SANAT NE İÇİN VE KİM İÇİNDİR?
Uzun yıllardır süren bir tartışmadır. “Sanat, Sanat İçin mi? Sanat, Toplum İçin mi?”
Ne demektir sanatın sanat için ya da toplum için olması, ne değiştirir? Sanat sanat için olursa başka bir şey ortaya çıkacak, diğerinde başka bir şey mi ortaya çıkacaktır ? Bu soruya evet cevabını vermek çok da zor olmasa gerek; aksi halde yıllardır bu tartışma yapılamazdı.
Sanatın sanat için yapılıyor olması, “halk beğenmese de anlamasa da olur, ben sanatsal eser yaratırım” demek bir sanatçı için olabilir, gerçek bir şey midir acaba? Peki bu tartışma neye hizmet eder?
CIA sayısız kültür kongreleri, sergiler, konserler düzenlemiştir.
Bunların yanı sıra, Washington çizgisine bağlı ünlü yazarların kitaplarını yayınlamış ve çevirmiş, soyut sanattan, toplumsal içeriği olmayan “eylem-karşıtı” sanata sponsorluğunu esirgememiştir… Kaynak sağladığı bu aydınlar kendilerini aynı zamanda, tarafsız araştırmacılar, putları yıkan hümanistler, özgür ruhlu aydınlar ya da sanat için sanat yapan sanatçılar olarak gösteriyorlardı.
CIA’in ve onun Modern Sanat Müzesi’ndeki (MSM) müttefiklerinin “Soyut Ekspresyonist” (SE) resim ve ressamları desteklemek için, toplumsal içeriği olmayan sanata çok miktarda para akıtmıştır. Non-figüratiflik ve politik konularda suskunluk tam da toplumcu gerçekçiliğin anti-tezleriydi. Politik sanat söz konusu olduğunda, soyut sanattan yana tavır koydu. Bu durum açıkça soyut sanatın kim için ve ne için yapıldığını ortaya koymaktadır.
İki sınıf, iki ideoloji vardır. Yapılan her şeyin amacı, nedeni ve sonucu vardır. Burjuvazi bunun farkındadır ve sürekli olarak halkları bir kültür bombardımanı altına alır. Sürekli kendi düşüncesini, yoz ahlaksız hayatını empoze etmeye çalışır ve bunun için en çok sanat alanını kullanır. Onun için soyut “gerçeküstücülük” tartışmaları yaratır her alanda. Öyle ki pek çok saygın yazar, şair, sanatçı ve müzisyen politikayla ilgilenmediklerini ve sanatın sanat için olduğuna inandıklarını ilan ettiler. Politik olmayan bağımsız sanatçı ya da aydın dogması itibar görmüş ve günümüze kadar gelmiştir.
Bu saldırıların kökenleri doğrudan sınıf mücadelesine dayanıyordu. Yürütülen kültür kampanyaları günümüzün apolitik aydın, akademisyen ve sanatçı prototipini yarattı. Bunlar kendilerini halkların mücadelelerinden koparıyorlar. Günümüz aydın ve sanatçılarının ilerici bir tavır alıp alamamalarında değil; sanatçıların müzik, resim ya da yazın alanında verdikleri eserlerin yüksek sanatsal düzeyde sayılabilmesi için anti-emperyalist toplumsal ve siyasal öğeleri barındırmaması gerektiğine olan düşünceleridir. Bütün dünyada sanatın politikadan ayrı olduğunu samimi olarak ya da özel olarak ısrarla söyleyenler oldu.
Ancak yaptıkları sanat eyleminin kimin işine yaradığı sorusuna hep sessiz kalmışlardır. Emperyalizmi tüm yönleriyle göremeyen veya görünmesini engelleyen çok fazla entelektüel ve sanatçı var günümüzde.
Sınıf savaşı sadece karşılıklı fiili güçle değil, çoğu zaman inceltilmiş yollarla onlarca farklı alanlarda mücadeleyle sürer. Eğitimde, iletişimde, kent planlamasında, kültür-sanat programlarında, medyada, sağlıkta, ulaşımda vb. gibi alanların tamamında. Zaten hakim gerici-sömürücü sınıf bütün bu alanlarda da hakim olduğu için hakim sınıftır.
Sadece kitap, müzik değil sanatın her alanında psikolojik savaş mantığı emperyalistlerce kullanılmıştır. Caz gibi soyut sanatta siyasal yönlendirmenin dışında kendi mecrasında biçimlenirken, emperyalistlerce, “soğuk savaş” silahı olarak soyut resim anlayışı bilerek öne çıkarılmış ve hatta bu akım bizzat gerçekçiliğe karşı örgütleniyor. Çünkü “non-figüratif” olması ve siyasal veya toplumsal mesaj taşımaması bakımından sosyalist gerçekçiliğin tam antitezi olarak görülmüştür “soyut sanat”. Yöntem olarak doğaçlama, formül olarak bozuk şekillerinden oluşan soyut sanat, burjuvazinin o çok övdüğü parlamenter demokrasiyle eşdeğer görülüyor, hiçbir diktatörlüğü hoş görmediği iddia ediliyor. “Özgür sanat” ideolojisi bu amaçla yaygınlaştırılıyor. Soyut resim akımı “özgür sanat” ideolojisi olarak Avrupa’nın örgütlü ve politik sanatçılarına saldırmak amacıyla kullanıldı. Bu tür sanat akımlarının desteklenmesiyle ilerici, devrimci, kolektivist, hümanist ve akılcı düşüncenin etkisiz hale getirilmesi planlanmıştır.
Bu şekilde başlayıp devam eden bu anlayış tüm dünyada bugünkü sanatçı, aydın ve akademisyen tipini yarattı; sınıf mücadelesini inkar ve sınıfın örgütlerinden uzak, halka sırtı dönük, benmerkezci, kariyerist ve “politika üstü” tip. Halkın, işçi sınıfının ya da örgütlerinin güya üstünde akıl hocası, geçim derdi olmayan, çeşitli fon, burs ve ödüllerle yaşayan, imkanı bol, sivri dilli ve içi boş teneke gibi tıngırdayan aydın ve sanatçı tipi.
Türkiye’de de onlarca vakıf, dernek, banka harıl harıl festivaller organize ediyor, burslar ve edebiyat ödülleri veriyor. Sol adına çizgisi ve kaynağı belirsiz dergiler çıkıyor; kimi sanat eserleri tekelci sermaye ve onun devletince sponsorluk adı altında fonlanıyor; kitap fuarlarında kamyon kamyon bedava kitaplar dağıtılıyor; TV’de ve diğer medyada bazı yazarlar, sanatçılar hep baş köşeyi kapıyor.Türkiye’nin geleceği için “Küçük Amerika olacağız” diyordu burjuva siyasetçileri yıllar önce. Yaşadığımız onca askeri darbeden sonra yürütülen kültür-sanat programları hep Amerikan menşelidir, tıpkı o darbeler gibi.
Tüm bu yaşananlar ve uğraşlar göstermektedir ki ; sanat toplum için olmadığı zaman; sanat için değil, burjuvazi içindir. Aslında “sanat sanat içindir” yerine sanat “sanat para içindir” demek daha doğru olacaktır.