Başbakan Binali Yıldırım, Diyarbakır’da Yeni Ekonomi Paketini Açıkladı
Demirtaş: “Gelin Ekonomik Olarak Kalkındırın, Demokrasiyle Buluşturun”
HER ŞEY KÜRDİSTAN’DA SAVAŞI BİTİRMEK İÇİN
Başbakan Binali Yıldırım 4 Eylül’de gittiği Diyarbakır’da Kürdistan için hazırladıkları ekonomi paketini açıkladı.
2016-2017 yıllarında kullanılmak üzere 202 milyon liralık bütçe ayırmışlar. Eşya kayıpları için halka para ödenecek. 3 tane stadyum yapılacak. 15 hastane ve tabi 51 tane yeni karakol yapılacak. Toplam yedi bölgede 36 bin konut yapmaktan söz ediyorlar.
Bunları babalarının hayrına yapmıyorlar. Halka bedava verecekleri şeyler de değil. Bu inşaat ve yatırımlar tekellere kar sağlayacak. Bir boyutu budur. Diğer yandan ise sürekli dile getirdikleri meşhur bu ekonomik yatırımları yaparak “terörü bitirme”yi hedefliyorlar.
Devlet önce azgınca saldırıyor, yakıp yıkıp katlediyor, Kürt halkını yerinden yurdundan göç ettiriyor, sonra da “terörün yaralarını sarıyoruz” yalanıyla ekonomik sömürü kanallarını açıyor. Onyıllardır değişmeyen politikalarıdır.
Ne yazıktır ki Kürdistan’a ilişkin sosyal ekonomik yatırım planları Kürt milliyetçilerinin cephesinden de çokça dile getirilmiştir. Öcalan başta olmak üzere Kürt milliyetçi hareketin önde gelenleri ekonomik yatırım noktasında benzer açıklamalar yapmışlardır. Yerli-yabancı tekellere ya da Kürt halkını yok sayan, katleden bu devlete seslenmişlerdir; gelin yatırım yapın diye…
Halkımızın kanını emen, asalak Sabancılar için adeta gözyaşı döküyorlar. “Tam Kürt sorununun çözümünü dile getirdiği için öldürüldü” dediler. İş Sabancılar’dan medet ummaya kadar gelmişti. Bu anlayış doğaldır ki devrimci düşünemez, bilimsel düşünemez komplo teorileri yapar. Komplo teorileri yaptılar bolca. Sabancı sömürücü, yerli tekelci burjuvazinin en irilerindendir. Türkiye halklarının kanını emerek, emekçilerin alın terlerini, kursağındaki ekmeği çalarak zenginliğine zenginlik katmış bu mertebeye ulaşmıştır. Karı için her şeyi savunur. Ülkelerini satarlar, ülkemizi Amerika’ya satmışlardır. Kürt sorununa da kendi çıkarları gözüyle bakarlar.
HDP’li Hakkari milletvekili Adil Zozani 2015 yılında yaptığı bir konuşmasında “Sabancı suikastının sebebi Diyarbakır’da fabrika kurmak istemesiydi” diyor. Ve işadamı Halis Toprak’ın iflasının nedeni olarak da “Lice’ye yağ fabrikası kurması”nı gösteriyor.
Öyle mi? Buyurun o halde AKP, yeni ekonomik paketini açıklamış. Pakette yok yok. Ne diyeceksiniz şimdi? Neyi savunacaksınız artık?
Uzlaşmak, teslimiyet ve icazet geri çekilecek, savunulacak hiçbir şey bırakmıyor. Kürt halkının kurtuluş savaşını tasfiye etmenin geleceği nokta burasıdır.
AKP’nin Kürdistan İçin Yeni Ekonomik Paketi, Oligarşinin Terörünün
Ekonomik Boyutudur
“Başbakan Binali Yıldırım, Diyarbakır’da ‘Doğu ve Güneydoğu Yatırım ve Destek Hamlesi’ programını açıkladı. Binali Yıldırım ‘Terörden zarar gören 7 merkez için 10 milyarlık yatırım yapıyoruz. Sadece Diyarbakır Sur 1.9 milyar, Şırnak merkez, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Cizre ve Silopi için 7.5 milyar yatırım yapıyoruz’ dedi.” (Cumhuriyet, 4 Eylül 2016)
Sur, Şırnak, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Cizre, Silopi… “Taş taş üstünde bırakmayın” diyerek katillere emirler veren kendileri değilmiş gibi terörist kendileri değilmiş gibi konuşuyor. Ve şimdi de “yaraları sarıyorlar”mış.
Dedik ya sözkonusu yatırım ve ekonomik paketin iki anlamı var; hem katilliklerini, halk düşmanı yüzlerini gizlemek hem de sömürü alanı açmak. Paketteki kararlar da bunu gösteriyor:
– “Öncelikle 7 merkez için 10 milyarlık toplam tutar olan yatırım yapıyoruz.”
– “Bir ay sonra Cizre’de, aynı şekilde 2 bin 500 konut yükselecek, 2 ay içinde Yüksekova’da 1500 konut yapımı başlayacak.”
– “Bu 7 merkezde gençlik ve kadın merkezleri açacağız.”
– “Toplam 36 bin konut yapacağız hak sahiplerine vereceğiz. Ancak evlerinden barklarından olan vatandaşlarımız konutları bitinceye kadar kirada oturacak kiralarını da biz ödeyeceğiz.”
– “Bu illerimizin – Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, Mardin il ve ilçeleri- imarı için yeniden alt yapısıyla, üst yapısıyla yenilenmesi için 10 katrilyon lira para ayırıyoruz, hayırlı olsun.”
– “Terör dolayısıyla evleri iş yeri hasar gören vatandaşlarımızın bu zararlarını ödüyoruz. Eşya kayıtlarına karşı da 255 milyon ödeme yapacağız.”
-“Batman’da 15 bin, Diyarbakır’da 33 bin, Malatya’da 25 bin seyirci kapasiteli toplam 3 tane stadyum yapıyoruz.”
-“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da toplam 23 ilde toplam konut sayısı 67 bin olacak.”
– “Ayrıca 15 hastane yapıyoruz. Toplam yatak kapasitesi 1640 olacak.”
– “51 yeni karakol yapılacak.”
– “Çocuklara 6 bin aileye verdiğimiz yardım kapsamını 10 bine çıkarıyoruz. Aile destek merkezi yapıyoruz.”
– “2016-2017 yıllarında kullanılmak üzere 202 milyon liralık bütçe ayırdık.”
“Benim hoşuma giden kelime; yatırımdır” diyor Binali Yıldırım. Ne için yatırım? Daha çok sömürmek için, Kürt halkının gözünü boyamak için, halk düşmanı yüzünü gizlemek için.
Bu Devlet mi Ekonomik Olarak Kalkındıracak, Demokrasiyle Buluşturacak?
Bu Söylemlerde Halkın İktidarı Değil, Düzen Arayışı Vardır
HDP Eş Genel Başkanı S. Demirtaş, Alman Deutsche Welle Kanalıyla yaptığı röportajda AKP’nin Kürdistan’a yönelik ekonomik paketini “göz boyamaca” olarak değerlendirmiş.
Demirtaş şunları söylüyor: “Hatırlanırsa 3 yıl önce Urfa, Diyarbakır ve Van’da çok görkemli basın toplantısıyla Güneydoğu’ya projeler açıklandı. O projeler açıklandığında Güneydoğu Paris oldu, Güneydoğu kurtuldu, işsizlik yoksulluk bitti. Hükümet oraya tarihin en büyük yatırımlarını yapacak, milyonlarca kişiye istihdam yaratılacak, GAP bitecek dendi, devasa projeler açıklandı. Bunların hiçbiri hayata geçirilmedi. Bunların hepsi göz boyama, gerçeklikten kopuk politikalardır.” (Deutsche Welle – Türkçe, 17 Haziran 2016)
3 yıl önce o meşhur “Çözüm Süreci” gündemdeydi. AKP’ye toz kondurmuyordunuz. Her türlü krediyi tanımıştınız. AKP eğer göz boyamışsa buna zemin sunan siz oldunuz. 3 yıl önce bunları demiyordunuz. Bunları şimdi diyorsunuz.
“(…) Şimdi ‘PKK’nın yıktığı yerleri biz yapacağız’ dediğin zaman oradaki insanlar sana olan milyonda güveni de kaybediyorlar zaten. Çıkıp, ‘evet ben yıktım, hata yaptım, bu politikalardan dönmek istiyorum, buraları ekonomik olarak kalkındırmak, demokrasiyle de buluşturmak istiyorum’ desen insanlar buna saygı duyar, biz de saygı duyarız. Ama hem yıkacaksın, hem de yapmamak üzere bir aldatmaca paket açıklayıp göz boyama yapıp dünyanın tepkisini azaltmaya çalışacaksın, bu tam bir üç kağıtçılıktır.” (Deutsche Welle – Türkçe, 17 Haziran 2016)
Faşist bir iktidara saygı duyulmaz. Faşist bir iktidardan halk için demokrasi ve halkın refahı beklenmez. Böyle bir iktidar faşist olmaz. AKP’den bunları bekleyen bir anlayış düzen içi bir anlayıştır. Onun demokrasi anlayışı halk için demokrasi değil, burjuva demokrasisidir. Ekonomik kalkınma dediği halkın kalkınması, refahı değil, tekellerin kazandığı bir kalkınmadır. Çünkü kapitalist bir düzende ekonominin kalkınması tekeller lehinedir. Eğer gerçekten halk için bir ekonomik kalkınmadan söz edilecekse bu böylesi bir düzende değil, halkın iktidarının olduğu devrimci bir düzende gerçekleşebilir.
Kürt milliyetçileri ekonomik kalkınmadan neyi kastettiklerini yaptıkları açıklamalarda, çağrılarda gayet açık göstermişlerdir.
“İş adamlarına seslenen Demirtaş, bölgenin her türlü yatırıma müsait olduğunu belirterek, ‘Güçlü sermayesi olan Kürt iş adamları var, artık görev aynı zamanda onlarındır. Burada tarım, hayvancılık, turizm ticaret her alanda büyük bir potansiyel var. Dolayısıyla da bir görev de Kürt iş adamlarınındır. Burada sanayi odaları, işveren dernekleri ve yerel yönetimler el ele verip istihdamı artırmak ve işsizliği yoksulluğu önlemek için ciddi yatırımlar yapmalıdır’ dedi.”
Yukarıdaki çağrı ve açıklamalar bugüne kadar yaptıkları onlarca çağrının benzeridir.
Bu söylemlerde halkın iktidarı yoktur. Bu söylemler yurtsever, ilerici, devrimci bir anlayışın söylemleri olamaz. Bu söylemler düzen içi söylemlerdir.
Emperyalizm ve Oligarşiden Beklentinin Sonu Yoktur! Bu Anlayış Kendini Tüketir, Savunacak Bir Şeyi Kalmaz
Faşist düzenden demokrasi bekliyor, “kalkınma” bekliyor. Devletten, AKP’den, MHP’den, tekellerden, Sabancı’dan, TÜSİAD’dan, emperyalistlerden, NATO’dan, AB’den… demokrasi beklemişlerdir. Bunlara güvenmişler ancak halka, devrimcilere asla güvenmemişlerdir.
Bakın ne diyor A. Öcalan: “Eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın şehit edilmesinin Hizbullah’ın yapacağı bir iş olmayacağı, ‘Olsa dahi taşerondur. Sabancı cinayeti de böyle olmuştu. O zaman da Sabancı Kürt sorunu hakkında kitap hazırlamıştı. Sonra 25. Kata çıkıp öldürdüler. Bu emniyet müdürü de yasal çizgide çalışan biriydi.”
Devrimci bir eylemle, kimin yaptığının belli olmadığı, kimsenin savunmadığı bir eylemi aynı kefeye koyan, devrimci eylemi “cinayet” olarak niteleyen çarpık bir anlayış vardır karşımızda. Benmerkezcilik gözleri kör etmiştir. Ona göre Sabancı Kürt sorununu gündeme getirdiği için böyle olmuştur.
Ne yapmış Sabancı?
Sabancı, 1995 yılında İstanbul Sanayi Odası’ndan bir heyetle birlikte Diyarbakır’ı ziyaret etmiş ve bu geziden sonra “Doğu Anadolu Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Politikaları Raporu”nu hazırlamış. Bu raporda bölgede yatırımların teşvik edilmesi ve artırılması için bir sistem geliştirmeyi önermiş. Ve Sabancı “İspanya ve İngiltere’de de bu tür olaylar meydana geldi. Onları inceleyelim” dedi. Bu sözleri “Sabancı BASK modeli önerdi” şeklinde basına yansıyınca “Ben ‘Bu modelleri inceleyelim’ dedim. ‘BASK modelini aynen getirelim’ diyemem” açıklama yaparak söylemini düzeltti.
Parti-Cephe’nin ’96 Ocak’ın da Sabancı’nın ikiz kulelerine çıkarak yaptığı Sabancı eylemi “Kürt sorununu gündeme getirdiği” için yapıldı denilerek çarpıtılmaya, bulandırılmaya çalışıldı. Başka hiçbir eylemde yapılmadığı kadar komplo teorileri geliştirildi bu devrimci eylem üzerine.
Oligarşinin politikası anlaşılırdır; devrimci eylemi karalamak, etkisini düşürmek, halkta yarattığı sempatiyi azaltmak için komplo teorileri geliştirir, bu da psikolojik savaşın bir biçimidir.
Ancak aynı komplo teorilerini yurtsever, ilerici olduğu iddiasındaki bir anlayış gündeme getiriyorsa o halde onun yurtseverliği, ilericiliği tartışılırdır.
Bakın şu anlayışa, bir ilkokul çocuğu dahi böylesine basit, apolitik değerlendiremez; HDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani 2015 yılı ocak ayında yaptığı bir açıklamada “Halis Toprak’ın başına gelenlerin sebebi Lice’deki yağ fabrikasıydı. Başına gelenlerin sebebi buydu. Orada açtığı yağ ve mermer fabrikası Toprak’ı bu hale getirdi. Hedefe koydu” diyor. Sabancı’nın Toprak’la Diyarbakır’da fabrika kurma girişimi başlattıklarını hatırlatan Zozani açıklamasını şöyle sürdürüyor: “İddia ediyorum Sakıp Sabancı’nın, Sabancı ailesinin başına gelenler suikastlar vs. bu kararla bağlantılıdır. Sonradan Sabancı bu olup bitenlerden sonra Diyarbakır’da fabrika kurmaktan vazgeçti.”
Kimsin sen, neyi iddia ediyorsun? İddianın ispatı nedir? Komplo teorisinden başka bir ispatları yoktur. Benmerkezci, her şeyin odağına “Kürt sorununu” koyan bir anlayışla düşünmekten başka bir ispatları yoktur.
Bir kez daha soralım: H. Toprak kimdir? Sabancılar kimdir?
Hayırsever işadamları mıdır? Türk ve Kürt halkına iş olanağı sağlayan, ekmek kazandıran işçi emekçi dostları mıdır? Bu asalaklar, sömürücüler olmadan işçi ve emekçiler hayatlarını sürdüremezler mi?
Kürt milliyetçilerine göre Kürt halkı, emekçileri bu asalak sömürücülere mahkûmdur. Tıpkı sömürücü kapitalist düzene mahkum oldukları gibi.
Hayır, Kürt sorununu çözme diye bir sorunları kalmamıştır. Bu sorunda düzen içileşmekte kullandıkları bir malzeme, bir araç haline gelmiştir.
Çözüm Anti-Emperyalist Anti-Oligarşik Devrimdir
Çözümün Öncüsü Parti-Cephedir
Kürt halkını bu sömürücü, kapitalist düzene mahkum edenlerin, asalak tekellere mahkum edenlerin, ABD, AB emperyalistlerinden, NATO’dan, tekellerden çözüm bekleyenlerin Kürt sorununu çözme diye bir sorunları yoktur.
Bütün dert, Kürdistan’da savaşı bitirmektir, mücadeleyi tasfiye etmektir. Savaşı bitirin, gelin Kürdistan’a yatırım yapın, burada çok potansiyel var diyor Kürt milliyetçileri. “Terörü bitireceğiz, bölgeye yatırım yapacağız” diyor oligarşi.
Kim ne yaparsa yapsın, Kürt halkı; halklarımızın kanını emen Sabancılarla, Koçlarla, tekellerle ve onların sömürü düzenleriyle uzlaşmayacaktır. Bu düzenin kendisi gibi Kürt milliyetçileri de çaresizdir, tıkanmıştır, çözümsüzdür.
Halkın devrimci iktidarı dışında, anti-emperyalist anti-oligarşik devrim dışında Kürt ve Türk halklarının çözümü yoktur. Bu çözümün Parti-Cephe dışında öncüsü yoktur.