DİSK DEV MADEN-SEN VE HALKEVCİLER İÇİN ZAFER NEDİR
Oportünist-reformist kesimlerin karakter özellikleri arasında ikiyüzlülük, pişkinlik ve direniş kaçkını olmaları da vardır. Bu oportünist meziyetlerin son örneklerinden birisini DİSK Dev Maden-Sen ve yönetimdeki Halkevciler sergilemişlerdir.
İzmir-Kınık ve Manisa-Soma ilçeleri arasındaki kömür madeni havzasında 6500 işçinin çalıştığı İmbat Maden Ocağı’nda çalışan işçilerden 32’si 18 Aralık 2015 tarihinde şirket tarafından işten çıkartıldı. Şirket yetkilileri yüzlerce işçiyi daha işten çıkartacaklarını da açıkladılar. Bunun üzerine, Devrimci İşçi Hareketi’ne mensup madencilerin önerisiyle maden ocağının kapısına direniş çadırı kuruldu. İşten atılan beş maden işçisi tarafından “İşimizi Geri İstiyoruz” talebiyle direniş başlatıldı.
Direnişçi madencilerin dördü Kınık’ta kurulu bulunan Maden İşçileri Mücadele ve Dayanışma Derneği üyesiyken, birisi Halkevci idi. Ancak, direniş sürecinin ilk bir kaç haftasının ardından Halkevci madenci, direniş mevzisini terk etti. Zira aynı zamanda DİSK Dev Maden-Sen yönetiminde de bulunan Halkevciler, direnişten çekilmişlerdir. Direniş çadırına bir daha da uğramayacaklardır. Onlar için İmbat Direnişi hiç var olmamıştır sanki. Gelmezler, görmezler, duymazlar. Halkevciler İmbat Direnişi karşısında üç maymunu oynamaya başlamışlardır.
Devrimci maden işçileri ise direnmeye devam ederek İmbat Direnişi’ni büyütürler. Direniş çadırını savunurlar. Bu uğurda bir çok kez gözaltına alınıp saldırıya uğrarlar.
İmbat şirketinin İzmir’deki genel merkezinin önünde Halk Cephelilerle birlikte eylemler yaparlar. Yine gözaltına alınıp saldırıya uğrarlar ama direnmekten vazgeçmezler.
Maden ocağının kapısındaki direniş çadırı bir süre sonra jandarma saldırısı ile yerinden kaldırılır. Soma ve Kınık jandarması, direniş çadırı açtırmamak için birçok kez direnen madencilere saldırır. Direnişçi işçiler, yaratıcı yöntemlerle maden ocağının kapısına ulaşıp eylemler yaparlar. Öyle ki saatler boyu ormanda ve yağmur altında yürüyerek maden ocağının kapısına ulaşırlar. Hiçbir zorluk ve zorbalık direnişçi madencileri engelleyemez olmuştur artık.
Direnen madencileri pes ettirmek için çalışanlar sadece şirket, jandarma, polis, kaymakamlık ve gerici çevreler değildir. “Akıllı solcular” da İmbat Direnişi’ni görmezden gelirler. Başlangıçta bir arkadaşları içinde yer almasına rağmen direniş saflarını terk eden Halkevleri de İmbat Direnişi’nin yanında değil, karşısında saf tutmaya başlar.
Halkevleri’nin İmbat Direnişi Karşısındaki Tavrı, Direniş Kaçkınlığı Olmuştur
Halkevleri ve Dev Maden-Sen yönetimi, yaklaşımlarıyla direniş kırıcılığına soyunur. Hem direniş içindeki bir arkadaşlarını geri çekerler hem de böyle sonuç alınamayacağını vaaz ederek yılgınlık aşılamaya kalkarlar. Halkevleri’nin İmbat Direnişimiz karşısındaki tavrı tam olarak işte budur: Direniş kaçkınlığı ve kırıcılığı…
Bu yanıyla İmbat Direnişimiz sadece patronun, devletin değil, bu kesimlerin yaklaşımını da ezerek zaferine ulaşmıştır.
Evet, 70 gün sonra İmbat Direnişi zaferine ulaşmıştır. Zafer direnen emekçinin olmuştur. Direnen madenciler değişik maden ocaklarında işlere yerleştirilmiştir. Oysa, direnişçi madencilere “bırakın işinize geri dönmeyi, maden sektöründe iş bulmayı bundan böyle size Kınık-Soma’da sigortalı herhangi bir iş bile verilmez” denmişti. Böyle diyenler yanıldılar. Zafer, direnen devrimci madencilerin oldu. Halkevcilerin direnişten kopardıkları arkadaşları ise bu zaferin içinde yer alamadı. Direnişçiler madenci olarak yeniden işe geri dönerken, direnişi terk eden Halkevci işçi için aynı şey söz konusu olamadı.
Devrimci madenciler direne direne kazandılar. Direniş onları ve Kınık halkını, madencileri devrimci anlamda etkileyip eğitti. Halkevciler ise, her şeyden önce ve bir kez daha direnişe inançsızlıklarını somutladılar. Bedel ödemeyi göze alamadıkları için direnemezler. Bedellerin ağırlaştığı yerlerde Halkevcileri göremezsiniz. Nitekim başlangıcında yer aldıkları İmbat Direnişi’ni de sürdüremediler. Destek olmadıkları gibi köstek oldular. Öyle ki, DİSK Dev Maden-Sen olarak direnişi görmezden gelmeyi seçtiler. Oysa, direnen madenciler aynı zamanda Dev Maden-Sen üyesi işçilerdi.
Direne Direne Kazanmak Halkevciler İçin Zafer Sayılmaz
İmbat Direnişi’nin zaferini görmezden gelen Halkevci Dev Maden-Sen yönetimi geçenlerde “Soma’da Maden İşçilerinin Zaferi”, “Soma İmbat Madende Direnen İşçiler Kazandı” başlıklı açıklama yaptılar. Bu açıklamalarının nedeni, 18 Aralık 2015 tarihinde işten çıkartılan İmbat maden işçilerinin açtıkları işe iade davasını 2 Ağustos Salı günü kazanmış olmalarıydı. Dev Maden Sen, bu gelişmeyi kendi internet sitesinde “Soma’da Maden İşçilerinin Zaferi” başlıklı bir açıklama ile duyurdu.
Anlaşılacağı gibi, 70 gün boyunca direne direne kazanmak Halkevciler için zafer olarak görülmedi. Ama düzenin mahkemelerinin verdiği işe iade kararı “zafer” olarak alkışlandı. Çünkü, onlara göre mahkemeden böyle bir karar çıkmasaydı, işçiler zafer kazanmış olmayacaklardı. Öyle ya, Halkevciler de diğer oportünist-reformist kesimler gibi direnişi değil, “hukuk yoluyla mücadele”yi seçenlerdendir.
“Akıllı solcular”, emekçilere direnmeyi değil, düzenin mahkemelerine başvurup beklemeyi önerir. Onlar için zafer, direne direne kazanılan bir olgu değil, mahkeme kararlarından ibaret olur. Akıllı solculuğun, Halkevcilerin, Dev Maden-Sen’in, işçilerin kaderini burjuvazinin mahkemelerine terk etmesinin resmidir sözkonusu olan.
Ve şimdi, görmezden gelip, kırmaya kalktıkları direnişin “hukuki” zaferini alkışlıyorlar. İşte bunun adı, oportünizmin pişkinliğidir.
Maden İşçileri Mücadele ve Dayanışma Derneği’nin konuyla ilgili yaptığı açıklamada vurgulandığı gibi:
“… Direniş sürerken direniş kaçkınlığı yaparak üyelerini yalnız bırakan bu sendikacılar utanmadan mahkemenin işe iade kararına “zafer” diyebilecek kadar pişkinler. Kaldı ki direniş ve zaferle ilgili söz söyleyecek en son kişi kendileridir.”
“Akıllı solculuğun” gerçeği budur. Direniş örgütlemez. Bakın, yönetimlerinde oldukları sendikaların örgütleyip zaferine ulaştırdığı bir tane bile direniş yoktur. Sorun işçilerde değil, akıllı solculardadır. Çünkü direnmeyi göze alamazlar. Sıradan işçilerin bile “Ölmek var dönmek yok” dediği koşullarda, akıllı solcular dönmenin, dönekliğin binbir yolunu bulurlar. İmbat Direnişi’nde de böyle olmuştur. Dev Maden-Sen ve yönetimindeki Halkevciler direnişten çekilmişlerdir. Bir diğer ifade ile devrimci madencilerle birlikte direniş kararı alan kendi arkadaşlarını direniş kaçkını haline getirmekten çekinmemişlerdir.
Halkevciler, Zaferin Ne Olduğunu ve Nasıl Kazanıldığını Bilmezler
Dev Maden-Sen İmbat madenci direnişini görmezden gelmiş, Halkevleri ise direnişe sırtını dönmüştür. Bırakın desteği, köstek olmuşlardır. Dayanışmanın asgari gereklerini bile yerine getirmemişlerdir. Polis ve jandarmanın saldırısı altında direnişi sürdüren, devrimci madencilerin yanında yer almayarak patrona ve faşizme güç vermişlerdir.
Evet, İmbat Direnişimiz zafer kazandı ama bu zafer mahkemenin verdiği karardan çok önce, Mart ayında kazanılmıştı zaten.
Soruyoruz Halkevciler’e; zafer nedir? Hemen her konuda çok bilmişlik yapmayı ahlak edinen, ahkam kesmeyi seven bu “akıllı solcular” aslında bu sorunun hayatın içindeki gerçek cevabını bilmezler. Çünkü, bedel ödemeyenler zaferin nasıl kazanıldığından bihaberdir. Zafer, direnişin eseridir ve mayasında, uğrunda ödenen bedeller vardır. Bedel ödemekten kaçanlar zaferin ne olduğunu da esasen bilmezler. Böyle olduğu içindir ki, mahkemenin verdiği karara “zafer” derler. Evet, İmbat Direnişimiz zafer kazandı. Ama mahkemenin verdiği karardan çok önce kazanıldı o zafer. Devrimci madenciler zaferi cüretleri, emekleri, direngenlikleri, sabırları, dayanışmaları ve ödedikleri bedellerle kazandılar.
Halkevciler, Direnişin Zaferini Görmezden Gelmek İçin Faşizmin Saldırısını Bile Aklamışlar
Dev Maden-Sen’in açıklaması aslında İmbat direnişi hakkındaki bilinçli cehaletlerini de sergilemektedir. Öyle ki, direniş çadırının direnen madenciler tarafından kaldırıldığını söyleyebilmişler. Açıklamalarında diyorlar ki: “… 38 gün direnen maden işçileri mücadelelerini hem hukuki süreçte devam ettirmek hem de eylemlerini başka alanlara taşımak üzere çadırlarını kaldırıp başka iş yerlerinde işe başladı.”
Hayır böyle olmadı. Çarpıtıp karıştırmışlar. Bilmiyor değiller, İmbat Direnişi’nin zaferini görmezden gelmek için böyle abuk sabuk cümleler kurmuşlar. Öyle ki, direnişin zaferini görmezden gelmek için jandarma saldırısını bile görmezden gelerek aklamışlar.
Oysa, direniş çadırını direnişçi madenciler değil, jandarma baskın yaparak söktü. Direniş çadırı açmak için madenciler defalarca girişimde bulundular ve her defasında saldırıya uğrayıp gözaltına alındılar.
Ve dahası, “direnen maden işçileri… başka iş yerlerinde işe başladı” dedikleri ise, kazanılan zaferi görmezden gelmenin onları mahkum ettiği yalancılıktan başka bir şey değildir. Başka madenlerde işe başlamak kendiliğinden olan ya da işçilerin gidip iş arayıp bulmasıyla sonuçlanan bir sürecin ürünü olmayıp direnişin zaferi olarak somutlanmıştır. Soma-Kınık havzasındaki patronların ve devletin, direniş karşısındaki yenilgisinin ürünü olarak direnen madencileri işe almak zorunda kalmışlardır. Dev Maden-Sen’in Halkevci sendikacıları işte bu gerçeği çarpıtmaya çalışıyorlar. Çünkü, İmbat direşimizin zaferi olarak direnen işçiler madenlerde işe başlarken direniş saflarından geri çektikleri Halkevci madenci işsiz kaldı.
Sonuç olarak; Dev Maden-Sen ve Halkevcilerin çarpıklığı şuradadır: İmbat Direnişi’ni görmezden gelmiş, zaferini yok saymışlardır. Dahası “zafer”i, düzen mahkemelerinin verdiği karara indirgemişlerdir. İşçileri direnişe çağırmak yerine, “hukuki süreç” dedikleri düzenin mahkemelerinin insafına bırakmışlardır.
Direniş yerine, “hukuki süreç”ten medet umarlar… Direne direne kazanmak yerine, düzen mahkemelerine bel bağlarlar…
“Akıllı solculuğun” düzen içi tarzı işte böyledir. Ve böylelerinin, işçi sınıfının mücadelesine zerre faydası olmamıştır ve olmayacaktır.
Israr, Cüret, Kararlılık, Direniş, Zafer: DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ
-DİH’in onurlu direnişler dolu tarihi, kurulduğu
günden bu yana işçi sınıfının ak sayfasıdır.
-DİH her zaman işçinin yanında her tür bedeli göze alarak mücadele etmiştir. DİH’in tarihi cunta dönemlerinden bugüne ısrar, kararlılık, cüret ve zaferle doludur.
DİH’li işçiler; “bir işyerinde baskı, zulüm,
hak gaspları varsa direniş de olacaktır” diyenlerdir.
DİH’li işçiler; direnişlerin öncüsü,
zafere kadar sürdürülmesinin güvencesi olduklarını bilirler ve bu bilinçle direnişleri şekillendirirler.
PRATİKTEKİ CÜRETİMİZİ, KARARLILIĞIMIZI ÖRGÜTÇÜLÜĞE YANSITMALIYIZ.
Hedefimiz; Örgütlenme Olmalı.
Düzene ve düzen sendikacılığına karşı gösterdiğimiz
mücadeleci ruhu örgütlenmeye yansıtmalıyız.
Bir işçiyi bile örgütlemenin zafer olduğuna inanmalı,
bunun savaşını vermeliyiz.
DİH’li işçiler olarak kurulduğumuz günden bugüne
yarattığımız geleneklere yeni gelenekler ekledik.
Düzene ve düzen sendikacılığına karşı olan inatçı,
kararlı tavrımızı örgütlenme anlayışımıza yansıtmalıyız.
Bir kişiyi, iki kişiyi tek tek örgütleyerek
onlarca işçiyi örgütlemeliyiz.
Hedefimiz: Örgütlenmek.
Bunun için DİH’li işçiler; işçiler arası
dayanışmayı örgütlemelidir.
DİH’li işçiler; cehalete karşı savaş açarlar.
İşçi arkadaşlarının eğitimi için
her düzeyde işçi okulu oluşturmalıdırlar
DİH’li işçiler; işçiler arasında öncelikle
paylaşmayı, dayanışmayı büyütmelidirler.