Müvekkilimiz Mehmet ÖZDEMİR İle İlgili Akşam Gazetesi’nde “Elde Silah Cepte BYLOCK” Şeklinde Yapılan Haberdeki Tek Bir İddia Bile Doğru Değildir
Bu Haberler AKP polisinin ve Basınının, Komploculukla Suçladıkları Fethullahçılar’dan Bir Farklarının Olmadığının Göstergesidir!
Bu sabah (8 Eylül) sosyal medyada ve basında müvekkilimiz Mehmet ÖZDEMİR ile ilgili haberler paylaşıldığını gördük. Bu haberler AKP’nin tetikçisi MİT’in bülteni gibi çalışan Akşam Gazetesi’nde çıktı. Haberin içeriğinde”…kalkışmanın yaşandığı gece bir darbecinin silahının izini süren polis, bu silahı daha önce DHKP-C militanının kullandığını tespit etti.” gibi ifadeler yer alıyordu.
Dosyada avukatlık yaptığımız ve müvekkilimize hangi suçlamaların yöneltildiğini bildiğimiz için, dosyada yer almayan bu komplocu ifadelere karşı açıklama yapma ihtiyacı duyduk. Haber kaynaklarında çıkan haberleri soruşturma dosyasıyla kıyaslayarak incelediğimizde:
1-) Müvekkilimiz Mehmet ÖZDEMİR’in “BYLOCK” programını kullandığı doğru değildir. Ne bununla ilgili bir tespit yapılmıştır ne de müvekkilin telefonunda, bu programı kullandığına dair bir delil bulunmuştur. Müvekkilin kullandığı telefon bu programı destekleyen altyapıya sahip bir akıllı telefon dahi değildir.
2-)Haberde geçen, müvekkilin “BYLOCK” programı aracılığıyla FETÖ ile DHKP-C arasında iletişim kurduğu iddiasına ilişkin ne emniyette ne savcılık ne de sorgu hakimliğinde kendisine bir soru yöneltilmiştir. Bu düpedüz yalandır. Müvekkil FETÖ örgütünden kiminle haberleşmiştir? Hangi konuşmaları yapmıştır? DHKP-C örgütünden kiminle hangi konuşmaları gerçekleştirmiştir? Bu soruların cevabı yoktur, çünkü bu “uydurmalar” komplocu AKP polisinin işidir.
3-) Müvekkil Mehmet ÖZDEMİR, bindiği belediye otobüsünden yaka paça gözaltına alınmıştır. Ne üzerinde ne de evinde bir silah bulunmuştur. Buna rağmen basına servis edilen gazete haberinde silah iddiası yazılmıştır. AKP’nin komplocu polislerinin haberi servis ederken zerre kadar namusları olsaydı gazeteye arama tutanağını da gönderirlerdi. Eğer Akşam Gazetesi’nin en ufak bir habercilik etiği varsa, emniyete çanaklık yapmayı bırakıp, arama tutanağını da yayınlamalıdır! Ancak yapamayacaklardır, çünkü onlar yalancı ve sahtekardırlar.
Bu uydurma haberde darbecilerin kullandığı bir silahın müvekkille nasıl bağlantılı olduğu kısmı da boş kalmıştır. Bu açıdan bakılınca AKP’nin komplocu polisi tarafından hazırlanan senaryo oldukça zayıftır.
Gerçek şöyledir: Mehmet ÖZDEMİR; Onur POLAT ve Günay ÖZARSLAN isimli iki devrimcinin cenaze törenlerine, Gazi Katliamı Anmasına katıldığı için 22 Ağustos 2016 günü bindiği belediye otobüsünden gözaltına alınmıştır. Hiçbir hukuki nedeni olmaksızın komplo hazırlığı için 17 gün boyunca işkence altında ve gözaltında tutulmuştur. Gözaltında müvekkille görüşmeye gidildiği sırada polis Mehmet ÖZDEMİR’in avukatı olarak bizlere “DHKP-C ile FETÖ’nün bağını yakında kuracağız” demiştir. Bu ifade komploculuğun kanıtıdır. Müvekkil gözaltında iken polis, müvekkil aleyhinde komplo dosyası hazırlamaya çalışmıştır.
Dosyaya uydurma bir bilgi notu konulmuştur. Bu bilgi notunun çıkan haberle hiçbir alakası yoktur. Bu uydurma istihbarata göre, “15 Temmuz gecesi bir polis beylik tabancasını düşürmüştür, bu tabanca da DHKP-C örgütünün eline geçmiştir”. Tutuklama gerekçesi yapılmak istenen bu uydurma notta ne müvekkil aleyhine ne de farklı bir kişiye karşı somut bir iddia vardır. Ortada daha önce DHKP-C’lilerin kullanıp şimdi darbecilerin kullandığı bir silah yoktur.
Emniyette 17 gün boyunca müvekkile bu sorular sorulmamıştır. Sadece “BYLOCK” programı kullanıp kullanmadığı sorulmuştur. Bunun dışında ne örgütsel iletişim ne de silah konusunda kendisine bir soru yöneltilmemiştir. Müvekkil, yasal basın açıklaması ve anmalardan, cenaze merasimlerinden kaynaklı DHKP-C örgütü üyesi olma iddiasıyla tutuklanmıştır.
Yapılmaya çalışılan bu komplo hiçbir mantıksal ölçüt içermemektedir. İçi boştur, koftur ve gerçek dışıdır. FETÖ örgütünün polislerinin, hakimlerinin ve savcılarının görevde olduğu dönemde; DHKP-C üyesi olma iddiasıyla, devrimcilerin örgütlü bulunduğu mahallelerin, derneklerin, avukat bürolarının, sanatçıların ve gazetecilerin bürolarının, evlerinin basıldığı, tutuklandıkları, meslekten atıldıkları ve haklarında komplolar yapıldığı ortadadır. FETÖ örgütünün Alevilere, solculara ve demokrat insanlara nasıl bir düşmanlık besledikleri gün gibi ortadadır. Durum böyleyken hangi gerekçeyle böyle bir bağ kurulabilir?
Bunun nedeni Emniyet Teşkilatında komploculuğun FETÖ’nün tasfiye olmasıyla sonlanmamış olmasıdır.
BİR BAĞ VARSA BU AKP-FETÖ ARASINDADIR!
– Adalet Bakanı Bekir Bozdağ CNN-TÜRK’te 17 Ocak 2014 tarihinde katıldığı programda kendisine sorulan “Yargıda, emniyette FETÖ’cüler var mı?” sorusuna, “Hayır öyle bir şey olabilir mi? ” diyerek cevap vermiş, gerçekleri gizlemiştir. Mecliste Fethullah Gülen’i açıktan savunarak, ona söz söyleyenleri eleştirmiştir.
– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 17-25 Aralık 2014 sonrasında cemaat için, “Ne istediler de vermedik!” demiştir.
– Fethullahçıların organize ettiği herkesçe bilinen Türkçe Olimpiyatlarına Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm AKP yetkilileri bizzat katılmışlardır.
– Fethullah okullarına AKP’li belediyeler arsa, yurt vb. tahsis etmişlerdir.
FETÖ ile bağ kurulacaksa önce AKP iktidarına bakmak gerekir. FETÖ-AKP 14 yıldır ittifak halinde halka saldırmaktadırlar. Bu ittifakın akılda kalan yalnızca birkaç örneğini yukarıda sıraladık. Müvekkilimiz de 2007 yılında FETÖ-AKP işbirliği ile 14 ay tutuklu kalmıştır. Birkaç bin FETÖ’cü polis hakim ve savcının görevden alınması komploculuğun sona erdiği anlamına gelmez. Bu anlayış hala AKP eliyle devam etmektedir. Ancak komplolar çökecek, gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır. Yalan ve demagojilerinizle devrimcileri karalayamazsınız.