DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ
Basın Bürosu / Tarih: 2 Temmuz 2015 / Açıklama: 452
KATİL AMERİKA, CEPHE’Yİ TERÖRİST İLAN ETMİŞ
CEVAP VERİYORUZ:
BİZ YOKSUL, EZİLEN DÜNYA HALKLARI
EMPERYALİZMİN KURBANI DEĞİL, CELLADI OLACAĞIZ!
Tankınızı-Topunuzu, Soyunuzu-Sopunuzu
ATACAĞIZ YURDUMUZDAN!
Emperyalizm, yüz yıl önce ölümcül hastalığa yakalanan, can çekişen kapitalizmdir. Çaresi yok! Emperyalizm yenilecek ve halklar özgürleşecektir.
– Amerika katildir, işkencecidir, işgalcidir, sömürücüdür. Dünyayı kan gölüne ve hapishaneye çevirmiştir.
– Terörün kaynağı Amerika, kendi terörünü gizlemek için terör raporu hazırlıyor. Hem de her sene.
– Amerika’nın temelinden tuğlasına, dünya halklarının kanı, canı vardır.
NE TERÖR RAPORLARI, NE CIA, NE DE CIA’NIN YETMEDİĞİ YERDE ONUN “GÖLGESİ” AJANLIK ŞİRKETLERİ İLE, KALEYİ İÇTEN FETHETMEK İSTEDİĞİ KURUMLARIYLA; BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ VE SOSYALİZM SAVAŞIMIZI DURDURAMAZLAR!
Amerika, her sene yayınladığı raporunu yine yayınlamış, diyor ki: “DHKP-C, 1978 yılında Türkiye’de kurulmuş Marksist-Leninist bir partidir. Son beş yıl içinde OECD’de en aktif terörist gruptur. Onun amacı Türkiye’de sosyalist ülke kurmaktır. ABD, NATO ve Türkiye devletine şiddetle karşı çıkıyor. O, 2013 yılında, Ankara’da, bir konsolosluk koruma görevlisinin öldüğü, bir başkasının yaralandığı, ABD konsolosluğuna yönelik olan intihar saldırısını üstlendi.”
Devam ediyor, “DHKP-C GÜÇ KAZANIYOR…
-Türkiye ortağımızdır…
DHKP-C, iki ülke için de tehdit…
Diyor ki raporda ”çağımızın en tehlikeli Marksist Leninist terör örgütü DHKP-C ile ilgili” daha kapsayıcı tedbirler alınmalı…
DHKP-C ABD’nin terör listesinde 1. sırayı almış OECD’de (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) en aktif terörist grupmuş.
Ve daha bir çok ayrıntı, ulaşabildiğimiz bilgiler ektedir.
TEKRAR HAYKIRIYORUZ:
DÜNYANIN EN BÜYÜK TERÖRİSTİ AMERİKA’DIR!
ORTAK DÜŞMAN AMERİKAN EMPERYALİZMİDİR. ÇÜNKÜ; AMERİKA DURMADAN yalanlar söyler. Amerika ile ne dostluk, ne müttefiklik söz konusu olamaz.
Cuntalar düzenlerler. Faşizmle yönetirler. Sömürgecidirler, böl-parçala ve yönet politikasını uygulayarak, sömürülerini sürdürürler.
Halkları birbirine kırdırır. Irkçılığı teşvik ederler. Halkları birbiriyle çatıştırırlarsa, sömürge ülkeleri daha kolay yönetir, sömürü çarklarını daha kolay döndürürler. Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da, Asya’da, Afrika’da, her yerde halkları birbirine kırdırarak yönetiyorlar. Diyoruz ki: Ortak düşman Amerika’dır; birleşelim!
Demokrasi, sömürülerini meşrulaştırmak için kullandıkları bir yalandır. İşgallerini, katliamlarını “demokrasi götürüyoruz” maskesiyle gizlerler. Diyoruz ki: bağımsız, demokratik Türkiye mücadelesinde birleşelim.
“KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE DEMOKRASİ GELİR” DENİYOR…
YALAN!
DÜZEN İÇİNDE KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ YOKTUR!
Demokrasi, bağımsızlık sorunudur. Bağımsızlık ise emperyalizme karşı savaşılarak elde edilir. Çıkarlarımız birlikte olmaktan geçiyor. Halkların birliğini bozan, bizi sömüren, birbirimize düşüren Amerika’ya karşı birleşelim.
Açlığımızın, yoksulluğumuzun sorumlusu, Amerika ve onunla işbirliği yapanlardır. Açlığa, yoksulluğa, onursuzluğa, ulusal ve sosyal baskılara son vermek için, ortak düşmanımız Amerika’ya karşı birleşelim.
Hangi milliyetten, hangi inançtan olursak olalım; tüm halklar bilmeli ki, Amerika’dan hiçbir halka dost olmaz. Amerika, hiçbir halkın ulusal sorunlarını çözmez. Tersine, o sorunların kaynağıdır.
– Ya Amerika’dan yanasınız, ya da bağımsız Türkiye’den… Amerikancılık ve anti-Amerikancılık, bugünün Türkiye’sinde en temel ayrışma, saflaşma çizgilerinden birini ifade etmektedir.
Siyasette, başka deyişle sınıflar mücadelesinde arada olmak, mümkün değildir. Bazı dönemler ise en çıplak hali ile görülmesi ve tavır alınması gereken anlardır, bu zamanlar arada milimetrik bir alanın bile kalmadığı tam ayrışma, saflaşma dönemleridir. Amerikan emperyalizminin dünya halkları karşısında dizginsiz politikalar uyguladığı günümüz, işte böyle dönemlerden biridir. “Ne Amerika’dan yanayım, ne Amerika’ya karşı” denilemeyecek bir dönemdir.
– Burada sorun şudur; ülkemizde oligarşi içindeki tüm kesimler, aynı zamanda işbirlikçidirler. Zaman zaman aralarındaki çelişkileri nedeniyle farklı politikalar gündeme gelse de, oligarşi, tarihsel olarak Amerikancı’dır. Çünkü, yeni-sömürgecilik ve işbirlikçilik, Amerika’nın iradesi, planları ve politikaları dahilinde ülkemizde hakim hale getirilmiştir.
En güçlü emperyalist olarak ülkemizin ekonomisi, siyaseti, ordusu üzerinde etkin ve belirleyici olan yine Amerika’dır. Avrupa emperyalistlerinin, mesela ülkemizdeki sermaye yatırımında Amerikan emperyalizminden daha büyük rakamlara ulaşmış olmaları, ülkemizde belirleyici olanın Amerikan emperyalizmi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
– Ülkemizde bağımsızlık meselesi açısından görülmesi gereken bir başka önemli nokta; emperyalizmin “dışsal” bir olguymuş gibi ele alınamayacağıdır.
Türkiye açısından Amerika, mesela Cezayir’i işgal eden Fransa gibi, Irak’ı işgal eden Amerika gibi değildir. Emperyalizm, ülkemizde içsel bir olgudur.
Dolayısıyla ülkemizde mevcut düzeni savunmak, esasta emperyalizmi savunmaktır. Ve yine aynı nedenden dolayı, ülkemizde emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesiyle, emperyalizmin işbirlikçilerine karşı mücadele de iç içe geçmiştir.
Bu mücadele, işte bu nedenlerden dolayı, ülkemizde anti-emperyalist, anti-oligarşik bir mücadele olarak şekillenmektedir.
İşte Biz Bunu Söylediğimiz İçin Terör Listelerine Giriyoruz
Amerika, her sene olduğu gibi yine terör raporu yayınlamış. Ve bizi “gelişen, önlenmesi gereken bir tehlike” olarak saymış.
AMERİKA SUÇLUDUR. Dünyayı ahtapot gibi saran haber ajansları, gazeteleri, televizyon kanalları ile dünyaya duyurdukları terör raporları, bu suçluluğu gizleme telaşlarını gösteriyor.
AMERİKA SÜREKLİ SUÇLARINI GİZLEME TELAŞINDADIR. Haber ajansları, gazeteleri, televizyonları ile dünyaya duyurdukları terör raporlarıyla katliamlarını gizlemeye, demagoji yapmaya onları mecbur bırakan, korkularıdır. Bu korku, sürekli bu telaşı taşımalarına neden olur. Açıklamalar göstermelik, vitrinlik oyunlar bunun içindir.
Yayınladıkları terör raporları yetmiyor, sürekli düzenli rapor tutan, rapor yayınlayan binlerce şirketi, gazete adı altında ajanlarını seferber ediyor, devrimcilerle yine başa çıkamıyor.
Düşünün, CIA dünya çapında 800 sanat dergisi çıkartıyor. Evet evet, sayıda bir yanlışlık yok, tam 800 sanat dergisi çıkartıyor. Varın siz sayın bir devrimci örgütle başa çıkmak için yaptıkları masrafı, çalıştırdıkları insan sayısını…
Neden bu korku? Askeri, ordusu, silahları yetmiyor, sanat dergisinden yemek çeşitlerimize, giydiğimiz ayakkabıdan yediğimiz salataya kadar her şeyi, ama her şeyi işbirlikçileri gönüllü ajanları ile barış çağrıları ile yapıyor. Neden… korku neden? Korkusu halktır. Halktan korkuyor, paniği bundandır.
Amerika her geçen gün daha da çaresizleşiyor… Sömürü ve talanı arttığı kadar korkuları da artıyor, büyüyor.
Bu yüzden tüm dünyayı ahtapot gibi saran, kuşatan katil Amerika, halkların bu öfkesine ve öfkelerinin büyüyen sesi olan örgütlere karşı yeni yeni yol yöntemler deniyor, eski demagojilerini de kullanmaya devam ediyor.
Biz Ne Yapıyoruz?
Saldırı altında olan halkların direnme ve başkaldırma hakları bugün fedayla korunuyor. Filistin’de, Irak’ta, Türkiye’de, işgalin, sömürünün, işkencenin olduğu her yerde, en küçük bir muhalifliğin suç sayıldığı, terör sayıldığı bir dünyadayız. ABD’nin terör raporlarında, örgütlerin, devletlerin terörist olmalarının delilleri “anti-Amerikancı, anti-NATO’cu olmak, F tiplerini kapatmak istemek, M-L olmak” sayılıyor.
Devrimcilerin başlarına para ödülleri konuyor. Parasız eğitim isteyen, barınma hakkını isteyen, Amerikan üslerine, füzelerine karşı çıkan herkes cezalandırılıyor; ya katlediliyor ya tutuklanıyor, işkencelerden geçiriliyor. Böyle bir dünyada silahlı mücadeleyi sürdürme koşulları, onun fedayla somutlanan biçimini, ruhunu kabul etmekten geçiyor. Bir tercih değildir bu, savaş gerçekliğinin dayattığı bir zorunluluktur.
Emperyalizmin başı Amerika, dünya jandarmalığına soyunmuş, dünya halklarının baş belası Amerika bugün halkların katili olan CIA’nın açığa çıkmış yüzünü kullanamadığında, CIA yerine onun “gölge”lerini, onun rahat rahat başka ülkelerde çalışabilmesini sağlayacak yapılandırmalar oluşturuyor.
Neler mi bunlar? Araştırma kuruluşları, haber ajansları, yardım kuruluşları vb… farklı farklı isimlerle ülkelere giriyor; orada emperyalizmin ideolojik propagandasını yapmak bir yana, açık bir şekilde ajanlığını üstleniyorlar.
Bunlara da şu anda en somut örneklerden biri “tink tank” diye anılan düşünce kuruluşlarıdır.
Düşünce kuruluşları, “lobicilik” faaliyetleri de bu yöntemin bir parçasıdır.
Dünya çapında 6 bin 816 düşünce kuruluşu yer alırken bunların 1984’ü Kuzey Amerika’da, 1818’i Avrupa’da, 1201’i Asya’da, 662’si Orta ve Güney Amerika’da, 612’si ise Sahra-altı Afrika’da faaliyet gösteriyor.
Ülkeler bazında değerlendirildiğinde ABD, 1828 düşünce kuruluşuyla dünyada birinci sıraya oturmuş durumdadır.
İşte bugün bizim hakkımızda açıklama yapan emperyalizmin, yani CIA’nın ağzı olarak konuşan Strasfort da bunlardan sadece biridir.
Amerika’nın işbirlikçisi tekellerin iktidarı faşist AKP’nin olduğu, yeni sömürgecilik ilişkilerinin tepeden tırnağa hakim olduğu ülkemizde, nasıl bir ülkede yaşadığımız gerçeğini unutmadan hareket etmeli ve söylenenleri, yapılanları değerlendirmeliyiz.
Biz Kimiz?
BİZ, MAHİR ÇAYAN’IN MAYIS 1971 YILINDA THKP-C 1 NO’LU BÜLTENDE BELİRTTİĞİ GİBİ, BAŞ DÜŞMANIN AMERİKA OLDUĞUNU SÖYLEMEYE DEVAM EDİYORUZ.
Amerikan emperyalizminin hakimiyeti ve yerli uşağı sömürücü sınıfların iktidarını yıkmak, bağımsızlığı kazanmak için tek yol silahlı kurtuluş savaşıdır. (1 No’lu Bülten) demeye devam eden bir örgütüz.
ORTAK DÜŞMAN AMERİKA’DIR DEMEYE DEVAM EDİYORUZ.
Bizim kim olduğumuzu, dost da düşman da çok iyi biliyor… Biz anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim için Türkiye topraklarında yola çıkmış, faşizmin saldırıları karşısında bir an bile gerilemeden ayakta duran bir örgütüz.
Demokratik Halk İktidarı’nı isteyen bir örgütüz.
Bağımsız Türkiye için mücadele veriyoruz…
Biz buyuz…
KİMDİR KATİL AMERİKA VE NE YAPAR?
HALKTAN ÇALDIKLARIYLA, YİNE HALKIN KANINI DÖKÜYORLAR!
Gayrimeşru işgalleri, tehdidi, şantajı, gözdağını, tecriti, ambargolarla bebekleri katletmeyi, darbe destekçiliğini, gizli hapishaneleri ve işkence merkezlerini, sorgusuz sualsiz Guantanamo hücrelerini, Ebu Gureyb işkencelerini… Tüm bunları ve daha fazlasını, eleştirilere, milyonların protestolarına karşın yapan Amerika, sadece kendi burjuva hukukunu yerle bir etmiyor. Bir başka deyişle bugün yaşananlar, bununla sınırlı bir durum değildir. Amerika, aynı zamanda yeni bir “hukuk, özgürlük, insan hakları” anlayışını da dayatıyor tüm dünyaya. Bu hukuk anlayışı, halkların yüzyıllara dayanan kazanımlarını yok ederek “yeni bir düzen” kurmak istiyor. Bu düzen, emperyalist tekellerin mutlak hakimiyetinin olduğu, ülkelerin, halkların onların tebaaları ve “tüketici” nesneleri haline geldiği bir dünya düzenidir. İşte bugün dayatılan hukuk, böyle bir düzeni meşrulaştırmak istemektedir.
İŞTE BİZ BUNUN İÇİN “YAŞASIN HALKIN ADALETİ” DİYORUZ. İŞTE BU NEDENLE “HALKIN KATILMADIĞI YARGI, ADİL DEĞİLDİR” DİYORUZ.
DEVRİMCİLERİN BAŞINA ÖDÜL KOYUYOR, KELLE AVCILIĞINA ÇIKIYOR.
DÜNYA HALKLARININ KATİLİ, ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİ KURUYOR, GAZETELER KURUYOR. BUNLARI PARASI İLE YAPIYOR.
BİR DE YARATTIKLARI İDEOLOJİK ÇARPITMA İLE “İNSAN HAKLARI” ADI ALTINDA KURULAN DERNEĞİN GENEL KURULLARINDA BULUNUYORLAR. BUNLARI TEŞHİR ETTİĞİMİZ İÇİN BİZİ TECRİT ETMEYE KALKIYORLAR, EKTE BELGESİ DE VARDIR.
AMERİKAN BÜYÜKELÇİSİ ABROMOVİTZ GİBİ BİR KATİLİ GENEL KURULUNA DAVET EDEN İHD, HÜRRİYET GAZETESİ ARACILIĞIYLA BİZİ İHBAR EDİYOR.
BİZ, EMPERYALİZME, FAŞİZME DİRENDİĞİMİZ İÇİN AMERİKA’NIN HEDEFİ OLMAKLA KALMIYOR, İHD’NİN DE HEDEFİ OLUYORUZ.
BAŞIMIZA ÖDÜL KOYUYORLAR
TIPKI 1952’DE TÜRK-İŞ’İ KURDUKLARI GİBİ. ESKİ-YENİ HER YÖNTEMİ DENEMEYE DEVAM EDİYOR EMPERYALİZM.
Emperyalizmin “kaleyi içten fethetme” politikası yeni değildir, Türk-İş bunun ürünüdür. Ama Türk-İş’le kesin bir sonuç alamamıştır emperyalizm. Asıl başarısı, ilerici, sol, sendikacılık nezdinde bunu gerçekleştirebilmesidir.
Amerikan tipi sarı sendikacılığın Türkiye şubesine duyulan ihtiyaç, o yıllarda yoğunlaşan grev ve direnişlerden, sorunları düzen çıkarları doğrultusunda çözme ihtiyacından başka bir şey değildir.
Amerikancı, devletçi bir sendika olarak kurulan TÜRK-İŞ’in temel misyonu zaten budur. O, her zaman işçi sınıfının mücadelesini yok etmeyi, en geri sınırlarda tutmayı, ihaneti ve satıcılığı kendine görev bilmiştir.
TÜRK-İŞ’e ve diğer sendikalara egemen olan işbirlikçi, gerici, devletçi sarı sendikacılık, işçi sınıfının mücadelesi önündeki asıl engel konumundadır.
Emperyalizm, her dönem kendi politikalarını ve saldırılarını hayata geçirirken buna yedeklenecek kesimler bulmaya çalışmıştır.
Özellikle “sol”, “ilerici”, “devrimci” ya da “yurtsever” görünümlü kavramlar, örgütler ya da düşüncelerle halkların bilincini bulandırmaya “özel” bir önem vermiştir.
Bugün, Kürt milliyetçi hareket Kürt sorununu, emperyalizmin Ortadoğu politikalarına yedeklemiştir.
Emperyalistler, yarattıkları IŞİD “canavarı” üzerinden Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek için her türlü saldırılarını meşrulaştırıyor. Kürt milliyetçilerini de Irak’tan Suriye’ye kadar kara gücü olarak kullanıyor.
Kürt milliyetçileri de IŞİD üzerinden emperyalizmle girdiği ilişkileri meşrulaştırmaktadır.
Yine aynı şekilde Kürt milliyetçi hareketin kuyrukçusu oportünist, roformist sol ise “enternasyonalist dayanışma” adına emperyalist politikalara yedeklenmişlerdir. Emperyalist politikaların aracı olmak, hiçbir şekilde, hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamaz…
Çünkü Ortadoğu’da akan her damla kandan doğrudan emperyalistler sorumludur… Hangi gerekçeyle olursa olsun emperyalist politikalara yedeklenmek, Ortadoğu’da akan kana ortak olmaktır…
İZİN VERMEYECEĞİZ!
EMPERYALİZMİN POLİTİKALARINI UYGULAMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ!
HER DÖNEM EMPERYALİZM, DEVRİMCİLERİN KARŞISINA DÜZENİÇİ DEĞERLERLE ÇIKAN DEVRİMCİ DEĞERLERİ, DEVRİMCİ MÜCADELEYİ TASFİYE ETMEYİ AMAÇLAYAN POLİTİKALAR ÇIKARMIŞTIR
ŞİMDİ DE İZİN VERMEYECEĞİZ!
HALKLARIMIZ, EMPERYALİZMİN POLİTİKALARINA YEDEKLENEMEZ.
DEVRİMCİLİĞİN VE SOSYALİZMİN NİRENGİ NOKTASINI BİZ OLUŞTURUYORUZ.
BUGÜNÜN DÜNYASINDA DEVRİMCİLİK, BİZİMLE TANIMLANIR HALE GELMİŞTİR.
EMPERYALİZME HİZMET EDEN HER TÜRLÜ POLİTİKA, BİZİM MÜCADELEMİZİN YARATTIĞI DEĞERLERDE AYRIŞIYOR… SAFLAŞIYOR…
STRAFORT GİBİ ONLARCA, BİNLERCE ÖRGÜTLENME;
EMPERYALİZMİN AJANLIĞI, İŞBİRLİKÇİLİĞİNİ YAPIYOR, YAPMAYA DEVAM EDİYOR! YETMİYOR …
AMERİKAN İŞBİRLİKÇİSİ OLİGARŞİNİN İKTİDARI AKP’NİN ARTIK RESMİ OLARAK DANIŞMANI DA ESKİ CIA BAŞKANI!
The Intercept isimli uluslararası bir yayın, Porter Goss’un AKP hükümetiyle anlaştığına dair ABD Adalet Bakanlığı’ndaki kayıtlara ulaştı. Dış Temsilciler Tescil Yasası kayıtlarına göre hali hazırda Amerika’da Türkiye adına faaliyet gösteren Dickstein Shapiro danışmanlık firmasının bünyesindeki eski CIA başkanı Porter Goss, bundan sonra Türkiye için çalışacakmış.
Her türlü işgal, talan, işkence, katliamın temsilcisi olan CIA’nın eski başkanlarından Porter Goss, bugün “danışmanlık hizmeti” ve “lobi çalışması” için AKP iktidarıyla anlaştı. İşi halk düşmanlığı ve bu düşmanlığın yol-yöntemlerini ve işbirlikçilerini yaratmak olan bu eski başkana AKP niye ihtiyaç duymuş ve bu eski CIA başkanına AKP neyi “danışacaktır?”
Kuşkusuz ki; işçilerin maaşlarını nasıl arttırabiliriz, yoksulların açların karnını nasıl doyurabiliriz, evsizlere nasıl ev verebiliriz, işsizlere nasıl iş bulabiliriz, parasız halk için eğitimi nasıl sağlayabiliriz, vb. vb. konuları danışmayacaktır…
Peki o zaman bir katliam işkence provokasyon örgütünün eski başkanına neyi sorar? Uzmanlığı bu danışmanın nedir? Bunun yanıtı çok basittir… Neyde uzmansa onu danışacaktır… hangi işte uzmandır Porter Goss?
Buna hemen yine kendileri cevap veriyor; “Türkiye’ye anti-terörizm dahil çeşitli konularda danışmanlık yapacağı…”
Evet, DÜNYANIN EN BÜYÜK EN KANLI, EN VAHŞİ TERÖRİST ÖRGÜTÜ OLAN CIA’nın eski başkanı “anti-terörizm” konusunda AKP’ye danışmanlık yapacaktır.
Burada “anti-terörizm”den neyi kastettiklerini anlamak zor olmasa gerek. Sömürü ve talana, iktidarların tüm terörüne karşı direnen halkları…
Ekmek, adalet ve özgürlük isteyenleri bastırma yöntemlerini danışacaktır AKP iktidarı…
Boşuna uğraşmasın AKP… Daha önceki basın bildirilerimizde de yazdık…
Amerika bugün halk kurtuluş savaşçıları karşısında kendini bile korumaktan acizdir. Ondan medet ummayın o yüzden… Kimse sizi kurtaramaz. Hiç kimse ne sizi, ne de en büyük terörist Amerika’nın yarattığı bu kan ve gözyaşının bedelini ödemekten koruyamaz. Eninde sonunda, bugün yarın, hatta şu an size bu kan, gözyaşının bedelini ödetmek için sıraya girmiş halk çocukları, Azrail’iniz olmak için kapınızı çalacaktır…
Amerika’nın Yine Baş Düşmanları Arasında DHKP-C Var, Biz Varız!
Ne büyük bir onur ki bizim için, dünya halklarının baş düşmanı, eli kanlı terörist Amerika, her hazırladığı raporda bizim adımızı anmadan geçemiyor.
Pentagon icadı, halkların mücadelesini, direnişini gölgelemek, direnen dünya halklarına, temsilcilerine saldırılarını meşrulaştırmak için oluşturdukları “terörizm” demagojisinin altında yine ezildikçe eziliyorlar.
Kan damlayan bu raporda neler yok ki…
Düşünün ki baştan sona kadar hukuksuz bir şekilde özgürlüğü gaspedilen korsakof hastası ölüm orucu gazisi bir devrimcinin tutsaklığını meşrulaştırmak için DHKP-C’li olduğunu söylemişlerdir. Neden, çünkü ırkçılığa karşı düzenlenen konserin biletini satmıştır. Ne büyük “terörist” eylemde bulunmuştur ki, hasta tutsak olarak hapishanede tutulması bile yasadışı olan bu devrimci, örgütümüzle ilişkilendirilmiştir. Yetmemiş, raporuna yazmıştır.
Faşizmin de sahibi olan emperyalizm, Almanya’daki ırkçılığa karşı mücadeleyi de kendine yapılmış bir saldırı olarak görüp, terörist ilan etmiştir.
Dünya halklarına, tüm dünyayı zindana çeviren Amerika, ırkçılığa karşı faşizme karşı mücadeleyi teröristlik olarak gösteriyor… Şaşırmadık, şaşırmayız, kimse de şaşırmamalıdır.
BİZE DAYI ŞUNU ÖĞRETMİŞTİR… DÜŞMAN NE DİYORSA TERSİNİ DÜŞÜNÜN, DOĞRU BUDUR. BU NEDENLE ŞAŞIRMIYORUZ.
Amerika da, onun işbirlikçi iktidarları da ne söylerse, tersini düşünmeliyiz derken, bunun örneklerini yine kendileri, hergün yine Amerika raporlarıyla, söylemleriyle, yani halk düşmanı politikalarını sürdürerek veriyor.
Amerikan Konsolosluğu’na yaptığı feda eylemiyle hala kabusları olan Alişan Şanlı’lar bu ülkede çoktur hiç merak etmesin Amerika…
İstediği kadar raporlar hazırlasın, istediği kadar işbirlikçi faşist iktidarları aracılığıyla halka zulüm etsin…
İstediği kadar faşist iktidarlar aracılığıyla Berkin gibi daha 15’inde çocuklarımızı vursun. İstediği kadar işbirlikçi oligarşinin kurumları TÜSİAD, MÜSİAD vb’leriyle işçilerin alın terini sömürdükçe sömürsün…
İstediği kadar okullarda düzene uygun kafalar yetiştirmeye çalışsın…
İstediği kadar dizilerle, magazin programlarıyla, haberiyle, filmiyle ideolojik hegemonya kurmaya çalışsın…yenilecekler. Hükmünü kesti dünya halkları katillerin.
Niye Hakkımızda Raporlar Hazırlar Katil Amerika?
1- Biz hala Mayıs 1971’den beri THKP-C 1 NO’LU BÜLTENDE MAHİR’İN DEDİĞİ GİBİ;
“Amerikan emperyalistleri ve onun köpekleri, uzun yıllardır ülkemizi talan edip yağmaladılar; neyimiz var neyimiz yoksa alıp götürdüler. Emekçi halkımızın ve bütün çalışanların alınterini ve emeğini çaldılar. Bütün zenginliklerimize, petrolümüze, kromumuza, bakırımıza… Bütün doğal kaynaklarımıza el koydular. Geride bize açlık, tahammül edilemez bir sefalet, binlercemizi kırıp geçiren bulaşıcı hastalıklar, halkımızı karanlıkta yaşamaya mahkum eden bir cehalet bıraktılar. Bugün ülkemizde işgalci düşmanın ziyafet sofralarından kalan artıklarla beslenen bir avuç hain, bir avuç köpek bu alabildiğine iğrenç düzeni sürdürmek, Amerikan emperyalizmine gerektiği gibi uşaklık etmek için kurdukları zulüm çarkını insafsızca çeviriyorlar. Soygun ve talanlarına karşı duran her yurtsever meydanlarda kurşunlanıyor. İşçilerin ve köylülerin, ekmek ve toprak isteyenlerin sesi, kan ve zulümle susturulmak isteniyor. Yarattığımız ve ürettiğimiz, zorla elimizden alınıyor. Amerikancı faşist köpekler, bu iğrenç sömürü düzenini daha iyi yürütebilmek amacıyla, asayişi sağlama paravanası altında şimdi sıkıyönetim ilan ettiler. Halkımızın en temel hak ve hürriyetlerini “lükstür” diye rafa kaldırıyorlar. Bugün ülkemizde hukuk devletinden, kanundan, anayasadan, insanlık ve vatandaşlık haklarından bahsetmek iğrenç bir demagojiden başka bir şey değildir. Kendi topraklarımız üzerinde köle bir halk haline getirildik. Bu durum hep böyle sürüp gidecek mi?
HAYIR, BİN KERE HAYIR!
Bu durum böyle süregidemez, artık isyan etmek, silaha sarılmak, işgalci düşmanı alaşağı etme zamanı gelmiştir (…) demeye devam ettiğimiz için.
2- “Biz Marksizm’i entellektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz, dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizm’i öğreniyoruz!..” (Bütün Yazılar) DEDİĞİMİZ İÇİN.
3- “Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır…” DEDİĞİMİZ İÇİN…
4- ‘Örgütü örgüt yapan, onu kitlelere tanıtan, programlar veya yaldızlı laflar değil, devrimci eylemdir…” DEDİĞİMİZ İÇİN…
5- “Bu mücadele, sınıflar mücadelesidir. Burada el titremesine, tereddüte ve kararsızlığa yer yoktur…” DEDİĞİMİZ İÇİN…
6- “Eğer baş düşmanını doğru tespit edememişseniz, hedefiniz doğru değilse, en mükemmel askeri stratejilere de sahip olsanız boşunadır.” Bütün Yazılar’da Amerika’ya dair vurguların önemi işte buradadır. Mahir, o günden baş ve ortak düşmanı şaşmaz bir netlikle göstermektedir, bunun için biz hedefiz.
7- “Yankee işgali, ülkenin sanatından sporuna kadar bütün sosyal yaşantısında kendisini hissettirmektedir. Yer altı kaynaklarından dış ticaretine, ekonomisinden politikasına kadar ülkenin üzerinde denetim kurmuş olan Yankee emperyalizmidir” DEDİĞİMİZ İÇİN…
5- Ortak düşman Amerika’dır… DEDİĞİMİZ İÇİN…
2000-2007 Büyük Direnişi’nde Ölüm Orucu savaşçımız olan Alişan Şanlı yoldaşımızın “Ya özgür vatan, ya ölüm! Amerika ülkemizden defol!” şiarıyla gerçekleştirdiği feda eylemi, bütün dünya halklarına hem hedefi gösterdi, hem de yüreklerine su serpti. Teslimiyetçiliğin, emperyalizme biat etmenin, halklara “tek yol” olarak dayatıldığı bir dönemde Alişan Şanlı’nın feda eylemi, hem katil ABD emperyalizminin Ortadoğu’da ve tüm dünyada işlediği suçlarının, katliamların, işgallerin, tecavüzlerin hesabını sormak ve hem de ezilen halkların, kurtuluşunun savaşarak gerçekleşeceğini, emperyalistlerle “barış” olmayacağı, savaşılacağı gerçeğini gösteriyordu.
ALİŞAN gibi yoldaşlarımız olduğu için;
6- Önünde hiç eğilmedik
Onurlu, başımız dik
Duruyoruz karşınızda
Biz bu halkın evlatları
Bu vatanın sahibiyiz
Kork bizden Amerika
Bağımsızlık ateşiyle
Büyüyor çığlığımız
Bizim bizim bu vatan
Tankınızı – topunuzu
Soyunuzu – sopunuzu
Atacağız yurdumuzdan
(…) dediğimiz için. Milyonları da buna eşlik ettirdiğimiz için…
7- “Ülkemizin bugünkü sürecinde baş çelişmenin Amerikan emperyalizmi ile bir avuç hainin dışındaki bütün Türkiye halkı arasında olduğu açıktır. Bu nedenle toplumumuzdaki çeşitli sınıf ve zümrelerin arasındaki iç çelişmelerin gelişme süreçleri de bu dış etkenin, yani baş çelişmenin büyük ölçüde etkisi altındadır.” DEDİĞİMİZ İÇİN…
8- 1945’lerden itibaren adım adım kültürümüz Amerikan emperyalizminin ekonomik, siyasi, kültürel hegemonyası altında bozulmaya başlamış, değerlerimiz adım adım bilinçli bir politikanın ürünü olarak dejenere edilmiştir. BUNA KARŞI ÖLÜMÜNE DİRENDİĞİMİZ VE SAVAŞTIĞIMIZ İÇİN…
9- Amerikan kültürü, bencillik, bireycilik kültürüdür. Amerika, halkı bencil, kendinden başkasını düşünmeyen kişiler şekillendirir. Çünkü, böyle bir kişi, emperyalizmin adaletsiz sömürü düzenini sorgulamaz, bu düzenin içinde yer alarak, sömürü pastasından daha fazla pay kapmak için uğraşır. Sisteme karşı değil, sistemin parçası olur… DEDİĞİMİZ İÇİN…
10- Amerikan kültürü; uyuşturucu, fuhuş, kumarın normal görüldüğü, dejenerasyonun özgürlük gibi kılıflara büründürüldüğü, küçüklerin büyüklere saygı göstermediği, büyüklerin küçüklere karşı sorumluluk duymadığı, aile yapılarına kadar bireyciliğin yerleştirildiği bir kültürdür. Amerika, dünyanın en büyük kumar, fuhuş, eğlence merkezlerini içinde barındırmanın yanında, Haiti, devrim öncesi Küba gibi sömürgeleştirdiği ülkeleri de bunların merkezleri haline dönüştürdüğü bir ülkedir.
Özcesi Amerikan kültürü, halkların kültürünün, binlerce yıllık birikiminin inkarı ve sadece kapitalizmin ihtiyaçları üzerinden şekillendirilmiş bir kültürdür… DEDİĞİMİZ İÇİN BİZE SALDIRIYOR, RAPORLARINDAN EKSİK ETMİYORLAR.
BU ÜLKEDE ONLAR VAROLDUKÇA ALİŞANLAR DA VAR OLACAKTIR
AMERİKA DEFOL, BU MEMLEKET BİZİMDİR!
NE TERÖR RAPORLARI, CIA’SI, CIA’NIN YETMEDİĞİ YERDE ONUN “GÖLGESİ” STRASFORTLAR’LA…
BU KATLİAMLARI, BU KAN, BU GÖZYAŞI, BU SÖMÜRÜLEN ALINTERİNİ GİZLEYEMEZLER…
DÜNYA HALKLARI ÜZERİNDE HER GEÇEN GÜN DAHA DA BÜYÜTTÜKLERİ BU TERÖR, ANCAK VE ANCAK ALİŞANLAR’I ÇOĞALTIR!
HALKIN ÖFKESİNDEN, HALKIN ADALETİNDEN KAÇAMAYACAKSINIZ!
ADALETİN OLMADIĞI YERDE, HALKIN SAVAŞÇILARI ADALETİ UYGULAMAK İÇİN VAR OLACAKLAR!
ŞAİRİN ŞİİRİ GÜÇLÜ ANLATIR AMERİKA’NIN SUÇLARINI..
“Bir çocuk ağlarsa dağ başında
Gözyaşında Amerika akar.
Vurdularsa birini, kanı şorladıysa
Bilin ki o kurşunlarda Amerika var.
Kişi kişiye köle tutulduysa, asıldıysa
Darağaçlarında Amerika var.
Ama biz yine de direneceğiz
Sonuncumuza kadar.”
Emperyalizm, ezilen halkları teslim alamaz.
Bütün Dünya Halkları Emperyalizme Karşı Birleşin!
DÜNYA HALKLARININ GÜCÜ, EMPERYALİZMİ DÖKTÜĞÜ KANDA BOĞACAKTIR!
TERÖRİZMİN KAYNAĞI EMPERYALİZMDİR! EMPERYALİZME KARŞI SAVAŞMAK MEŞRUDUR!
EMPERYALİZME KARŞI DİRENEN VE KURTULUŞU İÇİN SAVAŞAN HALKLAR KAZANACAK! BİZ KAZANACAĞIZ!
DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ
Ektekiler:
Ek01- ABD Raporunun ilgili yerlerinin çevirisi ve küpürlerden seçmeler
Ek02- İhbarcı İHD ve Hürriyet
Ek03- İHD- Abromowitz
Ek04- THKC 1 No’lu Bildirisi
NOT: İlgili ekler yazının aslında mevcuttur.