenin Krizi Derinleşiyor!

Seçim Oyunu Bitti, Düzenin Krizi Derinleşiyor!
Son Güncellenme : 21 Haz 2015 11:04

Seçim Oyunu Bitti, Düzenin Krizi Derinleşiyor!

SAVAŞIYORUZ SAVAŞTIRIYORUZ!

Faşizm AKP’den ibaret değil, oligarşik düzendir! Bu düzeni yıkacağız! -1-

KCK Eş Başkanlığı: “Türkiye’nin yeni çağı yaşanmaktadır. Hatta bu Türkiye gerçeği başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya için de bir çağı kapatıp başka bir çağı açma gibi bir gerçekliği ifade edecektir”
– PKK Merkez Komite Üyesi Muzaffer Ayata, ‘bu sonuçlar demokratik devrim demek ve bundan sonra demokrasinin daha da gelişeceğini söylemek yanlış olmaz’
HDP Eş Genel Başkanı
Figen Yüksekdağ: “Süreç bakımından gelebilecek tüm görüşme taleplerine kapılarımız açık… Kimse böyle bir süreçte ‘Benim kırmızı çizgilerim, benim anlayışım, merkezim, çerçevem’ gibi dayatmaya girme hakkı yoktur…
TÜRKİYE SİYASETİNDE KRİZ YARATAN DEĞİL, KRİZ ÇÖZEN BİR POZİSYONU ÜSTLENDİK”
-ÖDP: “AKP düzeniyle gerçek bir hesaplaşmanın yolunu açacak devrimci kurucu bir seçeneği yaratma mücadelesini bir adım daha ileri taşımalıyız.”
– Halkevleri: “Diktatörlük kaybetti! AKP Kaybetti! Tayyip Erdoğan Kaybetti! Sol Kazandı!”
– ESP: “Büyük İnsanlık idealiyle yola çıkan birleşik mücadelede partimiz HDP yüzde 10’luk seçim barajını aşarak 80 milletvekiliyle tarihe yeni bir sayfa açtı” denildi… “Ezilenlerin ilk defa kendi kaderlerini tayin ettikleri bir seçimde bulunduklarını…”
– SYKP: “Uzun yıllardır mücadeleyle örülen HDP sürecinin seçim başarısının bir kez daha “örgütlü halklar yenilmez” sözünü doğruladığı belirtildi.
– Avrupa Alevi Örgütleri: “Meclise can verdik”
Seçim oyunu bitti… Şimdi gerçeğe dönme zamanı…
Yalanlar, gerçekleşmesi asla mümkün olmayan vaatler, demagojiler, halkın aldatılması geride kaldı…
Oligarşinin gerçeği kendini dayatıyor.
Oligarşinin parlamentosunda halkın taleplerinin bir önemi yok…
Oy kullanmanın “vatan borcu”, kullanmamanın “vatana ihanet” olduğu baskılanmasıyla sandığa giden halkın görevi bu kadar… Onların ne istediğinin bir önemi yok, bir sonraki seçimlere kadar gidip evlerinde oturacaklar…
OIigarşinin demokrasi ölçüsü bu; beş yılda bir önüne konan sandığa oy at… Hak alma mücadelesi, direnmek, alanlara çıkmak yasak…
Basın açıklaması yapmak bile vahşice saldırmanın gerekçesi oluyor.
7 Haziran seçimlerinin hemen arkasından bir hafta içinde Halk Cepheliler’e yönelik saldırılarda 50’nin üzerinde gözaltı yapıldı. Yürüyüş dergisi basılıp kapıları, duvarları yıkılarak talan edildi.
Oportünizme, reformizme, Kürt milliyetçilerine bakarsan “demokrasinin zaferi”ni ilan ettiler…
AKP’nin tek başına iktidar olmasını engellemeyi “devrim” yaptık sandılar… Seçim sonrası öyle değerlendirmeler yaptılar ki, adeta ayakları yerden kesildi…
Reformizm, oportünizm aslında zavallı bir durumdadır… Bugüne kadar düzene karşı mücadelede direnerek tek bir hak almamışlardır. “Başarı”ya o kadar muhtaçlar ki, Kürt milliyetçilerin yedeğinde seçim barajını aşıp parlamentodan birkaç koltuk kapınca “dünyalar” onların oldu…
Faşizm gerçeği, emperyalizm gerçeği, işbirlikçi tekeller gerçeği unutuldu…
Fosilleşmiş eski döneklerin meclisten bir kaç koltuk kapmasıyla herşeyin değişeceğini mi sanıyorsunuz?
Hayır, halklar adına hiçbir şey değişmeyecektir.
80 koltuk kimin ne işine yarayacak? Kendine sol-sosyalist deyip de o koltuklarda oturan çok oldu. Düzen partilerinin sıradan demokrat bir milletvekili kadar bile varlık gösteremediler… AKP’nin koltuk değnekliğini yaptılar…
Soruyoruz; ÖDP Eski Genel Başkanı Ufuk Uras meclise girdi ne yaptı? EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, Ertuğrul Kürkçü mecliste 5 yıl kaldılar, ne yaptılar? Hiçbir şey… Yapamazlar da…
Kürt milliyetçi hareket üç dönemdir parlamentoya 30 civarında milletvekili ile giriyor… Milliyetçi politikalarla AKP’ye koltuk değnekliğinin dışında ne yapmıştır?
Hiçbir şey yapamaz; çünkü ideolojik kaynağını milliyetçilikten almaktadır. Küçük burjuva milliyetçiliği kendi çıkarları dışında hiçbir şeyi düşünemez. Onlar için dünya kendi etraflarında dönüyordur. Seçim boyunca söyledikleri sözler burjuva politikacıları gibi “politika yapmak”tan ibarettir.
Girdiğiniz Parlamento Faşizmin Parlamentosudur,
Reformist Hayaller İle Halkı Aldatmayın
Seçimlerin hemen arkasından yapılan şu değerlendirmelere bakın:

KCK Eş Başkanlığı:
“Türkiye’nin yeni çağı yaşanmaktadır. Hatta bu Türkiye gerçeği başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya için de bir çağı kapatıp başka bir çağı açma gibi bir gerçekliği ifade edecektir” diyor.
Kürt milliyetçi hareketin tipik benmerkezci yaklaşımıdır; kendilerini dünyanın merkezinde görüyorlar ve dünyanın kendileri için döndüğünü sanıyorlar.
Hangi çağı açıp, hangi çağı kapattınız?
Açılıp kapanan bir çağ yoktur; silahlı mücadele tasfiye edilip, düzenle uzlaşmak vardır.
Yine PKK Merkez Komite Üyesi Muzaffer Ayata, ‘bu sonuçlar demokratik devrim demek ve bundan sonra demokrasinin daha da gelişeceğini söylemek yanlış olmaz’ diyor.
Devrim nedir, ne değildir, yakın zamanda uzun uzun anlattık…
Kürt milliyetçi hareket devrim saflarını 90’ların başında terk edip sırtını emperyalistlere dayamaya çalışmış ve çözümü oligarşi ile uzlaşmakta aramıştır.
90’lardan bugüne yürüttüğü mücadelenin stratejik hedefi oligarşiyle uzlaşmaktır.
Bugün devrim söylemleri, düzene yerleşirken kendi tabanına yönelik demagojiden ibarettir.
Oligarşinin parlamentosu’na değil 80 milletvekili, 550 milletvekili ile de girseniz “demokratik devrim”i gerçekleştiremezsiniz.
Girdiğiniz parlamento oligarşinin faşist parlamentosudur.
Hiçbir düzen partisi, düzeniçi mücadeleyi esas alan hiç kimse, ülkenin ve halkın sorunlarını çözemez. Bu konudaki bütün “çözümler” halkı aldatmak ve oyalamak içindir. Çözüm devrimdedir, halkların iktidarındadır.
Düzeniçi politika bir bataklıktır.
Reformist hayallerle halkın aldatılması Kürt milliyetçi hareket ile sınırlı değil; düzene dönmek için Kürt milliyetçi hareketin kuyruğuna takılan reformist, oportünist sol da “zafer sarhoşluğunda…”

ESP Genel başkanı Sultan Ulusoy:
“HDP yüzde 10’luk seçim barajını aşarak 80 milletvekiliyle tarihe yeni bir sayfa açtı… Ezilenler ilk defa kendi kaderlerini tayin ettikleri bir seçimde bulunarak onyıllardır üzerlerine çökmüş olan seçim barajını büyük bir kararlılık ve mücadele azmiyle aştılar. … AKP faşizmine, ilk yenilgisini tattırdı. İktidarı boyunca halka karşı işlediği suçlarından yargılanana ve hak ettikleri cezaları alana kadar ellerimiz yakalarında olacaktır.”
80 milletvekilinin kime hizmet edeceğine Türkiye halkları çok kısa zamanda tanık olacaklar… “Tarihe yeni bir sayfa” açmışlar… O sayfalarda halkların lehine bir şey yazdığına tanık olmayacak emekçi halklarımız.
Faşizmin parlamentosuna yükledikleri misyona bakın: “Ezilenler ilk defa kendi kaderlerini tayin ettikleri bir seçimde” bulunmuşlar…
Oligarşinin kendisi bile seçimlere bu kadar önem atfetmiyor. Seçimler oligarşi için demokrasicilik oyunundan ibaret… ESP ise ezilenlerin kaderini belirlemiş…
1950’lerden bugüne, 16 parlamento seçimi 62 hükümet kuruldu. O meclisten halklar lehine açlık, yoksulluk ve katliamlardan başka bir karar çıkmadı. Roboski Katliamı HDP’liler parlamentoda iken yapıldı. Halkın hiçbir sorununu çözmediler….
Halk düşmanı faşist yasalar HDP’liler parlamentoda iken çıkartıldı. İç Güvenlik Yasası HDP parlamentoda iken çıkartıldı. Ve AKP bütün bu faşist yasaları çıkartırken HDP’lilerin oylama zamanı parmak indirip kaldırmaktan başka yaptığı mücadelesi yoktur.
Halkı aldatmayın, ezilenlerin kaderi oligarşinin parlamentosuna 80 milletvekili sokarak belirlenmez.
ESP’nin AKP’den hesap sorma söylemleri de aynı demagojinin “seçim atmosferi”nde sürdürülmesidir. Seçim atmosferi geçince bırakın AKP’den hesap sormayı, bu sözleri ağızlarına bile alamıyorlar.
Nitekim şimdiden AKP’li koalisyon pazarlıkları başlamıştır.
PKK Merkaz Komite Üyesi Muzaffer Ayata şöyle diyor, “eğer AKP barış sürecini sahiplenirse, ortak bir proje olarak bunu sürdürmek isterse, bu temelde anayasal bir değişim, köklü bir çözüm ve yine seçim yasalarından 12 Eylül kurumlarının kaldırılmasına kadar belli bir projeyi geliştirirse HDP ile AKP koalisyonu tartışılabilir. Ya da AKP azınlık hükümeti dışardan desteklenebilir.”
AKP’yi iktidara taşıyarak nasıl onlarla çarpışacaksınız?
ÖDP Eş Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya: “Erdoğan ve AKP iktidarının sonunun göründüğü bu koşullarda, AKP düzeniyle gerçek bir hesaplaşmanın yolunu açacak, devrimci kurucu bir seçeneği yaratma mücadelesini bir adım daha ileri taşımalıyız.”
AKP düzeniyle nasıl hesaplaşacaksınız? Oligarşinin parlamentosunda parmak indirip kaldırarak mı hesaplaşacaksınız? Gerçek bir hesaplaşmadan neyi kastediyorsunuz? AKP düzenini yıkmayı göze alıyormusunuz? Parlamentodaki bütün koltukları da alsanız bunu yapamazsınız. Bunlar devrim saflarını terk edenlerin kendini ve halkı aldatma sözleridir. AKP düzeniyle hesaplaşmak için parlamentoya girilmesi gerekmiyor, çıkmak gerekiyor.
SYKP (Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi) yaptıkları seçim değerlendirmelerinde “örgütlü halk yenilmez sözü bir kez daha doğrulandı…” Oy verenleri bundan sonra daha çok örgütlemek için daha fazla çabalayacaklarını söylüyor…
Seçim dönemlerinde yapılan çalışmalar özünde bir örgütlenme de değildir. Parlamentoculuk hayalleriyle kitleleri düzene çekmişlerdir… Düzen partilerinin de yaptığı budur… Halkla bir bağları kalmamıştır. Bütün söylemleri kitleleri düzene çekmek içindir… Söylemlerinde emek, sosyalizm, devrim, vs… olmasının bir önemi yoktur… Tam tersine halkın, emekçilerin bu duygularını düzene çekmek için sömürmektedirler… Halkı seçimden seçime hatırlarlar, halk ile, halkı örgütlemekle bir ilgileri yoktur.

Faşizmin Meclisine “Can” Vermişlerdir!
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Pir Sultan Abdal Dernekleri ve Hubyar Sultan yönetimlerinin yaptıkları ortak değerlendirmede, HDP’den meclise soktukları milletvekilleri ile “meclise can verdik” dediler.
Evet, yaptıkları tam da budur. Oligarşinin meclisine can vermişlerdir. Alevi halkımızın tarihi, zulme karşı isyanlar tarihidir. Faşizmin parlamentosuna “can” taşımak; Maraş’ın katillerine can taşımaktır. Sivas’ın Çorum’un, Gazi’nin, 19 Aralık’ın katillerine can taşımaktır.

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy: “Diktatörlük kaybetti! AKP Kaybetti! Tayyip Erdoğan Kaybetti! Sol Kazandı!” dedi…
7 Haziran seçimlerinin sonuçlarında “sol” adına kazanılan bir zafer yoktur.
HDP, yedeğine aldığı reformist, oportünist sol ile birlikte koşar adım düzen içine yerleşmektedir. Kazanan oligarşi olmuştur. Düzene muhalif olan önemli bir kesimi, HDP aracılığı ile düzene yedeklemeyi başarmıştır.
AKP iktidarı ile faşizmin gerçek yüzünün en çıplak haliyle göründüğü bir noktada, demokrasicilik oyununun parçası olmuşlardır.

Reformizmin, Oportünizmin Hayali “RAHAT NEFES ALMAK”tır!
HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ Özgür Gündem gazetesi ile yaptığı röportajda şöyle diyor; “Türkiye oh dedi. Her yerden gelen olumlu tepkilerden görüyoruz. Toplum; tekçi, baskıcı, otoriter iktidar nedeniyle nefes alamıyordu. Biz toplumun nefes borularını açtık. Daha özgürce nefes alabilecek, daha özgürce düşünebilecek, tercih yapabilecek bir noktaya geldi bütün Türkiye…”
Reformizmin, oportünizmin DEVRİM diye, FAŞİZME KARŞI SAVAŞMAK diye bir derdi yoktur… Faşizmin terörü ne kadar artarsa artsın onların derdi RAHAT BİR NEFES almaktır.
7 Haziran seçimleri ile de “rahat bir nefes” alma hayalini kuruyorlar. Şimdiye kadar ne yaptınız? Faşizme karşı direnen siz miydiniz? Hangi bedelleri ödediniz, bedel ödeyen siz miydiniz?
Faşizmin saldırıları artık örgütlü, örgütsüz, AKP’li olmayan herkesi hedef aldığı için “gözaltına alınmadan geceleri rahat uyudukları” günler geride kaldı. Tek dertleri AKP, gidip “geceleri rahat uyudukları” günlere geri dönmek… Sığ sularda “devrimcilik” yapmak istiyorlar… Oligarşinin parlamentosunda demokrasicilik oynamak istiyorlar… Reformizmin, oportünizmin bütün çabası budur. Düzen içine yerleşip rahat bir nefes almak…
Faşizm tüm pervasızlığıyla saldırıyor. Nasıl RAHAT NEFES ALACAKSINIZ?
Nefes almak halkın umutlarını düzene yedeklemektir. Halkın öfkesini, kinini düzen içinde bitirmektir.

Gerçeğe Dönme Vaktidir!
GİRDİĞİNİZ PARLAMENTO OLİGARŞİNİN PARLAMENTOSUDUR!
OLİGARŞİNİN PARLAMENTOSUNDA HALKIN HİÇBİR SORUNU ÇÖZÜLEMEZ!
Oligarşinin parlamentosu, oligarşinin çıkarları için vardır.
Nitekim, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TİSK gibi oligarşinin patron örgütleri, parlamentoya giren partileri ziyaret ederek direktiflerini verdiler.
TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes şöyle diyor; “iş dünyası olarak siyasilerimizin uzlaşma kültürüyle ülkemizin önünü açacak bir hükümeti hızla ortaya koymaları konusunda son derece olumlu beklentilerimiz var” dedi… Ve ekliyor Başaran, “seçimlerden dolayı ertelenen reformların hızlı bir şekilde yapılmasını istiyoruz.” Yine nasıl bir hükümet istediklerini de belirtiyor: “Güçlü, uzun vadeli ve reformcu bir hükümet istiyoruz” diyor.
TESK, TZOB, TİSK, Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen gibi patron örgütleri ve emekçi düşmanı işçi memur sendikaları ile birlikte partileri ziyaret eden TOBB başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise, “ufukta dalgaların kabardığının göründüğü bir ortamda gemi kaptansız bırakılamaz. Herkes sorumlu, sağduyulu ve itidalli davranmalı, Türkiye için kazançlı olabilecek bir fırsat kaçırılmamalıdır. Aksi halde ortaya çıkacak ekonomik ve sosyal maliyetin faturası ülkemiz ve milletimiz için ağır olacaktır” diyor.
Özet olarak patronlar, “aranızdaki çelişkileri bir tarafa bırakıp bizim ihtiyacımız olan bir hükümeti kurun” diyor.
Seçim öncesi birbirlerine yaptıkları hakaretlerden dolayı asla yan yana gelmez gibi görünen burjuva partileri için patronların bu istekleri ilaç gibi geldi… Hepsi de “vatanın ve milletin” yüksek menfaatleri için “sorumluluklarının” doruk noktasındalar. Seçim öncesinde söyledikleri her şeyi unuttular…

Emeğin İktidarını Kuracağız Diye
Meydanlardan Halktan Oy İsteyen HDP, Patronların Krizini
Kurtarmak İçin Can Atıyor: “Tüm Taleplere Açığız”
HDP, Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hükümet kurma çalışmaları konusunda “süreç bakımından gelebilecek tüm görüşme taleplerine kapılarımız açık… Kimsenin böyle bir süreçte ‘benim kırmızı çizgilerim, benim anlayışım, merkezim, çerçevem’ gibi dayatmaya girme hakkı yoktur… TÜRKİYE SİYASETİNDE KRİZ YARATAN DEĞİL, KRİZ ÇÖZEN BİR POZİSYONU ÜSTLENDİK” diyor.
Kimin krizini çözeceksiniz? TÜSİAD başkanı Başaran ya da TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun sözlerinden hiçbir farkı var mı?
Var, farkı; onlar direktif veriyor, Eşbaşkan Yüksekdağ “direktiflerinizi yerine getirmek için elimizden geleni yapacağız” diyor.
Girdiğiniz, halka umut olarak gösterdiğiniz parlamento oligarşinin parlamentosu demiştik; ve seçimlerin bittiği ilk günden itibaren oligarşinin talepleri konuşuluyor. Halk yok… Halka verilen sözlerden hızla çark ediliyor… “Kimse benim kırmızı çizgilerim” dememeliymiş… Hani AKP ile bir hükümetin içinde yer almayacaktınız? Hani hesap soracaktınız?
Hiç AKP’nin 13 yıllık halk düşmanı politikalarından dolayı hesap sormaktan bahseden var mı?
Hani, “emeğin iktidarını kuracağız” diyordunuz, ne oldu emekçiler?
Adalet istediği için AKP tarafından işten atılan iki öğretim görevlisi Eskişehir’de çadır kurmuş direniyorlar… Onlar için tek bir söz söylediniz mi? AKP’ye neden işten attıklarını sordunuz mu?
Bir ata sözümüz var; “kimin atına binersen onun kılıcını sallarsın.”
Oligarşinin parlamentosunda oligarşinin çıkarları için çalışırsın.
“Kelin İlacı Olsa Başına Sürer”
Oligarşinin Krizini Siz Çözemezsiniz!
Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ “Türkiye siyasetinde kriz yaratan değil, kriz çözen bir pozisyonu üstlendik” diyor…
Üstlendiğiniz görev hayırlı olsun diyoruz ancak, “kelin ilacı olsa başına sürer.” Oligarşinin krizinin çözümü olsa kendisi çözerdi… Size ihtiyacı olmazdı. Sizin gibileri halkı aldatmak için kullanır, kullanır, işi bitince atar.
Oligarşinin krizi yapısaldır. Kapitalizmin özü krizdir.
Ne siz, ne de seçimler oligarşinin krizine engel olamaz… Kriz daha şimdiden derinleşmektedir.
Devrimcilerin görevi oligarşinin krizine çözüm aramak değil, derinleştirmektir.
Sürecek

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.