Örnek Resim

Anasayfa > DÜNYADAN > Avrupa’daki Biz

Avrupa’daki Biz
Son Güncellenme : 18 Eyl 2016 19:47

YOZLAŞTIRMA, EMPERYALİZMİN VE İŞBİRLİKÇİLERİNİN KÜLTÜREL SALDIRISIDIR!

Emperyalizmin dünya halklarını sömürüsünde vazgeçmediği başlıca yöntemlerden biri de yozlaştırmadır.

Yozlaştırma; uyuşturucu, fuhuş, her türlü kaçakçılık ve insanlık onuruna aykırı davranış biçimlerinin toplamıdır.

Uyuşturucu, her zaman emperyalizmin sömürü ve hakimiyetini sağlamak için kullandığı bir araç olmuştur. Hakim sınıflar halk kitlelerini yönetebilmek için uyuşturma yöntemlerini eskiden beridir kullanmıştır. Afyon kullanımının kitlesel olarak kullanımının en somut olduğu ülke Çin’di. Ancak uyuşturucunun planlı programlı şekilde, stratejik bir silah olarak kullanımı ise Amerika tarafından hayata geçirilmiştir.

Amerika hem kendi şehirlerinin yoksul mahallelerinde, hem de sömürgelerinde uyuşturucuyu çok etkin bir silah olarak kullanmıştır.

Uyuşturucu ve kontra faaliyetleri hep iç içe yürümüştür. Hem emperyalist ülkelerin kendi iç sorunlarını çözmek için, hem de sömürge, yarı sömürge ülkelerde kendilerine işbirlikçiler, katiller bulmak ve bir yandan da yasal yollardan yapamadıklarını yasa dışı olarak yapmak için, sürekli olarak uyuşturucu ve mafyayı kullanmışlardır. Küba’yı uyuşturucu ve fuhuş merkezi haline getirmişler ve tüm Güney Amerika’ya açılan bir kapı haline getirmişlerdir. Devrim öncesi Küba’nın adını ABD’nin kerhanesi dedirtebilmeleri de bundandır. Küba’da oluşturulan mafyacılarla tüm Güney Amerika’dan ABD’ye uyuşturucu ticareti yollarını kurmuşlardı. Devrim sonrası ise aynı mafyacıları devrime karşı kullanmışlardı.

Vietnam savaşı sırasında hem Vietnam’ın güneyini, hem de Kamboçya’yı bir uyuşturucu ve fuhuş merkezi haline getirmişlerdi.

Nikaragua’daki kontralar da asıl iş olarak uyuşturucu ticaretini yaparken, aynı zamanda ülkede gelişen devrimci harekete karşı ve devrimden sonra da, devrimci hükümeti devirmek için kontra olarak kullanılmışlardı.

Kolombiya’daki uyuşturucu kartelleri de Panama devlet başkanı Noriega da hepsi Amerikan emperyalizminin uyuşturucu bağlantılı örgütlenmesinde yer almışlardır.

Uyuşturucunun asıl olarak altmışlı yıllardan sonra yaygın bir pasifikasyon aracı olarak kullanılması, örgütlü hale getirilmiştir. İlk uygulanan yerlerden biri de ABD’deki siyahilerin yaşadığı bölgeler ve Kara Panterler Hareketi’nin örgütlü mahalleleri olmuştur.

Kara Panterler Hareketi’ni, asıl olarak uyuşturucu ve yozlaşmayı mahallelere sokarak yıkmışlar ve sonuç almışlardı.

Altmışlı yıllar bu konuda çok çarpıcıdır. Hatta 1968 süreci ile o dönem tüm Avrupa ve ABD’deki protest hareketin mariuhana ile özdeşleşmesi de bir tesadüf değildir. Sanki 68 kuşağı denilince “mariuhana” denilen uyuşturucunun içimi doğal bir şey haline getirilmiştir. Bu şekilde 68 kuşağının devrimci baş kaldırı yönleri uyuşturucu ve cinsel özgürlük sınırları içine hapsedilip, uzun sürede pasifize edilebilmiştir. Oysa ’68 kuşağı asıl olarak o dönem, dünyayı sarsan devrimci dalganın emperyalist ülkelere yansıması sonucudur. Ve bu içeriği de uyuşturucu ve yozlaşma yoluyla pasifize edilmiştir. Bugün Latin Amerika’da eski gerilla hareketlerinin olduğu her yerde tek hakim gücün uyuşturucu kartelleri ve çeteler olması hiç de tesadüf değildir. Nikaragua ve El Salvador’un bugün yetişen hemen tüm gençliği çeteler ve uyuşturucunun elindedir demek hiç de abartılı değildir. Yine Meksika’dan diğer birçok Latin ülkelerine kadar hepsi de uyuşturucu ve yozlaşmanın pençesindedir. Ve buralarda devrimci hareketin gelişiminin önündeki en büyük engel durumundadırlar.

Güney Afrika başta olmak üzere hemen birçok Afrika ülkesinde de durum aynıdır. Beyaz azınlık hükümetleri yerlerini demokrasicilik adı altında sözde parlamenter rejimlere bırakırken; uyuşturucu ve yozlaşmayı da tüm halkı etkisi altına alacak şekilde yaygınlaştırmıştır. Uzak Asya ülkelerinden özellikle Tayland, Filipinler, Endonezya, Sri Lanka vb. gibi ülkeler de uyuşturucu ve yozlaşma ile hizaya getirilen ülkeler durumundadır.

Avrupa’da özellikle sol güçlerin dinamik olduğu İrlanda ve İspanya-Bask bölgeleri bu konuda çok öne çıkan bir durumdadır. İngiltere ve İspanya’nın İrlandalı ve Basklılara yönelik bedava denilecek fiyatlarla pompalanan uyuşturucuların kurbanı oldu. IRA ve ETA’yı “barış masasına” oturtan en önemli etmenlerden biri de, özellikle gençlik tabanlarının uyuşturucuya alıştırılarak, politik dinamizmin dışına itilmesidir. Düzen, uyuşturucuyu bir örgütlenme aracı olarak kullanmıştır. IRA’nın ve ETA’nın milliyetçi, dinsel motiflerle, emperyalizmin yozlaştırma politikalarına karşı savaşabilmesi de mümkün olmamıştır. Çünkü emperyalizmin hem askeri, hem ideolojik ve hem de yozlaştırma saldırılarına karşı direnebilecek tek güç, devrimci ideolojidir.

Bizim ülkemizde de emperyalizmin saldırıları farklı bir gelişimde olmamıştır. 12 Eylül’le birlikte uygulanan depolitizasyon politikaları da asıl olarak baskı ve faşist terörün yanı sıra yozlaştırma politikaları olmuştur.

Ülkemizdeki kontrgerilla da uyuşturucu ve yozlaştırma ile örgütlenmiştir. Bugün ülkemizde her çetenin içinde ve hatta başında olanlar da devletin kolluk güçleri olmuştur. Ağar-Çiller ekiplerinin, mafyacılar aracılığıyla akıttıkları eroinlerle, kendilerine işbirlikçi katiller buldukları ayyuka çıkmıştır. Bizzat devlet eliyle, Çatlılar vs. aracığıyla dağıtımı yapılan eroinlerle hem devrimci hareketin, hem de Kürt milliyetçi hareketinin önderliklerine yönelik imha operasyonları düzenlemeye kalktıkları da ortaya çıkmıştır.

Kürdistan’daki köy koruculuğu sistemi de, şehirlerdeki gözaltında kayıplar,  infaz ekipleri de yine uyuşturucu ticareti ile özdeşleşmiş kesimler ve devletin bu konudaki kadrolaşması ile bizzat yürütülmüştür.

Türkiye’deki mafya-çete-devletin bütünleşmesi yeni sömürge ülkeler açısından ortak politikalardan biridir. ABD açısından da aynı politikalar mevcuttur. Örneğin, Nikaragua’daki devrimci iktidara karşı kontregerilla savaşı yürütenler; aynı zamanda uyuşturucu kartelleriydi. Amerikan ordusu adına Nikaragua’daki kontralarla ilişki yürüten Oliver North’un ABD yönetiminin onayı ve organizasyonu aracılığıyla Nikaragualı kontraların ABD’ye kokain sevkiyatlarından alınan pay ile İran’da geliştirilmeye çalışılan rejim karşıtı hareketin finansmanı ve Afganistan’daki Taliban ve El Kaide’nin örgütlenmesinin finansmanının sağlandığı, mahkeme kararlarıyla da ortaya çıkmış bir gerçektir.

 

Avrupa’da Yozlaşma

Bugün Avrupa’nın hemen tüm şehirlerinin gettoları çok açık bir şekilde yozlaştırma cenderesi altındadır. Mafya-çete-uyuşturucu sürekli olarak yozlaştırmanın temeli olmuştur. Avrupa ülkelerinin yoksul mahallelerinin, geleceksizliğe mahkum edilmiş olan gençliği hedeflenmektedir. Geleceksizliğe mahkum edilen gençler, aynı zamanda emperyalist tekellerin de sömürü ağlarının kurbanıdır. Moda ile reklamlarla getto gençliğine çıkmaz bir yol göstermektedirler. Sırf pahalı giysi, ayakkabılar için her riski göze alan bir gençlik yaratılmaktadır.

Avrupa’nın gettoları binlerce geleceksiz gençle doludur. Bunlar, bir yandan içinde bulundukları toplumlarla uyumsuzluk ve nefretle doludur. Nefret ettiklerinin de ne olduğunu bilemez durumdadırlar.

Emperyalizmin Suriye’ye yönelik saldırılarında da IŞİD gibilerine kitle tabanı bu şekilde yaratılmıştır. Geleceksizliğe mahkum edilen gençlik, IŞİD’e yönlendirilmiş, bunlar “Özgürlük Savaşçıları” olarak pohpohlanmıştır. Ancak, bu silah da emperyalizmin elinde patlamaya hazır bir bomba durumuna gelmiştir.

Avrupa emperyalizmi, bir yandan emperyalist merkezlerin gettolarında geleceksiz gençlik kuşağı yaratırken, bir yandan da onların dinamiklerini köreltmek için, devrimci alternatiflere yönelik yasaklama ve devlet terörünü sınırsız şekilde kullanmıştır. Suriye’de kafa keserlerken, onları pohpohlayanlar; bu silahın kendilerine yönelmesi durumunda ise tam bir paniğe girmiş durumdadır.

 

Yozlaşma; Emeğine ve
Değerlerine
Yabancılaşmaktır

Yozlaşmanın çözümü de emeğine ve değerlerine sahip çıkmaktır.

Emeğimize ve değerlerimize nasıl sahip çıkacağız?

Öncelikli olarak yozlaştırma saldırısının, bir emperyalist politika olduğu gerçeğini ortaya koymalıyız.

Yozlaştırma, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin kültürel saldırısıdır. Bu saldırıya karşı direnmek, emperyalizmin halklara karşı savaşını kavramaktır… Yozlaştırma saldırılarına karşı direnmek, halk olmak, sınıf gerçeğini kavramaktır… Yozlaştırma saldırılarına karşı direnmek, bunun karşısında kendi kültürümüzü yaşatmak ve büyütmekle mümkün olabilir.

Yozlaştırma politikalarına karşı mücadele, ailelerimiz arasındaki ilişkileri güçlendirmek, çözülmelerin önüne geçmek için, çocuklarımızın geleceği için, onları kaybetmemek için tek yoldur.

Yozlaştırmaya karşı mücadele etmek zorundayız. Yozlaştırma saldırısı artık her yanı sarmıştır. Bundan kaçmak için ara yol kalmamıştır. Tek yol mücadele etmektir.

 

Yozlaştırmaya Karşı
Nasıl Savaşacağız

Kendi giyim tarzımızı, eğlence anlayışımızı yaratarak, kendi müziğimizi dinleyerek, kendi halk kültürümüzü yaşatmalıyız. Ancak bunlar yetmez. Çünkü yozlaştırma politikaları asıl olarak emperyalizmin, devrimci mücadeleye karşı pasifikasyon politikasıysa, biz de asıl olarak devrimci mücadele içinde olmalıyız. Devrimcilik dışında bizi düzenin saldırılarına karşı koruyacak bir çözüm ve başka bir hayat yoktur. Çünkü devrimcilik dışında halk değerlerini koruyan, halk ve vatan sevgisini diri tutan bir anlayış yoktur.

Devrimci çözümün önündeki örnekler çok nettir. Çin, uyuşturucunun elinden nasıl kurtuldu? Küba, fuhuş bataklığından nasıl çıktı, Rusya frenginin alkolizmin pençelerinden nasıl kurtuldu? Onlar devrimlerini yaparak, emperyalizmin kültürel saldırılarından kurtuldu. Emperyalizmin yozlaştırma saldırılarına karşı mücadele edilmeyen yerlerde ise, yozlaşma ve çürüme daha bir üst boyutlara gelmiştir. İşte, önümüzdeki örnekler bu kadar net ve açıktır. Bu noktada tüm ailelerimizin ve gençliğimizin yapması gerekenler de çok açıktır: Ya emperyalizmin yozlaştırma politikalarına karşı devrimci saflarda yer alıp direneceğiz. Ya da emperyalizmin yozlaştırma bataklığında birer kurbana dönüşeceğiz.

HFG (Hasan Ferit Gedik Uyuşturcuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezi) tedavi merkezini oligarşinin işgali, ülkemizdeki çete ve uyuşturucuyla gençliğimizin teslim alınması politikasının dışında bir gerçek değildir. Avrupa’da da gençliğimizin marka özentisiyle tuzağa düşürülmesi ve emperyalist tekeller için bir kar kaynağı haline getirilmesine karşı, alternatiflerimiz olmalıdır. Alternatiflerimiz de kendi giyim tarzımız, kendi kültürümüzle yaşamdır. Emperyalizmin yarattığı geleceksizliği, devrimci örgütlenmeyle doldurmalıyız.

Halkımızın kurtuluşu için bedel ödeyen de, savaşan da devrimcilerdir. Halk bizim Büyük Ailemiz, vatan ise Büyük Evimizdir. Emperyalizme karşı direnebilmek için ailemizi ve evimizi emperyalist saldırılara karşı korumalıyız.

 

 

Bu Haberler Dikkatinizi Çekebilir

Adres:Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Billurcu Sokak No: 20/2 BEYOĞLU-İSTANBUL Tel: +90(212)536 93 44 Fax: +90(212)536 93 45 E-mail: info@yuruyus.com
CopyLEFT Yürüyüş Dergisi 2004-2014 | İnternet Sayfamız özgür yazılım araçları kullanılarak kodlanmıştır.