31 Ağustos tarihinde gece yarısı geldiler. Halk Meclisimize saldırdılar, yıktılar. Halkın taksi duraklarına, çay bahçelerine saldırdılar, yıktılar. Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezi’mize saldırdılar, burayı işgal edip polis karakoluna çevirdiler. Halk sordu ve cevap olarak dediler ki; “Burası Artık Halkın Karakolu Olacak”.
Yani, mafya devletinin ve mafya babalarının uyuşturucu ile zehirlediği gençlerimizi tedavi eden merkezimizi yıkıp yerine karakol yapıyorlar. Karakolun işlevi kendiliğinden ortaya çıkıyor: Karakol, uyuşturucu trafiğinin rahatlıkla işlemesini sağlayacak. Böylece gençlerimizi zehirlemeye devam edebilecekler.
Neden? Neden bir devlet, polis gücünü yığarak uyuşturucu trafiğinin güvenliğini almaya çalışır. Bir neden olarak devletin de mafyalaşmış olması sayılabilir. Uyuşturucu trafiğinden beslenen, faşist bir devlet olduğu için, bu trafiğin işlemesini özellikle temin ediyor, bunu kendisine görev olarak görüyor.
Ama bununla sınırlı değil. Aynı zamanda, uyuşturucu, kumar, yozlaşma batağına sürüklediği, orada zehirleyip, adeta bitkisel hayata soktuğu gençlerimizin kendi savaşlarına katılmasını engelliyor. Onları savaşın dışına itiyor. Yeni sömürgecilik ilişkileri, ülkemizde açlık üretiyor, işsizlik üretiyor. İşsiz, aç, eğitimsiz gençlerimiz, doğal olarak kendilerini aç ve işsiz bırakan düzene öfke duyuyorlar. Emperyalist tekeller ve işbirlikçileri oligarşi bu öfkeden, bu öfkenin sınıf bilinci ve sınıf kini ile birleşmesinden korkuyorlar. Savaş ve devrim dinamiğini öldürmek için gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu, kumar, her türlü yozlaştırıcı aracının trafiğini kurmuş, bu trafiğin engellenmesini istemiyor. Yani, uyuşturucu bağımlılarının tedavi edildiği merkezimize saldırırken, bir savaş veriyor, iktidar savaşı veriyor. Tüm gençlerimizi zehirleme, beyinlerini uyuşturup bitkisel hayata mahkum etme, her türlü zararlı bağımlılık yaratan alışkanlıkları yayarak, dejenere etme, yozlaştırma ve kişiliklerini öldürme pahasına bir savaş… Ve biz halk olarak savaşıyoruz. Uyuşturucu tedavi merkezlerimizle, uyuşturucu çetelerine, mafya devletin polisine geçit vermeyen halk örgütlülüklerimiz ve milislerimizle kurtuluş savaşı veriyoruz.
Polis saldırıyor. Halk Meclisi binamızı, yani örgütlülüğümüzü hedef alıyor. Halk Meclislerimiz, emperyalistlerin ve işbirlikçileri tekellerin, her türlü sömürücü zorbanın saltanatını sarsacak, mütevazi ama ideolojik-politik olarak etkili adımlar atıyorlar. Halk Bahçeleri kuruyorlar, halkın kendi besinlerini tekellere bağımlı olmadan üretmesinin önünü açıyorlar, bunun adımlarını atıyorlar. Rüzgar türbini yapıyoruz, tekellerin elektrik tüketimi üzerinden sömürüsünü engelleyecek küçük ama etkili adımlar atıyoruz. Halk fırınları kuruyoruz, halk ekmek çıkarıp satıyoruz. Halk marketler açıyoruz. Halk pazarları kurmanın adımlarını atıyoruz. Spor merkezleri kuruyoruz. Küçük küçük, halkın ihtiyaçlarını kendisinin üretmesinin önünü açıyoruz. Halk okulları kuruyoruz. Düzenin burjuva ideolojisini aşıladığı okullar yerine halkın kendi ideolojisini, bilimsel düşünmeyi, ekonomi-politik bilimini, bilimsel sosyalizmi öğretiyoruz. Yani, halka çok önemli bir şey gösteriyoruz. “Bu sömürü düzenine muhtaç olmadan, kendin üretebilir, kendin tüketebilir, kendi kendini yönetebilir, kendi yaşamını bütün olarak kendin örgütleyebilirsiniz” diyoruz. Oligarşik devlet ve AKP iktidarı bunda kendi sonlarını görüyorlar. Emperyalist tekeller bunda Türkiye gibi bir sömürgelerini kaybetmenin korkusunu duyuyorlar. Ve saldırıyorlar.
Çay bahçelerine, taksi duraklarına, kendi sömürü sisteminden kopan her yere saldırıyorlar, halkın kendi örgütlerini kurmasını, sistemin dışında kendi yaşamını kurmasını engellemek istiyorlar.
Kim saldırıyor? Emperyalizm ve oligarşi adına AKP iktidarı saldırıyor. Onun parlamentosu, yargısı, polisi saldırıyor. Onun medya gücü saldırıyor. Sadece bunlar mı? Hayır, maalesef sadece bunlar değil, işbirlikçi cemevi başkanı, EMEP’inden, HDP’sine reformizm-oportünizm de saldırıyor. Saldırıları halkın iktidar savaşınadır, saldırıları halkın iktidarı bilinciyle, perspektifiyle savaşan halkın öncü örgütüne, Cephe’yedir.
11 Eylül Tarihli Evrensel Gazetesinde Bir Haber Yer Aldı:
Başlığı şu: Gazi Mahallesi Şiddet Sarmalında… Diyorlar ki, Gazi Mahallesi’nde şiddet uygulayan güçler var, bir yandan devlet şiddet uyguluyor, diğer yandan örgüt (Parti-Cephe’yi kastettiklerine herhalde şüphe yoktur) şiddet uyguluyor. Şiddet sarmalı bu şekilde büyüyor. Beyinleri böyle çalışıyor.
Gerçek ne? Oligarşi karar almış, Gazi Mahallesi’nden başlayarak halk örgütlerine, devrimci harekete saldırıyor, tasfiye etmeye çalışıyor. Bunu gizli mi yapıyor? Hayır bunu açıktan ilan ederek saldırıyor. Bunu yaparken amacını saklıyor mu? Hayır, bunu yaparken amacını da saklamıyor. “Terörü bitireceğiz” diye ilan ediyor, terörden kastettiğinin halk örgütleri olduğunu herkes biliyor. Yetmiyor, DHKP-C ismini vererek de ilan ediyor. Devrimci hareketi, halkın devrimci örgütlerini, kitle örgütlerini hedef alıp saldırıyor. Sadece bu mu? Sokağa çıkmayı yasaklamış Anadolu topraklarının her yanında. Kurşunluyor, gaza boğuyor. Halkın üzerine kurşun sıkmayı yasallaştırmış. Reformizmin-oportünizmin gıkı çıkmıyor, izlemekle yetiniyorlar. Darbe girişimini bahane edip, bu ismini saydığımız partilerin desteğini de alarak, kendini meşrulaştırıyor, her türlü demokratik hakkı ortadan kaldırıyor, halka saldırı için her türlü yasayı çıkartıyor. Mahkemeleri AKP’nin emir eri yapıp, istediği anda harekete geçirdiği, istediği kararları istediği an aldırdığı halde, bununla yetinmeyip OHAL, KHK ile ülkeyi yönetmeye başlıyor. Yani amacını, hedefini ilan ederek halka saldırıyor, onlar çıkmış “şiddet sarmalından” söz ediyorlar. Papağan gibi, burjuvazinin, emperyalizmin kendilerine ezberlettiği cümleleri tekrarlamayı politika yapmak diye halka yutturmak istiyorlar.
Devam ediyor haber: Cemevi dedesi Veli Gülsoy diyor ki; “Daha geçtiğimiz hafta biz cemimizi yapamadık, eylem vardı, polis her tarafa gaz sıktı. Polisin zaten amacı düşüncesi belli, ama bizim de biraz daha akıllıca davranmamız gerekiyor…”
Demokratik Alevi Dernekleri İstanbul Eşbaşkanı Bülent Felekoğlu halkın genelde cemevi önünde toplantığını belirterek, “Böyle olunca da polis cemevini gaza boğuyor” diyor.
EMEP, direnişin ne içinde var, ne herhangi bir yerinde var, ama en geniş halk kesimleriyle birlik olmaktan söz ediyor, gazetesine “şiddet sarmalı” başlığını atıyor, HDP de birlikten söz edip “şiddet sarmalı” ifadesini kullanıyor.
Saldıran faşizmi değil, direnen halkı suçlu ilan ediyorlar. Suç, devletin saldırısı değil, halkın ‘cemevi önünde toplanması’ymış, suç halkın ‘akıllı hareket etmemesi’ymiş. Suç, devrimcilerin devletin saldırılarına direnmeleriymiş, ki bizim “akıllı solcular”ın dilinde bunun adı “şiddet sarmalı”.
Nerede devletin saldırısı varsa oradan kaçıyorlar. Nerede halkın direnişi varsa, orada direnişi bitirmek için devreye giriyorlar. Bir kez olsun, bir direnişi büyütmek için devreye girsinler, bir kez olsun, halkın faşizme direnişini örgütlemek için gelsinler… Adeta imkansız hale gelmiştir. Nereye geliyorlarsa bilirsiniz ki, devletin önünü düzlemek, halkı rahat rahat teslim almasını sağlamak için gelmişlerdir.
Adına da “Ortak Hareket Etmek” diyorlar. Ne yani? Ortak hareket edelim de gerisi önemsiz mi? Neden “ortak direnmek” ifadesi kullanılmıyor. Hayır ortak direnişte yoklar çünkü. Halk birleşmiş direniyor, onlar direniş ortaklığında yoklar. Onun için ‘ortak hareket etmek’ diyorlar. Ne demek ortak hareket etmek? Hep beraber devletten özür dileyelim, “buyrun HFG Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi’mizi işgal etmek yetmez, gelin evlerimizi de işgal edin” dersek, bu da ortak hareket etmek anlamına gelir. Ne demek ortak hareket etmek? Neden ortak direnmek değil? Direnişe karşılar, bunu her anlama gelecek tam da oportünizme-reformizme uygun kavramlar arkasında halka kabul ettirmeye kalkışıyorlar. Tam bir demagoji. Devlet saldırıyor; halk, Cephe öncülüğünde ve Cephe’nin direniş politikaları ile kendi mevzilerini ve mahallesini savunuyor. Ortak direnemiyoruz. Neden? Çünkü reformizm-oportünizm halkın direnişinde yok. Sonra da ortak hareket etmek gerekir diyor. Reformist-Oportünist ortaklığı hangi cephede ortak hareket ediyor? Oligarşinin halka saldırı cephesinde. Hayır! O cephede ancak oligarşinin güçleriyle, polisiyle, katiller sürüsüyle ortak hareket edebilirsiniz. Biz direniş cephesindeyiz, gelin ve halkla ortak hareket edin, gelin ve ortak hareket edelim.
Dikkat edin, AKP iktidarının her sıkıştığı anda devreye girdiler, önünü düzlediler. AKP, yine de kendilerine de saldırdı, katliam yaptı. Teslimiyetçiliği, tümüyle çukurun dibine indirmek istedi. Katliamlarla bunu dayattı. Yine direniş diyemediler. Tersine, AKP’nin kendilerinin desteğiyle iktidarda kalmayı başardığını ama kendilerine vefasızlık yaptığını söyleyerek sitem ettiler. AKP’nin yani oligarşinin koltuk değnekliğini üstlendiler. TÜSİAD’la kolkola resimler verdiler. AKP onlardan aldığı güçle saldırdı. Onlardan aldığı güçle iktidarda kaldı ve halka yönelik katliamlar yaptı. Katledilenler içinde bu örgütlere sempati duyan kitleler de vardı. Teslimiyet politikalarını bir an için bile sorgulamadılar. AKP saldırdı, ilçeleri yerle bir etti, ne diyorlar; AKP hazırsa 6 ay içinde savaşı bitirebilirlermiş! Şimdi Gazi Mahallesi’nde, bir kez daha AKP’nin saldırılarını güçlendirmek için devredeler.
NEDEN?
Çünkü, biliyorlar ki, direniş devrimi; teslimiyet düzeni, oportünizmi-reformizmi büyütür. Biliyorlar ki, sivrisinekler sadece bataklıklarda, oportünizm-reformizm ancak teslimiyet batağında üreyebilir. Bunun için bataklığı büyütmek istiyorlar. Bataklıkta bir virüs gibi yayılmak istiyorlar. Mafya, uyuşturucuyla halkın beyinlerini uyuşturmak ve çürütmek istiyor. Reformizm-oportünizm, Kürt milliyetçiliği aynı şeyi teslimiyetçi ideolojileri, burjuva ideolojisi ile yapmak istiyorlar. Biri biyolojik uyuşturucu, diğeri ideolojik uyuşturucu. Halkın beynini devletin saldırıları karşısında silahsızlandırmaya çalışıyorlar. Halkın büyük emek ve bedellerle elde ettiği savaş mevzilerini birer birer devlete teslim etmek istiyorlar. Halk saflarına düşman ajanı gibi sızmaya ve içten çökertmeye çalışıyorlar.
Emperyalizme-oligarşiye karşı bilincimizi uyuşturmak isteyen teslimiyetçiliğe de hayır! Bu teslimiyetçiliğe karşı da mücadele edeceğiz.
Cemevi dedesi diyor ki; Cemevine insanlar gelemiyor? Güzel de sorumlusu Gazi halkı mı? Hedef aldığın Cephe mi sorumlu bundan? HFG Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi’ne polis gelmiş, tedavi gören hastaları gözaltına almış. Burayı karakol yapıp yerleşmiş, diyecek bir şeyin yok mu? Halk HFG Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi’ne de gelemiyor? Eğer onları buradan atamazsak, evlerimizin içine kadar yerleşmek isterler, değil cemevine ibadet için rahat rahat gitmek, eğer oligarşinin işbirlikçisi değilseniz evlerinizin içine bile rahat giremezsiniz. Bundan rahatsızlık duymuyor musunuz? Bu polis burada uyuşturucu satışının önünü düzleyecek, gençleri zehirleyecek, ev ev terör estirecek. Bundan dolayı halk ve devrimciler polisi mahalleden atmak istiyorlar. Siz niye istemiyorsunuz? Polisin halka saldırısından rahatsız değilsiniz, peki niye polisin size dokunmayacağı güvencesine sahipmiş gibi rahatsınız? Güvencenizi açıklayın biz de bilelim.
Darbe girişimi zamanında Binali Yıldırım’ın yanına koştunuz, AKP’nin eski ortaklarının AKP’ye saldırısında AKP’den yana taraf oldunuz, bunun güvencesine mi sahipsiniz. AKP’yi desteklediniz. Sizin “demokrasiye sahip çıkmış kahraman” ilan ettiğiniz AKP halka saldırıyor, terör estiriyor. Şimdi ortaya çıkıp, AKP terörünü hedef alacağınıza halkın direnişini hedef alıyorsunuz. Şu AKP ile birlikteliğinizin zeminini tam açıklayın da bilelim.
Alevilik adına hareket ettiğini söyleyip işbirlikçilik yapılmasına da izin vermeyeceğiz.
Saldırıya Cevabımız, Daha Çok Örgütlenmek, Daha Çok Halka Gitmek Olacak
Gazi Mahallesi’ne saldırı, halk örgütlenmelerine saldırıdır. Halkı daha fazla örgütleyerek boşa çıkaracağız.
AKP iktidarının halka saldırısı açıktır, devrimci harekete yönelik saldırısı gelişimimizi engellemek içindir. Bunun temel nedeni düzenin tek alternatifi olmamızdır. İdeolojik olarak düzenin alternatifiyiz. ABD ve işbirlikçilerinin tek tek insanlarımız üzerine değerlendirmeler yapmaları, Önderimizin ismini anarak onun çizgisine bağlılıklarını ölçü olarak almaları, Dayı’nın devrimcilik ve Önderlik anlayışında devrim korkusu yaşadıklarını gösteriyor. Marksizm-Leninizmin kararlı savunucusu olduğumuz için korkuyorlar. Yeniden Marksizm-Leninizmin güçlendiği günlerin kabuslarıyla uyanıyorlar. Saldırının birincil temel nedeni budur.
Bununla birlikte saldırdıkları kurumlarımız da önemlidir. Saldırdıkları yerler doğrudan halk örgütlenmelerimizdir. Bu halk meclislerimizin, halk komitelerimizin, milislerimizin bu haliyle bile oligarşiye korkulu rüyalar gördürmeye yettiğini gösteriyor. Fakat, sadece korku diye değerlendirilmemeli, oligarşi soruna bilinçle de yaklaşıyor, bu halk örgütlenmelerinde geleceğin devrimini görmeleri boşuna değildir. Dünya devrim deneylerinden de öğreniyorlar, bizim politikamızı da takip ediyorlardır mutlaka, bunun sonucu olarak halk örgütlenmelerimizin düzenleri için somut tehlikeler olduğunu görüyorlar.
Halk örgütlerimizde, şehirlerde oligarşinin güçlerini merkezlere hapsetme, mahalle halkını örgütleyerek, silahlandırarak, mahallelerde düşman güçlerini püskürtme, mahallelerde halkın denetimini kurma, giderek şehirlere hapsetme politikamızı gerekçe olarak görüyorlar. Biz de bu gerçeği biliyoruz, yazıyoruz. Fakat, bu gerçeği bir de düşmanın politikasından, halk örgütlenmelerimizi hedef almalarından da görmeliyiz. Halk örgütlenmelerini büyütmemizin, oligarşinin saldırı politikalarını boşa çıkarmanın temel yolu olduğunu görmeliyiz. Halkı örgütlemenin, halk örgütlenmelerimizi büyütmenin oligarşi karşısında güç olmamızın, devrimi büyütmemizin temel yolu olduğunu görmeliyiz.
Uyuşturucu bağımlılarını tedavi merkezimizi hedef almaları da önemlidir. Sadece halkın sorunlarını çözüp, sempati topluyor oluşumuz değildir bunun nedeni. Uyuşturucuya karşı yürüttüğümüz mücadele etkili olmuş, sonuç vermiştir. Oligarşinin gençlerimizi, halkı zehirleyerek, yozlaştırarak teslim alma politikasının karşısında gerçek bir alternatif ortaya çıkmış, oligarşinin politikasını etkisizleştirmenin yolunu göstermiş, etkili olmuştur. Oligarşi aynı zamanda uyuşturucuyla, kumarla, fuhuşla halkı yozlaştırma politikasını sahipleniyor, onun önündeki engelleri ortadan kaldırmak istiyor. Ürettiğimiz politikanın yaşama geçmesini, kendi halkı yozlaştırma politikalarını boşa çıkarmasını, etkisizleştirmesini engellemek istiyor. O halde, uyuşturucuya karşı mücadelemizi daha büyütmeliyiz. Uyuşturucu bağımlılarını tedavi merkezlerimizi tüm mahallelere yayma politikamızı özellikle önemseyecek, bunlarda kazanacağımız başarının oligarşinin saldırılarnıı boşa çıkaracağını görmeliyiz.
AKP iktidarının OHAL ile saldırı yasalarına karşı mücadelemizde somutlanmış oluyor. OHAL bizi teslim alamaz, evet, ama nasıl teslim alamaz? İşte bunun cevabıdır. Biz halk örgütlerimizi daha büyütüp, milislerin sayısını artırdığımızda, halk meclislerini yaygınlaştırdığımızda, komitelerimizi yaygınlaştırdığımızda, liselilerimizi daha çok örgütleyip, örgütlerimizi sokaklara kadar yaydığımızda, uyuşturucuya karşı savaşımızı tüm mahallelere yaydığımızda, uyuşturucu bağımlılarını tedavi merkezlerimizi tüm mahallelerde kurduğumuzda teslim alamaz. Yani, OHAL’e karşı mücadelemiz de burada somutlanmış olmaktadır.
Oligarşi bu saldırıları ile görevlerimizin altını bir kez daha çizmiştir. Tüm Parti-Cephe ailesi olarak görevlerimiz;
Halk Meclislerini yaygınlaştırmak ve işlevli hale getirmek.
Liselilerimizi sokak sokak örgütlemek.
Milislerimizi her mahallede onlarca ekip haline getirmek.
Dergimizi tüm sokaklarda, her eve girecek şekilde yaygınlaştırmak, ayrımsız tüm mahalle halkının dergimizi sahiplenip, dergi dağıtımcımız haline gelebileceği bilinciyle hareket etmek.
Devrimi büyütmek, görevlerimizi yerine getirmek. Nasıl daha iyisini başarırım diye düşünüp, daha iyisini başarmaktır.
ÜLKEMİZİN TÜM DAĞLARINDA OLACAĞIZ!
ÜLKEMİZİN TÜM MAHALLELERİNDEN OLİGARŞİYİ SÖKÜP ATACAĞIZ, ŞEHİRLERİN MERKEZLERİNE HAPSEDECEĞİZ!
***
YEDİSİNDEN YETMİŞİNE GAZİ CEPHE’DİR!
Adalet Yürüyüşçüleri Gazi Mahallesi’nde Halk Meclisi ile birlikte, 4 taksi durağı, Sondurak’ta Hasan Kasa Çay Bahçesi ve Kemal Pir Parkı’ndaki çay bahçesinin yıkılmasıyla ilgili 7 Eylül’de bir açıklama yaptı. Açıklamada: “31 Ağustos’ta Gazi Mahallesinde Halk Meclisi ile birlikte, 4 taksi durağı, Sondurak’ta Hasan Kasa Çay Bahçesi ve Kemal Pir Parkındaki Çay Bahçesi polis tarafından yıkıldı. Tepki gösteren halkımıza galiz küfürler eşliğinde mermiler sıkıldı.
HFG Uyuşturucu ile Mücadele ve Savaş Merkezi’ni ise basarak tedavi gören hastaları işkenceyle gözaltına almışlardır. Ve yine hemen ardından hastaların gözaltında tutulmalarına karşı eylem yapan aileler ise polisler tarafından dövülerek gözaltına alındı.
Halk Meclisleri, halkın kendi iradesiyle kurduğu, kendi kararlarını alıp uyguladığı örgütlenmelerdir. Toplantılarını halka açık alanlarda halkla birlikte yapmaktadır. Çünkü mevzu bahis halkın kendi sorunlarıdır. Gizli kapalı hiçbir yanı yoktur.
AKP faşizmi halkın sorunlarını kendi kendine çözümlemesini hazmedemiyor. Sabaha karşı kepçeleriyle zırhı araçlarıyla mahallerimize girip terör estirmiştir, halkımıza silah doğrultmuştur.
Halkımız; Bizler, Adalet Yürüyüşçüleri olarak buradan AKP faşizmini uyarıyoruz ne kadar saldırırsanız saldırın ne kadar tutuklamayla, gözaltıyla halkımızı korkutursanız korkutun; tankınız, topunuz itiniz, mitiniz hiçbir koşullarınız halkımızın örgütlü gücünü yenemeyecek!..” denildi.