Vatanımızı Emperyalistlere Teslim Etmemek İçin Halkımızı Örgütleyeceğiz
“…
Nerede olursan ol, içeride dışarıda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne tükür üstüne celladın
Fırsatçının, fesatçının hayının…
Dayan kitap ile dayan iş ile umut ile sevda ile
Düş ile dayan rüsva etme beni
Gör nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerimle
Kızlarım oğullarım var gelecekte
Her biri vazgeçilmez cihan parçası
Kaç bin yıllık hasretin koncası
Gözlerinden gözlerinden öperim
Bir umudum sende anlıyor musun?”
Ahmet Arif’in şiirinde ifade ettiği gibi bizim de umudumuz kitlelerdir. Kitleler bugün Anadolu’nun bir çok bölgesinde, kırlarda ve şehirlerdedir.
Marksist-Leninstler mücadeleyi sadece şehirlere veya sadece kırlara hapsetmezler. Şehir ve kırları tüm halk ve sınıf tabakalarını birlikte ele alan birleşik devrimci savaşı stratejisini hayata geçirirler. Aynı durum mücadele biçimleri yönünden de geçerlidir.
Kuşkusuz silahlı mücadelenin temel alınması tartışılmaz. Ancak biz hiçbir zaman demokratik mücadele yöntemlerini reddetmemiş ve bu alanı reformistlere bırakmamışızdır.
Her zaman olduğu gibi bu alanda da kendi özgün yolumuzu izledik. Her zaman “biz ne diyoruz” diyerek politikalarımızı ve yöntemlerimizi belirledik… Halk kitlelerinin çelişkilerini, ruh hallerini ve ülkemiz gerçeklerini göz önünde bulundurarak, doğru ve yanlış olanı kalın çizgilerle birbirinden ayırıp yapılması gerekeni, devrimci olanı bulduk ve ısrarla sahiplendik. Bunları yapmadığımız taktirde emperyalizmin saldırılarını boşa çıkarmak, düşmandan bir adım önde olmak kitlelerin içinde çoğalmak gibi bir şansımız olamaz.
Vatan topraklarımızın Amerikan postalları altında ezildiği bir ülkede halkın acılarla, yoksullukla dolu bir yaşamı vardır. Kan gözyaşı vardır. Yağma, talan, katliam vardır. Kitleleriyle bu saldırıları alt edecek bir güce dönüştürmeliyiz, kitleleri örgütlemeliyiz.
Bunun tersinin olduğu örgütlenme faaliyetini yürütürken, olumsuzluklarımızla halkı örgütleyememize neden olur. Devrimci bir örgütlenme kendi saygınlığını ve otoritesini halkla daha çok kaynaşarak, onları doğru yöneterek, yönetmeyi öğreterek, kendilerine olan güveni geliştirerek ve devrimci bir yaşam biçimini göstererek başarabilir.
Halka doğru yaklaşımlarla ve politikalarla gittiğimizde, otorite kurmak, saygınlık kazanmak zor değildir. Bir devrimci olarak tek görevimiz halkı örgütlemektir.
Her milletten, sınıftan, tabakadan olan herkesin kadını-erkeği, işçisi-memuru-köylüsü-Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, her milliyetten, her mezhepten, her meslekten kitleleri emek, sabır, cesaret, cüret ile örgütleyeceğiz. Bu kitlelerin içinden kadrolar, taraftarlar, milisler, gerillalar çıkaracağız. Bunları yaptığımız takdirde ancak o zaman halkımızı ve vatanımızı emperyalistlere teslim etmeyiz. İlişkilerde halka değer vermeme, eğitmeme, onların taleplerini, duygularını, geleneklerini dikkate almama en çok görülen olumsuzluklardır.
Halkın duygu ve düşüncelerini paylaşmak; geleneklerine, inançlarına saygı göstermek yerine, sürekli emretmek, istemek, sekter tavırlar içinde olmak halkı mücadelen uzaklaştırır.
Kimleri Örgütleyeceğiz?
Yoksulları örgütleyeceğiz. Neden yoksullar? Çünkü yoksullar devrimin temel gücüdür. Yoksulları örgütlemeden devrimi gerçekleştiremeyiz. Onların öfkesini, kinini düşmana yönetecek onlara bilinç taşıyacak ve onların olana sahip olmaları için istek uyandıracak olan biziz.
Sadece en yoksullar devrime sahip çıkarlar. Sadece onlar kendi gelecekleri ile devrimin geleceğini birleştirebilirler.
Düzenin kıskacından, ideolojik saldırılarından kurtaracak kendi güçlerinin, değerlerinin farkına varmalarını sağlayacağız. Onları politikleştirip, kendi kendilerini yönetebileceklerini; örgütlenme içindeki pratikte gösterecek olan biziz. Halkın ileri değerlerine sıkı sıkıya sarılmalarını o değerlere sahip çıkmalarını sağlayalım… Halkın değerlerinin, devrimci değerlerle ortak olduğunu onlara gösterelim.