1-) Sıradanlaşmak nedir?
Sıradan sözcüğü sözlükte, “herhangi biri, bayağı, alelade” olarak geçer. Sıradanlaşmak ise “bayağılaşmak”, “bayağı bir durum almak, bayağı bir duruma girmek” anlamına gelir.
Bu durumda, devrimcinin sıradanlaşması devrimci kişiliğini, yani öncü insan olma vasfını yitirerek apolitikleşmesidir diyebiliriz.
2-) Sıradanlaşmak ile halklaşmak arasındaki fark nedir?
Saflarımızda çoğu kez “sen sıradanlaşıyorsun” eleştirisine “Hayır ben halka göre hareket ediyorum, halkın içinde yaşıyorum” gibi bir cevap verilir. Oysa halklaşmak başka bir durumdur; sıradanlaşmak ise başka… Bu ayrımı açıkça ortaya koymak gerekir.
Öncelikle biz halkız, ama halkın öncüsü olduğumuzu da unutmamalıyız.
Halk olma durumu halkın ileri yanlarını (dayanışma, emek vb) örnek alma; öncü olma durumu ise halkı devrimci bilinç ve kişilikle donatıp devrime kanalize edebilmedir. Halklaşmak halkla birlikte halkın ileri yanlarını büyütmek demektir.
Sıradanlaşmak ise halkın geri (yoz, çıkarcı, açgözlü vb) yanlarına uyum sağlamaktır. Dolayısıyla halklaşmak ve sıradanlaşmak birbirine zıt iki durumdur.
Sıradanlaşma bir zaaf, halklaşma ise olumlu bir özelliktir. Biz devrimci saflarda sıradanlaşmaya karşı halklaşmayı savunacağız.
3-) Sıradanlıklarımız nelerdir?
Sıradanlaşmanın görünürdeki en belirgin hali “BİZ”i “BEN”e dönüştürmektir, bencilleşmektir. Hatalarımızın nedenlerine kendimizi değil de, kendimizin dışındaki etkenleri koymaya başlamak, sorunların üstünü örtmek, hatalarımızın üstüne gitmedeki özensizlik, ciddiyetsizlik… Güvensizlik, bilimsellikten uzak duygularla hareket etmek, yüzeysel düşünmek, eksik ve zaaflarla uzlaşmak, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işletmemek, subjektif düşünceler, bencillik… Devrimci olmayan ancak devrimci saflar içinde yaşattığımız küçük burjuva yanlardır sıradanlıklarımız.
4-) Sıradanlaşmanın ideolojik temeli nedir?
Sıradanlaşmak aynı zamanda apolitikleşmektir. Devrime inançsızlığın, halka, yoldaşlarına, partiye güvenin ortadan kalkmasıdır. Çünkü sıradanlaşan devrimci neyi ne için yaptığının ayrımına varamaz. Halkın bilinçsizliğinden, yoldaşlarımızın tecrübesizliğinden yakınır durur. Dünü, bugünü, geleceği tahlil edemez. Sömürüye “böyle gelmiş böyle gidecek” diye bakmaya başlar.
Sonuç olarak; sıradanlaşmanın temeli, devrimin uzun süreli yükünü kaldıracak ideolojik bilinçten ve iktidar hedefinden uzaklaşmaktır.
5-) Sıradanlaşan devrimci savaşabilir mi?
Bir devrimci kendini ideolojik olarak donatabildiği, iktidar hedefi ile bütünleşebildiği oranda savaşabilir veya savaşı bir ömür boyu sürdürebilir. Devrimciyi; halka, vatana, yoldaşlarına duyduğu sınırsız sevgi, devrime olan inancı ve düşmana duyduğu sonsuz kini savaştırır. Sıradanlaşan devrimci değerlerini yitirmeye başlar. Savaşmak için nedenleri olmayan devrimci, savaşacak gücü kendinde bulamaz ve düzene yedeklenme süreci başlar. Sıradanlaşmak; siyasal faaliyette yaratıcılığı, devrimci yaşamda ise kişiyi öldürür.
6-) Devrimci nasıl sıradanlaşır?
Hiç kimse devrimci saflara savaşmak için gelirken, bir gün sıradanlaşacağını ve mücadeleden vazgeçeceğini düşünmez.
Ancak ilerlemenin, gelişmenin olmadığı yerde, sıradanlaşmanın ve gerilemenin olması kaçınılmaz bir durumdur. Bu nedenle devrimcinin en temel görevi yenilenmek, değişmek ve değiştirmektir.
Sıradanlaşma birden bire ortaya çıkan bir durum değildir. Devrimci saflarda sıradanlaşma, devrimci faaliyetin bir “rutin” olarak algılanması ile başlar. Çalıştığımız alanda veya gündelik olarak yürüttüğümüz faaliyetlerde yeni bir şey öğrenmiyorsak, kendimizden katmıyorsak, politika üretmiyor ve iktidar hedefi ile değil de günü kurtarma kaygısı ile hareket ediyorsak orada sıradanlaşma başlamış demektir. Bu tür bir devrimcilikte işler bir “rutin” halini alır, memur anlayışıyla hareket edildiğinden işlerden “sıkılma”, “bunalma”, “memnuniyetsizlik” ve “şikayetlenme” başlar.
“Hep aynı şeyleri yapıyoruz ama sonuç hep aynı”, “bu alanda çok sıkıldım, kendimi aşamıyorum, başka bir alana geçeyim” tarzındaki söylenmeler sıradanlaşmanın göstergesidir.
Eksik ve hatalarımızın tekrarlanması, yaşadıklarımızdan ders çıkarmamak da sıradanlaşmayı getirir. Tüm bunlar devrimciliğimizin aşınmasına, ufkumuzu daraltıp kendimizi dünyanın merkezine koyduğumuz bir anlayışa düşmemize neden olur.
Sorunları çözmek yerine onlarla uzlaşmak, çabuk vazgeçmek, sabırsız ve tahammülsüz olmak da sıradanlaşmanın bir göstergesidir.
Envai çeşit propaganda aracı ile donanmış, 7 gün 24 saat kesintisiz karşı-devrim propagandası yapan, sürekli yalan ve demagoji ile ayakta kalmaya çalışan bir düşmana karşı savaşıyoruz.
Bu ne demektir? En küçük bir hakkımız, en küçük bir zafer için büyük bedeller ödemek zorunda kalmak demektir. Deyim yerindeyse iğneyle kuyu kazmak, her işimiz için çok büyük emek ve zahmete girmek demektir. Elimizden geleni değil, daha fazlasını zorlamak demektir. Küçük büyük iş demeden her işimizi iktidar hedefi ile yapmak, sonuç alana kadar vazgeçmemek demektir.
Biz bir yandan yaparken düşman yıkacak.
Biz tam düzene sokacağız düşman dağıtmak için saldıracak.
Şehitlikler, kahramanlıklar da göreceğiz, ihanetler, rezillikler de… Bunlar savaşımızın bir parçasıdır. Ancak günlük yaşamda bu gerçekliği unutabiliyor ve her işten hızla sonuç almayı bekleyebiliyoruz. İnsanların bir anda değişim geçirmesini, tek bir sözle insanların ikna olmasını, bir kere anlatma ile kavranmasını, yap deyince yapılmasını, gel deyince gelinmesini, dur deyince durulmasını vb… bekliyoruz. Yani her şeyin kolaylıkla, az bir zahmetle yoluna girmesini bekliyoruz. Bunlar olmadığında ise moralimiz bozuluyor, motivasyonumuz düşüyor, inançsızlaşma başlıyor.
Oysa “ne kadar emek o kadar ekmek” demiş halkımız. Emek vermeden, bedel ödemeden, kendimizden vermeden hiçbir sonuç elde edemeyiz. Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi, ideolojik olarak güçsüz ancak maddi olanaklar, askeri ve teknik donanım açısından bizden kat be kat güçlü bir düşmana karşı savaşıyoruz. Bu nedenle düştüğümüz yerde tekrar ayağa kalkmayı, uzlaşmamayı ve asla vazgeçmemeyi öğrenmek zorundayız.
Bu gücü bize sağlayacak olan, Dayımızın dediği gibi tarihsel ve siyasal haklılığımızdır, ideolojimizdir. Her bir devrimci kendini bu güçle donattığı oranda yenilmez olabilir.
7-) Çürümek demek ne demektir?
Eksik ve hatalarımızı görüp düzeltmediğimizde zaaflara, bunlara da müdahale edilmediğinde, sıradanlaşmaya dönüşür.
Sıradanlaşmaya karşı önlem alınmadığında ise ardından yozlaşma ve nihayetinde “ölüm” kaçınılmazdır. Buradaki ölüm devrimciliğimizin, yani insanlığımızın ölmesidir.
Sıradanlaşmadan sonrası bilmeden, yanlışlıkla yapılan bir durum değildir artık. Deneyimlerden öğrenilmiş, devrimci eğitimle nedenler ortaya konulmuştur. Artık bilgisizlikten veya tecrübesizlikten yapılan hatalar değil, bilerek yapılan hata ve yanlışlar vardır ortada. Bile bile, göz göre göre hata yapmak çürümek, çürümek ise ölümdür.
😎 Sıradanlaşmak nelere yol açar?
Öncelikle, sıradanlaşmak bir devrimci için yok oluşa doğru giden yolun başlangıç noktasıdır. Devrimci kişiliğin törpülenişidir. Bunu asla unutmamalıyız. Yapmadığımız, yapmak için emek harcamadığımız, yanlışta dayattığımız her şey devrime değil, düzene hizmet eder.
Sıradanlaşmak bir tercihtir. Çünkü eksik ve zaaflarımıza göz yummak onlarla barışık yaşamaktır. Bu tercih devrimden yana değil, düzenden yanadır. Oysaki devrimin hedefi eksiği giderip, zaafı atıp bir adım öne çıkmak olmalıdır.
9-) Sıradanlaşmamak için hangi önlemleri almalıyız?
Hiçbir koşulda hatalarımızı küçümsememeliyiz. Özeleştirel olduğumuzda bu savaşı kazanmamız, olumlu bir sonuç almamız kolaylaşacaktır.
Eksik ve hata var diye moralimizi bozmayacak, rehavete düşmeyeceğiz. Olmadıysa tekrar deneyeceğiz, farklı bir yol deneyeceğiz, farklı yöntemler bulacağız. Kararsız değil, “başaracağım” inancında olacağız. Doğru yol, yöntemler bulmak için tarihimize, şehitlerimize, geçmişteki deney ve tecrübelerimize bakacağız. Öğrenmeyi sürekleştirecek her şeyden öğreneceğiz. Dünya devrimleri ve deneylerinden, en önemlisi de, kendi tarihimizden öğreneceğiz. Uzlaşmayacağız. Yeter demeyeceğiz. Hata ve eksikliklerimizden ders çıkaracağız. Niyetle değil, bilimsel verilerle düşüneceğiz. İdeolojik olarak kendimizi donatacağız.
10-) Sıradanlaşmanın panzehiri nedir?
Sıradanlaşmamanın panzehiri “BEN”i “BİZ”e dönüştürmektir, ideolojik olarak kendimizi donatmaktır.
En önemlisi ise yaratıcılıktır, değişmek ve değiştirmektir sıradanlaşmanın panzehiri…
En sıradan işleri büyük bir coşku ve moralle yapmak,
Her işimize kendimizden bir parça katmak, yaratıcılığımızı ortaya koymak,
Tespitçi değil, sorun çözen olmak,
Kan ter içinde kalana dek emek vermek…
İşte bizi sıradanlaşmaktan kurtaracak olan bunlardır.
Sıra neferi olmak dışında hiçbir sıradanlığı kabul etmemeliyiz.