Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yitirdiklerimiz
5 – 11 Eylül
Gülay KAVAK:
l972 Zonguldak, Ulus-Kirazcık Köyü doğumludur. 1990’da bir Dev-Genç’li olarak mücadeleye katıldı. Gençliğin yönetici kadrolarından olan eşi Erol Yalçın, evliliklerinin üzerinden iki ay geçmeden katledildi.
Gülay, hiç tereddüte düşmeden mücadelesini sürdürdü. 1994’te tutsak düştü. 1996 Ölüm Orucu’nda ikinci ekipte yer aldı. 2000’deki hücre saldırısında da Ümraniye Hapishanesi Birinci Ölüm Orucu Ekibi’ndeydi. 19-22 Aralık Katliamı’ndan sonra Şişli Etfal Hastanesi’nde zorla müdahaleye maruz kaldı. Bir süre sonra katliamcılar onu tahliye ettiğinde, tahliye rüşvetini reddetti. İhanete meydan okuyarak kahramanlığın yolunu seçti ve 7 Eylül 2001’de Armutlu direniş mahallesinde ölümsüzleşti.
Dursun IŞIK:
7 Eylül 1991’de Hollanda’da faşistler tarafından katledildi.
Zeynep Esra BOLAYIR:
İYÖ-DER üyesiydi . Mücadelede henüz çok yeni olduğu bir süreçte, 8 Eylül 1990’da Bursa’da geçirdiği bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı.
Seher ŞAHİN:
İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’nde rehberlik ve dayanışma çalışmalarına karşı gerçekleştirilen polis
saldırısında, polisler tarafından üniversitenin üçüncü katından aşağı atıldı. Beş gün komada kaldıktan sonra 8 Eylül 1991’de şehit düştü.
Filiz ÜNAL,
Yener TÜRKER:
Tokat, Niksar-Reşadiye arasında, 9 Eylül 1998’de oligarşinin askeri güçleriyle girdikleri çatışmada şehit düştüler. Çatışmada Filiz Ünal vurulup şehit düşerken, Yener Türker’den çatışma sonrası haber alınamadı. Araştırmalar sonucunda oligarşinin katliamcıları tarafından vurulduğu veya Kelkit Irmağı’nda boğulduğu
sonucuna varıldı. Filiz, 1974’te, Tokat’ın Turhal ilçesi Çerçi köyünde doğdu. Türk milliyetindendir. 1997 Haziran’ında Tokat dağlarında silah kuşandı. Yener, 1980 Ordu Mesudiye doğumludur. Gerillaya 10 Haziran 1998’de katıldı.
Uğur BÜLBÜL:
1 Şubat 1976’da Kastamonu-İnebolu’da doğdu. 1996’da hapishanelerde süren ölüm orucu sırasında devrimcilerle tanıştı ve mücadeleye katıldı. Faşizm, sadece bir pankart astığı için onu gözaltına alıp işkenceden geçirdi. 19 Aralık katliamı sırasında Bartın Hapishanesi’ndeydi. Yaralandı. Sincan F Tipi
Hapishanesine sevk edildi. Tecriti, işkenceleri yaşadı. Öfke dağlar olmuştu Uğur’un yüreğinde. Kendini feda etmeye, ölüm orucuna gönüllü olarak karar vermişti. 10 Eylül 2001’de İstanbul Gümüşsuyu’nda işkenceci katliamcı çevik kuvvete karşı gerçekleştirdiği feda eyleminde şehit düştü.
Hamide ÖZTÜRK:
1970 Antakya doğumludur. Arap Alevisi bir ailenin çocuğudur. 1990’da mücadeleye katıldı. 11 kez gözaltına alındı. Bu sürede, işkencelerden geçirildi. Abisini, yakınlarını şehit verdi. Daha büyük bir hırsla sarıldı mücadeleye. Akdeniz çapında görevler üstlendi. 1996’da İstanbul’da tutuklandı. ‘96 Ölüm Orucu’nda 3. Ekip’te yer aldı. 19 Aralık 2000’de, 6 kadın tutsağın diri diri yakıldığı Bayrampaşa C-1 koğuşundaydı. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde 5. Ölüm Orucu Ekipleri’nde ölüm orucuna başlayan Hamide Öztürk, 10 Eylül 2002’de şehit düştü.
İbrahim ÇUHADAR:
İbrahim Çuhadar 16 Ağustos 1973 Ankara, Altındağ doğumludur. Aslen, Çorum’un, Alaca, Tutluca Köyü’nden, yoksul bir ailenin çocuğudur. İbrahim Çuhadar ortaokul yaşlarından itibaren damgacılık,
kaşe, tabela, prinç levha, mobilyacılık, bakkal çıraklığı yaptı. 90’lı yıllardan itibaren inşaatlarda çalıştı. 1993 yılında inşaatta çalışırken devrimcilerle tanıştı. İlk örgütlülüğü Devrimci İşçi Hareketi içinde oldu. 1994 yılında illegal mücadele içinde yer aldı. 28 Eylül 1994 yılında tutsak düştü. Ankara Ulucanlar ve Çankırı E Tipi Hapishanesi’nde, 19 Aralık Katliamı’na kadar toplam 10 yıl tutsak kaldı. Katliam saldırısından sonra sevk edildiği Sincan F Tipi Hapisnanesi’nden, 2004 yılında tahliye oldu. Tahliye olduktan sonra 2009 yılına kadar çeşitli alanlarda çalıştı. 20 Temmuz 2012’de Hasan Selim Gönen’i katleden polislerin bulunduğu 75. Yıl Sultangazi Polis Karakolu’na, 11 Eylül 2012 tarihinde FEDA EYLEMİ gerçekleştirerek şehit düştü.
Vedat İNAN:
11 Eylül 1994’te Dersim Mazgirt’e bağlı Darıkent Beldesi’nde, Kürt milliyetçileri tarafından
öldürüldü. Mücadele okuru bir öğretmendi.
Yılmaz GÜNEY:
“Faşizm hangi ülkede olursa olsun, sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil, tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.”
1 Nisan 1937’de Adana Yenice Köyü’nde doğdu. 1971’de Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinde sakladığı için, 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 47 yıllık yaşamının 12 yılını hapishanelerde, 3,5 yılını da yurtdışında sürgünde geçirdi. Devrimci sanatçılığın ülkemizdeki ilk örneklerindendi. 9 Eylül 1984’te Yılmaz GÜNEY aramızdan ayrıldı.
Julius FUÇİK:
“Kahraman, kritik zamanda insanlığın yararına olanı yapandır.”
Çekoslovakya Komünist Partisi önderlerindendi. Örgütlü ve örgütçü bir aydındı. Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgal etmesi üzerine zaman kaybetmeksizin illegal çalışmalara başlayan Fucik, Çekoslovak Komünist Yeraltı Hareketi’nin liderlerinden biri oldu. 1942’de Prag’ta tutuklandı. Bu dönemde
“Darağacından Notlar” adlı kitabını yazdı. 8 Eylül 1943’te Naziler tarafından tutuklanarak idam edildi.
Mao ZEDUNG:
“Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adım atılmalıdır.”
Agostinho NETO:
“Umut biziz, kendimiz!”
Angola Halk Kurtuluş Hareketi MPLA’nın önderlerinden biriydi. Şair, tıp doktoru ve kurtuluştan sonra Angola Halk Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı olan Agostinho Neto, 17 Eylül 1922’de Angola’nın başkenti Launda’nın Bengo köyünde doğdu. 10 Eylül 1979’da Moskova’da öldü.
Salvador ALLENDE:
“…Toplumsal devinim, bir yönetici yok edilince yok olmaz. Yavaşlatılır, uzatılır ama durdurulamaz.”
1908’de doğdu. 1937’de Sosyalist Parti’den milletvekili seçildi. 1970’te Halk Cephesi (Unitad Popular) adına katıldığı başkanlık seçimlerini kazandı. 11 Eylül 1973’te Şili’de yapılan faşist darbeye karşı silah elde direnerek şehit düştü.
***
“Şehitlerimiz bizim manevi değerimizdir. Bunu hiç bir zaman unutmayın yoldaşlar. “ İbrahim Çuhadar
***
Filiz ÜNAL’ı başka bir siyasi hareketten hapishanede birlikte kaldığı bir arkadaşı anlatıyor:
FİLİZ’İN ANISINA…
Filiz ’97 ortalarında Kayseri Cezaevine gelmişti. Geldiği gün çok sevinmişti. Hangi örgütten olduğunu bilmiyordum. Sadece siyasi olduğunu, geçici olarak kalacağını ve sonra başka bir cezaevine gönderileceğini duymuştum. Filiz ilk geldiğinde “burada siyasi konular tartışılmayacak, burası adli bir cezaevi, sorun istemiyoruz” vb. diyorlar. Filiz ise “ben devrimciyim, siyasi çalışmalarımı engelleyemezsiniz, burada ne yapacağıma ve nasıl yaşayacağıma siz değil ben karar veririm” diye karşılık veriyor. Cezaevine ilk girişte asker ayakkabı vb. onur kırıcı arama dayatıyor Filiz’e. Kesinlikle çıkarmayacağını söylüyor “ne yaparsanız yapın, kesinlikle hiçbir onur kırıcı yaptırıma uymayacağım” diye de tavır koyuyor. Filiz’i silahla tarayıp öldürmekle tehdit ediyorlar. Buna rağmen Filiz taviz vermiyor.
Karşılaştığımız koğuşun hemen yanındaki gardiyanların odasında eksik olan eşyalarını kontrol ediyor, getirilmesi için bekliyordu. Hemen koğuşa geçip yerleşmesine yardımcı olmuştum.
Kırsala, gerillaya gidişinde yakalanıyor ve tutuklandığında ilkin Sivas’ta yakalandığı için Sivas Cezaevine konuyor. Ardından Kayseri’ye gelmişti. Geldiğinde yalnızlıktan kurtulduğum için çok sevinmiştim. Çünkü Filiz bana çok yardımcı olmuştu.
Filiz gelir gelmez bana adlilerle nasıl geçindiğimi sormuştu ve cezaevinin koşulları hakkında bilgi almıştı. Bir gün havalandırmada sohbet ederken şube tavrımı sormuştu Filiz. Şube tavrımın iyi olmadığını ve çok kötü olduğunu söyledim. “Seni bu kadar kötü pozisyona sokan neydi” diye sormuştu. Tecavüze uğramamdan dolayı çok etkilendiğimi ve buna hazır olmadığımdan dolayı bu derece bir teslimiyet yaşadığımı anlatmıştım. “Peki, bundan sonra ne yapacaksın” diye sormuştu bana. Ben de çok karamsar olduğumu ve ne yapacağımı bilemediğimi söylemiştim ve yoldaşlarımın yanına gitmek konusunda tereddütlerim olduğunu belirtmiştim. Filiz bana “durumun çok kötü, yoldaşlarının yanına giderken elbette ki rahat olamayacaksın, feodal yanlarını yıkman gerekiyor öncelikle. Sürekli zaaflarının üstüne gitmesini bilmelisin. Bizim namus anlayışımız iki bacak arasında değildir. Bizim namusumuz bizim davamızdır. Her şey kafada biter” demişti. “Gidip kendini partine açmalısın, her şeyi anlatmalısın ve yardım istemelisin yoldaşlarından.”
“Partinin ve yoldaşlarının sana yardımcı olacaklarına inanıyorum. Her şey sana bağlı” demişti.
Yaşamımı boş geçirmememi, sürekli araştırmamı ve kendimi geliştirmem için okumamı ve düzenli programlı yaşamamı, önermiş ve kendimi yeniden devrimcileştirmemin bana bağlı olduğunu söylemişti bana. “Bak ….” demişti. “Hainlik kadar dünyada kötü, iğrenç bir şey yoktur. Çeşitli yaptığın hatalardan dönmesini bilmek ve bunu başarmak önemlidir ve bu bir emirdir. Bunu başarabilirsin, her şey sana bağlı, her şeyi belirleyecek olan senin özgür iraden olacaktır.” Filiz’in tüm bu sözlerinin benim tekrar partimin ve yoldaşlarımın yanına dönmemde belirleyici etkisi olmuştu. Bu sözlerle ihanetin acısını defalarca yeniden yaşamış, ihanetin aşılması gerektiğini beynimde ve yüreğimde defalarca duymuş ve sonradan tereddütlerimden sıyrılmıştım.
Bir gün avukatı gelmişti. Avukata sorumsuz davrandığı ve dava ile ilgilenmediği için çok kızıyordu. Avukatı ailesi tutmuş ve epeyce para vermişlerdi. Verilen parayı geri alacağım diyordu. Filiz söylediğini mutlaka yapardı. O parayı kesin almıştır. O kendisine güvenen ve düşüncelerine bağlı biriydi.
Filiz’in ailesiyle arası iyi değildi. Filiz’e mücadeleyi bırakması için sürekli baskı yapıyorlardı. Filiz ise “benim mücadelemin önünde kimse engel olamadı, siz de olamazsınız. Ben bu kavgaya inanarak girdim ve sonuna kadar da devam edeceğim” diyordu. Aile çok gericiydi. Bir gün görüşüne gelmişlerdi. Filiz’in küçük yeğenine kurt işareti yaptırıyorlardı. Filiz’de ailesine kızıyor ve çocuğa kötü şeyler yerine güzel şeyler öğretmelerini vs. söylüyor ve çocuğu yanına alarak zafer işareti yaptırıyordu.
Bir ağabeyi polisti Filiz’in. Ailesiyle polis olana haber gönderiyordu, “polisliği bırakıp şerefi ve onuruyla yaşasın, iş bulamazsa gidip simit satsın, simitçilik yapsın, yoksa kendi ellerimle, bir gün karşıma çıkarsa ben vururum, halkın kanına girmesin, gelip devrimci adalete teslim olsun” diye haber gönderiyordu.
Filiz kısa süreli cezaevi yaşamında insanlarla konuşmayı, onların dertlerini dinleyip ortak olup çözümüne yardımcı olmayı kendisine görev edinmişti. Adli mahkumlardan örgütlenebilecek nitelikteki insanları tespit ediyor ve onlarla sürekli ilgilenerek kazanmaya ve siyasi bakımdan eğitmeye çalışıyordu. Adliler Filiz’e çok değer veriyorlar ve onu çok seviyorlardı. Bir adli “ben sizi böyle bilmiyordum. Size bugüne kadar hep terörist gözüyle baktım. Meğerse siz ne kadar iyi insanlarmışsınız. Senin sayende sizleri tanıdığım için çok sevinçliyim” demişti Filiz’e.
Devrimci kişiliğiyle dost düşman herkesin beğenisini ve saygınlığını kazanmıştı Filiz.
Düşman çeşitli yollarla haberler göndererek beni işbirlikçi olmaya zorluyor ve bunun için çeşitli tehditlerin yanında değişik vaatlerde de bulunuyordu. Bu durumu ayrıntılarıyla Filiz’e anlattım ve nasıl davranmam gerektiği konusunda kendisinden yardım istemiştim. Filiz bana çok yardımcı olmuştu. Neşe, moral ve güç kaynağımdı benim. Kendimi onun sayesinde toplamış ve yoldaşlarımın yanına gitmeye hızla karar vermiştim.
Her sabah spor yapıyorduk Filiz ile. Neşeli bir şekilde benden tekvando dersleri alıyordu. “Kavgamızda yararlı olacak” diyordu. Başarılı bir öğrenciydi Filiz. Tahliye olmuştu Filiz. Havalandırmada volta atıyordu ve gardiyanların çağırmasını beklerken son konuşmamızı yapıyorduk. Bana “kendine iyi bak. Sürekli kendini sorgulamalı ve yanlışlarının, zaaflarının üzerine gitmelisin. Sürekli okuyup kendini geliştirmelisin. Ve düşmana karşı kinini sürekli canlı tutmalısın.” demişti. Evinin adresini vermişti bana. “Mektup yazarsın, bir şey olmazsa ben sana yazarım. Kendini üzmemelisin, güçlü olmalısın ve düşmana karşı onurunu hiçbir zaman çiğnetmemelisin” olmuştu son sözleri. İşlemler bitmişti ve Filiz’in gidişini seyrediyordum koğuşun penceresinden. Güle güle Filiz, görüşürüz, kendine iyi bak diye seslenmiş ve ağlamıştım. Çok duygusal insanım. Sevdiğim insanlardan ayrıldığımda onları kaybettiğimde çok üzülüyorum. Filiz ile çok iyi dostluk kurmuştuk. Ondan çok şey öğrendim. Ve şimdi Filiz’i kaybettiğimin haberini aldım. Gerillada şehit olmuş. Yine çok üzülüyorum. Ama çokta coşkuluyum. Filiz’e de böyle bir ölüm yakışırdı ancak. Seni çok seviyorum Filiz. Sana söz veriyorum ki bana öğrettiğin gibi yaşayacak ve devrimci onuru hiçbir zaman çiğnetmeyeceğim.