31 Ağustos günü sabaha karşı helikopterler, TOMA’lar ve akrepler eşliğinde yüzlerce özel harekât polisiyle Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezi (HFG)’ne saldırdılar. HFG’de tedavi gören hastalar ve çalışanlardan 15 kişiyi gözaltına aldılar. Saldırı bununla da sınırlı değildi. Gazi Halk Meclisi binası başta olmak üzere, Gazi Halk Meclisi’nin yapmış olduğu parklar, taksi durakları, Muharrem Karademir ve Hakan Kasa çay bahçelerini de yıktılar.
Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezi’nden gözaltına alınan hastaların aileleri çocuklarından haber almak için Gazi Karakolu’na gittiler. Burada da çocuklarından haber almak isteyen aileler polisin azgınca saldırısına uğrayıp gözaltına alındılar. “Çocuklarımız orada uyuşturucu tedavisi görüyordu, çocuklarımız suçsuz, onların ne için orada olduğunu çok iyi biliyorsunuz, çocuklarımızı serbest bırakın” diye karakol önünde seslerini duyurmaya çalışan aileler de tıpkı çocukları gibi akreplerle gelen polisin saldırısına uğradılar.
Uyuşturucu tedavisi gören hastalar hakkında “örgüt soruşturması” yürütüldüğü açıklandı.
Uyuşturucu satmak serbest, tedavi görmek suçtu faşist AKP düzeninde.
Saldırısına, daha doğrusu suçuna meşruluk kazandırmak isteyen AKP polisi hemen burjuva medyaya sarıldı yalan ve demagojik haber yapması için. Polis kaynaklı haber yapan burjuva Sözcü gazetesi, HFG Merkezi’ne yönelik baskın haberini bakın nasıl verdi:
“Yıkım yapılan alanlardan biri olan sözde uyuşturucu merkezinde tedavi gördükleri öne sürülen madde bağımlılarına da devlet sahip çıktı. Örgüte devşirilmek istendiği iddia edilen uyuşturucu kurbanları, tedavi görmeleri için hastanelere götürüldü.”
Böylesine sefil, yalancı ve alçaktır AKP düzeni ve medyası. Böylesine gayri-meşrudur. Alçaklığını savunamayacak denli de acizdir.
“İstanbul TEM Polisi, Sol Terör Örgütü DHKP/C’nin Gazi Mahallesi’nde zor kullanarak, işgal ettiği alanlara ve kamu arazisi üzerine yaptığı yapılara yönelik çalışma yaptı. Yasa dışı olarak “halk meclisi”, “toplantı merkezi” gibi isimlerle kullanılan yapılar, geniş güvenlik önlemleri altında yıkıldı.” (Sözcü gazetesi, 31 Ağustos 2016)
Uyuşturucuya karşı mücadele merkezi sözdeymiş. Sözde uyuşturucu merkezinde madde bağımlılarının olduğu ise gerçekmiş. Bağımlılar hastaneye götürüldüler diyor yalancı, AKP medyası Sözcü. Hayır hastanelere götürülmediler. 6 gün gözaltında tutulduktan sonra savcılık ifadeleri dahi alınmadan Gazi Karakolu’ndan serbest bırakıldılar. Amaç halka gözdağıdır, gözaltında tuttuklarını işkence ile yıldırmaktır.
Bakın bu haber de Sözcü gazetesine aittir:
“AKP döneminde uyuşturucu patladı.” Başlığıyla verilen haberde Sözcü gazetesi CHP İzmir Milletvekili Aytunç Çıray’ın uyuşturucu ile ilgili hazırladığı bir raporu haber yapmıştı. “TÜİK’in verilerine göre de uyuşturucuyla ilgili suçlardan cezaevlerine girenlerin sayısı 2009-2013 yılları arasında yüzde 355 oranında artış kaydederek 2 bin 605’ten,11 bin 851’e kadar çıktı. Uyuşturucu madde ticareti yaptıkları için cezaevlerine girenlerin sayısı bu dönemde yüzde 482 oranında artarak bin 576’dan, 9 bin 177’ye, uyuşturucu kullanma ve satın alma suçlarından girenler ise yüzde 160 oranında artarak bin 9’dan 2 bin 674’e çıktı. 2010’da ortaya çıkan ve Bonzai ismiyle bilinen sentetik uyuşturucunun kullanımında bugüne kadar yüzde 300 artış oldu. Adeta bir Bonzai patlaması yaşanmaktadır.” (23 Şubat 2015, Sözcü)
Gerçek budur işte. Gerçek AKP iktidarında; uyuşturucunun, fuhuşun, hırsızlığın, dolandırıcılığın, soygunun, halk düşmanlığının patlama yaptığıdır.
AKP iktidarı bu suçlarını örtmenin telaşıyla saldırıyor devrimcilere, halka.
Gazi’yi, yoksul mahallelerimizi batakhane yapmalarına izin vermeyeceğiz. İşgal edip işkence merkezine çevirdiği HFG Uyuşturucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezini gerekirse başlarına yıkıp onları oraya gömeceğiz! Çünkü faşist AKP bulundukları her yeri kirletmektedir. Eğer onları oraya gömmezsek Gazi’yi de batakhaneye çevireceklerdir. Faşist AKP yozlaşmanın sahibidir.
Çocuklarımızı koruyacağız sizden. Gençlerimizi koruyacağız.
Yoksul mahallelerde analar, babalar biz devrimcilere çağrı yapıyorlar: “Neredesiz, buraya gelin, daha çok gelin, burada gençlerimizi zehirliyorlar, gençlerimizi kurtarın” diye bizi çağırıyorlar.
Halkımız on yılların deneyimiyle, yaşamlarıyla devrimcileri tanıyorlar. Cephe’yi tanıyorlar. Umudun Cephe’de olduğunu biliyorlar. Devletten hayır gelmediğini, uyuşturucunun da adaletsizliğin de, zulmün de kaynağının bu devlet olduğunu iyi biliyorlar.
Uyuşturucuyu, kumarı, fuhuşu, yozlaşmayı engelleme çabamıza, bunun için inşa ettiğimiz kurumlarımıza saldırmalarının, işgal edip yıkmalarının altında yatan gerçek iktidar; savaşı gerçeğidir. Cephe öncülüğünde halkın iktidar savaşı ve bunun karşısında halka açılan savaş gerçeğidir.
Emperyalizmin ve oligarşinin halka karşı savaşı boyutlanarak sürüyor. Savaş, halkla oligarşi arasındadır. Halka karşı savaşan bir iktidar oldukları için halk örgütlenmelerimize; halk meclislerimize, komitelerimize, uyuşturucu ile savaş ve mücadele merkezlerimize saldırıyorlar. İktidar iddiası taşıdığımız için, halkın kurtuluş savaşına önderlik ettiğimiz için saldırıyorlar. Emperyalizmle uzlaşmadığımız, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm idealimizden bir milim geri adım atmadığımız için, tersine devrim iddiamızı her geçen gün daha fazla ete kemiğe büründürdüğümüz için saldırıyorlar. Devrim yürüyüşümüzü durdurmak istiyorlar, bunun için saldırıyorlar. BAŞARAMAYACAKLAR!
Yoksul mahallelerimizi teslim almak için saldırıyorlar. Teslim almak batakhaneye çevirmektir; uyuşturucu çetelerinin cirit attığı, fuhuşun, yozlaşmanın kol gezdiği, birahanelerden geçilmeyen, hırsızlığın gündelik olaylar haline geldiği yerler yapmak istiyorlar. Tüm bunlar mahallelerimizi teslim almanın, mahallelerimizde kendi yoz, faşist, gerici düzenlerini hakim hale getirmenin araçlarıdır.
Yozlaşmayla, fuhuşla, uyuşturucu ile, kumarla, hırsızlıkla, birahanelerle teslim alma saldırılarının önünde barikat durumundayız.
Halk Meclisleri halkın örgütlülüğünün ifadesidir. Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezi’miz düzene alternatif olduğumuzun ifadesidir. Parklarımızla, fırınlarımızla, halk bahçelerimizle… İktidar iddiamız vardır.
AKP faşizminin, oligarşinin saldırısının asıl nedeni budur. Kurumlarımızın, faaliyetlerimizin arkasında iktidar iddiamızı görmesidir. Faşist çürümüş düzene karşı alternatif olduğumuzu görmesidir. Korkusu bu iddianın, bu alternatifin halka ulaşmasıdır.
Cephe’nin örgütlü olduğu, Halk Meclislerimizin olduğu mahallelere pisliğini bulaştıramıyorlar. Bu mahalleler hırsızlığın, kumarın, uyuşturucunun ve tüm bunların neden olduğu adli suçların en az olduğu mahallelerin başında geliyor. Çünkü burada Cepheliler vardır.
Uyuşturucu ve mafya çetelerini devrimcilerin üzerine salıyorlar yetmiyor, yüzlerce polisiyle baskınlar düzenliyorlar. Çok iyi biliyorlar ve yaşıyorlar ki Cephelilerin olduğu yerde uyuşturucu çeteleri ellerini kollarını sallayarak uyuşturucu satamazlar. O halde çeteler AKP’nin polisiyle el ele verip Cephe’nin etkinliğini bitirmeye çalışıyor. Ayda bir “Huzur Operasyonu” adı altında halka karşı devlet terörü uyguluyorlar. Yetmiyor mahallelerimize kalekollar inşaa etme kararı alıyorlar. Mahallelerimizin caddelerinde, sokaklarında akreplerle devriyeler atıyor, esnafı, halkı taciz ediyorlar. TOMA’larla mahalle başlarını tutuyorlar. BAŞARAMAYACAKLAR! Saldırganlıkları korkularındandır!
Halkı, Halk Komitelerinde, Halk Meclislerinde,
Halk Cephesi’nde Örgütlememizden Korkuyorlar
Halk örgütlülüklerimizle, oligarşinin düzenine muhtaç olmadan kendi yaşamımızı kendimiz örgütlediğimiz, kendi sorunlarımızı kendimiz çözdüğümüz için korkuyor faşist AKP iktidarı.
Gazi Halk Meclisi ilk kez saldırıya uğramadı. 5 Mayıs 2016 tarihinde gece yarısı Gazi Halk Meclisi binasına baskın düzenleyip arama adı altında binayı talan ettiler. Hasan Ferit Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi de polisler tarafından basıldı… 12 Eylül 2014 gece yarısı operasyonunda da Gazi Halk Meclisi bürosu olarak kullanılan konteynıra el koyan AKP’nin polisi, Gazi Halk Meclisi çalışanlarını da gözaltına aldı, dokuz halk meclisi çalışanı daha sonra tutuklanacaktı. Halk Meclisleriyle ilgili hazırladıkları iddianamede halk meclislerinden duydukları korkuyu itiraf ediyorlardı. Halk Mec-lislerini kendi düzenlerinin alternatifi görüyorlardı. Halk üzerinde otorite ve saygınlığı olduğunu kabul ediyorlardı. Korktukları da buydu zaten.
15 Ocak 2015 yılında İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenlenen 1. İstanbul Halk Meclisleri Genel Kurultayı’nda:
“FAŞİZMİN MECLİSLERİNDE DEĞİL HALKIN MECLİSLERİNDE ÖRGÜTLENELİM!
YOKSULLUĞA ANCAK YOKSULLAR SON VEREBİLİR!
HALK MECLİSLERİ HALKIN ÖZ ÖRGÜTLERİDİR!
FAŞİZMİN HİÇBİR KURUMUNU, HİÇBİR YASASINI TANIMIYORUZ!
FAŞİZMİN YASALARININ KARŞISINA KENDİ YASALARIMIZLA ÇIKALIM!
FAŞİZMİN KURUMLARININ KARŞINDA KENDİ KURUMLARIMIZI YARATALIM!
HALK MECLİSLERİYLE HALKIN İKTİDARINI KURACAĞIZ!” demiştik.
Halk Meclisleri AKP iktidarı için neden bu kadar tehlikelidir?
Halk Meclisleri “kumarla halkın yozlaştırılmasına izin vermeyeceğiz” diyor. Uyuşturucuya karşı savaş açıyor. Birahanelere, iddia bayilerine karşı çıkıyor. Halkın sorunlarını halkın kendisinin çözeceğini söylüyor. Halka örgütlenme ve hak alma, direnme bilinci kazandırıyor. Çaresiz, çözümsüz olmadığını gösteriyor. Sorun Çözme Komiteleri kuruyor. Hukuk Komisyonları kuruyor. Halkın dayanışmasını örgütlüyor. Kumara, uyuşturucuya, fuhuşa ve her türlü yozlaşmaya karşı pek çok kampanya açtı Halk Meclisleri, 2016 yılı mayıs ayında başlattığı kampanyası artarak sürüyor. Ki faşist AKP’nin en büyük korkusu da budur.
Bu kampanyasında Halk Meclisleri şu çağrıyı yaptı:
“1- Kumarın küçüğü büyüğü yoktur. Kahvehanelerde kumar oynatmak yasaktır.
2- Otomatik para makinaları ile kumar oynatmak yasaktır. Halk Mec-lislerinin bildiriminden itibaren kumar makinaları kaldırılacaktır.
3- Faşizmin yasalarıyla açılmış Ganyan, Loto, Toto, İddia, Piyango gibi devletin yasal kumarhanelerini işletenler en geç 6 ay içinde kendilerine yeni bir iş kurarak kapatmalıdır. Halkımız bunun takipçisi olmalıdır. Kimsenin, faşizmin yasalarının arkasına sığınarak sahte umutlarla halkımızı uyuşturmasına izin verilmeyecektir.
Kumara, Uyuşturucuya, Fuhuşa ve Her Türlü Yozlaşmaya Karşı;
HALK MECLİSLERİNDE ÖRGÜTLENELİM”
Halk meclisleri bunları sadece söylemekle kalmadı. Örgütlü olduğu Gazi, Okmeydanı, K. Armutlu, 1 Mayıs, Sarıgazi, İkitelli başta olmak üzere yoksul, emekçi mahallelerinde bildiriler dağıttı, kapı kapı dolaşıp halka çağrılar yaptı, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve yozlaşma yayanları uyardı, yapmakta ısrar edenleri cezalandırdı.
Halk Meclislerine saldırmak, halk meclisi binasını yerle bir etmek AKP iktidarının açıkça kumara, uyuşturucuya, fuhuşa ve her türlü yozlaşmaya sahip çıktığının, koruyup kolladığının açık itirafıdır.
HFG Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezi;
Dünyada Eşi Benzeri Yoktur
Dünyada bir ilktir bu merkez. Devlet destekli değildir. Çünkü bu devlet bu merkezi desteklemez. Çünkü uyuşturucuyu pazarlayan, halkı, gençlerimizi, çocuklarımızı zehirleyen bu devlettir. Çünkü bu merkezi yıkmak için elinden geleni yapan bu devlettir.
Avrupa Birliği fonlarından da beslenmemiştir bu merkez. Çünkü uyuşturucunun kaynağı emperyalistlerdir.
Bu merkez Cephe’nin eseridir. Cephe’nin iktidar iddiasının, halka duyduğu sevginin, faşist düzene duyduğu öfkenin eseridir. Halkın sorunlarını taa yüreğinde hissettiğinin ifadesidir.
“Bak nasıl eritiyor. Bizi iki dakikada yok ediyor, yok ediliyoruz. Gençler yok oluyor. Yok olmayalım. Yok olmayalım. Kurtarın bizi bu hayattan” diye haykırıyor bir uyuşturucu bağımlısı. Yüzbinlerce uyuşturucu bağımlısının çığlığını dile getiriyor aslında.
Çocuğunu uyuşturucudan kaybeden bir baba feryat ediyor: “Bir saniyede alışılıyor, altı ayda kurtaramıyorsunuz, bu bir tuzak, gençlerimizin bu tuzağa düşmesini istemiyorum. Bugün benim evladım, yarın bütün çocuklarımız. Bunu devlet büyüklerimizin çok iyi organize etmesi lazım. Hapla ilaçla olacak bir tedavi değil.”
“Devletten yardım istiyorum, devlet sahip çıksın, başka bir şey istemiyorum. Her yere başvurdum, çaresizim, ama bir şey yapmıyor devlet” diyerek feryat ediyor bir başka anne…
Bu sorunu yaratanlar bu sorunu çözemezler. Sorunumuzu kendimiz, halkımızla çözeceğiz diyoruz biz.
Uyuşturucu, fuhuş, kumar, her türlü yozlaştırma politikası; oligarşinin halkı sömürü ve baskı düzenlerine boyun eğdirmek için, halkın direnme dinamiklerini yok etmek için bilinçli politikalarıdır. Bu politikalarına mahallelerimizde yaşam hakkı tanımıyoruz.
HFG Uyuşturucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezi’mizi işgal etti AKP’nin polisi. Yerine Özel Harekat binası yapmaya hazırlanıyorlar. Uyuşturucuyla savaş yerine, polis özel harekat binası. Bu devletin halka düşmanlığının bundan daha açık ilanı var mıdır?
Bu Düzen Mafya Düzenidir, Layıkı Tarihin Çöp Sepetidir
Adaletin olmadığı bir düzen mafya düzenidir. Yağmanın, talanın, soygunun olduğu bir düzende mafya kaçınılmazdır. Her soygunun içinde de doğrudan ya da dolaylı, mafya-polis-asker-bürokrat-bakan, milletvekili işbirliği vardır. Kısacası devlet vardır.
Adalet yoktur bu düzende. Uyuşturucu serbest, tedavisi görmek suçtur. Fuhuş, kumar, yozlaşma serbest; buna karşı örgütlenmek suçtur.
Bu mafya düzeninin önündeki tek engel devrimcilerdir, Cephedir. Boşuna mafya düzeni demedik bu düzen için; AKP, iktidara geldiği 2002’den itibaren, mafyanın faaliyet alanına giren bütün bu alanları kendi kontrolü altında topladı. Denetim dışı olan çeteleri ve mafya gruplarını yeniden düzenleyerek kendine yedekledi. Büyük gürültüler kopararak hapse attığı mafya ve kontrgerilla liderlerini yeni görevler vererek tek tek tahliye etti.
Çete mafya bozuntularını devrimcilerin üzerine saldı. Sedat Peker sırtını AKP’ye dayadığını açıkça itiraf etti. AKP’den güç alarak halka, ilericilere tehditler savurdu.
Faşist AKP iktidarı, darbeye karşı kendini demokrasi şampiyonu ilan etti. Demokrasiden, halktan, hukuktan, yasadan bahsediyor. Oysa hak ettiği en büyük değer, çete olmasıdır. AKP’nin çetelerden tek farkı; iktidarda olması, devletin gücünü kullanmasıdır. Haraca bağlama, şantajcılık, kaçakçılık, hırsızlık yapma ve yaptırma, fuhuş, kumar, uyuşturucu bataklarını yönetme, katletme, işkence yapma konusunda diğer mafya ve çetelerden fazlası vardır eksiği yoktur AKP’nin. AKP, devleti ele geçirmiş en büyük çetedir dedik.
AKP’nin büyüdüğü zemin böyle bir zemindir. Halka karşı suç zeminidir. Halkın evini yıkarak, uyuşturucuyu neredeyse ilkokul yaşına kadar düşürerek, haracı, şantajı, yolsuzluk ve dolandırıcılığı meşrulaştırarak; halkı yüzlerle katletmeyi sıradanlaştırarak suçlarını büyüttü AKP.
Bu zemin çürüktür, gayri-meşrudur. Korkusu bundandır AKP’nin. Korkusu büyük olduğu içindir ki azgınca saldırmakta, saldırı yasalarını çıkartmakta olağan dışılığını, olağan hale getirerek OHAL ilan etmeye varmaktadır.
Sandı ki faşist AKP, OHAL ilan etmekle herkesi susturacak, kendisine biat ettirecek. Amerikancı darbeci artıkları gibi karşılarında süklüm püklüm olunacak. Herkes olsa da Cephelileri asla susturamazlar, susturamadıkları için saldırıyorlar.
Direniyoruz, Savaşıyoruz
Halkımızı Halk Meclislerinde Daha Çok Örgütleyeceğiz
Mahallelerimizi Faşist AKP’ye Bırakmayacağız
OHAL’i tanımıyoruz dedik. OHAL AKP’nin halka karşı savaşının bir üst aşamaya sıçratılmasıdır dedik. OHAL, AKP’nin korkusunun ifadesidir dedik. Mücadelemiz neyi gerektiriyorsa OHAL öncesinde ne yapıyorsak aynı şeyi yapmaya devam ettik.
Mahallelerimizde adalet için açlık grevleri yaptık, yürüyüşler örgütledik, çadırlar açtık. OHAL’i Tanımıyoruz, Adalet İstiyoruz diyerek Ankara’ya yürüyoruz.
Gazi’de HFG Merkezimize, Halk Meclisimize, park ve çay bahçelerimize yönelik saldırılara, mahalledeki polis terörüne karşı silahlı, silahsız her biçimde direniyoruz.
Hapishanelerde tutsaklarımızın direnişi sürüyor. Hücre yakmalarla tecritinizi tanımıyoruz diyoruz.
Tüm halk için direniyoruz. Tüm yoksul emekçi mahallelerimiz için direniyoruz.
AKP’nin düzeninde aykırı ses Cephe’dir. Cephe sadece aykırı ses değil, halkın umududur, faşist düzenin tek alternatifidir. Korku bundandır.
Cepheliler, halkımız! Faşist AKP’nin saldırılarına verilecek en güzel cevap Halk Meclislerini büyütmek ve her yerde yaymaktır. Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezlerini tüm mahallelerimize, Anadolu illerine yaymaktır. Görev her biçimde halkı örgütlemektir. Görev her türlü araçla, örgütlenmeyle direnişi, savaşı büyütmektir. Umudu büyütelim, savaşı yayalım. Mahalleler bizim evimizdir. Mahalleler halkındır. Polisiyle, çeteleriyle, düzenin her türlü yozlaştırma aracıyla onlar defolup gideceklerdir.