TEKİRDAĞ 1 ve 2 NO’LU F TİPİ HAPİSHANELER
İŞKENCEHANEYE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR
Hapishanenin İşkenceci Gardiyanlarını, Müdürlerini Uyarıyoruz!
İşkence İnsanlık Suçudur!
İnsanlık Suçlarında Zaman Aşımı İşlemez
4 Ağustos 2016 Perşembe günü Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde aynı hücrede kalan müvekkillerimiz Bekir Şimşek, Ergün Akdoğan, Gökhan Kaya ile başka bir hücrede kalan Serkan Onur Yılmaz, Candaş Kat, Veli Dikme hak gasplarını ve hapishane uygulamalarını protesto etmek amacıyla hücrelerini ateşe vermişlerdir.
Bunun üzerine hapishane idaresi hücrelerde bulunan tutsakları ağır bir biçimde darp ederek, işkence yapmıştır. Önce ellerini ters biçimde kelepçelemiş, sonra ayaklarından da kelepçeleyip çırılçıplak soyarak süngerli hücreye koymuştur. Saatlerce ters kelepçe ile çıplak bir biçimde süngerli hücrede tutulduktan sonra doktor raporu için hastaneye sevk edilmişlerdir. Ancak aradan 1 hafta geçmesine rağmen kendilerine reçetelenen ilaçlar verilmemiştir. Veli Dikme’nin çenesindeki açık yara hapishane şartlarında enfeksiyon kapmıştır.
Serkan Onur Yılmaz, Veli Dikme, Candaş Kat kendi hücrelerinin üst katını yaktıktan 50 dakika sonra idare tarafından fark edilmişler. Burada bulunan müvekkillerimiz hücre havalandırma bölümünde kıç ve ayak falakasına tabi tutulmuşlar, darp edilerek hücreden çıkartılmış ve çırılçıplak soyularak süngerli hücreye atılmışlar; 6,5 saat ters kelepçeli olarak süngerli hücrede tutulmuşlardır.
Yine müvekkillerin aktardığı bilgiye göre, Veli Dikme başına aldığı darbe nedeniyle baygınlık geçirmiştir. Suratında yoğun darp izleri bulunan müvekkilin bu işkencelere bağlı olarak çenesine altı dikiş atılmıştır.
Hücrelerin ateşe verilmesinden sonra diğer müvekkillerimizin bulunduğu hücrelere ani aramalar yapılmıştır. Bu aramalara itiraz eden Servet Göçmen, Nurettin Kaya, Latif Mollaahmetoğlu, Sezgin Zengin de darp edilerek süngerli hücreye atılmışlardır.
Hücrelerini ateşe veren müvekkillerimiz hastane dönüşünde eski yanan hücrelerine konulmuşlardır. Bulundukları hücrelerdeki giysileri de dahil tüm eşyaları için “yandı” denilerek müvekkiller süngerli hücreye kapatıldığı sırada, yokluklarında atılmıştır. Bu durumu müvekkillerin sadece üst katı yakıp, alt katı yakmamış olmalarından anlamak mümkündür. Alt katta bulunan eşyaların zarar görmesi mümkün değildir. Buna rağmen bütün eşyalar ıslatılmış ve atılmıştır. Hücrelerini yakan müvekkillerimizin hücreleri tamamen boş olup temel ihtiyaçları karşılanmamıştır. Yatak dahi verilmeyen müvekkiller 4 Ağustos’tan bu yana beton yerde yatmaktadırlar, dilekçe yazamamaları, kantinden ihtiyaçlarını alamamaları için kâğıt kalem bile verilmemektedir. Havalandırma kapıları da açılmamaktadır. Müvekkiller gazete alamamakta, telefon açma haklarını kullanamamaktadırlar.
Müvekkillerin, haklarını alabilmek için günlük kapı dövme, alt katta sayım vermeme, slogan atma, oturma eylemi yapma şeklinde eylemleri devam etmektedir. Bu eylemleri nedeniyle de havalandırma kapıları açılmamaktadır. Havalandırma kapılarının açılmaması disiplin cezasının sonucu olarak verilecek bir yaptırımdır. Hâkim tarafından onaylanmadan böyle bir ceza verilmesi mümkün değilken idare istediği zaman bu yaptırımı uygulamaktadır. En ağır koşullarda tutulan müebbet hapis cezası alanların dahi günde bir saat havalandırma hakkı varken idare bu hakkı tamamen gasp etmektedir.
Son süreçte gardiyanların saldırgan olduklarını, tutsakları sürekli provoke ettiklerini, tutsakların itiraz ettikleri bir konu olduğunda darp ettiklerini, güvenliği sağlama ve zor kullanma yetkisi bahane edilerek işkenceye varan saldırılara başladıklarını öğrendik.
Sincan F Tipi Hapishanesi’nden sürgün sevk ile Tekirdağ F tipi hapishanesine gönderilen müvekkillerimizin kişisel eşyaları henüz kendilerine verilmemiştir.
Sohbet hakkı OHAL bahanesi ile uygulanmamaktadır.
Tutuklu ve hükümlülerin eylemleri birçok hapishanede devam etmektedir. Bu eylemler nedeniyle her hapishane eylemler karşısında farklı tavır göstermektedir. Bir kısmı sadece tutanak tutarak soruşturma açmakta, bir kısmı bir yerden bir yere götürecek kadar güç uygulamakta, bir kısmı ise bu eylemleri fırsat bilip işkenceye varacak saldırılar gerçekleştirmektedir. En ağır işkencenin uygulandığı, taciz ve tehditlerin yapıldığı yer Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F tipi hapishanesidir.
Hücreleri yakan tutsakların yanık hücrelerine konulması ve eşyalarının alınıp hiçbir şey verilmemesinin merkezi bir talimat gereği olduğunu Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi müdüründen öğrendik. Cumhurbaşkanının talimatı olduğu ima edildi.
Sincan F Tipi Hapishanesi’nden sürgün edilen müvekkillerimiz Zeki Demir’in, kemik erimesi hastalığı olmasına ve aradan haftalar geçmesine rağmen ilaçları verilmemektedir.
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi: Bu hapishanede de müvekkillerimiz 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde yapılan eylemlere devam etmektedirler. Aşağı katta sayım vermeme eylemleri nedeniyle, “sayım için aşağıya indiriyoruz” gerekçesiyle üst kattan aşağıya sürüklenerek ve darp edilerek indirilmektedirler. Bu esnada birçok kişinin vücudunun morardığı ve zedelendiği aktarılmıştır. Yine revir doktorunun darp izlerini tutanağa bağlamadığı ve işkence izlerini yok etmeye yardım ettiği ifade edilmiştir.
Özkan Yılmaz, Utku Aykar, Cemil Kurt yaklaşık 1 hafta önce bulundukları hücreleri yakmışlardır. Bu kişiler de çırılçıplak soyularak elleri arkadan ters ve ayaklarından kelepçelenerek darp edilmiş ve süngerli hücreye atılmışlardır.
Utku Aykar’ın kaburgalarında, sırt, kol ve bacaklarında yüzünde ağır darp izleri ve açık yaralar el ve ayaklarına metal kelepçe takıldığı için derin kelepçe yaraları bulunmaktadır. Cemil Kurt’un kaburgalarında, sırt, bilek, kol ve bacaklarında darp izleri ve açık yaralar bulunmaktadır. Özkan Yılmaz’ın da kaburgalarında, sırt, bilek, kol ve bacaklarında darp izleri ve açık yaralar bulunmaktadır. Özkan’ın eli şişmiş, elini ve parmaklarını kullanamamakta, kırık şüphesi bulunmaktadır.
Kısmi arama bahanesiyle doğrudan saldırıya uğrayan diğer müvekkillerimiz Ali Ülgü, Süleyman Acar, Özgür Yiğittaş da işkence görmüştür. Süleyman Acar kalp rahatsızlığı yaşadığı için 1 gün sonra hastaneye götürül-müştür, ancak sağlık durumu ile ilgili son bilgiler tarafımıza verilmemiştir.
Sonuç olarak,
Bu talepleri karşılamak yerine saldırmak, kötü muamele ve işkenceyi yaşama geçirmek, hakları daha da kısıtlamak suçtur, kabul edilemezdir.
KEYFİ UYGULAMALAR VE İŞKENCEYE SON VERİLSİN
DEVRİMCİ TUTSAKLAR TESLİM ALINAMAZ!
Bakırköy Hapishanesi’nden Silivri Hapishanesi’ne Sürgün Edilen
Müvekkillerimizin, Hücre Yakma Eylemleri Sonrası Burjuva Basında Yapılan Demagojilere ve Yalan Haberlere Cevabı:
“BİZİ İSYANA TEŞVİK EDEN ADALET BAKANLIĞI’NIN KAZANILMIŞ HAKLARIMIZI GASP ETMESİDİR HAKKI İHLAL VARSA, DİRENİŞ MEŞRUDUR”
10 Ağustos 2016 tarihli gazetelerde yapılan kara propagandalarla, müvekkillerimizin 10 Temmuz 2016 tarihinde, sohbet hakkının uygulanması, hasta tutsakların tedavilerinin yapılması, sürgün sevklere son verilmesi ve kitap yayın hakkının sınırlanmaması talepleriyle ilan ederek başladıkları genel direniş, 15 Temmuz tarihinde cemaatin TSK içindeki kadroları aracılığıyla yapılan darbe girişimi sonrası ucuz demagojilere malzeme yapılarak, haklı talepler gizlenmek, direnişin meşruluğu gölgelenmek istendi.
Egemenlerin kendi aralarındaki it dalaşına malzeme yapılmak istenen; müvekkillerimizin kan ve can bedeli kazandıkları haklarıdır.
Bakırköy Hapishanesi’ndeki kadın müvekkillerimiz, taleplerini önce dilekçeyle, sonra sloganlarıyla, sonra oturma eylemleriyle sonrasında ise hücreleri tutuşturarak aşama aşama değişik yöntemler kullanarak ifade etmiştir.
Hapishane idaresi ise, Adalet Bakanlığı’nın bu haklı talepleri basitçe karşılayabileceğini bildiği halde, hakkaniyetsiz disiplin cezaları, avukat, revir, yayın, görüş yasaklarıyla, baskıları ve hak gasplarını arttırmış, sonrasında ise işkencelerle sürgün etme yolunu seçmiştir.
Kadın devrimci tutsaklar, halihazırda “ultra yüksek güvenlikli” Silivri 9 No’lu Hapishanesi’nde, tek kişilik hücrelerde tecrit koşullarında tutulmakta olup yukarıda saydığımız hiçbir haktan yararlandırılmamakta, adeta burunlarının sürtülmesi istenmektedir. Buna karşılık müvekkillerimizin talepleri değişmemiştir, direnme kararlılıklarını ifade etmektedirler.
Hiçbir olay, olgu, durum neden-sonuç ilişkileri içinde değerlendirilmeden kavranamaz. Slogan atmak, oturma eylemi yapmak ve bunlarla taleplerin karşılanmadığı aksine koşulların giderek ağırlaştırıldığı bir durumda hücre yakmak bir sonuçtur. Politik insanın kendi talepleri ve ideolojisi uğruna eylem yapması kimsenin teşvikine gerek bulunmayan, eşyanın doğası gereğidir.
Ancak siyasi iktidarın şakşakçıları 10 Ağustos tarihli “haber”lerinde Doğan Haber Ajansı kaynaklı kara propagandayı yaygınlaştırarak 1 Ağustos’ta koğuşlarını ateşe veren özgür tutsakların gerçekleştirdikleri hücre yakma eylemini Fethullahçılarla bağlantılandırmaya çalışıp direnişin taleplerini yok saymaya çalışmaktadır.
Yine hak talebiyle yapılan eylemlerle ilgili, hapishanenin demokrat, insancıl, işkence karşıtı ya da aksini ileri süreceğimiz olumsuz bir tutum içinde olmadığını bildiğimiz personelleri ve hapishane hekimini de “örgüt üyesi oldukları, tutukluları isyana teşvik ettikleri” gibi akıldışı, uydurma gerekçelerle tutuklamışlardır.
Demokrasi maskesi takarak, darbecilere karşı mücadele yürüttüğünü iddia eden AKP iktidarının, devrimci demokratları da estirdiği yelin içinde savurarak soruşturmalarla baskı altına aldığı bir gerçektir. Ve bu gerçeğe dayanarak rahatlıkla bu insanların da aynı akıbete uğratıldıkları söylenebilir.
Öyle ki, müvekkillerimizin kurum doktoru Alp Çetiner’e şişe atmadığı şeklindeki sözde tanık beyanı bu tutuklamaya gerekçe yapılmıştır. Adalet Bakanlığı’ndan talepleri olan tutsakların, sağlık durumlarını öğrenmeye çalışan ve hekim ahlakıyla hareket eden bir insana özel olarak şişe fırlatmalarının beklenmesi insan ahlakının ve aklının almayacağı bir tutumdur. Kaldı ki o direnişin sıcaklığı içinde bu ayrımın da yeterince yapılamadığı ve murat edilmeyen durumların oluştuğu müvekkillerimizce ifade edilmektedir.
Doktor Çetiner ifadesinde kendisinin de dediği gibi, müvekkillerimize sağlık durumlarını sormaya çalışmış, dumandan zehirlenebilecek tutsaklara müdahale etmek istediğini söylemiştir. Çetiner’in tutuklanma nedeni tüm namuslu aydınlara ve hekimlere bir mesaj taşımaktadır. Bu mesaj, hekim etiğiyle, insan ahlakıyla değil, siyasi iktidarın talimatlarıyla hareket edeceksiniz demektedir.
Doktor Alp ÇETİNER şahsında namuslu, demokrat, insan onurundan yana aydınlarımızı selamlıyor, tüm gücümüzle yanlarında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Yine tutuklanan Hülya SARIDEDE isimli hapishane görevlisi, demokrat, bir dönem sendikal faaliyette bulunmuş, işkence karşıtı ve insancıl özellikleri olan, büromuz avukatlarının da tutsak kaldığı dönemden saygın tutumunu bildikleri bir insandır. Müvekkillerimizin beyanına göre, Hülya hanım talimata rağmen işkence yapılmasına ortak olmamış, kanunsuz emirlere uymamıştır.
Tutuklanan bir başka hapishane görevlisi Ümmü ÇAPRAZ, başörtülü, dini inançları olan, insancıl niteliklere sahip olduğunu düşündüğümüz bir insandır. 18 Temmuz tarihinde müvekkillerimizden Sultan Işıklı’nın bacakarasına tekme atarak kanama yaşanmasına yol açan ahlaksız bir işkencecinin adını büromuza bildiren ve memuriyetini bile riske atarak tanıklık yapabileceğini söyleyen bir görevlidir. Muhtemelen bu, dinlenen telefonlardan tespit edilmiş ve Ümmü Hanım’ın işkenceye yönelik tutumu cezalandırılmak istenmektedir.
AKP iktidarı, darbe karşıtlığı adı altında, dün suç ortağı olan Fethullahçılarla birlikte tüm muhalifleri, devrimcileri hedef almakta insani değerlere de saldırmaktadır. Çay kahve ikram etmekten, güler yüz göstermeye, işkenceye ortak olmamaktan peçete uzatmaya kadar her davranışı pervasızca soruşturmalara konu etmekte, beyinler ve yürekler üzerine hâkimiyet kurmak istemektedir. Yoksa siyasi tutuklu ve hükümlülerin hapishane görevlilerince isyana teşvik edilemeyeceği, yönlendirilemeyecekleri açıklamaya gerek bulunmayan bir durumdur.
Bu gerçekleri açıklamayı kendimiz açısından zorunluluk sayıyor, haksız olarak tutuklandıklarına inandığımız hapishane görevlileri ve kurum doktorunun yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.
ONURLU AYDINLARIMIZI SELAMLIYORUZ.
İŞKENCE İNSANLIK SUÇUDUR.
ADALET BAKANLIĞI TUTSAKLARIN TALEPLERİNİ KARŞILAMALIDIR