SONSÖZ
Gençliğin gelecek olduğunu bilen egemenler, on yıllardır saldırarak, gençliği teslim almak istediler. Çünkü teslim alınmış, sindirilmiş, yozlaştırılmış bir gençlik; sömürünün, zulmün, yoksulluğun sürmesi demekti.
Kirlenmemiş ve her tür çıkarcılıktan, bencillikten uzak olan gençliği kirletmek istediler. Halkların yaşadığı yoksulluğa, sömürüye ve zulme “bana ne” demesini istediler.
12 Mart cuntası bir gelenek, bir tarih yaratmadan boğmak istedi Liseli Gençliği…
Ama BAŞARAMADILAR!
Bu mücadele sadece ülkemizle sınırlı olan bir mücadele değildir. Liseli gençlik, dünyanın çeşitli yerlerinden, ülkelerinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için, emperyalist sömürgecilere karşı mücadelede, bu uğurda her türlü baskıyı, işkenceyi, ölümleri göze almış, nice örnekler yaratmıştır.
Nasıl ki, Vietnam gençliğinin ve halkının bir parçası olan lise çağındaki gençler, her türlü özveriye katlanarak bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olmuşsa, özgürlük türkülerini salt okullarda değil, dağlarda, ormanlarda, meydanlarda Fransız ve Amerikan sömürgecilere karşı dillerinden düşürmemişlerse… Nasıl ki, İran’ın çocuk yaştaki gençleri Şah diktatörlüğüne karşı “Kahrolsun Şah Diktatörlüğü” şiarını dillerinden düşürmemişlerse;
Nasıl ki, Filistin’in küçük generalleri İsrail siyonizminin modern silahlarına karşı taşlarla, sopalarla bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürüyorsa,
Nasıl ki, Nikaragua’nın devrim kahramanı 10 yaşındaki Louis ALFONSO’su varsa, ortaöğretim gençliği devrimin zaferinde pay sahibi olmuşsa;
Oligarşi de Türkiye’nin çocuk yaştaki gençlerinin mücadelesini engelleyemeyecek.
Tehlikeliydiler; Evet, onlar “ çocuktular”, ama Louis ALFONSO gibi, ölümü göze alabilecek kadar kararlı ve fedakar… Çocuktular, Vietnam dağlarını ve cangıllarını Fransız ve Amerikan sömürgecilerine mezar yapacak kadar.
Evet çocuktular; Maraş, 16 Mart Beyazıt Katliamı ve Gazi Katliamı gibi katliamların ardından faşizmin karşısına çıkıp bağımsız, demokratik bir Türkiye isteyecek kadar. Bu yüzden tehlikeliydiler.
Çünkü halkın kurtuluş kavgasına yiğit önder ve savaşçılar yetiştiriyorlardı. Egemenler de bundan rahatsızdı. Bunun için sindirmek, yok etmek istiyorlardı. Ama başaramadılar.
Boyun eğdiremediler.
Kendilerini örgütsüzlüğe mahkum etmek isteyenlere karşı biraraya geldiler. ÖRGÜTLENDİLER!
Bugün hala sürdürüyorlar bu kavgayı.
EĞİTİM VE BİLİM HALK İÇİN OLUNCAYA KADAR…
DEMOKRATİK, ÖZGÜR, BAĞIMSIZ BİR ÜLKE KURULUNCAYA KADAR… Sürecek bu kavga…
(LİSELİ DEV-GENÇ KİTABINDAN)
YOKSULLARIN MATBAASI
BU HAFTA DUVARLARA NE YAZALIM:
AKP TUTSAĞA, ÖĞRENCİYE, ÖĞRETMENE DÜŞMAN!
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!
LİSELİ DEV-GENÇ’LİLER!
Liseler açıldı. Şimdi her lise kazanacağımız bir mevzi. Şimdi her lise kavga ve mücadele sahamız. Liseli Dev-Genç’li tutsaklarımızın sesi olmalıyız. Her yere onların adını yazmalıyız. Her liseden onlarca okuma grubu çıkarmalıyız. Yeni eğitim öğretim yılında faşizmin, liselileri kandırmak, düzen saflarına çekmek için onlarca plan ve programı var.
Bizlerin de programı olmalı. Hedeflerimiz olmalı. Hedeflerimize giden yolda sürekli yürümeliyiz.
BASINDAN…
Eğitim Sen 2015-2016 Yıl Sonu Raporu’na göre, Türkiye genelinde toplamda neredeyse 9 milyona yakın çocuk, işçilik yapıyor.
İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLÜYORLAR
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Ocak 2013 – Haziran 2016 yılları arasındaki verileri ve hazırladığı rapora göre, son 3,5 yılda çalışırken, işe giderken yaşamını yitiren çocukların sayısı 194. Ölümler en çok servis kazası, zehirlenme-boğulma, düşme ve ezilme-göçük nedeniyle yaşanıyor. Hayatını kaybeden çocukların en az ikisi sadece 6 yaşındaydı.
ÜÇTE BİRİNE YEMEK BİLE VERİLMİYOR
TÜİK’in 2013 verilerine göre, ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların, »Yüzde 3,4’ü sakatlanma ve yaralanma yaşamış.
»Yüzde 34’ü aşırı yoruluyor.
»3’te birine işyerinde yemek verilmiyor. »Yüzde 36’sının haftalık izni yok.
»Yüzde 89’u yıllık ücretli izin kullanmıyor. »Mesleki eğitim için çalışanların oranı yüzde 21,7 seviyesinde. Bu tablo çocukların düşük ücretlerle ve kötü çalışma koşulları altında çalıştırıldığını ortaya koyuyor.
Bu düzen bizi; Berkin gibi sokak ortasında öldürüyor,
sokak ortasında öldüremediğini “iş kazası” deyip
işyerinde öldürüyor…
“iş kazası”nda öldüremediğini iliklerine kadar sömürüyor… Ne çocukluğumuz, ne gençliğimiz kalıyor…
“İş kazası”nda ölmemişsek açlıktan ölüyoruz, bir kuru ekmeği zor bulur hale getiriyorlar.
DÜZENİN KENDİSİ BİZE ÖRGÜTLEME VE ÖRGÜTLENME GEREKÇESİNİ VERİYOR!
LİSELİLERİN GELECEK İÇİN BAĞIMSIZ TÜRKİYE DIŞINDA BİR SEÇENEĞİ YOKTUR!
GELECEK BİZİZ! ELLERİMİZDE!